Zürih’te İslam ve Müslümanlar
Şehrin Müslümanları serisinin bu yazısında, İsviçre'nin en kalabalık Müslüman nüfusuna sahip bölgelerinden biri olan Zürih kantonunun başkenti Zürih şehrinde İslam'ın ve Müslüman yaşamın izlerini sürüyoruz.
Zürih’teki Müslümanların tarihi 17. yüzyıla kadar uzanır. Ancak o dönemlerde şehirdeki Müslüman varlığı genellikle ticari ya da diplomatik nedenlerle şehri ziyaret eden kişilerle sınırlıydı. 17. ve 18. yüzyıllarda Osmanlı İmparatorluğu ile Avrupa devletleri arasındaki diplomatik ilişkiler sonucu bazı Osmanlı elçileri ve tüccarları Zürih’e uğramış olsa da, o dönemlerde Müslümanların şehre kalıcı bir yerleşimi henüz söz konusu değildi.
Türkiye de dahil olmak üzere Müslüman çoğunluk nüfusuna sahip ülkelerden işgücü akımının Zürih’e yönelmesiyle birlikte 1960’lardan itibaren Müslümanların Zürih’e yerleşmesi önemli bir ivme kazandı. İsviçre bu dönemde Türkiye, Yugoslavya ve diğer Müslüman nüfusa sahip ülkelerle iş gücü anlaşmaları yaparak sanayi ve inşaat sektörlerindeki istihdam açığını kapatmaya çalıştı. 1990’lı yıllarda Balkan Savaşları sırasında İsviçre’ye göç eden Bosnalı ve Kosovalı göçmenler de şehrin Müslüman nüfusunda büyük bir artışa neden olurken Müslümanların şehirdeki görünürlüğünü arttırdı.
1960’lı yıllarda ülkeye gelen Müslüman işçiler İslam dininin İsviçre’de tanınmasında aktif rol oynadı. İsviçre’de ilk İslam merkezi 1961’de Cenevre’de kuruldu. Kısa sürede büyük çoğunluğu Türkler tarafından açılan başta Zürih olmak üzere İsviçre’nin genelindeki mescitlerin sayısı 60’ı buldu. İsviçre’de 1970’te 30 bin olan Müslüman nüfus 1980’de 56 bine ulaştı. 1990 yılında 157 bin olan Müslüman nüfusun sayısı Bosna Savaşı sırasındaki göçlerin de etkisiyle 1999 yılına gelindiğinde 200 bini geçti. Bu rakamın neredeyse yüzde 50’sini Türkler oluştururken, yüzde 36’sını ise Boşnaklar oluşturuyordu. Bugün Zürih’te Türkiye, Bosna-Hersek, Kosova, Arnavutluk ve Fas kökenli yaklaşık 30 bin Müslüman yaşıyor ve bu sayı şehrin toplam nüfusunun yüzde 5 ila 6’sına denk geliyor.
Şehirdeki İslami Mimari ve Kurumlar
Zürih’te Müslümanlara ait bilinen en önemli mimari yapı Mahmood Camii’dir. 1963 yılında Ahmediye topluluğu tarafından açılan bu cami, İsviçre’nin ilk resmî camisi olma özelliğini taşır. Zürih’te yaşayan ve İsviçre Türkiye Diyanet Vakfı’nda gönüllü olarak faaliyet gösteren Gülsüm Hanım, Mahmood Camii’nin 18 metre minare yüksekliği ile dikkat çektiğini ve İsviçre genelinde minaresi olan dört camiden biri olduğunu belirtiyor. Gülsüm Hanım’ın aktardığına göre, Kasım 2013’te, caminin kuruluşunun 50. yıldönümü münasebetiyle uluslararası bir barış ve hoşgörü sembolü olarak minare farklı renklerle ile süslenmiş.
Şehirdeki Müslümanların sivil toplum çalışmalarının bir neticesi olarak 1995’te kurulan Zürih İslami Organizasyonlar Birliği (Vereinigung der Islamischen Organisationen in Zürich – VIOZ) de gösterilebilir. 41 üye kuruluşu ile İsviçre’deki en büyük kantonal Müslüman çatı kuruluşu olan VIOZ, Zürih kantonundaki tüm camilerin yaklaşık yüzde 90’ını temsil ediyor. VIOZ aynı zamanda devlet kurumları, dinî ve sosyal kuruluşlarla da sürekli temas hâlinde olup şehirdeki toplumsal hayata aktif bir şekilde katkıda bulunuyor. Bununla birlikte, VIOZ Zürih’te Müslümanların daha iyi tanınması ve katılımı için somut olarak önemli görevler üstleniyor.
2014 yılında VIOZ, kanton Zürih’in desteğiyle özellikle Müslümanlara yönelik manevi bakım hizmetleriyle öne çıkarak bu alandaki açığın kapatılmasına büyük katkı sundu. VIOZ görevlileri tarafından kurulan QuaMS (Qualitätssicherung der Muslimischen Seelsorge in öffentlichen Institutionen) Müslüman manevi bakımından özellikle hastaneler, hapishaneler, bakım evleri ve üniversiteler manevi destek hizmeti alıyor. Ayrıca toplumsal konularla da yakından ilgilenen VIOZ, geliştirdiği çevrimiçi olarak erişilebilen çevre bilinci broşürü gibi çeşitli uygulama ve aktivitelerle çevre bilinci anlamında Müslümanlara farkındalık çalışmaları sunuyor. Müslüman toplum için şehirde mezarlık alanları oluşturulması da VIOZ’un diğer önemli çalışmaları arasında yer alıyor.
İsviçre Diyanet Vakfı’na (ITDV) bağlı Zürih merkezde şu anda üç cami faaliyet gösteriyor. Zürih’te ayrıca 1999’da İsviçre İslam Toplumu (SIG) ismiyle faaliyete geçen İslami cemaat şehirdeki Müslümanlar açısından önemli kurumlar arasında yer alıyor. SIG çocuk, genç ve yetişkinlere yönelik çeşitli kurs ve seminerlerin, hac ve umre organizasyonlarının ve yardım faaliyetlerinin yanı sıra, Müslümanlara toplumsal konularda destek olarak İsviçre İslam Toplumu onlara sosyal bir çevre de kazandırıyor. Gülsüm Hanım’ın anlattıklarına göre, şehirdeki Müslümanları doğrudan etkileyen defin ve mezarlık alanları ile ilgili olarak, VIOZ, ITDV ve SIG’nin İsviçre devleti ile ilgili ortak çalışmaları sayesinde ilerleme sağlanmış ve 2004 yılında Zürih Witikon’da ilk Müslüman mezarlığı açılmış. Mezarlık alanları İslami defin usullerine göre düzenlenmiş, gasilhane oluşturulmuş, çabuk çürüyebilen bir tabutun kullanılması ve defin işlemlerinin mümkün olan en kısa zamanda gerçekleşmesi sağlanmış.
Bunun yanı sıra İsviçre Boşnak İslam Cemaati (IGB) ve İsviçre Arnavut İslam Cemaati (DAIGS) dernekleri de şehirde faaliyetlerini sürdüren Balkan kökenli Müslümanlara ait islami cemaatler arasında bulunuyor.
Kamusal Tartışmalar ve Müslümanlar
Zürih Üniversitesi’nde Hukuk eğitimi almış Ahmet Bey, Zürih’teki Müslümanlara dair sohbetimize “Zürih Müslüman Öğrenciler Derneği”nden (MSAZ) bahsederek başlıyor. Üniversite hayatında bu dernekte aktif olan Ahmet Bey öğrenci derneğinin, Müslüman öğrencilerin ihtiyaçlarını temsil etmeyi ve Zürih’teki öğrenci yaşamıyla ilgili soruları olan veya zorluk yaşayan öğrenciler için bir iletişim noktası olmayı amaçladığından bahsediyor. MSAZ derneğinin etnik kökeni, dini veya ideolojik görüşü ne olursa olsun herkesi memnuniyetle karşıladığını vurgulayan Ahmet Bey, üniversitede Müslüman öğrencilerin başta mescit gibi çeşitli talepleri olduğunu ve bu ihtiyaçların karşılanabilmesi için çalıştıklarını aktarıyor.
Ahmet Bey ve Gülsüm Hanım Zürih’teki yaşamdan bahsederken genel olarak dinî özgürlüklerin var olduğunu, ancak zaman zaman toplumsal hayatta zorluklarla karşılaştıklarını belirtiyorlar. Ahmet Bey, şehirdeki camilerin özellikle cuma namazlarında dolup taştığını ve Müslüman topluluğun bir araya gelerek dayanışma içinde olduğunu söylüyor. Ancak, Müslümanların gündelik yaşamda kültürel olarak dışlanmasalar da, bazı toplumsal tartışmalarda görünürlüklerinin sorunlu hâle getirildiğini ekleyen Ahmet Bey, Müslümanların genellikle İslam’ın kamusal alandaki görünürlüğü, entegrasyon ve uyum gibi konularla gündeme getirildiğini söylüyor. Gülsüm Hanım da bu tespite katılarak, İsviçre’deki genel siyasi tartışmaların ve özellikle sağ popülist partilerin göçmen karşıtı söylemlerinin İslamofobik politikaların teşvikine yol açabildiğini belirtiyor.
Ahmet Bey ve Gülsüm Hanım’ın gündelik hayat ve kamusal hayatta karşılaşılan zorluklara veya ötekileştirmeye dair söylediklerini, Zürih Güvenlik Araştırma Merkezler’inin yaptığı 2018’de yayınlanan araştırma da doğruluyor. İsviçre’de insanların yaklaşık yarısı İslam’ın ulusal güvenliğe tehdit oluşturduğunu düşünüyor. Araştırmaya göre, İsviçre halkının yüzde 56’sı İslam’ın barışçıl bir din olduğuna inanırken, yüzde 46’sı ise onu tehdit olarak görüyor. İsviçre’de biri din temelinde ayrımcılıktan şikayet ettiğinde, bu çoğunlukla bir Müslüman oluyor. Federal İstatistik Ofisi 2016 anketinde katılımcıların yüzde 12’si dinleri nedeniyle ayrımcılığa uğradığını ifade etti. Bunların üçte birini Müslümanlar oluşturuyordu. Bunun İsviçre’deki Müslümanlar için sözlü taciz ve ırkçı saldırıya maruz kalma veya işyerine uyum sağlamada zorluk yaşama gibi somut sonuçları var.
Minare Yasağı
Ahmet Bey’in kişisel tecrübelerine göre, Zürih’te Müslüman olmanın bir zorluğu da kamusal alanda İslam’ın görünürlüğünün kabul edilmesi konusundaki tartışmalar. Örneğin, 2009’daki minare yasağı referandumu Ahmet Bey ve diğer Müslümanlar için büyük bir hayal kırıklığı olmuş. Bu yasağın Müslümanların dinî özgürlüklerini kısıtladığını ve şehrin kültürel çeşitliliğine zarar verdiğini düşünüyor. Bununla birlikte, Zürih’teki Müslümanların dinî hayatlarını genelde rahat bir şekilde yaşayabildiğini dile getiriyor
Gülsüm Hanım’a göre Müslümanların cami ve mescit inşa etme talepleri, şehir politikalarında önemli bir yer tutuyor. Şehirdeki cami ve mescitlerin inşası ve korunması desteklense de, bazı projeler yerel halk arasında tartışmalara yol açabiliyor. Özellikle büyük ve dikkat çekici cami projeleri, bazı kesimlerde endişe yarattığından “kültürel uyum bahanesiyle” kabul edilmiyor. Gülsüm Hanım, özellikle 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından tüm dünyada olduğu gibi Zürih’te de Müslümanlara yönelik algı ve tutumların değiştiğini belirtiyor. Ahmet Bey’in de değindiği 2009 yılında yapılan minare yasağı referandumu, İsviçre’deki İslamofobi tartışmalarını alevlendirmiş ve Müslüman toplulukların karşı karşıya kaldığı sosyal ayrımcılığı arttırmış. Zürih’te de bu referandum öncesi ve sonrası Müslümanların kamusal alanlardaki görünürlüğü, başörtüsü yasağı ve dinî sembollerin kamusal alanda ne kadar yer alacağı etrafında yaşanan hararetli tartışmalar şehirdeki Müslüman topluluklar için endişe verici önemli meseleler arasına girmiş.
İsviçre Halk Partisi (SVP)’nin inşaat projelerine karşı harekete geçmesinin ardından Zürih kantonunda parlamento girişimi ile 1 Mayıs 2007’de İsviçre’de minare inşaatını yasaklamak isteyen “Minare inşaatına karşı” başlıklı federal halk inisiyatifi başlar. Yapılan halk oylaması ile minare inşaatı yasağı çoğunluk tarafından onaylanır. Bunun arından 2021’deki burka yasağına yönelik referandumların sonuçları da Gülsüm Hanım’a göre, Müslüman toplum arasında hayal kırıklığına sebep olur ve şehirde dinî özgürlükler konusunda tartışmalar yaşanır.
Gülsüm Hanım İsviçre’deki SVP gibi muhafazakar ve sağ partilerin zaman zaman göçmen karşıtlığı ve İslamofobi temalı söylemlerle Müslümanların toplum içindeki yerini sorgulayan kampanyalar yürüttüklerini belirtiyor. Müslüman derneklere yapılan sıkı denetimler ve bu derneklerin radikalizm ile ilişkilendirilmek istenmesi, Müslüman topluluklar arasında güvensizlik ve dışlanmışlık hissi yaratıyor. Bu politikalar aynı zamanda İsviçre’nin en kalabalık Müslüman nüfusuna sahip kantonlarından biri olan Zürih kantonunda sosyal entegrasyonu da zorlaştırıyor.
Üniversiteden mezun olduktan sonra farklı etnik gruplardan Müslümanlarla irtibatını devam ettirdiğini anlatan Ahmet Bey Meetup çevirimiçi platformunda kurulan “Zürich Muslim Meetup Group”da yer aldığını ve ayda bir organize edilen akşam yemeklerinde buluşarak İslam ve Feminizm, İslam ve Sürdürülebilir Çevre gibi çok farklı konularda fikir alışverişinde bulundukları anlatıyor. Ahmet Bey aslında dünyanın genelinde sadece Müslümanlara yönelik değil “öteki” ve “yabancı” olarak algılanan herkese karşı nefret söyleminin arttığına işaret ediyor. Ama tüm bunlara rağmen İsviçre’yi çok sevdiğini ve Zürih’in sağladığı imkanlar sayesinde farklı etnik gruplardan insanlarla dostane ilişkiler geliştirebildiğini ve bunu bu şehre borçlu olduğunu söylüyor.