UAD: “İşgal Altındaki Filistin Toprakları Apartheid ile Yönetiliyor”
Uluslararası Adalet Divanı, İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki varlığının hukuksuz olduğunu teyit etti ve fiili durumun bir apartheid sistemi anlamına geldiğini ortaya koydu.

19 Temmuz’da toplanan Uluslararası Adalet Divanı (UAD), Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun talebi üzerine İsrail’in Filistin topraklarındaki işgalinin hukuki statüsüne ilişkin kararını verdi. UAD yargıçları, geçtiğimiz şubat ayında Hollanda’nın başkenti Lahey’de gerçekleşen duruşmaların ardından beş ay süren müzakere sürecini tamamladı ve kararlarını açıkladı. UAD, 19-26 Şubat tarihleri arasında gerçekleştirilen duruşmalarda, iki ana mesele hakkında birçok ülkenin ve uluslararası kuruluşun görüşlerini dinlemişti: “Filistin’in toprak bütünlüğünün İsrail tarafından sürekli olarak ihlal edilmesinin hukuki sonuçları ve bu durumun işgalin statüsü üzerindeki etkisi” ile oluşan tablonun “tüm devletler ve Birleşmiş Milletler açısından sonuçları”.
Şubat ayındaki duruşmalar başlamadan önce, İsrail, UAD’deki davayı “meşru” görmediğini belirten bir bildiri yayımlamıştı. İsrail, Filistin devleti tarafından Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde başlatılan bu hukuki girişimi, “Filistin’in, İsrail-Filistin çatışmasının siyasi çözümünü müzakere olmaksızın dikte etme girişiminin bir parçası” olarak nitelendirmişti. Ayrıca, UAD’de Güney Afrika’nın “soykırım” iddiasıyla açtığı davada yargılanan İsrail, “İşgal Altındaki Filistin Toprakları” (UAD’nin yasal tanımı, 2004) ile ilgili davanın oturumlarına katılmayı reddetmiş ve bunun yerine yazılı bir açıklama sunmayı tercih etmişti. Oturumlara katılan 52 ülkenin ve 3 uluslararası kuruluşun heyetleri ise görüşlerini sunmuştu. Bunların büyük çoğunluğu işgalin yasa dışı olduğu görüşü lehinde beyan vermiş ve UAD’den bunu ilan etmesini talep etmişti.
UAD, 57 Yıllık İşgalin Hukuka Aykırı Olduğuna İlk Kez Hükmetti
Bu tavsiye niteliğindeki görüş, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu (BMGK) tarafından yapılan özel bir talebin sonucu olarak ortaya çıkmıştı. Uluslararası insancıl hukuk kuralları ve ilkeleri, uluslararası insan hakları hukuku, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve İnsan Hakları Konseyi tarafından alınan ilgili kararlar ile Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) hükümleri dikkate alınmıştır.
UAD, 19 Temmuz’daki duruşmada açıkladığı kararında ilk kez 57 yıllık işgalin hukuka aykırı olduğuna hükmetti. Mahkeme heyetinin aldığı danışma görüşü kararı, UAD Başkanı Yargıç Nawaf Salam tarafından açıklandı. UAD, öncelikle, BM Genel Kurulu tarafından sunulan soruların hukuki nitelikte olduğunu ve dolayısıyla siyasi olmadığını teyit etti. Bu temelden hareketle yargıçlar, UAD’nin konu hakkında yeterli bilgiye ve görüş bildirme yetkisine sahip olduğunu da ifade etti. İlk olarak UAD Doğu Kudüs, Gazze Şeridi ve Batı Şeria’dan oluşan topraklar için “İşgal Altındaki Filistin Toprakları” tanımını yeniden kullandı ve böylece Filistin’in toprak birliğini teyit etti: “Hukuki açıdan bakıldığında işgal altındaki topraklar, tek bir toprak birimini oluşturmaktadır.”
“İsrail, Kurduğu Yerleşim Yerlerini Tahliye Etmekle Yükümlü”
UAD, İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarındaki varlığının hukuka aykırı olduğuna, bu topraklardaki yerleşim politikalarının Cenevre Sözleşmeleri’ni ve uluslararası teamülleri ihlal ettiğine ve İsrail’in buna son vermekle yükümlü olduğuna hükmetti. Bununla beraber, UAD’nin danışma görüşünde aşağıdaki hükümlere de (tarihinde ikinci defa) yer verildi:
- İsrail’in, işgal altındaki topraklarda yerleşim alanları kurma faaliyetlerini derhal durdurması gerekmektedir.
- İsrail söz konusu bu yerleşimleri tahliye etmekle yükümlüdür.
- İsrail bu topraklarda meydana gelen zararı tazmin etmekle yükümlüdür.
- İsrail’in bu topraklardaki yasa dışı uygulama ve politikalarının sonuçlarını yasal olarak tanımamak, bütün devletleri ve Birleşmiş Milletler de dahil uluslararası örgütleri sorumlu kılmaktadır.
- BM Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi’nin, İsrail’in işgal ettiği Filistin topraklarındaki hukuksuz varlığına “mümkün olan en kısa sürede” son vermek için gereken kesin yöntemleri ve ilave eylemleri değerlendirmesi gerekmektedir.
UAD’nin Kararı, İsrail ve Müttefikleri İçin Ne Anlama Geliyor?
Mahkemenin kararı, hukuki bağlayıcılığa sahip olmasa da önemli bir siyasi ağırlığa sahip. UAD’nin bu danışma görüşü, Gazze Şeridi ve “İşgal Altındaki Filistin Toprakları”nda devam eden savaş nedeniyle İsrail üzerinde artan hukuki baskıyı daha da arttıracaktır. Uluslararası Adalet Divanı, yukarıda ifade edildiği gibi, İsrail’in “bu hukuksuz eylemlere son verme yükümlülüğü altında olduğunu” tespit etti ve buna ek olarak “bu eylemlerin neden olduğu zararın (…) ilgili tüm gerçek veya tüzel kişilere tam olarak tazmin edilmesini” emretti. Yapılması emredilen telafinin, “eski durumun geri verilmesi, tazminat ya da tatmin” koşullarını kapsaması gerekiyor.
UAD kararı, ayrıca devletlere ve Birleşmiş Milletler’e bu yasa dışı uygulamalara yaptırım uygulama çağrısında bulundu: Birleşmiş Milletler’in uluslararası hukuka uygun olarak, “İsrail’in İşgal Altındaki Filistin Toprakları’ndaki yasa dışı varlığından kaynaklanan durumu yasal olarak tanımamaları” ve “bu varlığın yarattığı durumun sürdürülmesine yardım veya destek vermemeleri” gerekiyor. Mahkeme Başkanı Salam, Güvenlik Konseyi ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun bölge ülkelerinin istikrarı ve güvenliğine katkıda bulunacak olan şu eylemin büyük önem taşıdığını belirtti: “BM Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi’nin, İsrail’in işgal ettiği Filistin topraklarındaki hukuksuz varlığına ‘mümkün olan en kısa sürede’ son vermek için gereken kesin yöntemleri ve ilave eylemleri değerlendirmesi”.
Kısa vadede, devletlerin iş birliği yapmaması ve gerçek yaptırımların uygulanmaması durumunda bu tavsiye kararın, işgal altındaki Filistin Topraklarındaki mevcut durum üzerinde doğrudan bir etkisi olmayacak olsa da, UAD kararı, İsrail’in Batı Şeria, Gazze Şeridi ve Doğu Kudüs’te izlediği uygulama ve politikaların sonuçlarını uluslararası hukuk çerçevesinde suç saydığı için tarihî bir öneme sahip. İsrail başından beri bu dava sürecinin meşruiyetini tanımayı reddettiğini belirtse de bu karar, İsrail’in müttefiki olan ABD ve İngiltere gibi ülkelerin bazı tezlerini reddeder nitelikte. UAD’nin bu kararı İsrail’in Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’ün tamamında işgalci olduğunu ve Gazze’deki abluka nedeniyle yaşananlardan da sorumlu olduğuna vurgu yapıyor.
Kararın bir diğer önemli tarafı ise, İsrail’in işgal edilmiş topraklarda Filistinlilere ait doğal kaynakları kullanmasının da uluslararası hukuka aykırı bulunmuş olması. İsrail’in bu kaynakları kullanıyor olmasının Filistinlilerin “doğal kaynaklar üzerindeki egemenlik hakkının” ihlali olduğunu belirten UAD görüşü, İsrail ile söz konusu kaynakların kullanımı ve işletilmesi konularında iş birliği yapan diğer ülke ve şirketler açısından da çok önemli kısıtlamalar getiriyor.
“Apartheid” Yönetimi
UAD, İsrail’in Filistinlilere yönelik ayrımcı ve ırkçı politikalarının, apartheid yasağını da içeren Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme’nin (CERD) 3. maddesine aykırı olduğunu da açık bir şekilde ifade etti. UAD, tarihinde ilk defa, işgal altındaki topraklarla ilgili olarak Doğu Kudüs’te Filistinlilere yönelik ayrımcı muamelenin apartheid yasağını da içeren CERD maddesinin ihlali manasına geldiği böylece açıklanmış oldu.
Bu tespit, her ne kadar “apartheid” ifadesinin UAD tarafından doğrudan kullanımıyla ifade edilmiş olmasa da Yargıç Salam’ın karara eklediği bireysel görüşünde İsrail’in “apartheid rejimi” uyguladığını ifade edildi. Uluslararası Af Örgütünün (Amnesty International) Şubat 2022’de yayımladığı ve İsrail’in Filistinlilere karşı kurumsal ve sistematik “apartheid” rejimi uyguladığını öne süren raporun ardından bu tanım, uluslararası kamuoyunda daha yaygın kullanılır hâle gelmişti.
“Filistin’in Her Şartta Özgür Olması Gerekiyor”
Toplantıda hazır bulunan Filistin delegasyonu, UAD kararı karşısında rahatladıklarını ve sevinç duyduklarını paylaştı. Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el-Maliki, kararın “bir zafer, tarihî bir karar” olduğunu söyledi ve ekledi: “Mahkeme, Filistin halkının Doğu Kudüs de dahil olmak üzere işgal altındaki Filistin Topraklarının tek egemeni olduğunu açıkça ifade etti.” Uluslararası toplumun “sadece Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını yeniden teyit etmekle kalmayıp, aynı zamanda bu hakkın derhal uygulanmasını sağlama” yükümlülüğüne de vurgu yaptığına değinen el-Maliki, bütün devletler ve Birleşmiş Milletler’in İsrail’in bu topraklardaki illegal varlığını tanımak zorunda olduğunu belirtti.
Filistin’in Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Riyad Mansour ise bu “tarihî an” için “minnettarlığını” ve UAD yargıçlarına şükranlarını ifade etti. Uzun bir konuşma yapan Mansur, “Mahkeme’nin adaletin yanında yer aldığını” bir kez daha gösteren bu kararın önemini hatırlattı. Bir sonraki adımın, “uluslararası hukuka saygı gösterilmesini sağlamak için Birleşmiş Milletler’deki diğer devletlerle birlik olmak” olacağını dile getirdi.
Aktivistler ve Filistinliler duruşmayı takip etmek ve bu ana şahit olmak için UAD binasının hemen dışında toplanmıştı. Filistinli olan Bisan, Filistin’de doğmuş ve ailesi savaş nedeniyle Hollanda’ya göç etmek zorunda kalmış. Bir gün “Filistin topraklarının işgalinin sona ereceğini umduğunu” söyledi ve ekledi: “Filistin’in her şartta özgür olması gerekiyor.”
Hollanda’da yaşayan Filistin destekçisi aktivist Nadia Slimi ise, “UAD’ye ev sahipliği yapan ülkede yaşayan birisi olarak burada olmak ve Filistin için sesimi duyurmak benim görevim.” diyor. Slimi, buna karşılık, UAD’nin kararlarının hukuken bağlayıcılığı olmamasından şikâyetçi. Güney Afrika’nın İsrail’e karşı “soykırım” suçlaması ile açtığı davada mahkemenin İsrail’den Rafah bölgesindeki askeri operasyonlarını bitirmesini istediği hâlde son aylarda İsrail’in bu bölgeyi defalarca bombalamasını örnek gösterdi: “İsrail uluslararası hukuka saygı göstermiyor ve sözde güvenli bölgeleri bombalamaya devam ediyor. Bu karardan çok mutlu olsam da bir şeylerin değişeceğinden emin değilim.”
İsrail Meclisi, UAD Kararının Hemen Öncesinde İki Devletli Çözümü Reddetti
İsrail’in yasama organı Knesset, 18 Temmuz tarihinde ilk kez iki devletli çözüm önerisine -yani “İsrail ve Filistin olmak üzere iki demokratik devletin, güvenli ve tanınmış sınırlar içinde barış içinde yan yana” yaşamasına- karşı çıkan bir kararı ezici bir çoğunlukla kabul etti: “İsrail, Ürdün Nehri’nin batısında, yani Gazze Şeridi ve işgal altındaki Batı Şeria’da bir Filistin devletinin kurulmasına kesinlikle karşıdır.”
Karar, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun koalisyonundaki partiler ve sağ muhalefet partileri tarafından ortaklaşa desteklenirken, Benny Gantz’ın merkezci partisinin de desteğini aldı. İktidar koalisyonu ve muhalefetten toplam 68 milletvekili tarafından desteklenen tasarıya sadece dokuz milletvekili karşı oy kullandı. Bu oylama, geçtiğimiz şubat ayında Knesset’in bir Filistin devletinin “tek taraflı” olarak tanınmasına karşı 99 (120’de 99) gibi büyük bir çoğunlukla oy kullandığı oylamanın ardından yapıldı.