Meloni’nin Vazgeçmediği Arnavutluk Planı Ülkede Hukuki Bir Kriz Çıkarabilir mi?
İtalya Başbakanı Meloni'nin ülkeye gelen düzensiz göçmenleri Arnavutluk'a gönderme planı yargı engeline takıldı. Ancak Meloni liderliğindeki hükûmet ülkede hukuki bir kriz çıkarma pahasında planı uygulamaya devam ediyor. Peki Meloni'nin ısrar ettiği Arnavutluk Planı neden mahkeme engeline takıldı?
İtalya’nın ülkeye gelen düzensiz göçmenleri Arnavutluk’a gönderme planına yargıdan müdahale geldi. İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ve Arnavutluk Başbakanı Edi Rama’nın 6 Kasım 2023’te Roma’da imzaladığı ve iki ülkenin parlamentoları tarafından 2024 başında onaylanan anlaşma, İtalyan güvenlik güçleri tarafından Akdeniz’de kurtarılan düzensiz göçmenlerden bir bölümünün Arnavutluk’a nakledilmesini ve iltica taleplerinin inceleme süresince burada kalmasını öngörüyordu.
Yaşanan son gelişmeyle Meloni’nin bu planı yargı engeline takıldı. 18 Ekim Cuma günü Roma Mahkemesi, ikili göç anlaşması çerçevesinde Arnavutluk’un Gjader kentinde kurulan İtalyan geri gönderme merkezinde göçmenlerin gözaltında tutulması aleyhine karar verdi. Bu karar, Avrupa Adalet Divanı’nın (AAD) 4 Ekim’de “güvenli ülke” konseptine yönelik eleştirileriyle de uyumlu. AAD’ye göre, AB üye devletleri, iltica talebi reddedilen göçmenleri bile, ölüm cezası, işkence veya insanlık dışı muamele riski taşıyan üçüncü ülkelere gönderemiyor.
Arnavutluk Planı Nedir?
İtalya AB ülkeleri arasında düzensiz göç ile en fazla karşı karşıya olan ülkelerden birisi. AB’nin ön cephesi olarak adlandırılan İtalya’da özellikle de sağ-aşırı sağ ittifakı ile Giorgia Meloni iktidara geldiğinden beri göç meselesi daha da güvenlikçi bir perspektifle ele alınıyor. Bu çerçevede iltica başvurularının ülke dışında incelenmesi de “çözüm” olarak öne çıkmıştı.
Meloni İtalya’sının Arnavutluk ile imzaladığı anlaşma ile deniz yolu ile İtalya’ya geçen yahut italyan sularında yakalanan göçmenler Arnavutluk’a gönderilerek iltica süreçlerinin orada yürütülmesi planlanıyor. Anlaşma, İtalyan güvenlik güçleri tarafından Akdeniz’de kurtarılan düzensiz göçmenlerden bir bölümünün Arnavutluk’a nakledilmesini ve iltica taleplerinin inceleme süresince burada kalmasını öngörüyor. Geçtiğimiz yıl çok konuşulan Birleşik Krallık’ın Ruanda Planı’na çok benzer bir mantıkla tasarlanan bu politika ile Arnavutluk’taki göçmen göz altı merkezlerinde iltica başvuruları yapılacak ve buralarda İtalyan yasalarına göre hukuki süreç işleyecekti. Bu merkezlerin dış korumasından ise Arnavut güvenlik güçleri sorumlu olacaktı.
Giorgia Meloni‘nin Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ile birlikte basına açıkladığı plana göre yetişkin erkek göçmenler bu plana dahil edilecek, ancak “reşit olmayanlar, hamile kadınlar ve bakıma muhtaç kişiler” Arnavutluk Planının dışında tutuluyor. Plan dahilinde ekim ayı içinde ilk göçmen grubu Arnavutluk’a yollandı.
Öte yandan anlaşmanın Arnavutluk için Avrupa Birliği’ne adaylık sürecinde İtalya’nın desteğini almak anlamına geldiği iddia ediliyor.
İtalya’da Yargı ve Hükûmet Arasındaki Kriz
18 Ekim’de, Roma Mahkemesi’nin göçmenlerle ilgili yetki sahibi dairesi, Arnavutluk’taki Gjader gözaltı merkezinde tutulan 12 göçmenin gözaltı durumunu onaylamayı reddetti. Mahkeme, bu kişilerin ülkelerinin “güvenli” olarak kabul edilemeyeceği ve bu nedenle İtalya’ya yerleşme hakları olduğu sonucuna varmıştı. Öte yandan Bologna Mahkemesi de, Arnavutluk’a gönderilen göçmenlerin durumunun yasal olup olmadığını açıklığa kavuşturması için Avrupa Adalet Divanı’na başvurdu.
Roma Mahkemesi’nin bu kararı, Avrupa Adalet Divanı’nın (AAD) 4 Ekim tarihli kararına dayanıyor. Bu karara göre, iade edilecek sığınmacıların menşe ülkesi “güvenli ülke” olarak değerlendiriliyorsa, bu güvenliğin ülkenin sadece belirli bölgelerinde değil, tümünde ve tüm topluluklar için geçerli olması gerekiyor.
Bu kararlar, hükûmet ve yargı organları arasında büyük bir çatışmaya yol açtı. Gerilimler artarken, Arnavutluk’taki gözaltıları onaylamayı reddeden altı Roma yargıcından biri olan Silvia Albano‘nın ölüm tehditleri almasının ardından güvenlik önlemleri artırıldı. İtalya Ulusal Yargıçlar Derneği Başkanı Giuseppe Santalucia, Bologna Mahkemesi’nin AB’den Arnavutluk’taki göçmenlerin gözaltına alınmasının yasal olup olmadığının açıklığa kavuşturulmasını istemesinin doğal olduğunu dile getirdi. Ceza hukuku alanında uzman avukatlar da 2 Kasım Cumartesi günü bir mektupla mahkeme kararını “siyasi bir saldırı” olarak nitelendirmenin “açıkça imkânsız” olduğunu belirterek yargıçlara desteklerini ifade ettiler.
Başbakan Meloni’nin mahkemelerle olan gerginliği, Başbakanın bir yargıcın mektubunun belirli kısımlarını sosyal medyada paylaşmasıyla daha da tırmandı. Yargıç Marco Patarnello, Meloni’nin eski Başbakan Berlusconi’den “daha güçlü ve daha tehlikeli” olduğunu ifade eden bir yorum yapmıştı. Bu paylaşım üzerine muhalefet, Meloni’nin yargıcın mektubunun içeriğini çarpıttığını savundu ve yargıcın aslında siyasi bir müdahale değil, yargının bağımsızlığını savunmayı amaçladığını belirtti.
Meloni, mahkeme kararının “zarar verici” olduğunu ve “devlet kurumlarından bir kısmının hükûmete yardımcı olması gerekirken engel çıkardığı durumda çözüm üretmenin çok zor olduğunu” belirtti. Meloni’nin partisi Fratelli d’Italia (İtalya’nın Kardeşleri) ise, yargının bir kesimini “siyasallaşmış” olmakla ve “hükûmete isyan etmeye çalışmakla” suçladı.
“Güvenli Ülkeler Listesini Mahkemeler Değil Siyasiler Belirler”
Ancak hükûmet Arnavutluk Planı’ndan geri adım atacağa benzemiyor. İtalyan hükûmeti, Roma mahkemesinin göçmenlerin“güvenli” olarak nitelendirilen ülkelerden gelip gelmediklerinin belirlenemediği gerekçesiyle bu uygulamaya son verme kararına rağmen, göçmenlerin Arnavutluk’a transferinin sürdürülmesine karar verdi. Yeni hukuki engellerle karşılaşma riskine rağmen hükûmet, bu politikayı uygulamakta kararlı.
Meloni liderliğindeki hükûmet, Arnavutluk ile yapılan anlaşmaya karşı Roma mahkemelerinin muhalefetini aşmak amacıyla yeni bir kararname çıkardı. Hükûmet, “güvenli ülkeler” listesinin mahkemeler tarafından değil, siyasiler tarafından belirleneceğini savunuyor. Adalet Bakanı Carlo Nordio, La Repubblica gazetesine verdiği demeçte, “Bir ülkenin güvenli olarak tanımlanması yargıya bırakılamaz; bu siyasi bir karardır ve uluslararası hukuk çerçevesinde alınır” açıklamasını yaptı.
Meloni hükûmeti, yasal engelleri aşmak için yeni bir kararnamede 19 ülkeyi “güvenli ülke” olarak tanımlayarak Arnavutluk planını güvence altına aldı. Ancak Avrupa Birliği (AB) yasaları, “güvenli ülke” statüsünün ülkenin tümü için geçerli olabileceğini vurguluyor ve bu nedenle İtalya’nın bu hamlesi AB hukuku ile çelişiyor.
Konu Göçmenler Olunca Herkes Aşırı Sağcı
Avrupa Parlamentosundaki en büyük grup olan merkez sağ Avrupa Halk Partisi (PPE) lideri Manfred Weber, Meloni’nin Arnavutluk projesine destek vererek İtalyan yayın organı La Stampa’ya “tüm yenilikçi çözümlerin zamana ihtiyacı olduğunu” ve Arnavutluk modelinin yasa dışı göçmen ağlarını dağıtmak için Avrupa’nın bir girişimi olarak görülebileceğini belirtti.
Meloni’nin Arnavutluk projesi ayrıca merkez sağcı Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in 14 Ekim’de AB üye devletlerine gönderdiği bir mektupta da anılmıştı. Von der Leyen, AB’nin bu deneyimden pratik dersler çıkarabileceği dile getirmişti. İtalya-Arnavutluk göç anlaşması, İşçi Partisi lideri Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer’in de ilgisini çekmişti. Starmer Arnavutluk projesini yakından takip ettiklerini belirterek Meloni’ye destek verdi.
Aşırı sağcı Meloni’nin Arnavutluk’un sosyalist Başbakanı Edi Rama ile yaptığı anlaşmanın Avrupa’da farklı siyasi eğilimdeki partilerden böylesi geniş destek görmesi, konu göçmenler olunca bütün partilerin aşırı sağcı reflekslere sahip olduğunun göstergesi olarak yorumlanıyor.
Planın Maliyetiyle İlgili Tartışmalar
Arnavutluk Planı, İtalya iç siyasetinde maliyetlerinden dolayı da eleştirilere tabi tutuluyor. Muhalefet liderlerinden, Yeşiller ve Sol İttifakı’ndan Nicola Fratoianni, bu projeyi “maliyetli bir propaganda operasyonu” olarak nitelendiriyor.
Hükûmetin, Arnavutluk’a gönderilen 300 güvenlik görevlisinin konaklaması için yılda 9 milyon euro tahsis ettiği, görevlilerin dört veya beş yıldızlı otellerde barındırıldığı haberleri tartışmalara sebep oluyor. Ancak İçişleri Bakanlığı, “9 milyon euroluk miktarın, tahsis edilen güvenlik personelinin tam kapasite kullanıldığı varsayılarak belirlenen maksimum maliyet olduğunu” ve “tesislerin seçiminde sendikal anlaşmalarca belirlenen standartlara uyulduğunu” belirtiyor.
Ayrıca, İtalya Sayıştayı, Viva Italia ve 5 Yıldız Hareketi tarafından yapılan şikayetleri de incelemeye aldı. Şikayetlerde, Libra gemisiyle 16 göçmenin Arnavutluk’a taşınmasının mali açıdan kötü bir yöntem olarak değerlendirildiği belirtildi. Devlet denetçileri, daha kapsamlı soruşturmalara yol açabilecek ön değerlendirmelere başladı.
İnsan Hakları ve Güvenlik Arasında İtalya
İtalya uzun süredir Akdeniz üzerinden kıtaya ulaşan yoğun göç dalgasıyla karşı karşıya olan bir ülke. Giorgia Meloni liderliğindeki koalisyon, 2022 seçimlerinde bu duruma son vermeyi vaat ederek iktidara gelmişti.
İtalyan adaleti, hükûmetin aşırı güvenlikçi ve uluslararası hukuka uygun olmadığı düşünülen bu yaklaşımı karşısında bir denge unsuru olarak görülüyor. Örneğin göçmenlere yardım eden STK’ların faaliyetlerini engellemeye yönelik girişimler, İtalyan yargısı tarafından düzenli olarak engelleniyor. Roma ve Bologna mahkemelerinin son kararları da bu gerilimi gözler önüne seriyor. Bu gerilim aynı zamanda göç akışını kontrol altına almakla sığınma hakkını koruma arasındaki hassas dengenin nasıl sağlanacağına dair önemli soruları da gündeme getiriyor. İtalya’nın ve genel olarak Avrupa’nın hâlâ bu dengeyi bulmakta zorlandığı ise görünen bir gerçek.