'Oturum İzni'

İsveç’te Yüz Binden Fazla İnsanın Kalıcı Oturumu Tehlikede

İsveç hükûmeti, 2026 seçimleri yaklaşırken göç ve vatandaşlık politikasında radikal değişiklikler planlıyor. Hükûmetin yasa teklifi, kalıcı oturma izinlerinin iptal edilmesini ve bu kişilerin süreli izne geçirilmesini öngörüyor. Hukukçular ve insan hakları örgütleri, yüz binden fazla insanı etkileyecek bu adımın “kalıcılık ilkesini fiilen ortadan kaldıracağını” savunuyor.

İsveç'in Başbakanı Ulf Kristersson. Fotoğraf: Shutterstock- Alexandros Michailidis

İsveç’te Başbakan Ulf Kristersson liderliğindeki sağ ve liberal partilerden oluşan koalisyon hükûmeti, 2026 seçimleri öncesi göç politikasında kapsamlı ve radikal değişiklikler hazırlıyor. Bu değişikliklerin en dikkat çekeni ise, ülkeye sığınmacı olarak gelmiş ve daha sonra kalıcı oturum verilmiş kişilerin izinlerinin belirli koşullarda geri alınabilmesini öngören yasa tasarısı oldu.

Partilerin İmza Attığı Tidö Anlaşması Sebebiyle Kalıcı Oturma İzni Artık “Kalıcı” Olmayabilir

İsveç hükûmeti, göç ve vatandaşlık politikalarında köklü değişiklikler öngören yeni bir yasa tasarısı üzerinde çalışıyor. Resmî açıklamalara göre, tasarı Tidö Anlaşması kapsamında hazırlandı. Tidö Anlaşması, İsveç’te Hristiyan Demokratlar, Liberaller, Muhafazakârlar ve İsveç Demokratları partileri arasında 14 Ekim 2022’de imzalanan yazılı bir mutabakat metni. Bu anlaşma, 2022 genel seçimlerinin ardından Ulf Kristersson’un başbakan olarak atanmasının ve yeni hükûmetin kurulmasının temelini oluşturmuştu.

Hükûmete göre yeni yasa önerisinin amacı, daha fazla kişinin İsveç vatandaşlığına başvurmasını teşvik etmek. Tasarıya göre, kalıcı oturma iznine sahip mülteciler ve koruma statüsündeki kişiler, belirlenen vatandaşlık koşullarını yerine getirdikleri takdirde İsveç vatandaşı olabilecek.

Ancak bu şartları yerine getiremeyenlerin kalıcı oturma izinleri süreli oturma iznine dönüştürülebilecek. Düzenleme yalnızca sığınmacıları ve onların yakınlarını kapsarken, iş gücü göçmenleri bu değişiklikten etkilenmeyecek.

Hükûmetin görevlendirdiği uzmanlar tarafından hazırlanan raporda, kalıcı oturma izni sahiplerinin vatandaşlığa geçişini teşvik edecek çeşitli öneriler yer alıyor. Ayrıca, hâlihazırda verilmiş kalıcı oturma izinlerinin yasal olarak değiştirilip değiştirilemeyeceği ve bunun hangi koşullar altında mümkün olabileceği de araştırılıyor.

Yasa Yürürlüğe Girerse Kimler Etkilenecek?

Yeni yasa kapsamında değerlendirilecek gruplar mülteciler, alternatif koruma statüsünde olanlar, kota mülteciler, acil durumlar veya özel insani gerekçelerle kalıcı oturma izni almış olanlar ve belirtilmiş olan grupların yakınları. Bu düzenlemeden 98.000 ila 180.000 kişi etkilenebileceği tahmin ediliyor. Hükûmete sunulan raporda, bu kişilerin çoğunun uzun süredir İsveç’te yaşadığı ve durumlarının değerlendirilmesinin oldukça karmaşık olabileceği vurgulanıyor.

Yeni yasa yürürlüğe girerse, kalıcı oturum izinleri iptal edilen kişiler İsveç vatandaşlığına başvurarak ya da geçici oturma izni için yeniden başvurarak İsveç’te kalmaya devam edebilecekler.

Ancak bu süreçlerin sonucunda sınır dışı edilme riski ile karşı karşıya kalanların sayısının da artabileceği belirtiliyor. İsveç hükûmeti, bu değişikliklerin daha iyi bir entegrasyon sağlayacağını savunuyor. Fakat eleştirmenler, bu yaklaşımın tam tersine, insanlarda güvensizlik ve belirsizlik yaratacağını öne sürüyor.

Tasarıya Dair Eleştiriler: “Hukuki Güvence ve İnsan Hakları Tehlikede”

İsveç Avukatlar Birliği (Advokatsamfundet) tarafından yayımlanan bir açıklamada, kalıcı oturma izinlerinin geri alınmasını öngören yasa önerisine sert eleştiriler yöneltildi. Örneğin açıklamada yer verilen yorumlarda, uzman avukat Emelie Jörwall, önerilen düzenlemenin yasallık, orantılılık ve çocuğun üstün yararı ilkelerine aykırı olduğunu, ayrıca kalıcı oturma izni sahipleri üzerinde ciddi olumsuz etkiler yaratabileceğini vurguluyor. Birliğin Genel Sekreteri Mia Edwall Insulander ise önerinin geri dönük uygulanmasının anayasa, AB hukuku ve uluslararası sözleşmelerle çelişebileceğine dikkat çekiyor.

İsveç’te Mülteci Hakları Merkezi (Asylrättscentrum) Baş Hukuk Müşaviri Lars Olsson ise, yerel medyaya verdiği demeçte, bu teklifin insanların özel yaşamına ciddi müdahaleler getirdiğini ve İsveç’te şimdiye kadar böylesine radikal bir değişikliğe rastlanmadığını vurguluyor.

İsveç Yeşiller Partisinin (Miljöpartiet) göç politikası sözcüsü Annika Hirvonen, katıldığı bir televizyon programında yasa teklifine sert tepki gösteren isimlerden biri oldu. Hirvonen, hükûmet öneriyi kabul ederse bunun “yeni bir zulüm seviyesi” olacağını belirtti. Tasayı eleştirenler ayrıca, bu tür bir belirsizliğin insanların uzun eğitimlere başlama ve iş kurma gibi kararlarını engelleyeceğini ve böylece entegrasyonu desteklemek yerine, korku ve güvensizlik ortamı yaratacağını savunmakta.

Yasanın Ne Zaman Yürürlüğe Girmesi Planlanıyor?

Vatandaşlığa geçemeyen ya da kalıcı oturma izni alamayan kişiler için, şartlar uygunsa mevcut izin süreli oturma iznine dönüştürülebilecek. Örneğin, kişinin korunma ihtiyacı devam ediyorsa bu uygulama geçerli olacak.

Göç Bakanı Johan Forssell, yeni yasanın kapsadığı kişiler arasında yaklaşık 15.000 kişinin durumunun değerlendirilmesinin zor olduğunu belirtiyor. Ancak kaç kişinin oturma izninin iptal edileceği kesin olarak bilinmiyor ve muhtemelen hepsi etkilenmeyecek. Forssell, “Endişelenmeye gerek olmadığını düşünüyorum.” diyerek kamuoyunu sakinleştirmeye çalıştı.

Josephine Boswell liderliğinde yürütülen araştırma sürecinin sonunda düzenlemelerin 1 Ocak 2027’de yürürlüğe girmesi planlanıyor. Süreli oturma iznine geçişte bireysel değerlendirme yapılacağını vurgulayan Boswell ek olarak sınır dışı edilecek kişi sayısını öngörmenin mümkün olmadığını, ancak bu sayının çok yüksek olmayacağı tahmin edildiğini söylüyor.

Ülkede son dönemde göç politikalarıyla ilgili dikkat çeken bir diğer öneri ise Başbakan Ulf Kristersson’un Ilımlı Partisinin (Moderaterna) entegrasyon politikası çalışma grubundan geldi. Öneriye göre, İsveç’e yeni gelen herkesin ülkede kalabilmek için bir “İsveç Sözleşmesi” imzalaması gerekecek. Aynı zamanda partideki entegrasyon politikasından sorumlu grubun başkanı olan Göç Bakanı Forssell, sözleşmenin çalışma ahlakı, görev bilinci, toplumsal eşitlik ve çocuk hakları gibi konuları içerebileceğini belirtiyor.

Bu önerinin, içinde bulunduğumuz ekim ayı boyunca partinin çalışma toplantısında tartışılması bekleniyor. Çalışma grubu ayrıca, dışlanmış bölgelerde özel yasaların geçerli olacağı “entegrasyon bölgeleri” oluşturulmasını ve yeni gelenler için mevcut toplum bilgilendirme programının yerine, sınavla tamamlanacak zorunlu bir toplum eğitimi getirilmesini öneriyor. (P)

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler