'Belçika'da Genel Seçimler'

Belçika’da Seçimleri Ülkeyi Bölmek İsteyen Aşırı Sağ mı Kazanacak?

Belçikalılar 9 Haziran'da hem federal düzeyde hem de bölgelerdeki meclisleri belirleyecek seçimlerin yanı sıra Avrupa Parlamentosu seçimleri için de sandığa gidecek. Kamuoyu yoklamalarına göre Flaman Bölgesi’nde popülist milliyetçilik, Valon Bölgesi’nde ise -daha az ölçüde- sol partiler yükselişte. Ülke genelinde ise Belçika’nın bir kez daha yönetilemez hâle gelebileceği ve bölüneceği bile tahmin ediliyor.

Aşırı sağcı parti 'Vlaams Belang'ın genel başkanı Tom van Grieken'in yer aldığı bir poster. Fotoğraf: Shutterstock- Imladris

Brüksel’de beton bina duvarlarında, küçük işletmecelerin vitrinlerinde ve sokak lambalarının direklerine aylardır asılmış rengarenk afişler ülkede yaklaşan seçimlerin habercisi. Belçika’da 8,5 milyon seçmen 9 Haziran’da yeni federal parlamentoyu, bölgesel parlamentoları ve Avrupa Parlamentosu üyelerini seçmek için sandığa gidecek.

Mevcut federal hükûmette yedi siyasi parti yer alıyor. Belçika küçük bir ülke olsa da ayrı yönetim ve yasama organlarına sahip. Ve bu karmaşık sistem son 50 yılda 6 defa değiştirildi.

9 Haziran’daki seçimlerde en büyük galibinin ülkeyi bölmek isteyen aşırı sağ parti Vlaams Belang’ın olması bekleniyor. Bu durumda yedinci bir devlet reformunun yapılıp yapılmayacağı da ülke kamuoyunun gündeminde.

Ülkedeki siyasi yapının karmaşıklığından kaynaklanan bir başka endişe ise hükûmeti kurma (kuramama) sürecinin alacağı uzun vaktin, kurumsal bir duraksamaya yol açma riski. Hâlihazırda Belçika dünyada hükûmetsiz geçen en uzun süre rekorunu elinde bulunduruyor: 13 Haziran 2010’da başlayan hükûmet kurma süreci 541 gün sürmüştü.

Vlaams Belang: “Demokratik Çoğunluğa Sahip Olursak Bağımsızlık İçin Çabalayacağız”

Kamuoyu yoklamaları iki Flaman aşırı sağcı partinin, ülkenin kuzeyindeki Flaman Bölgesinde, oyların çoğunluğunu alacağını gösteriyor. Göç ve İslam karşıtı olan Vlaams Belang’ın bölgesel bir hükûmet kurması durumunda Flaman çoğunluğun destekleyeceği bir “egemenlik ilanı” ile ülkeyi bölme ve ayrılma sürecini başlatmak istiyor. Sağ çizgideki Yeni Flaman İttifakı Partisi (N-VA) ise kısa vadede bölünmeye gitmeyi reddetmekle birlikte bunun yerine Belçika devletini “konfederal” bir yapıya dönüştürmek ve tüm gücü bölgesel düzeye taşımak ancak savunma politikası gibi konular için ulusal bir markayı (Belçika Krallığı) muhafaza etmek istediğini savunuyor.

Flaman aşırı sağcı Vlaams Belang’ın ilk kez federal parlamentodaki 150 sandalyenin 26’sını alarak en büyük parti olması bekleniyor. Parti, yapılan ölçümlere Flaman Bölgesinde yüzde 26’lık oy oranıyla birinci sırada yer alıyor.

VB Genel Başkanı Tom Van Grieken Financial Times’a yapmış olduğu bir açıklamada “Demokratik çoğunluğa sahip olursak bağımsızlık için çabalayacağız” sözlerini kullanmıştı. Ayrıca “Belçika’da temsil edildiğimizi hissetmiyoruz” sözlerini sarf eden Van Grieken, daha varlıklı Flaman Bölgesinin daha az varlıklı Valon Bölgesi’nin faturasını ödemek zorunda kalmasından da şikâyet ediyor.

Yapılan araştırmalara göre, N-VA’nın yüzde 20 civarında oy alması bekleniyor ve böylece partinin koalisyon görüşmelerinde belirleyici olabileceği ise bir başka ihtimal.

Ancak bu iki parti Flaman Bölgesi’nin parlamentosunda çoğunluğu elde edebilecek olsa da her türlü ayrılığın başta Valon Bölgesi partileri olmak üzere diğer partilerle müzakere edilmesi gerekiyor.

Valon Bölgesi ve Brüksel Başkent Bölgesi’nde Son Durum

Kamu yayıncısı RTBF tarafından yapılan son bir ankete göre, Fransızca konuşan bölgedeki (Valon Bölgesi) Sosyalist Parti (PS), merkez sağ liberal MR ile başa baş gidiyor: Her ikisi de oyların yaklaşık yüzde 22’sini alacak bir pozisyonda. Aşırı sol parti Belçika İşçi Partisi (PTB) ise üçüncü sırada geliyor.

Valon Bölgesi’ne yönelik ölçümlerde Ecolo’nun (Yeşillerin) çöküşü dikkat çekiyor. Yeşiller yüzde 10 eşiğinin altına düşerek (yüzde 8,8)  2019′a seçimlerine kıyasla 6,1 puan kaybederek en kötü oy oranını elde edeceğe benziyor.

Brüksel Başkent Bölgesinde ise merkez sağ liberal MR, yüzde 23,3’lük oy oranıyla Brüksel’deki yarışı önde götürüyor. Buradaki tahminlere göre, MR 2019 seçimlerine (oyların yüzde 17,5’i) kıyasla daha iyi durumda. Onların ardından Belçika İşçi Partisi yüzde 19,8’lik oy oranıyla ikinci sırada yer alıyor: Bu projeksiyona göre, PTB 2019 seçimlerinden aldığı oyu yüzde 7’lik bir oranla arttırabilir. Sosyalist Parti ise, yüzde 15,2’lik oy oranıyla 5 yıl önce elde ettiği sonucun 20 puan gerisinde. Ecolo (Yeşiller) ise 2019’da elde ettiği yüzde 21,6’lık puanını yüzde 12,5’e düşürmekte.

Bir diğer dikkate değer husus ise, aşırı sağın yükselişini gözeten yeni bir reform önerisi: Valon ve Flaman merkez partileri, bölünmeyi önlemek ve aşırı sağın önünü kesmek için merkez sağ ve sol arasında yeni bir koalisyon kurarak ile kapsamlı bir devlet reformu yapmayı savunuyor.

Brüksel ve Valon bölgelerinde seçmenlerin gündeminde, ülke genelinde de olduğu gibi ekonomi ve özellikle de satın alma gücü ön planda. Bu bölgelerdeki alım gücü bir numaralı endişe kaynağı iken, Flaman Bölgesi seçmeninin gündeminde bu konu ikinci sırada yer alıyor.

Brüksel’de ayrıca seçmenlerin endişe kaynakları arasında şehirde son dönemde artan uyuşturucu bağlantılı şiddet ve organize suç dalgası yer alıyor: Brüksel sakinlerinin dörtte biri güvenlik sorununu öncelikleri arasında sayıyor.

Belçika İçin Bölünmek Çözüm mü?

Peki, seçimde en fazla ön plana çıkan tartışmalardan birisi olan özerklik konusu hangi argümanlar etrafında tartışılıyor? Flaman Bölgesi için daha fazla özerkliği savunan partiler genellikle ekonomik argümanlar kullanıyor. İddialarına göre, daha yüksek düzeyde öz yönetim bölgenin refahını arttıracak. Bu görüşü desteklemek için bazı ekonomik göstergeleri ileri sürüyorlar: “Geçen yıl Flaman Bölgesinden Valon Bölgesine 8 milyar avrodan fazla para aktarıldı, yani her bir Flaman vatandaştan yaklaşık 1.250 avro alındı.”

Vlaams Belang’ın lideri Van Grieken yapmış olduğu bir açıklamada Belçika’nın vaziyetini “zorunlu bir evliliğe” benzetmişti: “Eğer içlerinden biri boşanmak isterse, bunu yetişkinler olarak konuşuruz… Düzenli bir bölünmeye gitmeliyiz. Eğer bizimle masaya oturmak istemezlerse, bunu tek taraflı olarak yaparız.

Diğer Flaman partisi N-VA’nın tüzüğüne göre ise, partinin hedefi “bağımsız bir Flaman Cumhuriyeti” kurmak.  Ancak N-VA’nın bunun kısa vadede gerçekçi olmadığını düşünüyor ve bu nedenle son 10 yıldır konfederalizmi savunan bir pozisyonda. Bu vizyona göre, Flaman ve Valon bölgeleri ileri düzeyde bir özerkliğe sahip olmalı.

Her halükârda, yeni bir reform yapabilmenin kolay olmadığı aşikâr: Bunun için federal parlamentoda üçte ikilik çoğunluk sağlanmasının yanı sıra Valonlar da dahil olmak üzere birçok partinin fikir birliğinde olması gerekiyor.

Başbakan Alexander De Croo ise reforma dair müzakerelerin ülkeyi felç edeceğini düşünmekte: “…Ancak yıllarca sürecek durgunluğa yol açacak hükümet reformlarında kaybolmaya başlamamalıyız. Eğer amaç ülkemizi daha güçlü kılmaksa, evet. Eğer amaç ülkemizi hareketsizleştirmekse, hayır.

“İdari Lazanya” İçin Yolun Sonu mu?

Ayrılma senaryolarını tartışan Belçika’nın artık tek bir ulusal kamu yayıncısı yok: Farklı dil gruplarına (Hollandaca, Fransızca ve Almanca) ayrı kanallar sağlanıyor. Belçika’nın iki büyük toplumsal kesimi arasında bağ kuran köprüler de mevcut: Millî futbol takımları ve Kral Philippe ise ülkedeki ulusal birlik duygusuna katkı sağlayan birleştirici faktörler arasında gösterilebilir.

Belçika karmaşık yapısı ve ayrı etnik ayrımlara dayalı düzeni, uzun zamandır garip bir durum olarak algılanıyor. Bu manada yaygın kullanılan benzetmelerden biri ise “idari lazanya” (İng. administrative lasagna”) ifadesidir.

Seçim sonuçlarının ülkenin yapısı üzerinde geniş kapsamlı etkileri olabileceği gibi aşırı sağcı Vlaams Belang’ın ülkenin en büyük partisi hâline gelmesi ihtimali Flamanların daha fazla özerklik ve hatta bağımsızlık taleplerini yeniden siyasi gündeme taşımasına yol açabilir. Peki, bu seçimlerle birlikte Belçika’nın farklı toplulukları bir arada tutmaya yönelik tarihsel çabası sona mı ermiş olacak? 9 Haziran’da birlikte izleyeceğiz.

Not: Belçika’da sandıklar 9 Haziran günü yerel saatle 16:00’da kapanacaktır ve ilk sonuçlar ülkenin Fransızca ve Hollandaca yayın yapan kamu yayın kuruluşlarında sürekli olarak yayınlanacaktır.

Medine Tezcan

Uluslararası Londra Üniversitesinde Siyasal Bilimler ve Uluslarası İlişkiler eğitimini tamamlayan Medine Tezcan, İsveç Genç Müslümanlar (SUM) Derneğinin başkan yardımcılığını yapmıştır. Tezcan, Perspektif redaksiyon ekibinin üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler