'Filistin'

Af Örgütü’nün İsrail Raporu ve Uluslararası Kamuoyundaki Yankıları

Uluslararası Af Örgütü’nün şubat ayında yayımladığı ve İsrail'in Filistinlilere karşı kurumsal ve sistematik “apartheid” rejimi uyguladığını öne süren rapor, uluslararası kamuoyunda geniş yankı buldu.

@ Loredana Sangiuliano - Shutterstock. Değişiklikler: Perspektif.

Uluslararası Af Örgütü (İng. Amnesty International) 1 Şubat’ta “İsrail’in Apartheid Rejimi: Filistinlilere Yönelik Irksal Ayrımcılık ve İnsanlığa Karşı İşlenen Suçlar” başlıklı 280 sayfalık bir rapor yayımladı. Raporda İsrail “Filistinlilere karşı apartheid suçu” işlemekle suçlanırken, İsrail’in Filistinlilere “aşağı bir ırk grubu” gibi muamele etmekten sorumlu tutulması gerektiği vurgulandı.

Uluslararası Af Örgütü’nün raporu, İsrail’in “Filistin topraklarına ve mallarına kapsamlı şekilde el koyma, yasa dışı öldürmeler, zorla nakil, şiddetli hareket kısıtlamaları, idari gözaltı ve Filistinlilerin vatandaşlık hakkından mahrum edilmesi” gibi uygulamalarını örneklerle ortaya koyuyor. Af Örgütü yaptığı açıklamada, bu sistemin Roma Statüsü ve Apartheid Sözleşmesi’nde insanlık suçu olarak tanımlanan apartheid uygulamasını destekleyen ihlaller içerdiğini aktardı.

Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnes Callamard, “Raporumuz İsrail’in apartheid rejiminin gerçek boyutunu ortaya koyuyor. Filistinliler ister Gazze’de, Doğu Kudüs’te ve Batı Şeria’nın geri kalanında ister İsrail sınırları içinde yaşasınlar, aşağı bir ırk grubu olarak muamele görüyor ve sistematik olarak haklarından mahrum bırakılıyorlar.” dedi. Callamard, “Burada söz konusu olan bu sistemin acımasızlığı – artan ve gitgide karmaşıklaşan kontrol, mülksüzleştirme ve eşitsizlik yönetimi [ve] bu sistemin dayandığı inanılmaz ayrıntılı bürokratikleşme.” diye de ekledi.

Af Örgütü, İsrail nüfusunun yaklaşık yüzde 20’sini oluşturan Filistin kökenli vatandaşların birçok kurumsal ayrımcılığa maruz kaldığını da belirtti. Af Örgütü, “Filistinlilerin evlerinden uzaklaştırılması ve yerlerinden edilmesinin İsrail’in apartheid sisteminin önemli bir ayağı olduğunun” altını çizdi.

Af Örgütü, “Filistinlilerin, raporda belgelendiği üzere yasa dışı ve sistematik öldürülmesi” ışığında, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’ne İsrail’e kapsamlı bir silah ambargosunun yanı sıra, apartheid suçunda en çok rolü olan İsrailli yetkililere karşı mal varlıklarının dondurulması gibi hedefe yönelik yaptırımlar uygulama çağrısında bulundu. Af Örgütü ayrıca Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni (ICC) Filistin’de hâlihazırda yürüttüğü soruşturmada apartheid suçunu da değerlendirmeye çağırdı ve tüm devletlere apartheid suçlarının faillerini adalete teslim etmek için evrensel yargı yetkisini kullanma çağrısında bulundu.

Ancak Af Örgütü, hazırlanan raporun İsrail ve Filistin’deki durumun, “Güney Afrika’da 1948 ile 1994 yılları arasında uygulanan ayrımcılık, baskı ve tahakküm sistemiyle aynı veya benzer” olduğunu iddia etmediğini de açıkça belirtti.

Apartheid Kavramını Kullanan İlk Rapor Değil

Uluslararası Af Örgütü’nün bulguları, İsrail-Filistin’deki durumu apartheid olarak değerlendiren ve sayıları giderek artan Filistinli, İsrailli ve uluslararası STK’ların çalışmalarına dayanıyor, zira Uluslararası Af Örgütü İsrail’i apartheid ile suçlayan tek insan hakları örgütü değil.

İsrail’in önde gelen insan hakları grubu B’Tselem, geçen yıl Filistinliler üzerinde apartheid uygulamasına varan bir “Yahudi üstünlüğü rejimini” tanımlayan bir rapor yayımladı. Bir başka İsrailli grup olan Yesh Din, “Batı Şeria’da insanlık suçu olan apartheid uygulanıyor.” şeklinde hukuki bir görüş bildirdi.

New York merkezli İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), “Bir Eşik Geçildi” başlıklı raporunda, İsrail makamları tarafından yürütülen belirli eylem ve politikaların uluslararası hukukta tanımlandığı şekliyle apartheid ve zulüm suçları olup olmadığını değerlendirdi.

Haziran 2021’de, eski BM Başkanı Ban Ki-moon, İsrail’in Filistinlilere apartheid uyguladığını öne sürdü. Geçtiğimiz yıl, BM bünyesindeki 47 bağımsız insan hakları uzmanı, İsrail’in Filistin topraklarını yasa dışı bir şekilde ilhak etme planlarının, “21. yüzyılda bir apartheid vizyonu” oluşturacağını belirtti.

Filistin: “İsrail İşlediği Suçlardan Sorumlu Tutulmalı”

Filistin Dışişleri Bakanlığı tarafından rapora yanıt olarak yapılan açıklamada, “BM Güvenlik Konseyi ve Genel Kurulu, Uluslararası Af Örgütü ve diğer önde gelen insan hakları örgütleri tarafından sunulan ikna edici kanıtlara kulak vermek ve İsrail’i, yaptırımlar da dâhil olmak üzere Filistin halkına karşı işlediği suçlardan sorumlu tutmakla yükümlüdür.” dendi.

Filistin Başbakanı Muhammed Iştiyye, raporu İsrail’in Filistinlilere yönelik hak ihlallerine ilişkin “en profesyonel ve şeffaf uluslararası raporlardan biri” olarak tanımladı ve “Filistin halkının haklı davasının bir zaferi ve apartheid kurbanlarının tanınması” olarak nitelendirdi. Iştiyye ayrıca İsrail’in müttefiklerini “apartheid devletine verdikleri desteği kesmeye ve Güney Afrika’daki apartheid devletine uygulananlara benzer yaptırımlar uygulamaya” çağırdı.

Ürdünlü milletvekilleri, Meclis Başkanı Abdul Karim al-Dughmi’ye gönderdikleri resmî bir bildiride, hükûmete İsrail’i bir apartheid devleti ilan etmesi çağrısında bulundu. 25 Ürdünlü milletvekili Uluslararası Af Örgütü raporundaki “İşgalci güç tarafından Filistin halkına karşı işlenmeye devam eden suçlara, öldürmelere, sınır dışı etmelere, mülk gaspına, etnik temizliğe, devam eden Gazze kuşatmasına ve Kudüs’ü Yahudileştirme girişimine” atıfta bulunulan bildiriyi imzaladı.

İsrail: “Rapor Antisemitizm Ateşini Körüklüyor”

İsrail, raporun nefret gruplarından gelen “yalanları pekiştirdiğini ve yeniden dolaşıma soktuğunu” ve “antisemitizmin ateşini körüklemek için” tasarlandığını söyleyerek rapora tepki gösterdi. Uluslararası Af Örgütü’nü de “İsrail’i gayrimeşru kılmak için çifte standart ve şeytanlaştırma” taktiklerini kullanmakla suçladı. İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid, raporu henüz yayımlanmadan eleştirerek, “İsrail mükemmel değil, ancak uluslararası hukuka bağlı ve incelemeye açık bir demokrasidir.” dedi.

Öte yandan İsrailli insan hakları grubu B’Tselem rapora destek vererek, İsrail’in apartheid uygulamaları hakkında “önceki raporlara büyük bir katkı” yorumunu yaptı. Açıklamada “Bu, burada yaşayan tüm insanların adalet, eşitlik ve insan haklarına saygı duyacağı bir geleceğe doğru bu gerçeği değiştirme mücadelesinde önemli bir adımdır.” dendi.

B’Tselem, “İnsan hakları örgütleri de dâhil olmak üzere İsrail rejimini eleştiren herkesi antisemitizm ile suçlamak, antisemitizme karşı verilen ciddi küresel mücadeleyi baltalayan ve tarih boyunca antisemitizm kurbanlarının anısını rencide eden manipülatif bir iddiadır.” dedi.

ABD: “Rapor İsrail’i  Gayrimeşrulaştırmaya Çalışıyor”

Uluslararası Af Örgütü’nün raporuna tepki gösteren ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price “İsrail’in eylemlerinin apartheid oluşturduğu görüşünü reddediyorum. Dışişleri Bakanlığı’nın kendi raporlarında asla böyle bir terminoloji kullanılmadı.” dedi.

Amerikan İsrail Halkla İlişkiler Komitesi (AIPAC) de dâhil olmak üzere, İsrail yanlısı olduklarını beyan eden Amerikan lobilerinin ortak açıklamasında Uluslararası Af Örgütü’ne antisemitizm iması içeren, “Yahudi ve demokratik İsrail devletini şeytanlaştırmaya ve gayrimeşrulaştırmaya” çalışma suçlaması yönlendirildi.

Temsilciler Meclisi ve Senato’daki yasa koyucular ve kilit komite başkanları da dâhil olmak üzere hem Demokratlardan hem de Cumhuriyetçilerden onlarca ABD’li milletvekili, Uluslararası Af Örgütü’nün bulgularını reddeden açıklamalar yayımladı; bunlardan bazıları Af Örgütü’nü antisemitizmi körüklemekle suçladı. Örneğin Arkansaslı Cumhuriyetçi senatör Tom Cotton, insan hakları grubunu “Yahudilerin, Hristiyanların ve Müslümanların barış içinde yaşadığı özgür bir demokrasiye saldırmakla” suçladı.

Eski Demokratik Ulusal Komite Başkanı Debbie Wasserman Schultz’un da aralarında bulunduğu dokuz merkez yanlısı Demokrat vekil, raporu “temelsiz, ön yargılı ve antisemitizme bulanmış” olarak nitelendirerek, raporun “Af Örgütü’nün dünyanın tek Yahudi devletini suçlu gösterme ve gayrimeşrulaştırmaya yönelik onlarca yıllık geniş kampanyasının bir parçası olduğunu” söyledi.

Müslüman Sivil Toplum Kuruluşlarından  Rapora Destek

Rapora destek veren Amerikalı Demokrat Kongre Üyesi Rashida Tlaib, “Bu ırkçı şiddet ve cezasızlık, ancak ABD tarafından desteklenen İsrail apartheid hükûmetinin Filistinlileri sistematik olarak insanlıktan çıkarmaya devam etmesi nedeniyle mümkün. Benim sözüme güvenmeyin – Af Örgütü raporunu okuyun.” şeklinde konuştu.

Ülkenin en büyük Müslüman sivil haklar örgütü olan Amerika-İslam İlişkileri Konseyi (CAIR), raporu memnuniyetle karşıladıklarını açıkladı. Filistin kökenli CAIR Ulusal İcra Direktörü Nihad Awad yaptığı açıklamada “İsrail hükûmeti Filistin halkına sistematik apartheid uyguluyor. Şimdi uluslararası toplumun sözlerin ötesine geçerek Filistin halkı ve insan haklarını savunmak için harekete geçme zamanıdır.” dedi.

Uluslararası Af Örgütü’nün raporunu memnuniyetle karşılayan Britanya Müslüman Konseyi (MCB) de yaptığı açıklamada, raporun Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (ICC) işgal altındaki Filistin topraklarında yürüttüğü mevcut soruşturmasında apartheid suçunu değerlendirmesine yönelik çağrısını desteklediklerini belirtti. MCB, Birleşik Krallık hükûmetine de bu soruşturma sonuçlanana kadar İsrail’e yapılacak silah ihracatını askıya alma çağrısını yineledi.

MCB, raporun Filistin halkının içinde bulunduğu kötü durum hakkında uzun zamandan beri bilinenleri doğruladığını da sözlerine ekledi. Rapor ve bulguları hakkında yorum yapan MCB Genel Sekreteri Zara Muhammed “Bu rapor, zaten bildiğimiz şeyi açık bir şekilde doğruluyor: Filistin ve Filistinliler bir apartheid sistemine tabi tutuluyor.” şeklinde konuştu.

Almanya: “İki Devletli Çözümden Yanayız”

Almanya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Christopher Burger yaptığı açıklamada, “Apartheid gibi ifadeleri ya da İsrail’e yönelik tek taraflı eleştirileri reddediyoruz. Bu, Orta Doğu’daki ihtilafın çözümüne yardımcı olmuyor.” dedi. Burger, bununla birlikte Almanya Dışişleri Bakanlığı’nın işgal altındaki Filistin topraklarında İsrail yerleşimine karşı çıkmaya devam ettiğini ve Berlin’in Ortadoğu ihtilafında iki devletli bir çözümden yana olduğunu sözlerine ekledi.

 

Mahmoud Ibrahim

Londra merkezli Mısırlı-İngiliz gazeteci olan İbrahim, Londra Üniversitesi’nde “Batı medyasında İslamofobinin sömürgesizleştirilmesi” konulu doktora araştırmasına devam etmektedir. İbrahim, BBC de dâhil olmak üzere çeşitli medya ve sivil toplum kuruluşlarında aktif olarak çalıştı ve danışmanlık yaptı.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler