'Kuzey-Ren Vestfalya'

Yunus Ulusoy: “KRV Yerel Seçimleri, Federal Hükûmet İçin Bir Başarı Testi Olacak”

Almanya’nın en büyük eyaleti Kuzey Ren-Vestfalya seçime gidiyor. Yerel seçimlerde Türkiye kökenli seçmenin potansiyeli de büyük. Türkiye ve Uyum Araştırmaları Merkezi Vakfı’ndan Yunus Ulusoy ile göç kökenli seçmenin geleceğini ve Almanya’daki siyaset kurumunun handikaplarını konuştuk.

10 Eylül 2025 Elif Zehra Kandemir

Kuzey Ren-Vestfalya Eyaleti’ndeki (KRV) Yerel Seçimler 14 Eylül’de düzenlenecek. Her siyasi seçim önemlidir ama Almanya açısından bu seçimler neden önemli sizce?

14 Eylül’deki yerel seçimlerin belki en önemli yanı, Almanya’nın demokratik gidişatıyla ilgili son federal seçimlerden sonra yeni bir perspektif sunması. Bu seçim, biraz da “Almanya nereye gidiyor?” sorusuyla alakalı olacak ve özellikle Almanya’daki merkez partiler ile aşırı sağcı Almanya için Alternatif Partisi’nin (AfD) konumuna dair bize cevaplar sunacak.

Bildiğiniz gibi AfD son iki seçimlerde oylarını mütemadiyen arttırdı. Kuzey Ren-Vestfalya Eyaleti’nde, özellikle Ruhr havzasındaki bazı belediyelerde AfD’nin belediye başkan adaylarının ikinci tura kalma ihtimali söz konusu. Ben AfD’nin KRV’de, en azından müstakil belediyelerde bir belediye başkanı çıkarabileceğini tahmin etmesem de bu seçimlerde bu sorunun cevabını da göreceğiz.

KRV Yerel Seçimleri, aynı zamanda Almanya’nın gidişatıyla ilgili çok önemli bir mihenk taşı da olacak. Bu seçimler yeni iktidar olmuş hükûmete bir uyarı olacak. Her ne kadar yerel seçimlerin konuları federal bağlamdan ayrışsa da Almanya’nın en büyük eyaletindeki bu seçimler, federal siyasete dair bir atmosfer testi olacak.

Almanya’da yerel siyasi sistem hem eyalete göre hem yaşanılan ilçeye göre değişkenlik gösteriyor. Özellikle siyasi sistem hakkında bilgisi olmayan birisine bu seçimlerde tam olarak neyin seçileceğini nasıl anlatırsınız?

Türkiye’nin siyasi yapısıyla kıyaslayarak Almanya’daki yerel seçimleri anlatmak biraz zor. Çünkü Türkiye’de il, ilçe, belediye başkanı, kaymakam ve vali gibi farklı makamlar varken Almanya’da ise sistem oldukça farklı.

Almanya’daki il yönetim biçimlerini ise iki türe ayırabiliriz: Birisi, Köln, Dortmund, Essen, Düsseldorf, Bonn, Duisburg, Herne gibi müstakil belediyeler, yani Almancasıyla “kreisfreie Stadt.” İkincisi ise örneğin Ratingen, Metmann, Heiligenhaus gibi şehirlerin bağlı olduğu “Kreis Mettmann” gibi ilçeye bağlı şehir yönetimleri, yani “Kreis”lar.

Yerel seçimler olduğunda “kreisfreie Stadt”ta, yani müstakil şehirlerde yaşayanlar, sadece o büyük şehrin belediye başkanını, yani “Oberbürgermeister”i ve buna ek olarak da Belediye Meclisi’ni seçiyor. Üçüncü olarak da eğer o şehirde Entegrasyon Meclisi varsa üçüncü seçimi de Entegrasyon Meclisi için oluyor. Dolayısıyla müstakil şehirlerde yaşayanlar üç tane oy pusulası almış oluyorlar.

Müstakil olmayan, ilçeye bağlı şehirlerde ise, yani Almancasıyla “Kreisstadt”ta yaşayan birisi ise önce yaşadığı ilçenin belediye başkanını, sonra yaşadığı ilçenin belediye meclisini, sonra “Kreis” düzeyindeki ilçe başkanını (Landrat), sonra da ilçe meclisini (Kreistag) seçiyor. Eğer bu ilçede bir de Entegrasyon Meclisi varsa onun da seçimini yapıyor ve böylece beş tane oy pusulasında oy vermiş oluyor.

Kuzey Ren-Vestfalya’daki göç kökenlilerin çoğu müstakil belediyelerde oturuyorlar. Dolayısıyla onlar sadece 3 oy kullanıyor olacaklar: Belediye başkanı, belediye meclisi ve Uyum Meclisi.
Biz Türkiye Uyum Araştırmaları Merkezi olarak bu sistemi biraz daha anlaşılır hâle getirmek için hierdabei.de isimli bir internet sitesi hazırladık. Bu internet sitesinde çok basit bir dilde kimin nasıl seçileceğini ve nasıl oy verilebileceğini örnekleriyle açıkladık. İsteyen herkes oradan bilgi alabilir.

Hierdabei.de, aynı zamanda “Yerinde Seçim Demokrasisi” (Wahldemokratie vor Ort) isimli bir projenin de parçası. Siz ayrıca 2022/2023 yıllarında “Türk Göçmenlik Geçmişine Sahip Almanların Seçim Katılımını Desteklemek İçin Bilimsel Bilgi Transferi” isimli bilimsel bir araştırmanın da içindeydiniz. Bu araştırmadan ve projelerden bahsedebilir misiniz?

Türkiye ve Uyum Araştırmaları Merkezi olarak, göç kökenlilerin Almanya’da seçimlere katılımı ile ilgili bilimsel bilgi ve birikimin siyaset kurumuna aktarılması ile ilgili çalışmalar gerçekleştirdik. “Yerinde Seçim Demokrasisi” isimli proje de özellikle siyasette aktif olan göçmenlerin ve siyaset için önemli olan göçmen kuruluşlarındaki multiplikatörlerin katılımıyla gerçekleştirildi.

Bugün geldiğimiz ikinci aşamada ise sadece göç kökenli Türkler değil, aslında KRV’deki tüm seçmenlere hitap eden bir bilgilendirme platformu oluşturduk. Yine bu kapsamda liselerde öğrencilerin düzenlediği ve siyasi adaylara sorular yönelttikleri programlara katılıyoruz.

Projenin bir kısmında Duisburg-Essen Üniversitesinden Prof. Achim Goerres ve ekibi “Büfe Araştırması” (Kiosk-Studie) isimli bir araştırma gerçekleştirdi. Bu kapsamda KRV’nin dokuz şehrindeki büfelere, büfe sahibinin fotoğrafının olduğu afişler asıldı. Bu afişlerde büfeye alışveriş yapmaya gelenlerle büfe sahiplerinin yerel seçimler ve siyaset hakkında konuşması sağlandı.

Politik olmayan bir ortamda politik olmayan kişilerin siyaset konuşmasıyla seçimlere katılımı teşvik etmek amaçlandı. Bu araştırmanın sonuçları Goerres ve ekibi tarafından değerlendirilecek ve bu çalışmayı gerçekleştirdiğimiz şehirlerle gerçekleştirmediğimiz şehirler arasındaki farkı inceleyeceğiz. Biz bu çalışmanın seçimlere katılımla ilgili ölçülebilir bir artı değer oluşturmasını umut ediyoruz.

KRV’deki Türkiye kökenli seçmenin sayısına dair veriler çok yaygın değil. Elimizdeki veriler bize ne gösteriyor?

Öncelikle şunu söylemem gerekiyor: Türkiye’den farklı olarak Almanya’da seçimlerden önce ne kadar seçmen olduğunu kimse söyleyemiyor. Örneğin Türkiye’de herhangi bir seçimden önce seçmen sayısı Yüksek Seçim kurulu tarafından açıklanır. Merkezî yapılı bir devlette bu mümkün.

Almanya’nın federatif yapısından dolayı ise böyle bir verinin derlenmesi çok zor. Seçmen kütükleri seçimlere 42 gün kala oluşturuluyor. Ne kadar insanın seçimlere katıldığı, kaç geçerli ya da geçersiz oyun olduğu ise Eyalet Seçim Başkanlığı’na (ya da Federal Seçim Başkanlığı’na) seçimlerden sonra bildiriliyor. Dolayısıyla 14 Eylül 2025 tarihli KRV Yerel Seçimlerle ilgili seçmen sayısına dair verileri biz seçimden sonra daha net görebileceğiz.

Türkiye kökenli seçmene dair sayılara gelirsek: Kuzey Ren İstatistik Dairesi’nin 2024 yılındaki nüfus verileri bize bu konuda yardımcı olabilir. Kuzey Ren-Vestfalya Eyaleti’nde toplamda 17,8 milyon insan yaşıyor. Bunların 15 milyon 80 bini 16 yaşından büyük. Yerel seçimlerde 16 yaşından büyüklerin oy kullanma hakkı olduğu için bu sayı bizi ilgilendiriyor. Fakat 15 milyon 80 bin insanın hepsi Alman vatandaşı olmadığı için bu sayı içinden Alman vatandaşı olanlara baktığımızda 10 milyon 631 kişinin bir göç kökenine sahip olmadığını, 1 milyon 461 bin kişinin ise AB vatandaşı olduğunu görüyoruz. Yani toplamda 12 milyon insan KRV’deki Yerel Seçimlerde seçme ve seçilme hakkına sahip.

KRV’de şu anda güncel olarak 852 binlik bir Türk nüfus var. Bunların 414 bini Alman vatandaşı ve 298 bini 16 yaşından büyük. Bunlar nüfus bilgilerine dayalı elimizde olan veriler.

Fakat bu konuyla ilgili dikkat edilmesi gereken bir şey daha var: Almanya’daki göçmen nüfus tahminleri iki tanıma dayanıyor. Birisi, “göçmen kökenli nüfus” (“Bevölkerung mit Migrationshintergrund”) 2024 verilerinde göçmen kökenli nüfus Almanya’da 25,2 milyon, KRV’de 5,7 milyondu.

İkinci ve yeni bir tanım ise, “göç tarihi olan nüfus” (“Bevölkerung mit Einwanderungsgeschichte”). Bu tanım baz alındığında ise göç kökenlilerin nüfusu 21,2 milyona düşüyor. Şimdi bunun sebebine gelelim ve bu tanımları Türk seçmen ve nüfus yapısıyla birleştirelim:

Birinci tanımda, yani “göçmen kökenli nüfus” tanımında, Almanya’da yaşayan bir kişinin kendisi ya da ebeveynlerinden en az biri doğuştan Alman vatandaşı değilse, bu kişi “göçmen kökenli” sayılıyor. Dolayısıyla, Almanya’da anne ve babası doğuştan Alman vatandaşı olan bir ailenin çocuğu, KRV’de belirtilen 852.000 kişilik nüfusun içinde yer almıyor. Bu vatandaşlığa dayalı istatistiksel tanıma göre verdiğim rakamlar, KRV’deki veya Almanya’daki Türklerin tam sayısını göstermiyor. Yani Türkiye kökenli olsa da, anne ve babası doğuştan Alman vatandaşı olan bir çocuk “Alman” olarak sayılıyor ve “göçmen/göçmen kökenli” statüsünde değerlendirilmemiş oluyor.

Özetle şunu söyleyeyim: Türkiye kökenli göçmenlerin, özellikle 2000 yılından sonraki Göç Yasası kapsamında doğumla Alman vatandaşlığına geçişin kazandırılmasıyla birlikte artık Almanya’daki “Türk nüfus” sayısını hiçbir zaman kesin olarak bilmeyeceğiz.

Bunun artı ve eksileri var. Örneğin uyum ve ulus devlet perspektifinden baktığımızda göçmen statüsünü ilelebet korumak doğru mu sorusu karşımıza çıkıyor. Yani biz bir taraftan Alman toplumunun artık bizi kabul etmesini isterken, diğer yandan da ilelebet göçmen/göç kökenli statüsünde değerlendirilmeyi beklemek doğru değil.

Toparlayacak olursak, seçimlere dair kullandığımız nüfus verileri yalnızca belli tahminleri gösteriyor. Sadece şunu söyleyebiliriz: Geçmiş yıllardan farklı olarak Almanyalı Türklerin Almanya’daki demografik önemi her geçen yıl azalıyor. Çünkü Almanya bildiğiniz gibi göç alan bir ülke. 1990 yılında Almanya’daki göçmenlerin üçte birini Türkler oluşturuyordu. Yani bundan 35 yıl önce Almanya’daki her 3 göçmenden birisi Türkiye kökenliydi. 2024 yılında ise bu yüzde 32’lik oran yüzde 12’ye düştü. Yani Almanya’nın genelindeki 25 milyon veya KRV’deki 5,6 milyon göç kökenli nüfus içinde “Türkler” artık küçük bir grubu oluşturuyor.

Peki seçmen potansiyeli olarak bu veriler ne anlama geliyor?

Almanya’daki Türklerin demografik olarak öneminin azalması, politik önemlerinin azaldığı anlamına gelmiyor. Göç tarihlerinden, örgütlenme yapılarından ve birikimli bir nüfusa sahip olmalarından dolayı Türkler Almanya’da diğer göçmen gruplarından çok daha fazla siyasi etkinliğe sahipler.

Almanya’da son 15 yılda göç edenlerin, ülkedeki Türklerin günümüzdeki konumuna gelebilmesi için 15 yıllık bir zaman dilimi daha gerekiyor.

Almanya artık homojen bir ülke değil ve biz Türkiye kökenliler de bu dönüşümün parçasıyız. Ben 52 yıldır Almanya’dayım. Benim çocukluğumdaki Almanya ve Almanya’daki göçmenlerin resmiyle günümüzdeki Almanya ve göçmenlerin resmi tamamen farklı. Bundan 30 yıl önce Almanya sokaklarında Afrikalı, Orta Doğulu, Pasifik’ten veya Güney Amerika’dan insan görme şansınız yoktu. Suriyeli ya da Ukraynalı ise Almanya’da hiç yoktu. Bugün ise Almanya’nın her belediyesi Birleşmiş Milletler temsili kadar renkli.

30 sene önce Almanya’da Türklerin sayısal etkinliği hissedilmezdi bile. Çünkü Alman vatandaşı değildik, derneklerimizin, iş dünyasının kaynakları, yetişmiş insan sayımız, kapasitemiz çok sınırlıydı. Konuşabilecek, “ben de varım” diyebilecek insan potansiyelimiz sınırlıydı. Bugün öyle bir sınır yok. Dolayısıyla bugünkü Türklerin siyasal etkinlikleri nüfus oranlarının çok daha ötesinde. Yaşlanan bir toplumda -her ne kadar biz de yaşlanıyor olsak da- görece olarak daha genç bir nüfusa sahibiz.

Ben Almanya’daki ömrümün 30 yılında oy kullanma hakkına sahip değildim. 2002’de oy kullanma hakkına sahip olduktan sonra hep bilinçli olarak sandığa gittim. Benim verdiğim tek bir oy belki bir şeyi değiştirmez ama sandığa gidenlerin beni de görmesi ve “Almanya’da bu insanlar da söz sahibi” demelerini sağlamak, o kabullenme sürecine katkı sağlamak benim için önemli. Bu açıdan mümkün mertebe hep sandığa giderek oy veriyorum ve herkesi de oy vermeye davet ediyorum.

Göç kökenlilerin oy kullanma davranışlarını neler etkiliyor?

Seçmenlerin sahip olduğu kaynaklar büyük etkiye sahip. Mesela gelir seviyesi, eğitim düzeyi, yaş ve toplumsal ve sivil birikim… Bunlar yüksekse sizin siyasete dair birikiminiz de artıyor. Bu kaynaklar, “kimi seçeceğim, niçin seçeceğim, bana ne faydası var” gibi soruları cevaplamanızı kolaylaştırıyor.

Göçmenleri baz aldığımızda ikamet süresi ve dil bilgisi öne çıkıyor. Kişi Almanya’da ne kadar yerleşik bir nüfus yapısına sahipse ona bağlı olarak eğitim, toplumsal ve sosyal konumu yükseliyor ve siyasete katılımı da artıyor.

İkinci konu ise siyasete ilgi duyup duymamakla ilgili. Bazı göç kökenliler Türkiye siyasetine çok ilgililer ve Almanya siyasetine ilgi duymayabiliyorlar. Bunun farklı nedenleri var. Bazıları yaşadığı ülkeyle aidiyet bağlarını tam oturtamamış oluyor ya da kendi siyasi etkinliğinin bir şey getirmeyeceğini düşünebiliyor.

Son olarak siyaset kurumunun sizinle iletişim kurması da bir etken. Siyaset sizi bir siyasi kitle olarak ele alıp size hitap ediyor mu? Bu soru göç kökenlilerin oy vermesinde rol oynuyor.

Entegrasyon Meclisi Seçimleri de 14 Eylül’de düzenlenecek. Almanya’da bu meclisler bazı şehirlerde yabancılar konseyi, entegrasyon komisyonu ya da entegrasyon kurulu olarak da isimlendiriliyor. Bu meclislerin özellikle Türkiye kökenliler açısından nasıl bir önemi var? Uyum meclisleri, göçmenlerin “temsil boşluğu”nu dolduruyor mu sizce?

Almanya’daki bir göçmenin çoğunluk toplumuyla bütünleşmesi, karşılıklı kabul ve çoğunluk toplumuyla aidiyet bağı kurabilmesi vatandaşlıkla birlikte otomatikmen gerçekleşmiyor. Alman vatandaşı oldunuz diye çoğunluk toplumu fertleri sizi “Alman” olarak kabul etmiyorlar.

Uyum Meclisleri’nin benim için iki önemli işlevi var: Birincisi, bu meclisler siyaset kurumuna insan geliştiriyorlar. Örneğin ben, 1992 yılında genç bir delikanlı olarak söz sahibi olmak için o yola girmemiş olsaydım büyük ihtimalle belki bugün bu söyleşiyi sizinle yapmayacaktım. SPD Dortmund Milletvekili Volkan Baran ya da yine SPD’li Federal Meclis milletvekili Gülistan Yüksel gibi isimler Uyum Meclisleri üzerinden siyasete girmiş isimler.

Uyum Meclisleri bir nevi siyaset okulu ve yerel siyasetin, göçmenlerin varlığını kabul etmesi için önem arz eden kurumlar. Öte yandan Müslüman mezarlıkları ya da hastane mescitleri gibi buradaki toplumun ihtiyaçlarına yönelik çözümler genelde uyum meclislerinin girişimiyle oluşturuluyor. Uyum meclisleri olmadan Alman siyaset kurumunun kendi başına bu noktaya gelmesi için 20 sene daha gerekirdi.

Uyum meclisleri göçmenlerin sorunlarını dile getirme platformu olmanın ötesinde göçmenlerin yerel karar mercileri için önemini gösterme ve onların sorunlarını siyaset kurumunun kargaşasının dışında çözme potansiyeline sahipler.

Son soru: KRV’deki seçimler öncesinde seçmenlere ne tavsiye edersiniz?

Almanya’da yerel siyaset kurumu o şehrin sahibidir. Bir şehirde yaşayan insanların günlük yaşamlarını en çok etkileyen kararlar belediye meclisleri tarafından alınır. Almanya’daki Türkler de bu ülkenin kalıcı parçaları. Çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceğini dikkate alarak sandığa gitmemiz gerekiyor. Ve mutlaka demokratik siyaset platformu içindeki partilere veya listelere oy vermemiz gerekiyor.

Popülist aşırı sağın yükselmesi Almanya’ya mahsus değil. Bu demokratik dünyanın ortak sorunu. Bu gidişatın nereye varacağını bilmiyoruz ama önümüzdeki 10-15 yılın Almanya’nın geleceğini de tayin edeceğini biliyoruz. Çünkü demografik değişim tüm hızıyla devam ediyor. 1985-2024 yılları arasında Alman kökenli nüfus Almanya’da 8,9 milyon azaldı. Yani KRV eyaletinin yarısı kayboldu. Ona rağmen Almanya nüfusu büyüdü ve 15 milyondan 25 milyona çıktı. Neden? Çünkü göçmen nüfusu arttı.

15 sene sonraki Almanya’nın belki yarısından fazlası artık Alman menşei olmayan insanlardan oluşacak. Bu şekildeki bir Almanya, tarihinde ilk defa bir nevi çok kültürlü bir geçmişe ve birikime sahip olacak.

Çoğunluk toplumun bazı fertleri kabul etmek istemese de Almanya’nın refahını korumasının tek yolu göç. Siyaset kurumu önümüzdeki 10-15 yıllık zaman dilimini kazasız atlatırsa, yani demokratik kurumlar kazaya uğramazsa, 2040’larda Almanya’yı yönetenler, Kandemir, Gümüş, Ulusoy ve başka soyadlı birçok insandan oluşacak. O zaman yeni bir Almanya kimliğinde buluşacağız diye ümit ediyorum.

Ve bunun için de 14 Eylül Seçimleri’nde oy verme hakkına sahip olan herkesi sandığa gitmeye davet ediyorum.

Elif Zehra Kandemir

Lisans eğitimini Münster Üniversitesinde Sosyoloji ve Siyaset Bilimi bölümlerinde çift anadal olarak tamamlayan Kandemir, Duisburg-Essen Üniversitesinde sosyoloji yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. Ağırlıklı çalışma alanları göç sosyolojisi ve ırkçılık araştırmaları olan Kandemir Perspektif dergisi editörüdür.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler