'Dosya: "Bağlılık ile Bağımlılık Arasında: Dijital Dünya"'

Dijital Bağımlılığın Bulanıklaşması

Dijitalleşmenin tüm yaşam alanlarına nüfuz etmesiyle birlikte dijital dünyanın imkânları da araç olmaktan çıkıp amaç hâline gelmeye devam ediyor. Dijital teknolojinin kullanıcısı artık sadece bağlı değil bağımlı olmaya daha meyilli dijital insana (homodijitus) dönüşüyor.

@engineervoshkin / Shutterstock

Dijital çağda bağımlılık hem dijitalleşme hem de bağımlılık olgusunu kavramsallaştırır, ama aynı zamanda yaşadığımız mevcut zamanı, mevcut çağı ifade eder. Çağın idraki, yeryüzünde olup biteni fehim ve tefekkür ile mümkün. Yaşadığımız zamanda neler olduğunu anlamaya çalışmamız bundandır. Neler oluyor, insanlık ne yapıyor, nereye doğru gidiyor ve onun da içinde bulunduğu ekosistem nelere maruz kalıyor? Soruları çoğaltabiliriz ama insanlığın bugün geldiği aşama, yeni yönelişleri ve yeryüzündeki serüveniyle ilgili sorulara verilecek cevaplar, artık teknolojik gelişmelerden, dijital teknolojilerden bağımsız düşünülemez. Biz de burada öyle yapacağız, dijitalleşen insanlık durumunun bir tezahürünü, dijital bağımlılık olgusunu kaba hatlarıyla anlamaya çalışacağız. Önce dijitalleşme olgusunu anlamaya çalışalım.

Dijitalleşme ve Bağımlılık

Dijitalleşme olgusu, hiç kuşkusuz, teknolojinin bugün geldiği nokta; bir bakıma, eldeki veri ya da bilgiyi çeşitli iletişim ve bilişim aracı marifetiyle bütünleşik olarak işleme, yayma ve yaygın kullanıma sokma biçimidir. Yaygın kullanım, ister istemez kullanıcı katılımını gerektirir. Kullanıcıların zaman içinde artan gönüllü katkılarıyla süreç işletilmiş ve geliştirilmiş olur. Başlangıçta ihtiyaca binaen ortaya çıkan gönüllü katılım ve katkı, aracın çekiciliği karşısında vazgeçilmez bir katılıma dönüştüğünde ya da başka bir deyişle katılımcılar araca muhtaç bir kullanıcı hâline geldiğinde karşımıza bağımlılık olgusu çıkar.

Bağımlılık, araçtan ve aracın isteklerinden uzaklaşamamak şeklinde kendini gösterirken, gerçek ihtiyaçların yerini teknolojik araçların dayatmaları alır ve artık aracın bizzat kendisi doğrudan bir ihtiyaç olarak telakki edilmeye başlanır. Böylelikle, araç kendi varoluşu için bir ihtiyaç ve itaat kültürü oluşturmuş olur. Dijitalleşme de böylesi bir süreçte şekillenir ve kurguladığı sanal gerçeklik yapıları üzerinden insanlığın çağa özgü ihtiyaçlarını belirler. Dijital teknolojilerin ürettiği sanal yapı ve ortamlar insanlık için “vazgeçilmez bir ihtiyaç” hâline geldiğinde doğal olarak dijitale yönelik bağımlılık kaçınılmazlaşır. Dijitalleşme süreçlerinin belirlediği dijital bağımlılık, deyim yerindeyse, “yok yapı”ların kurgusal mevcudiyetine şiddetli katılım ve orada sürekli bulunma arzusu olarak ortaya çıkar.

Dijital çağ, varoluşunu, insanlığı kendisine bağımlı hâle getirecek denli çekicilik, hız, haz, arzu ve kolaylık üreten algoritmalar marifetiyle yaşamın hemen her alanına yayılmış ileri düzeyli bilişim teknolojilerine borçludur. İnsanlık için olmazsa olmaz yaşam alanları inşa eden ve etmeye devam eden bu teknolojiler kuşkusuz dijitalleşme süreçlerinde içkindir. Dijitalleşme süreçleri, bilginin bilgisayar için sayısal işlemlerle tanımlanabilmesi, işlenebilmesi, gerektiğinde kullanılmak üzere saklanabilmesi ve nihayet, sayısal bilginin kalıcı hâle gelebilmesinden ibarettir.

Dijitalleşmenin Beraberinde Getirdikleri

Yayılım ve kullanım hızı inanılmaz boyutlara ulaşan dijital teknolojiler bugün artık neredeyse dokunulmadık bir nokta bırakmamış, bütün yaşam alanlarını kuşatıcı, bütün bilgi ve bilişim alanlarını kapsayıcı hâle gelmiştir. Bu durumun, iyimserlik içinde, insanlık ve kâinat için yaşamı kolaylaştırıcı olumlu gelişmelere nispet ettiğini ya da edeceğini öngörmek kuşkusuz mümkün. Ancak, ne var ki, getirilerinin insanlığa ağır bir bedele mal olacağı ve insanlığı (can sıkıntısı ya da serbest zaman hakkı gibi, belki insan olma hakkı ya da fıtrat hakkı gibi) kimi haklarını kullanmaktan alıkoyacağı da aşikârdır. Mesele çok farklı boyutlarıyla ele alınmaya henüz devam ediyor. Geçmiş asırlarla kıyaslandığında, insan ömrünün uzamasından tıptaki ilerlemelere, refah seviyesindeki artıştan savaşların bittiği barış ortamına, oradan sağlanan güvenlik ve özgürlük imkânlarına, çoğalan bilgiye, geliştirilen insan haklarına, cinsiyet eşitliğine, insanlığın yükselen zekâ seviyesine dek pek çok konuda dünyanın iyiye gittiğini iddia edenler ile tam tersini düşünenler, her bir başlık için olumsuz/karşı görüş serdedenler de var kuşkusuz.1 İlerlemeciliği kutsayanlar ile gelişmelere tedbirle yaklaşanlar arasında tartışmalar bitecek gibi görünmüyor.

Teknolojik gelişmelerden hareketle yapılan tartışmalar süredursun, dijital teknolojik dönüşüm mevcudu dönüştürerek ve/ya da tahrip ederek her gün bir yenisini açtığı konfor sayfalarıyla ilerleyişinden hız kesmiyor. Sağlık hizmetlerinden ulaşım hizmetlerine, bankacılıktan ticarete, müzikten oyun-eğlenceye, alışverişten kentsel yaşam pratiklerine dek birçok alanda bildik düzenleme ya da davranışlar yerini akıllı uygulamalara, dijital ağlara bırakıyor. Koza gibi örülen dijital ağa hızlıca uyum sağlayan küresel ağ toplumu (ya da bir başka deyişle dijital hegemonyaya itaat geliştiren küresel tebaa) olarak da bu sayede seyahat ve okuma alışkanlığından varlık ve kimlik anlayışına kadar birçok insani olgunun nasıl evirildiğine, varoluşsal kozmosun yeniden nasıl inşa edildiğine, gerçeklik algımızın nasıl yeniden şekillendiğine, kaçırma endişesinin (fomo) ya da mahrum kalma korkusunun (nomofobia) nasıl hızla hayatımıza girdiğine şahit oluyoruz. Dijital defin, dijital miras, dijital kirlilik, dijital arınma, dijital oruç, dijital detoks, dijital yalnızlık gibi daha birçok baş döndürücü gelişmeye tanıklık ediyoruz. Aynı şekilde, dijital yerliler ve dijital göçmenlerle dolu sosyal medyadan blockchain platformlarına, GPT3’ten NFT’ye, AR/VR gibi simülatif uygulamalardan Metaverse gibi sanal/paralel evrenlere dek birçok gelişmeyi de kimi zaman bizzat içinde/içeriminde olarak yakinen takip edebiliyoruz.

Dijital İnsan (Homodijitus)

Pandemiyle birlikte ağ toplumuna çok daha fazla erişim ve sirayet imkânı bulan dijital teknolojiler, ağdaki insanın varoluş biçimini ve yaşam tarzını derinden etkileyerek, onu âdeta ağdan bağımsız yaşayamayan dijital bir insana (homodijitus) dönüştürdü. Bu süreçte, insanlığın yaşam/a alışkanlıkları, hakikat ve mahremiyet algısı baştan başa değişirken varoluşunu temsil eden kimlikleri de savruldu, dijitalleşerek akışkanlaştı. Akışkanlaşan kimlikler2 dijital insanı soluklaştırırken varoluşunu da dijital paradigmanın dayattığı kaçınılmaz bir “içinde oluş” ile belirledi, tercihsiz bir “içindelik”te şekilsizleştirdi. Artık “dijital içindelik”te gerçekleşen yaşamlar ve sürekli değiş(tiril)erek deneyimlenen farklı kimlikler, iradi-özneyi belirsizleştirerek sıradanlaştırdı, değersizleştirerek imha etti; onun yerine hırpalanmış, parçalanmış, kolay tüketilebilir ve/veya yönetilebilir gayri iradi bireyler ya da ben-odaklı kimliksiz kimlikler3 ortaya çıkardı.

Varoluşsal özne, dijital ben oluşunu ortama iyice kök salarak ve ortamın isteklerine itaat geliştirerek gerçekleştirdi. Ben-odaklı kimlikler, bir yandan dijital ortama kök salarken, diğer yandan kullanım arzusunun kışkırtılması, teşhir ve gözetlemenin çekiciliği, gözetişimin sıradanlığı gibi bir dizi dijital tüketim olgusuyla kendi ortam kültürüne uyum sağladı. Dijital kimlikler, dijital kültür gereğince, özneyi muhteris/narsist “ben”e, ben-bireye dönüştürürken doğal olarak ortama/sürece karşı tutkulu bir bağlılık geliştirdi. Dijital ortama, dijitalleşme süreçlerine, ortaya çıkan ve sürekli yenilenen dijital kültüre, dijital yaşam tarzına geliştirilen bu tutkulu bağlılık, bireyin dijital gerçekleşmesi, bir başka deyişle dijital bağımlılığı olarak okundu.

Bağlılıktan Bağımlılığa

Dijital bağımlılık, arzu ve haz içinde, dijital teknolojiye ve onun imkânlarına olan aşırı bağlanma olarak tezahür eder ve dijital teknolojilerin yoğun kullanımından çok onsuz yapamama, olmadığında fizyolojik rahatsızlıklar yaşama olarak kendini gösterir. Bir de işini dijital teknolojilerle yapan ve sorumluluklarını uyku zamanları dışında ekran karşısında kalarak yerine getiren çok sayıda kullanıcı söz konusudur. Onlardan dijital ortam ve/ya da ekrandan kopmaları beklenemez. Çocukların oyun/eğlence vakitlerini ekran karşısında geçirmesini de aynı şekilde hemen bağımlılık olarak değerlendirmek doğru olmasa gerektir. Ekranlar karşısındaki kımıltısızlığın sağlıksız oluşu, akla hemen bağımlılık olgusunu getirmemelidir. Ancak kullanımdaki olağan dışı aşırılık hâli kuşkusuz bağımlılığı düşündürebilir ve aşırı kullanımdan kaynaklanan bir davranış bozukluğu ile ilişkilendirilebilir. Asgari ihtiyaç ve sorumlulukların bile yerine getirilemediği aşırı kımıltısızlık hâli, sıradan bir tembellik hakkının ifası olarak değerlendirilemezken psikiyatrik müdahaleye de kapı aralar.

Dozunu belirlemek her ne kadar kolay olmasa da bağımlılık tespitinde anahtar terim “kontrolsüz aşırılık” olgusudur. Dijital bağımlılık bireyin dijital uygulamaları kullanırken kendini kontrol edememesi ve bunun sonucu olarak da psikolojik, sosyal ve kültürel yaşamında sorunlar yaşamasıdır.4 Gözün ekrandan bir an bile ayrılmaması üzerine kurulu dijital ekranlar böylesi bir davranış sorununun ortaya çıkmasına neden olabilecek maharetteki tasarımlardır. Dijital ekranlarda ortaya çıkan büyük hayal ve umut tabloları, gözü tutsak ederek, kendisine hayran ve aşırı bağlı, onsuz yapamayan ve onunla her daim etkileşim hâlinde olma isteği duyan, sürekli bir şekilde sürdürülebilir bir mutluluk ve ölümsüzlük peşinde koşan dijital bağımlılar, dijital kullar üretir.

Bu aşırı bağlılık durumundan ortaya çıkan bağımlılık ile yoğun kullanım durumundan kaynaklanan “kaçınılmaz içindelik”i birbirinden ayırmak ve her yoğun kullanım kaynaklı bağımlılık tezahürünü yaftalamaktan kaçınmak gerekir. Kullanım ya da kullanıcı ölçümlerine ilişkin rakamlara bakıldığında da aynı durum geçerlidir ve onların okunmasında da aynı hassasiyet korunmalıdır. Zira rakamlara bakınca dünyada internet kullanım oranlarının yüzde 60’ları çoktan geçtiği zaten hemen fark edilir. İnsanların günün en az üçte birlik kısmını internet etkinlikleriyle geçirdiği ve internete erişimin de çok büyük oranda akıllı telefonlarla gerçekleştirildiği görülür. Dünya nüfusunun yarısı neredeyse sosyal medya kullanıcısı ve sosyal medyada geçirilen ortalama üç saatlik zaman günbegün artmakta ve yine ülkelere göre değişiklik göstermektedir.5 Böylesi yalın bir rakam fotoğrafı bile bizi hemen bir bağımlılık olgusuyla birlikte düşünme eğilimine iter ve yaptığımız yorumlamalar kimi zaman insaf ölçüsünü aşabilir.

Rakamlarda ifade bulan kullanım yoğunlukları aşırı olsa bile toptancı bir yaklaşımla bağımlılık olarak genelleştirilemez. Alışverişten haberleşmeye, kimi toplantı ve faaliyetlerden resmî yazışmalara dek birçok işin internet ortamında gerçekleştiriliyor olması dijital bağımlılığı telmih etmez. Böylesi pratik kullanımlar ve gündelik uygulamalar dışında kalan zamanların dijital ortamda geçirilmesi de hemen bağımlılık değil tedbir içerikli bir serzeniş noktası olarak tespit edilebilir. Sözün özü, bağımlılığın kullanımsal zorunluluklarda aranması beyhude bir uğraş ve zaman kaybıdır. Zira dijital ekranlar kimi zaman iş bahanesiyle, kimi zaman gündemi takip etmek kaygısıyla, kimi zaman sadece iletişim kurmak çabasıyla güncellenmeye ve homodijitus neslini kendine çekmeye devam ediyor. Rakamlar da gözlemlerimiz de küresel düzeyde yoğun bir kullanım içinde olduğumuzu söylüyor. Dijital kuşatılmışlığın bağımlılık olmadığının da farkındayız. Kolektif kullanım davranışının bağımlılık olgularını geçersizleştirdiğinin, araca bağımlılığı meşrulaştırdığının da. Dijital hayatı deruhte ve idrak ederken, şiddetli esen yeni teknoloji rüzgârını engelleyemeyince içindelik durumumuzu kimi zaman bağımlılık diyerek örselemeyi tercih ediyoruz.

Bağımlılığın Belirsizleşmesi

Pandemi öncesinde hızlı değişim sinyalleri veriliyor ve “Önümüzdeki yirmi ila otuz yıl içinde insanlık son bin yılda olandan daha fazla değişime maruz kalacak.”6 deniyordu. Aynı şekilde, çok daha fazla köklü değişim ve dönüşümün bizi beklediği, deyim yerindeyse yoğun bir “dijital içindelik”e maruz kalacağımız da öngörülüyordu. Öyle de oldu. Pandemi küresel dijitalleşme sürecini hızlandırdı ve âdeta dijital ortamın içine bizi aniden bırakıverdi. Dijitalleşme tüm insanlığa yayılınca, yukarıda belirttiğimiz gibi, dijital bağımlılık olgusu da kendiliğinden belirsizleşmeye başladı ve “dijital içindelik”e nispet eden bir dijital bağışıklığa dönüştü. 

Hülasa, küresel ölçekte “içindelik” olarak tespit ettiğimiz “araçta tercihsiz bulunma” hâlini dijital bağımlılıktan çok “dijital bağışıklık” olarak okuma eğiliminde olduğumuzu ve bu kanıksama hâlinin dijital bağımlılık terimini bulanıklaştığını sezdirmeye çalıştık. Son söz olarak, dijital çağda yaşanan dijital halvet ve bağışıklığın, dijital bağımlılık terimini örseleyici ve bulanıklaştırıcı bir işlev gördüğü ve daha çok da “dijital içindelik”i betimleyici olduğu söylenebilir.

 Dipnotlar

Alain de Botton vd., Gelecek daha güzel günler mi getirecek?, çev. Cem Duran, İstanbul, Domingo yay., 2020, s.7vd.

Akışkan kimlik konusunda fikir edinmek için bak. Süleyman İlhan, “Akışkan Toplumda Kimlik İnşası: Geçişken, Eklektik, Ben Odaklı Kimlikler”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 23, Sayı 2, 2013, s. 233-246; Ayrıca bak. Mustafa Derviş Dereli, Sanala Veda, İstanbul Nobel Yay., 2020, s. 58-69.

Ben-odaklı kimlik için bak. Süleyman İlhan, a.g.m., s. 233-246.

Ayrıntı için bak., “Deniz Yengin, Teknoloji Bağımlılığı Olarak Dijital Bağımlılık”, The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication, Cilt 9, Sayı 2, 2019, s. 130-144.

Fikir edinmek ve ayrıntı için bak. https://tr.euronews.com/2021/10/11/avrupa-birligi-nde-duzenli-internet-kullan-m-oran-pandemide-yuzde-15-artt-turkiye-de-durum; https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Survey-on-Information-and-Communication-Technology-(ICT)-Usage-in-Households-and-by-Individuals-2021-37437#:~:text=%C4%B0nternet%20kullan%C4%B1m%20oran%C4%B1%202021%20y%C4%B1l%C4%B1nda,%77%2C5%20oldu%C4%9Fu%20g%C3%B6r%C3%BCld%C3%BC.&text=92%2C0%20oldu-,Geni%C5%9Fbant%20ile%20%C4%B0nternete%20eri%C5%9Fim%20sa%C4%9Flayan%20hanelerin,y%C4%B1l%C4%B1nda%20%92%2C0%20oldu; https://recrodigital.com/dijital-2021-raporunda-turkiye-ve-dunyada-internet-ve-sosyal-medya-kullanimi-karsilastirmasi-ocak-2021/

Brett King, Augmented (Artırılmış Gerçeklik), çev. Kerem Balaban, İstanbul, Maltepe Üniversitesi Yay., 2020, s. 10.

 

Prof. Dr. Mete Çamdereli

İstanbul Ticaret Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Mete Çamdereli’nin medya, dijitalleşme ve din konulu birçok çalışmaları bulunmaktadır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler