'Dosya: "Küresel Gıda Krizi"'

“Gıda Krizi, Aynı Zamanda Bir Değerler Krizi”

Küresel gıda krizi kapıda. İklim değişikliği ve Rusya’nın Ukrayna’ya karşı sürdürdüğü savaşla birlikte bu sene etkileri daha fazla hissedilecek olan gıda krizinden en çok “3. dünya ülkeleri” olarak adlandırılan bölgelerin zarar görmesi öngörülüyor. Peki dev ekonomilerin yanında insani yardım çalışmaları etkili olabilir mi?

Fotoğraf: ©R_Tee/ shutterstock.com

Dünyanın en zengin ekonomilerinden Almanya, ABD, Fransa, İngiltere, İtalya, Kanada ve Japonya’nın bir araya geldiği G7 zirvesi bu sene haziran ayında Almanya’nın ev sahipliğinde Münih’te düzenlendi. Almanya’nın “Adil bir dünya için gelişim” sloganıyla yönettiği zirveden çıkan sonuçlar arasında Ukrayna’ya yardım ve iklim krizine küresel bir yanıt olarak bir iklim kulübünün kurulması gibi maddeler var. Zirveden çıkan sonuçlardan biri de, dünya genelindeki insanlar için açlık ve yetersiz beslenmeye karşı koruma oluşturulması. G7 ülkeleri bunun için küresel bir gıda ittifakı oluşturmayı planlamış durumda. Bu ittifakla 4,5 milyar dolar ek ödenek sunulması, Birleşmiş Milletlerin inisiyatifiyle Ukrayna’daki gıda maddelerinin dünya pazarına erişiminin sağlanması, küresel gıda üretiminin güçlendirilip tarım pazarlarının açık tutulması ve küresel iş birliği için G7 dışında bir platform oluşturulması öngörülüyor. Bu hedefler G7 için yeni değil: Yüzyılın en büyük küresel gıda krizine cevap olarak planlanan bu adımların öncesinde G7 yine 2015 yılında, 2030 yılına kadar gelişmekte olan ülkelerdeki 500 milyon insanın açlık ve yetersiz beslenmeden kurtarılması şeklinde bir hedef koymuştu.

Küresel Kriz Karşısında Sivil Toplum Çalışması

2019 yılından beri dünya genelinde artan gıda fiyatları bu sene artık öngörülemez bir hâl aldı. Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle birlikte ise mevcut kriz eşiğe dayanmış durumda. G7’nin desteklediği Gıda Güvenliği İçin Küresel İttifak (İng. “Global Alliance for Food Security”, GAFS) gibi inisiyatiflerin ve G7 ülkelerinin vadettiği yüksek ödeneklerin gıda krizini engellemekte ne kadar başarılı olacağı ise belirsiz. Nitekim 2008 yılındaki gıda fiyatları krizinde açlıkla karşı karşıya kalan 1 milyar insan için vadedilen fonların büyük bir kısmının, krizden etkilenen ülkelere iletilmediğiyle ilgili eleştirilerde bulunan sivil toplum kuruluşları da mevcut.1 Nitekim iki sene sürmesi planlanan ve G7 ülkelerinin küresel gıda kriziyle ilgili en güncel girişimi olan GAFS inisiyatifinin ne denli başarılı olabileceğine dair değerlendirme ancak 2025 yılında yapılacak. 

G7’nin “2030 yılına kadar dünyayı açlıktan kurtarmak” şeklindeki hedefi karşısında sivil toplum kuruluşları da küresel gıda krizine hazırlıklarını yoğunlaştırmış durumda. “Save the Children” isimli yardım organizasyonu, 21. yüzyılın en büyük küresel açlık felaketine karşı uyarıda bulundu. Kurumun İnsani Yardım Direktörü Gabriella Waaihman’a göre, bu krizde milyonlarca aile çocuklarına yeterli besin bulamayacak. Peki bütün bu veriler ışığında bir sivil toplum kuruluşu kendi insani yardım çalışmalarını nasıl bir yere konumlandırabilir?

En son 97 ülke ve bölgede 225 bin civarında kurban dağıtımı yapan Hasene International, sağlık, eğitim ve acil yardım kampanyalarıyla şimdiye kadar yüz binlerce insana erişmiş durumda. Bu sene etkileri hissedilecek küresel gıda kriziyle ilgili Hasene’nin çalışmaları da şimdiden başlamış. “Gıda krizi ve açlıkla mücadelede bağış altyapımız hazır. Acil yardım ve gıda yardımları şeklinde kriz bölgelerine desteklerimiz sürecek.” diyen Hasene International Yardım Derneği Başkanı Mesud Gülbahar, önümüzdeki sene özellikle gıda krizinden daha yoğun bir şekilde etkilenmesi beklenen ülkelere yardım çalışmalarını yoğunlaştıracaklarını belirtti. 

“Gıda Krizi Değil, Eşit Dağıtım Krizi”

Yaşanan krizin nedenlerine de değinen Gülbahar, “kriz” kelimesinin iyi analiz edilmesi gerektiği görüşünde: “Önümüzdeki gıda krizi, aynı zamanda gıdanın küresel olarak eşit dağıtılmamasıyla ilgili doğan bir kriz. Zaten gıdaya erişim sıkıntısı yaşayan milyonlarca insan savaş nedeniyle önümüzdeki aylarda çok daha akut bir felaketle karşı karşıya kalacak. Bu nedenle biz kış aylarında çalışmalarımızı daha da yoğunlaştırarak sürdüreceğiz.”

İnsani yardım derneklerinin çalışmalarının tek başına küresel açlık sorununu sona erdiremeyeceğini vurgulayan Gülbahar’a göre açlık, çok daha derinlerde yatan krizlerin sadece bir dışavurumu. Gülbahar’ın ifadelerine göre açlığı çözmek için bir paradigma değişimi şart: “Kuraklık, yetersiz beslenme ve açlığın hüküm sürdüğü coğrafyalara dışardan gıda yardımı götürmek bu küresel sorunu çözmüyor. Sürdürülebilir gıda üretim sistemlerinin desteklenmesi, yerel çiftçilerin ve tarım endüstrisinin güçlendirilmesi gibi maddeler açlıkla mücadelede ön planda. Biyolojik çeşitliliğin korunması ve iklim değişikliğiyle mücadele de uzun vadede aynı zamanda açlıkla mücadele anlamına geliyor. Bütün bunlara bir de sömürü eklenince, kriz çok daha derinleşiyor.”

Gülbahar, insani yardım çalışmalarının semptomla mücadele niteliği taşıdığı görüşünde: “Dünyadaki kıtlık ve açlık sorunu, ülkelerin altyapılarının işlememesi veya işlettirilememesinden dolayı giderek birikiyor. Hasene başta olmak üzere yardım kuruluşlarının yaptığı çalışmalar, ne yazık ki sıcak taşta bir damla gibi. Ama bu gerçeğin, insani yardım çalışmalarını önemsizleştirmediğini de vurgulamak gerek. Tam tersine tam da böyle bir ortamda insani yardım çalışmaları daha da anlamlı. G7 ülkeleri milyar dolarlık ödenekleri tartışırken, dünyanın bir köyünde gıda bekleyen mağdura bizim verdiğimiz bir kumanya paketi, o kişi için devasa bir destek. Bütün ihtiyaç ve sıkıntıları gideremesek de biz tüm insani yardım çalışmalarının birikerek büyük bir açığı doldurduğunu sahada görüyoruz.”

“Küresel Gıda Sistemi Adaletli ve Sürdürülebilir Değil”

Küresel gıda sisteminin adaletli olmadığı gibi, sürdürülebilir de olmadığını belirten Gülbahar, mevcut gıda sisteminde köklü değişikliklere ihtiyaç duyulduğunu ifade etti: “Küresel karar alıcılar, gıda sistemindeki adaletsizliğin giderilmesi için başat aktörler. Onlar büyük fonlar ayırdıklarında elbette bu bir etki oluşturuyor. Öte yanda küresel aktörler sürdürülebilir gıda politikalarında altyapı ve eğitimlere odaklanırken, bizim gibi sivil toplum kuruluşları da sahada açlıkla mücadele için yoğun bir çalışma gerçekleştiriyor. Gıda krizi, aynı zamanda da bir değerler krizi. Bu dünyanın daha adaletli bir hâle gelmesi, açlık ve kuraklıkla mücadele edilmesi için elini taşın altına koyması gereken tek aktörler siyasetçiler değil. Her birimiz dünyanın daha adaletli olması ve gıdaya erişim konusunda zorluk çekenler için bu eşitsizlikleri gidermek sorumluluğuna sahibiz. Bu nedenle bizim insani yardım çalışmalarımız, muhtaç olanlara salt gıda vermekle sınır değil. Biz aynı zamanda, bu dünyada herkesin eş değerli olduğu ve kaynaklara eşit erişime sahip olması gerektiği bilincini yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. Bunun için meslek eğitimlerinden sağlık hizmetlerine kadar geniş bir alanda çalışmaya devam edeceğiz.” 

Dipnot

https://www.welthungerhilfe.de/fileadmin/pictures/publications/de/position_papers/2022-G7-elmau-policy-brief-hunger.pdf

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#1

*Tüm alanları doldurunuz

  • Gıda krizi nedir? – raya
    2023-04-25 14:01:47

    […] “Gıda Krizi, Aynı Zamanda Bir Değerler Krizi” […]

Son Yüklenenler