Dosya: "Makbul İmam" Arayışı

“Mükemmel İmam” Talebi Anlamsız

Avrupa’daki İslami cemaatlerin yurt dışından finanse edilmesine dair tartışmalar sürüyor. Siyasetçiler “ithal imam” denilen uygulamanın son bulması için çağrılarda bulunurken 2016 yılının nisan ayında bilhassa Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) yönelik ağır ithamlar dile getirildi.

Almanya’da İslam’la ilgili tartışmalar artık takip edilmesi zor bir karışıklık ve hızda sürüyor. Bu tartışmalardan birisi de “ithal imam” denilen uygulamayla ilgili. Bu tartışmada ön yargılar, gerçekler ve ithamlar birbiriyle karışırken farklı mefhumlar arasında da keyfî bağlantılar oluşturuluyor. Karman çorman hâle dönen bu tartışmayı çözebilmek ve hakikatle kurguyu birbirinden ayırabilmek için satır aralarını okumak şart.

CSU Genel Sekreteri Andreas Scheuer imamların yurt dışından finanse edilmemesi, Almanya’da eğitim görmeleri, böylece temel değerleri ya da kendi ifadesiyle “bizim temel değerlerimizi” paylaşmaları gerektiği yönünde bazı talepler sıraladı. Bu talepler sadece Almanya’da değil Batı Avrupa’nın diğer ülkelerinde de sıklıkla dile getirilen talepler olmasına rağmen tartışmada hâlâ mesafe kat edilebilmiş değil.

Yurt Dışından İmamların Gelmesi Anlaşılır Bir İhtiyaç

Öncelikle Almanya’da hizmet vermeleri için ilahiyat eğitimi almış insanları “yurt dışı”nda aramak makul bir adım. Çünkü Müslüman cemaatin dinî ihtiyaçlarının yetkin bir şekilde giderilmesi gibi bir gereksinimi var. Bu gereksinimin karşılanabilmesi için en yakın imkânın köken ülkelerdeki kaynaklardan aranması oldukça anlaşılır bir durum. Zira başka bir alternatifi olmayan insanların var olan imkânlara müracaat etmeleri normal bir davranış.

Ayrıca küreselleşme çağında hâlâ “yurt dışı”ndan bahsedebilmek ne kadar anlamlı? Uzmanların ve bilginin sürekli hareket hâlinde olduğu Avrupa ve dünya genelinde bazı politikacıların yurt dışından gelen imamlardan korkması oldukça köhne bir anlayışın tezahürü.

Bununla birlikte Müslümanların imamlarını tamamen Almanya’da yetiştirmek ya da buradan seçmek konusunda bir problemleri de yok. Onlar için önemli olan imamların görevlerini gereğince yerine getirmeleri. Bu nedenle de birçok Müslüman cemaat kendi imamlarının temel ve ileri eğitimini kendisi yapıyor. Zira bütün cemaatler imamların daha nitelikli hâle gelmeleri ve muhtelif cemiyetlerin ihtiyaçlarına daha iyi karşılık verilmesi gerektiği konusunda hemfikirler. İslam Kültür Merkezleri (VIKZ) ve İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) seminerlerden imam meslek okullarına kadar bir dizi adımı hayata geçirmiş durumda. Frankfurt ve Berlin’de özel imamlık seminerleri mevcut. Genç imam adayları eğitim için Türkiye, Kahire veya Fransa’da Château-Chinon’a gönderiliyorlar. Stajlar ve görev öncesi deneme süreçleri imamlık görevine başlamada kolaylaştırıcı bir rol oynuyor.

Birçok Alman üniversitesinde İslam ilahiyatları kısmen tartışmalı bir şekilde kurulurken bütün bunlar zaten mevcuttu. Bununla birlikte bu ilahiyat bölümlerinin öncelikli amacı imam yetiştirmek değil. Üniversitede sunulan eğitim bir imamın sahip olmak zorunda olduğu yeterlilikleri tek başına aktarmıyor. Bu bölümlerde okuyanlar eğitimin sadece akademik kısmını öğrenmiş oluyorlar.

Cami Cemiyetlerinin Kriterleri Yüksek

Öte yandan Almanya’ya imam olarak gelmek kolay değil. Müslüman organizasyonlar ilanlar, seçmeler ve hazırlık kursları veriyorlar. IGMG ya da VIKZ gibi kuruluşlar bu eğitimleri kendileri verirken örneğin DİTİB imamlar konusunda Osnabrück Üniversitesi ve Konrad-Adenauer Vakfı ile birlikte uzun süreli çalışmalar gerçekleştirdi. Bu önlemler sadece Almanya ve burada yaşayan Müslümanlara dair bilgi vermeyi amaçlamıyor, bunun da ötesinde uygun olmayan adayların elenmesi de bu ön hazırlık esnasında gerçekleşiyor. Dinî cemaatlerin bağımsız hareket etme hakkı kapsamında devletin kendilerine karışmadan bu tarz girişimlerde bulunma hakları var. Yani Müslümanlar kendi cemiyetlerinde kimin hangi niteliklerle hangi görevleri üstlenebileceğini sadece kendileri belirleme hakkına sahipler.

Almanya’da faaliyet gösteren imamlar başarılı olmadıkları takdirde ya geri gönderiliyor ya da daha fazla istihdam edilmiyorlar. Zira Almanya’daki cami cemiyetlerinin ölçütleri giderek daha da yükselmiş durumda. Artık bir imamın kıraatinin güzel olması ya da vaaz vermesi yeterli değil; aynı zamanda imamlar artık manevi rehber, koordinatör, danışman ve eğitici rollerini de üstleniyor ve diğer dinî ve sivil aktörlerle iletişime geçiyorlar. Bunun için gerekli olan dil bilgisini imamlar, -örneğin IGMG’de durum böyle- dinî cemaatler tarafından desteklenen Almanca kurslarında ediniyorlar.

Saf Popülizm

Alman devletinin senelerce alaka göstermediği imam eğitimi son zamanlarda siyasi açıdan en revaçta konulardan biri oldu. Fakat imamların yabancı devletlerin etkisinden kurtarılarak bu kez de Alman devletinin kontrolüne girmesi gerektiğine dair talepler çelişkili değil mi? Ya da Scheuer’in imamlar için Almanca şartı ve bir Alman İslam’ı oluşturma (!) taleplerini nasıl anlamalı?

Yurt dışından imamların gelmesine yasak getirilmesini talep etmeden önce bazı yanlış anlamaları gidermekte fayda var: Öncelikle yurt dışından imamların Almanya’ya gönderilmesi devletlerarası anlaşmalarla düzenlenmiş durumda. İmamlar Almanya’ya zorla gelmiyorlar. Yapılan anlaşmalar yeniden düzenlenebilir, imamların ikamet süresi uzatılabilir, bazı teşvik programları tanzim edilebilir.

Müslümanlar, özellikle de İslam dinî cemaatleri iki yüzlü bir popülizm oyununa kapılmayacak kadar açık görüşlüler. Çünkü açık olan bir şey varsa o da Müslümanların “Almanya’da mükemmel/makbul imam” taleplerini asla karşılayamayacak olmaları. Aynı şekilde Alman kamuoyu tarafından mükemmel bulunan bir “makbul İslam” da hiçbir zaman olmayacak. Nitekim esas mevzu bir makbul imamın bulunması da değil. Burada gereksiz bir İslam Yasası’nın Alman versiyonuna dair taleplerle, İslami çocuk yuvalarının kapanması ya da “ithal imam”ların yasaklanması istekleriyle tevessül edilen şey sağcıların argümanlarını ellerinden almak. Oysa bu argümanlar doğru olmaktan hem çok uzak, hem de çok tehlikeli.

Fotoğraf:Shutterstock.com/Robert Hoetink

Ali Mete

Frankfurt’ta Din Bilimleri lisans eğitimini tamamlayan Ali Mete, İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Sekreteridir. Mete aynı zamanda PLURAL Yayınevinin müdürlüğünü ve Perspektif dergisinin genel yayın yönetmenliğini yapmaktadır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler