“İsrail’in Gazze Şeridi’nde Çevreye Verdiği Zararın Geri Dönüşü Yok”
İsrail'in ekim ayından beri Gazze Şeridi'ni hedef alan ve ayrım gözetmeyen yoğun bombardımanı binlerce insanın ölümüne ve Gazze'nin yıkımına yol açtı. Uzmanlar, İsrail'in askeri operasyonlarının dünyanın en kalabalık bölgelerinden biri olan Gazze Şeridi'nde çevreye de geri dönüşü olmayan zararlar verdiği konusunda uyarıyor. Peki savaşın çevresel etkileri neler?
Gazze’de savaş ekim ayından beri devam ediyor. Savaş binlerce insanın ölümüne sebep olmanın yanı sıra çevreye de büyük zararlar veriyor. UNDP’nin bir araştırma raporuna göre, 15 yıl önce Gazze’de 23 gün süren bir savaş, bölgedeki tarım arazilerinin yüzde 17’sinin “yeniden canlandırma fizibilitesinin çok az olduğu veya hiç olmadığı bir şekilde harap olmasına” neden oldu. Mevcut savaşın dört aydan fazladır devam ettiğine dikkat çeken uzmanlar, dünyanın en fazla nüfus yoğunluğuna sahip bölgelerinden biri olan Gazze Şeridi’ne geri dönüşü olmayan çevresel zararlar verildiği konusunda uyarıyor.
Çevre Kirliliği ve Salgın Hastalıklar
İnsan Hakları İzleme Örgütü savaşın başında İsrail’in Gazze ve Lübnan’a beyaz fosfor bombaları attığını doğrulamıştı. Bu kimyasalın insanlar, hayvanlar ve çevre üzerinde ciddi ve ölümcül etkileri olduğu biliniyor. Kahire merkezli Synerjies Uluslararası ve Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin genel müdürü ve sürdürülebilir kalkınma danışmanı Khaled El-Sayed, fosfor bombalarının aynı zamanda toprağa zarar verdiğini, su kaynaklarını kirlettiğini ve su ekosistemlerini zehirlediğini belirterek çevreye etkilerini şöyle özetliyor: “Araştırmalar, bu bombaların yanması sırasında ortaya çıkan yoğun ısının, toprağın hem fiziksel yapısını hem de kimyasal özelliklerini değiştirebileceğini, dolayısıyla verimliliği azaltabileceğini ve topraktan kaynaklanan hastalıkların olasılığını artırabileceğini gösteriyor.”
Cenevre merkezli Euro-Med İnsan Hakları İzleme Örgütü, 2023 Kasım ayında yaptığı açıklamada İsrail’in Gazze’ye iki nükleer bombaya eşdeğer 25 bin ton bomba attığını dile getirmişti. Uzmanlar bunun toprağı ve hava kalitesini ciddi şekilde kirlettiğini söylüyor. Ayrıca, 2020’de yayınlanan bir BM raporuna göre hâlihazırda insan tüketimi için büyük ölçüde uygun olmayan Gazze’nin kıt su kaynaklarının da kirlendiği belirtiliyor.
Savaşın Gazze’nin suyu, toprağı ve havası üzerindeki zararlı etkileri çok yüksek boyutlarda. Kirli su kaynaklarından, yanan binalardan ve vücutlardan yayılan zehirli duman dolu havaya kadar Gazze’deki yaşamın her alanı kirlenmiş durumda. Bu konuda konuşan EcoPeace Orta Doğu‘nun Ramallah merkezli Filistin direktörü Nada Majdalani, savaşın ortasında Gazze’nin çevresine verilen zararın boyutuna ilişkin rakamlar ve ölçümler almanın zor olduğunu, ancak çürüyen cesetler ve kirlenmiş su kaynaklarının, hastalıkların yayılmasına yol açacak “saatli bir bomba” olduğunu söyledi. Olası bir kolera salgını savaşın iki tarafına ama en çok da sivillere zarar verebilir.
Yaklaşan yağmurlar da başka bir endişe kaynağı. Majdalani’nin ekibi, savaşın başlamasından bu yana Gazze’deki gaz, su ve sanitasyon tesislerinin yüzde 44’ünün ya tamamen ya da kısmen hasar gördüğünü tahmin ediyor. Buna su kuyuları ve atık su arıtma da dahil. Kanalizasyon suyu zaten Gazze sokaklarını sular altında bıraktı, ancak yağmur pisliğe karışırsa kolera ve diğer mide-bağırsak hastalıkları riski daha da artabilir.
Mevcut savaştan önce bile, yetersiz sanitasyon altyapısı ve elektrik kesintileri, kanalizasyon suyunun arıtılmadan denize boşaltılması anlamına geliyordu ve hastalıkların dörtte birinden fazlasının, özellikle Gazze Şeridi’ndeki çocuk hastalıklarının başlıca nedeni buydu.
İklim Acil Durumu
Gazze Şeridi, dünyanın diğer bölgelerine göre iki kat daha hızlı ısınan ve iklim değişikliğine karşı son derece savunmasız bir bölge olan Orta Doğu’da yer alıyor. Geçtiğimiz yaz Orta Doğu’nun bazı bölgelerinde hava sıcaklığının 60 dereceye (140 Fahrenheit) kadar ulaşmasıyla bölgede kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Küresel olarak askeri operasyonlar toplam karbon emisyonlarının yaklaşık yüzde 5,5’ine neden oluyor. Britanyalı bir sürdürülebilirlik düşünce kuruluşu olan Chatham House‘un çevre uzmanı Karim Elgendy, “Bu savaşın çok ciddi boyutta kendine ait karbon emisyonları var” diyor. Elgendy, “Binalarda ve altyapıda bulunan karbonun verdiği hasarın da bir karbon ayak izi var, zira yenilerinin yapılması gerekeceğinden, bu da daha fazla emisyona neden olacak” diye ekliyor.
Ayrıca Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nin hazırladığı bir rapora göre, Gazze’nin en çok kullanılan enerji türü olan çatılardaki güneş enerjisi sistemleri de bombalamalar nedeniyle hasar gördü. Uzmanlar, Gazze’nin zaten var olan çevresel sıkıntıları için çatışmanın sorunu daha da büyütüğünü söylüyor.
Savaşın Karbon Ayak İzleri
Yapılan yeni bir araştırma, Gazze’deki savaşın ilk iki ayında üretilen ve gezegeni ısıtan emisyonların, dünyanın iklime en duyarlı 20 ülkesinden fazlasının yıllık karbon ayak izinden daha fazla olduğunu ortaya koyuyor. 7 Ekim’i takip eden ilk 60 günde üretildiği tahmin edilen 281 bin metrik ton karbondioksitin (CO2 eşdeğeri) yüzde 99’undan fazlası İsrail’in Gazze’ye yönelik hava bombardımanı ve kara işgalinin bir sonucu.
Bir araştırmaya göre bu karbon salınımı, uçaklar, tanklar ve diğer araçların kullandığı yakıttan kaynaklanan CO2’nin yanı sıra bombaların, topçu silahlarının ve roketlerin yapımı ve patlatılmasından kaynaklanıyor. Toplam CO2 emisyonunun neredeyse yarısı ise İsrail’e askeri malzeme taşıyan ABD kargo uçaklarından kaynaklanıyor. Bu araştırma, eğer hesaba savaş tedarik zincirinin tamamından kaynaklanan emisyonlar da dahil edilirse, gerçek karbon ayak izi miktarının beş ila sekiz kat daha yüksek olabileceğini öne sürüyor.
Queen Mary, Londra Üniversitesi’nde (QMUL) kıdemli öğretim görevlisi ve araştırmanın yazarlarından Benjamin Neimark “Orduların karbon ayak izinin hesaplanmıyor oluşu, sanki tanklarından ve savaş uçaklarından yayılan karbon emisyonları sayılmıyormuş gibi, ceza almadan çevreyi kirletmelerine olanak tanıyor. Bunun durması gerekiyor, iklim kriziyle mücadele etmek için hesap verebilirliğe ihtiyacımız var.” şeklinde konuştu.
7 Ekim’den bu yana İsrail’in Gazze’ye yönelik benzeri görülmemiş bombardımanı, geniş çaplı ölüm ve yıkıma neden oldu. BM kuruluşlarına göre nüfusun yaklaşık yüzde 85’i zorla yerinden edilmiş durumda ve yaşamı tehdit eden gıda ve su kıtlığıyla karşı karşıya.
Çatışmalar, yaşanan acıların yanı sıra, bombalardan ve uçaklardan kaynaklanan CO2 emisyonlarının çok ötesine geçen küresel iklim acil durumunu daha da kötüleştiriyor. (P)