Almanya’nın İklim Politikası Hedeflerine Merz Freni
Merz hükûmeti, Almanya’nın geçmişten gelen iklim hedeflerine bağlı kalacak mı? Kaldırılan temsilcilikler, kesilen iklim fonları ve sınır ötesindeki çevresel etkilerin göz ardı edilmesi, ülkenin yeşil politikadan uzaklaştığını mı gösteriyor?

Enerji dönüşümünde tarihsel olarak öncü bir rol üstlenen Almanya’nın, Mayıs 2025’ten bu yana görevde olan Başbakan Friedrich Merz liderliğindeki hükûmetle bu konumunu sürdürüp sürdüremeyeceği tartışma konusu. Merz’in iklim değişikliğiyle ilgili açıklamaları, CDU/CSU ve SPD’den oluşan koalisyon hükûmetinin iklim politikalarında geriye gideceği yönünde endişelere yol açıyor. Almanya’nın ulusal, Avrupa düzeyinde ve küresel ölçekte belirlenen iklim hedeflerine bağlı kalacağını ifade eden Merz’in, bu hedeflere nasıl ulaşacağı ise hâlâ belirsiz.
Karbon Emisyonları ve Almanya’nın Görünmeyen Ayak İzi
Merz, konuşmalarında Almanya’nın dünya nüfusunun yalnızca yüzde 1’ine sahip olduğunu, bu nedenle iklim krizindeki payının da sınırlı kaldığını sıkça vurguluyor. Yerel emisyonlar açısından bu oranlar doğru olsa da, Almanya’nın dünyanın üçüncü büyük ulusal ekonomisi olması, küresel düzeyde ciddi bir etki gücüne sahip olduğunu gösteriyor.
Tıpkı diğer Avrupa ve Amerika ülkelerinde olduğu gibi, Alman şirketleri de üretim maliyetlerini düşürmek ve AB’nin çevre standartlarını aşmak amacıyla üretimi sıklıkla gelişmekte olan ülkelere taşıyor. Böylece karbon emisyonları görünürde dışarıya ihraç ediliyor. Ancak bu ülkelerde Almanya için üretilip daha sonra ithal edilen ürünler hesaba katıldığında, Almanya’nın gerçek emisyon yükü çok daha yüksek. Bu dolaylı emisyonlar da dikkate alındığında, Almanya hâlen dünyada en çok karbon salımı yapan ilk on ülke arasında yer alıyor. Tarihsel emisyonlar göz önüne alındığında ise dördüncülüğe kadar yükseliyor.
Kişi başına düşen karbon salımı da dikkat çekici: Almanya’da kişi başı yıllık ortalama 8-10 ton karbondioksit salımı söz konusu. Bu da dünya ortalamasının iki katı. Mevcut düzeydeki emisyonlar devam ettiği sürece, aşırı hava olaylarının ve iklim krizinin etkilerinin daha da şiddetleneceği öngörülüyor.
Dış Üretim, Gizli Kirlilik: Almanya’nın Dolaylı Ekolojik Yükü
Alman şirketlerinin yurt dışındaki faaliyetleri sadece karbon salımı değil, aynı zamanda doğrudan çevresel tahribata da neden oluyor. Örneğin Bangladeş, Çin veya Hindistan’daki tekstil fabrikaları, toksik boya içeren atık suları doğrudan nehirlere bırakıyor. Tarım ilaçlarının yoğun kullanımı ise hem toprağı hem de yeraltı sularını zehirliyor. Bu durum, sadece insan sağlığı için değil, aynı zamanda küresel ısınma açısından da tehdit oluşturuyor. Özellikle azot bazlı gübrelerin saldığı sera gazları, iklim değişikliğini doğrudan tetikliyor.
Öte yandan, palm yağı üretimi de Almanya’nın dolaylı çevresel etkileri arasında. Malezya ve Endonezya’daki yağmur ormanlarının yerine kurulan palm yağı plantasyonları, biyolojik çeşitliliği tehdit ediyor, doğal yaşam alanlarını yok ediyor. Almanya’da satılan ürünlerin yaklaşık yarısının palm yağı içerdiği göz önüne alındığında, bu tahribata katkısı oldukça büyük.
Ekolojik Kriz ve Silah İhracatı: İsrail’e Destek Tartışması
Almanya’nın küresel sorumluluğu sadece üretim zinciriyle sınırlı değil. Almanya’dan İsrail’e yapılan silah sevkiyatları da eleştirilerin odağında. Uluslararası mahkemelerce soykırım ve savaş suçlarıyla yargılanmasına devam edilen İsrail’in Gazze’de yürüttüğü saldırılar, sadece insan kaybı değil, aynı zamanda büyük bir ekolojik kırıma da yol açıyor. Su kaynakları, tarım alanları ve doğal yaşam ciddi biçimde zarar görmüş durumda. Hayvanlar ya bombardıman sonucu ya da kaynak kıtlığı nedeniyle yok oluyor. Bu noktada Almanya’nın İsrail’e verdiği askeri destek, yalnızca siyasi değil, çevresel sorumluluk açısından da sorgulanıyor.
Merz Hükûmetiyle Değişen İklim Yaklaşımı
Tüm bu tablo, Almanya’nın iklim değişikliği konusundaki sorumluluğunun kendi sınırlarının çok ötesine geçtiğini gösteriyor. Önceki hükûmetler bu alanda öncü bir rol üstlenmişti. Ancak Merz hükûmeti döneminde bazı yapısal değişiklikler, bu rolün sorgulanmasına neden oldu.
Merz hükûmeti, Uluslararası İklim Politikası Özel Temsilciliği görevini kaldırdı. Çevre örgütleri bu adımı, iklim mücadelesinde geriye gidiş olarak nitelendiriyor. Daha önce bu görevi üstlenen Jennifer Morgan, iklim fonları ve fosil yakıt kullanımının azaltılması konularında önemli diplomatik kazanımlar elde etmişti.
Ayrıca 25 özel temsilci ve koordinatör pozisyonunun lağvedilmesi, bakanlıklar arası koordinasyonu zayıflatabilir ve Almanya’nın küresel iklim diplomasisindeki liderliğini kaybetmesine yol açabilir. Germanwatch’tan Christoph Bals’a göre bu adımlar, Almanya’nın iklim politikasını diplomatik güç yerine “kendini küçültme” yaklaşımıyla yürütmeye başladığını gösteriyor.
Kalkınma politikaları için ayrılan bütçelerin kısılması da eleştiri konusu. Germanwatch yöneticisi Laura Schäfer, bu tür kesintilerin Almanya’nın hem sorumluluklarıyla hem de çıkarlarıyla çeliştiğini vurguluyor. Schäfer’e göre, bugünden yapılacak her yatırım, gelecekteki büyük maliyetlerin önüne geçebilir.
Etkili Bir İklim Politikası Mümkün mü?
Almanya’nın iklim politikası, çevreyi korurken ekonomik verimliliği de gözetmeyi hedefliyor. Bu nedenle emisyonların maliyet açısından en elverişli alanlarda azaltılması planlanıyor. Uluslararası iş birlikleri de bu süreçte kritik önemde. Gelişmekte olan ülkelerin iklim dostu teknolojilere erişimi için destek fonlarının kurulması, bu politikanın önemli ayaklarından biri.
Yapılacak yatırımlar, belirli teknolojilere dayatmak yerine inovasyonu teşvik etmeyi hedefleyebilir. Aynı zamanda, şirketlerin iklim dostu çözümlere geçişini kolaylaştırmak için bürokratik engellerin azaltılması da -Almanya’nın çözüm bekleyen yapısal problemlerinden biri olarak- gündemde kalmaya devam ediyor.
Ancak Merz hükûmetinin bugüne kadarki yaklaşımı, bazı belirsizlikleri barındırıyor. Uzmanlara göre, seçim döneminde vadedilen düşük enerji fiyatları yalnızca yenilenebilir enerji yatırımlarıyla sağlanabilir. Bu nedenle iklim politikasında kararlılık gösterilmedikçe, güvenlikten rekabet gücüne kadar birçok başlık da belirsizlik içinde kalacaktır.
Merz’in, Almanya’nın daha önce ilan ettiği çevre hedeflerine bağlı kalıp kalmayacağı, bağlı kalırsa da bunu hangi yöntemlerle gerçekleştireceği henüz netleşmiş değil. Önümüzdeki yıllarda atılacak adımlar, ülkenin hem küresel rolünü hem de iç politikasını yakından şekillendirecek gibi görünüyor.