“Barışçıl Protesto Hakkı, Avrupa Genelinde Tehdit Altında”
Uluslararası Af Örgütü, 21 Avrupa ülkesini mercek altına aldığı raporunda, Avrupa ülkelerinde protesto hakkının sistematik olarak kısıtlandığını, protestocuların aşırıcı, terörist ya da ajan olarak yaftalandığını ve özellikle ırkçılığa maruz kalan azınlıkların bu durumdan etkilendiğini ortaya koydu.
![](https://perspektif.eu/wp-content/uploads/2023/10/AA-20231014-32407664-32407643-PARISTE_POLIS_FILISTINE_DESTEK_YURUYUSUNE_KATILANLARA_GOZ_YASARTICI_GAZLA_MUDAHALE_ETTI-scaled-e1721115970258.jpg)
Uluslararası Af Örgütünün hazırladığı “Korumada Yetersiz, Kısıtlamada Aşırı: 21 Avrupa Ülkesinde Protesto Hakkının Durumu” başlıklı rapor, Almanya’nın da içlerinde bulunduğu 21 Avrupa ülkesindeki toplanma ve barışçıl protesto hakkını mercek altına aldı.
Rapor, Avrupa’da toplanma ve barışçıl protesto hakkının tehdit altında olduğunu ve kısıtlamalara tabi tutulduğunu gösterdi: Avrupa’da gereksiz ve orantısız güç kullanımı, gözaltılar, adli kovuşturmalar, kısıtlamalara sebep olan yasa ve uygulamalar, caydırıcı bir etkiye sahip. Bu da sistematik olarak protesto hakkını baskılıyor.
Bu “caydırıcı etkinin” ırkçılığa maruz kalan bireyler ve marjinalleştirilmiş gruplar üzerinde orantısız bir etki yarattığı belirtilen raporda, bu grupların zaten devlet yetkilileri tarafından şiddet ve haksız muameleye maruz kalma riski altında olduğu da ifade edildi. Rapora göre, bu durum hukuk alanına da yansıyor: Pek çok ülkede farklı protesto hareketleri, grupları ve davaları arasında ayrımcılık yapılıyor.
“Protestocular Yetkililer Tarafından Engelleniyor ve Haksız Yere Cezalandırılıyor”
Uluslararası Af Örgütünün Almanya Genel Sekreteri Julia Durchow protesto hakkının önemine değindi:
“Tarih boyunca barışçıl protestolar, bugün benimsemiş olduğumuz hak ve özgürlüklerin elde edilmesinde merkezi bir rol oynadı. Ancak Avrupa genelinde barışçıl protesto faaliyetlerinde bulunan insanlar yetkililer tarafından karalanıyor, engelleniyor ve haksız yere cezalandırılıyor. Hükûmetler barışçıl protestocular için ciddi tehdit oluşturan protesto karşıtı bir ortam yaratıyor. Rapor, Avrupa çapında toplanma özgürlüğünün durumu ile ilgili saldırı niteliğinde, son derece rahatsız edici bir resim ortaya koyuyor.”
Fransa, Almanya, Yunanistan, İspanya ve İtalya’da polis güçlerinin kullandığı bazı ölümcül olmayan silahların kalıcı yaralanmalara sebep olduğu belirtilen raporda, Fransa’da elini kaybeden bir kişinin durumu buna örnek olarak gösterildi. Ayrıca, Belçika, Fransa, Finlandiya, Almanya, İtalya, Polonya, Sırbistan, Slovenya ve İsviçre’de polisin çocuklara karşı da orantısız güç kullandığı bilgisi raporda yer aldı.
Raporda, polislerin yasal süreçlerde korunduğu belirtilirken, devletlerin protestoculara karşı gelişmiş gözetim teknolojileri kullandığı ifade edildi. Bu teknolojiler, kişileri takip eden, verileri saklayan ve analiz eden sistemleri içeriyor.
Ayrıca raporda, bazı ülkelerin bu durumu yasalarla genişlettiği, ancak verilerin kötü amaçlarla kullanılmasını engellemek için gerekli önlemleri almadığına dikkat çekildi.
“Eylemciler Yaftalanıyor”
Uluslararası Af Örgütü’nün yasaklanmasını talep ettiği yüz tanıma sistemlerinin artışına dikkat çeken raporda, bu sistemlerle kitlesel ölçekte gözetim yapıldığı belirtildi. Ayrıca, eylemcilerin suçlu, terörist, aşırıcı veya ajan olarak gösterilmesinin protesto hakkını canavarlaştıran bir yaklaşım olduğu vurgulandı.
“Barışçıl sivil itaatsizlik giderek artan bir şekilde ulusal güvenlik tehdidi olarak yaftalanıyor.” ifadelerinin yer aldığı raporda, eski İngiltere İçişleri Bakanı Suella Braverman’ın Filistin’e destek eylemlerini “Nefret yürüyüşü” olarak tanımlaması bu duruma örnek gösterildi.
Filistin eylemlerine bazı ülkelerde izin verilmediği, bazı slogan ve sembollerin ise polis zoruyla engellendiği hatırlatılan raporda, bazı Avrupa ülkelerinde protesto öncesi kolluk kuvvetlerinden izin alma zorunluluğu bulunduğu da kaydedildi.
Bunun yanı sıra, iklim eylemcilerinin Almanya, İtalya ve Türkiye’de “ekolojik terörist” olarak anılmasının da bu kapsamda değerlendirildiği ve protestolara karşı geliştirilen yasa ve uygulamaların uluslararası hukukla çeliştiği vurgulandı. Eylem yapılacak yerlerin ve saatlerin kısıtlanmasının da bu çelişkiler arasında yer aldığı ifade edildi.
“Irkçı Gruplar Kısıtlamaları Haklı Çıkarmaya Çalışıyor”
Raporda, bazı Avrupa ülkelerinde polisin, eylemcilere -kimliklerine göre- ayrımcılık yaptığına dikkat çekildi. Irkçılığa uğrayan ve dışlanan grupların yaşadığı adaletsizlik ve eşitsizliğin eylemler konusunda da devam ettiği ifade edilen raporda, ırkçı grupların bazı gruplara uygulanan kısıtlamaları haklı çıkarmaya çalıştığı vurgulandı.
Raporda, Almanya’da 2022 ve 2023’te yapılması planlanan Filistin yürüyüşlerinin “şiddet eğilimli olabileceği” iddiasıyla yasaklandığı da bu konu kapsamında hatırlatıldı.
Raporda değerlendirmelerine yer verilen Genel Sekreter Agnes Callamard, “Avrupa’da yetkililer, barışçıl protestocuları aşağılıyor, engelliyor, vazgeçirmeye çalışıyor ya da hukuka aykırı biçimde cezalandırıyor.” ifadelerini kullandı.
“Avrupa’da Baskıcı Yasalar, Protestoları Tehdit Eden Zehirli Bir Ortam Oluşturuyor”
Callamard, birçok hak ve özgürlüğün elde edilmesinde protestoların etkisine dikkati çekerek, “Ancak Avrupa’da baskıcı yasalar, haklı görülemeyecek uygulamalar ve istismar edilmeye açık gözetim teknolojileri, barışçıl protestocuları ve protestoları tehdit eden zehirli bir ortam oluşturuyor.” ifadelerine yer verdi.
Uluslararası Af Örgütü Avrupa Bölge Ofisinden Catrinel Motoc ise protesto hakkının Avrupa’da can çekiştiğini belirterek, şunları kaydetti:
“Sokaklara çıkan insanlar artan sayıda kısıtlama, adli kovuşturma, şiddet, ayrımcılık ve her tarafa sızmış gözetim uygulamalarından oluşan bir çığın altında kalma riski taşıyor.”
Durchow toplanma özgürlüğünün önemli bir azınlık hakkı olduğuna da değindi:
“Protesto düzeni bozabilir ve bozmalıdır. Siyasi olarak hoş karşılanmayan protestoları kısıtlamak ve protesto faaliyetinde bulunanları cezalandırmak yerine, Avrupa’daki devletlerin bu konudaki yaklaşımlarını yeniden gözden geçirmeleri gerekmektedir. Protestoları bastırmak yerine, kolaylaştırmalı ve korumalıdırlar.” (AA/P)