İkilemdeki Meloni’nin Göç Atılımı: Kronik İş Gücü Açığı Kapatılamıyor
Göç karşıtı söylemleriyle iktidara gelen Meloni hükûmeti, İtalya tarihindeki en yüksek yasal göçmen kabulünü gerçekleştirmiş durumda. Meloni'nin göçmen işçi alımı projesi, düzgün işletilememekle eleştiriliyor.

Avrupa genelinde göç karşıtı aşırı sağ partiler yükselirken, İtalya’da göç ve iltica politikaları konusunda dikkat çeken bir ikilem yaşanıyor. Sert göçmen karşıtı söylemlerle iktidara gelen Giorgia Meloni hükûmeti, diğer yandan iş gücü ihtiyacını karşılamak için yasal göçü tarihî seviyelere çıkarmış durumda. 2022’den bu yana 450 bin kişiye çalışma izni verilirken, 2026-2028 dönemi için hazırlanan yeni göç planı kapsamında 500 bin kişinin daha ülkeye kabul edilmesi hedefleniyor.
2022’den Beri İktidarda Olan Meloni’nin Göç İkilemi
İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, 2022 seçim kampanyası boyunca “Akdeniz’de deniz ablukası” ve “sıfır düzensiz göç” vaatleriyle biliniyordu. Adaylığı sürecindeki düzensiz göçle genel göçmen kabulünü çok ayrı tutmayan söylemlerine karşın iktidarda geçen üç yılın sonunda Meloni, döneminde ülkeye en fazla yasal göçmenin giriş yaptığı lider olarak kayıtlara geçti. Üstelik bu göç akışı, Meloni’nin liderliğini yaptığı aşırı sağ koalisyonun ideolojik söylemleriyle çelişen bir gelişme olarak görülüyor.
Meloni hükûmetinin siyasal söylemlerindeki sertliğine karşın, uygulamada göçmen alımı tarihî rekorlar kırıyor. 2024 itibarıyla İtalya’daki yabancı nüfus 5,4 milyonu aşarak ülke nüfusunun yüzde 9,2’sine ulaştı. Aynı yıl, 217 bin kişiye vatandaşlık verildi. En çok vatandaşlık alanlar sırasıyla Arnavut, Faslı ve Rumen göçmenler oldu. Bu artış, demografik daralmanın ve iş gücü krizinin bir sonucu olarak değerlendiriliyor. İtalyan İstatistik Kurumunun verilerine göre sadece 2024’teki doğal nüfus kaybı 206 bin kişi oldu. Bu açığı kapatan tek etken, net göçmen girişi ve vatandaşlık kazanan yabancılar. Bu tablo, göçün İtalya için ideolojik değil, demografik bir zorunluluk hâline geldiğini gösteriyor.
2023–2025 üç yıllık döneminde izin verilen 450 bin yabancı işçiden sonra, hükûmet yeni göç akışları kararnamesi onayladı. Temmuz başında onaylanan yeni kararname özellikle mevsimlik ve mevsimlik olmayan işçileri, ev hizmetlileri ve yaşlı bakıcıları kapsıyor. Başbakanlık kararnamesi, yabancı işçilerin kabulünün iş gücü piyasasının ihtiyaçlarıyla orantılı hâle getirilmesini amaçlıyor ve bu sürecin, “yerel toplulukların yabancı işçileri karşılama ve entegre etme kapasitesiyle uyumlu” olması gerektiğini ifade ediyor. Hükûmetin açıkladığı üç yıllık “göç akışları kararnamesi” (İt. decreto flussi), 2026’da 164 bin 850, 2027’de 165 bin 850 ve 2028’de 166 bin 850 kişinin ülkeye alınmasını öngörüyor. Bu kotaya tarım, turizm ve yaşlı bakımı gibi sektörler için sezonluk işçiler dahil edilirken, belirli ülkelerden gelen göçmenlere öncelik verilmesi de planlanıyor.
Bu politikanın arkasında temel bir neden yatıyor: Kronik iş gücü açığı. İtalya’da işverenlerin çatı örgütü Confindustria’nın yaptığı araştırmalara göre, sadece üretim sektörünün sürdürülebilirliği için 2028 yılına kadar en az 1,3 milyon işçiye daha ihtiyaç duyuluyor. Ülkede hâlihazırda 2,5 milyon kişilik personel açığı bulunuyor. Bu durum, hem doğum oranının düşüklüğü (2023’te kadın başına 1,24) hem de nüfustaki yaşlanmayla açıklanıyor. İtalyan hükûmeti, bu gerçeklikle yüzleşerek göçmen iş gücünü yasal yollarla ülkeye kazandırmayı “ekonomik zorunluluk” olarak savunuyor. Tarım ve turizm sektörler dışında yaşlı bakım hizmetlerine olan ihtiyaç da artıyor. Özellikle yaşlanan nüfusa yönelik evde bakım hizmetleri, göçmen işçilere bağımlı hâle gelmiş durumda.
Meloni’nin Yasal Göçü Arttırma Projesi Ne Durumda?
Bu politika kapsamında İtalya’ya yönelik göç akışlarının düzenli göç lehine kolaylaştırılması ve düzensiz göçün önlenmesi amacıyla, göçmenlerin menşe ve geçiş ülkeleriyle iş birliğinin artırılması teşvik edilmesi planlanıyor. Aynı zamanda, yüksek vasıflı işçilerin ülkeye kabulü de teşvik edilecek.
Ancak her ne kadar yasal göç için kotalar artsa da, bu sistemin işleyişine yönelik eleştiriler gün geçtikçe büyüyor. Göçmen işçilerin oturum ve çalışma izni alınabilmesi için İçişleri Bakanlığının yılda bir günlüğüne açtığı ve kamuoyunda “click day” olarak bilinen çevrim içi sistemin bütün taleplere yetişemediği ifade ediliyor. İşverenler sadece açıklanan günün içerisinde başvuru yapabiliyor ve sistem aşırı yoğunluktan çöküyor. Göçmenler açısından ise bu süreç, belirsizlik ve eşitsizliklerle dolu. Üstelik işe alım süreci yalnızca sadece belirli sektörlere açık ve çok katı takvimlere bağlı. İşverenler ise çoğu zaman kim olduklarını bilmedikleri, niteliklerinden habersiz oldukları çalışanlar için başvuru yapmak zorunda kalıyor. Bu da iş gücü planlamasında ciddi zafiyetlere yol açıyor.
Sistemin İşleyişindeki Problemler Nedeniyle Açıklanan Kotalar Doldurulamıyor
Aksaklıklara rağmen son “click day” takviminde -işverenlerin aracılığıyla başvuruları alınan- 181.450 yabancı işçiye 2025’de oturum izni verileceği açıklandı. Fakat hükûmetin merkezi sistemle organize ettiği giriş sürecinin ileriki aşamalarda başka sorunlarla ilerlediği ifade ediliyor. Meloni hükûmeti döneminde, toplamda yaklaşık bir milyon yabancı işçinin ülkeye kabul edilmesi için onay verilmiş olsa da, uygulamadaki rakamlar bürokratik süreçlerden dolayı bunun çok altında kalıyor.
Göçmen hakları takip ağı Ero Straniero‘nun son izleme verilerine göre 2024 yılında hükûmet tarafından belirlenen giriş kotalarının yalnızca yüzde 7,8’i gerçekten oturma iznine ve düzenli işe dönüşebildi. Geriye kalan büyük çoğunluk, çeşitli nedenlerle süreci tamamlayamıyor: Vize engeli, maddi yetersizlikler, ya da işverenlerin cayması gibi faktörler etkili oluyor. Yıl boyunca tahsis edilen 119 bin 890 kotadan sadece 9 bin 331 başvuru, İtalyan valilikleri nezdinde nihai olarak tamamlandı. 2023’te bu oran yüzde 13’tü (127 bin 707 kotaya karşılık yalnızca 16 bin 188 başvuru sonuçlandırıldı). Aynı yıl için valilikler tarafından verilen oturma izinlerinin sayısı ise yalnızca 9.528 oldu. Bu da toplam kotaya göre yalnızca yüzde 7,5’lik bir başarı oranı anlamına geliyor.
Bürokratik tıkanıklıklar, yalnızca süreci yavaşlatmakla kalmıyor; aynı zamanda düzensiz göçü de teşvik ediyor.
Sonuçta, merkezi hükûmetin yasal yollarla ülkeye getirmeyi vadettiği göçmenler, süreç tamamlanamadan sistem dışına düşüyor ve kağıtsız durumda kalabiliyor. Ayrıca, mafya ve yasa dışı ağların bu sistem üzerinde etkili olduğu yönünde de artan endişeler bulunuyor. Başbakan Meloni, organize suç örgütlerinin göçmen kotası sistemine sızdığı ve bu sistemi suistimal ettiği yönünde açıklamalar yaptı.
İtalya’nın Pragmatik Göç Politikasındaki Yapısal Sorunlar
İtalya’nın mevcut göç stratejisi, demografik daralma ve iş gücü ihtiyacına yanıt verme amacıyla tasarlanmış “pragmatik” bir yaklaşım olarak değerlendiriliyor. Ancak sistemin karmaşıklığı, uygulamadaki aksaklıklar ve sınırlı etkinliği, bu politikanın uzun vadede sürdürülebilirliğini tartışmalı hâle getiriyor. Hükûmet, yasal göç kanallarını genişletmeye çalışırken, eş zamanlı olarak kamuoyuna yönelik sert güvenlik söylemleri ve sembolik uygulamalarla siyasi dengeyi korumayı hedefliyor.
Bu çabaların en dikkat çekici örneklerinden biri, Arnavutluk’un Gjader kentinde inşa edilen gözaltı merkezi oldu. Denizde yakalanan göçmenlerin İtalya’ya sokulmadan işlem görmesi amacıyla kurulan tesis, hukuki ve teknik sorunlar nedeniyle yalnızca geçici gözaltı işlevi görebildi. Açıldığı tarihten bu yana sınırlı sayıda kişiyi barındırabilen merkez, yüksek maliyetine rağmen hedeflenen işlevi yerine getiremedi.
İtalya’da göç politikasının şekillenmesinde, iş dünyasının ihtiyaçları ile kamuoyunun talepleri arasında belirgin bir gerilim yaşanıyor. İşveren örgütleri, iş gücü açığını kapatmak için daha fazla yasal göç çağrısında bulunurken; kamuoyunda göç karşıtı söylemlerin etkisi sürüyor. Uygulamada ise bürokratik engeller nedeniyle açıklanan göç kotalarının önemli bir bölümü doldurulamıyor.
Söz konusu yapısal sorunlar yalnızca İtalya ile sınırlı kalmıyor. Avrupa genelinde sağ popülist partilerin benimsediği göç karşıtı söylemler, ekonomik gerçekliklerle giderek daha fazla çelişiyor. Uzmanlar, yasal göç kanallarının işlevselliği artırılamadığı sürece hem büyüme hedeflerinin hem de düzensiz göçün kontrolünün riske gireceği uyarısında bulunuyor: Mevcut tablo, Avrupa’da toplumsal ve ekonomik boyutları birlikte ele alan yeni bir göç politikasına duyulan ihtiyacın arttığını ortaya koyuyor.