'Kuzey Ren-Vestfalya'

Dr. Yaşar Aydın: “Önümüzdeki Yıl Almanya İçin Çok Zor Geçecek”

Almanya'da 2026 yılı bir "seçimler yılı" olacak. 14 Eylül'de Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinde düzenlenen yerel seçimlerin ardından ülke bir dizi eyalet ve yerel seçime daha sahne olacak. Peki Almanya'yı 2026 yılında hangi yapısal ve konjonktürel sorunlar bekliyor? Uluslararası ilişkiler, göç ve diaspora uzmanı Dr. Yaşar Aydın'la KRV'deki yerel seçimleri ve ülkenin geleceğini konuştuk.

15 Eylül 2025 Elif Zehra Kandemir

Kuzey Ren-Vestfalya Eyaletinde yerel seçimler gerçekleşti. Sonuçları siz nasıl yorumluyorsunuz?

Seçimlerden aslında merkez partileri için çok da beklenmedik bir sonuç çıkmadı. CDU birinci parti oldu. Sosyal demokratların (SPD) yüzde 2’lik bir oy kaybı söz konusu. Bence asıl kaygı verici durum AfD’nin oylarını 9 puan artırmış olması. Bu da AfD’nin içinde olduğu yükseliş trendinin devam ettiğini gösteriyor. Kuzey Ren-Vestfalya (KRV) gibi göçmenlerin çok yoğun olarak yaşadığı ve sosyal demokratların geleneksel olarak güçlü olduğu bir eyalette AfD’nin bu çıkışı yapması elbette kaygı verici. Durumun pek de iç açıcı olmadığını söyleyebilirim.

Şubat ayındaki federal seçimler sonrası Almanya’nın bir eyaletinde düzenlenen ilk yerel seçim olması sebebiyle siyasi analistlerin gözü de KRV’deydi. Bu seçim sonuçlarından federal hükûmete nasıl bir mesaj çıktı sizce?

Yerel seçimlerin önemsiz olduğunu elbette söyleyemem. Almanya’da yerel aktörler ülke siyasetinde önemli rol oynasa da bu seçimlerin sonuçlarını doğrudan bir gösterge olarak değerlendirmemek lazım.
Yine de elimizdeki veriler, CDU ile SPD’nin oy kaybının çok büyük olmadığını gösteriyor. KRV’de CDU ile SPD’nin aldığı oylar toplamda yüzde 55 civarında bir çoğunluğu oluşturuyor. Yeşiller ve FDP içinse düşüş trendinin devam ettiğini görüyoruz.

Almanya’daki yerel seçimlerde seçmen için belirleyici olan, federal hükûmetin politikalarından ziyade semt politikalarıdır. KRV’deki yerel seçimlerde de ulusun bütününü ilgilendiren sorunlar ya da federal hükûmetin sorumlu tutulabileceği konular ön plana çıkmadı. O yüzden bu seçimleri eyalet seçimlerinden daha farklı değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum.

Peki KRV’deki seçimler nasıl bir siyasi atmosferde gerçekleşti?

Almanya’da popülist milliyetçi, radikal sağ bir partinin yükselişi var. Bu durum birçok insanda kaygı uyandırıyor. Ben bunun siyasete daha fazla ilgi duyma konusunda insanları motive ettiğini düşünüyorum.

Bundan bağımsız olarak Alman toplumunda bir hoşnutsuzluk da var. Alman ekonomisi iyi sinyaller vermiyor ve tehlike çanları çalıyor. Birçok sektör, örneğin Almanya’nın bel kemiğini oluşturan otomotiv sektörü yapısal bir krizle karşı karşıya. Bu kriz içindeki Alman ekonomisinin ve Alman ihracatının karşısında güçlü bir Çin rekabeti var. Buna paralel olarak bir de yeşil dönüşümün gerçekleştirilmesi gerekiyor. Bunlar beraberinde birçok maliyeti getiriyor.

Yine başka bir örnek verecek olursak savunma harcamaları önümüzdeki yıllarda artmaya devam edecek. Bununla birlikte “reform” adı altında sosyal devletin kısıtlanmasına yönelik talepler duyuyoruz. Önümüzdeki yıllarda Almanya’da gelir dağılımı değişecek, bir yeniden bölüşüm olacak; aşağıdan yukarıya doğru bir kaynak transferi gerçekleşecek muhtemelen. Bütün bunlar insanlarda alma ekonomisinin geleceğiyle ilgili kaygılara, karamsar yaklaşımlara yol açıyor.

Buna bir de 2026 yılında Almanya’nın dört eyaletinde gerçekleşecek eyalet seçimleri ve diğer dört eyaletindeki yerel seçimler de eklenecek. 2026 yılında Almanya’yı siyasi olarak neler bekliyor sizce?

Almanya’yı 2026’da zor bir yıl bekliyor. Önümüzdeki sene yapılacak olan eyalet seçimleri Almanya’nın ikinci parlamentosu olan Federal Konsey’deki (Bundesrat) güç dengelerini de değiştirebileceği için çok önemli. Almanya zor bir süreçten geçiyor. Hükûmetin, yerinde sayan Alman ekonomisini yeniden dinamik bir hâle getirmesi gerekiyor.

Buna ek olarak bir de aşırı sağ sorunu var. Almanya’da yaşayan insanların Alman siyasal sistemine olan inancı zayıfladı. Parlamenter liberal demokrasiye olan güven azaldı. İnsanlarda, “Biz ne yaparsak yapalım boş. İktidardakiler her şeyi kafalarına göre yapıyorlar.” düşüncesi gelişti. “Bizim sözümüzün, bizim istek ve arzularımızın pek bir önemi yok” diye düşünen bir kesim var.

Öte yandan Almanya’nın dış politikasına yönelik çok ciddi kuşkular da var. Toplumun önemli bir kısmı Almanya’nın Ukrayna’ya yönelik politikasına ya da Ukrayna’daki savaşın hedeflerine ikna olmuş değil. Yine başka bir kesim, Almanya’nın Filistin-İsrail politikasından rahatsızlık duyuyor.

Özetle hem iç politikada hem dış politikada hükûmetin uyguladığı siyaset sorgulanır bir durumda. O yüzden önümüzdeki seçimler federal hükûmet için ciddi bir test olacak. Bu trend böyle devam ederse ve siyasiler ile ana akım partilere olan güvensizlik artarsa, karar alıcılar bu rüzgârı bir şekilde tersine çeviremezlerse, Almanya’da önümüzdeki yılın çok zor geçeceğini söyleyebiliriz. Almanya hem yapısal hem de konjonktürel olarak çok ciddi bir sınama ile karşı karşıya.

Almanya’da dört eyalette uyum meclisleri var. KRV de uyum meclislerinin bulunduğu eyaletlerden birisi. Hem uyum meclisi seçimlerine hem de belediye başkanlığı ve şehir meclisi seçimlerine Türkiye kökenli göçmenlerin de ilgisi yüksek. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu Almanya’nın bir göç ülkesi olmasının tabii bir sonucu. Göç eden insanlar yerleştikçe yaşadıkları ülkenin siyasetiyle daha çok ilgilenmeye başlıyorlar. Almanya’daki Türklerin de 60 yılı aşan bir göç hikâyesi var. Biraz önce saydığım Almanya’nın gidişatına duyulan kaygı, seçmenin siyasi açıdan aktive olmasını beraberinde getiriyor. Birçok göç kökenli böyle bir atmosferde “Ben de varım” mesajını vermek istiyor.

Köln’de Berîvan Aymaz’ın belediye başkanlığı seçimlerinde en fazla oyu aldığını gördük. Şimdi ikinci turdaki sonuçları bekleyeceğiz. Almanya’daki Türk toplumu Berîvan Aymaz’ı ne kadar benimsedi ya da ne kadar benimseyecek göreceğiz. Hangi kesimlerden daha çok oy aldı? Türk seçmenin kendisine teveccühü ne kadar oldu? Bunları bilmiyoruz.

Ama ben Berîvan Aymaz’ın uygulayacağı politikadan ya da görüşlerinden bağımsız olarak bunu olumlu bir şey olarak görüyorum. Kendisi göç kökenlilere daha proaktif bir siyaset için de bir örnek teşkil edebilir.

Son araştırmalar bize şunu gösteriyor: Göçmen kökenli seçmenin oy kullanması için listelerde Türkçe isme sahip olan adayları görmeleri etkili değil. Yani Almanya’da partilerin göç kökenli seçmenlerden oy almak için Türkçe adayları seçilmeyen liste sıralarına koyduğu zamanları artık geçtik. Bununla birlikte özellikle mütedeyyin Müslümanlar ve/veya Filistin konusunda siyasi dönüşüm talep edenler için ortada büyük bir siyasi temsil açığı da var. Bu temsil açığını gidermek için siyasi sistemin paydaşlarına nasıl bir görev düşüyor sizce?

Almanya’da Müslüman cemaatin siyasi açıdan bir temsil açığı olduğu kesin. Burada sorumluluğun bir kısmı Alman siyasilerinde. Alman siyaseti Müslüman seçmeni çok iyi tanımıyor. O kesimle ilgili ön yargıları var. O kesime yönelik politika üretmek istemiyorlar. Bu sorumluluğun Alman yerleşik siyasetini ilgilendiren kısmı burası.

Diğer taraftan Müslüman cemaatin de ittifaklar kurma ve siyasi uzlaşılar oluşturma yönünde sıkıntıları var. O kesimin de kendi içerisinde zaman zaman çelişkilere düştüğünü görüyoruz. Örneğin Türkiye kökenli Müslümanlar siyasi fail olduklarında bir taraftan Almanya’da demokrasi ekseninde hak talep ederken, diğer taraftan Türkiye’deki antidemokratik uygulamalara ilgisiz kalabiliyorlar. Bu da onları Alman siyasetinde geriletiyor.

İttifak kurma becerisinin olmaması, hem Müslüman cemaatin siyasi temsilinde kırılganlık yaratıyor hem de Almanya’daki Müslüman cemaatin yek vücut olarak hareket etme potansiyelini zayıflatıyor. Siyasi sistemin içindeki aktörlerin bu eksiklikleri gidermesi gerek.

Her şeye rağmen, Almanya’da yüzbinlerce Müslüman yaşıyor. Bu kesimin de siyasi arenada temsil edilmesi gerek. Onlar da vergi ödüyor, çalışıyor ve vatandaşlık görevlerini yerine getiriyorlar. Bununla birlikte siyasetin ittifaklar kurmakla ilintili olduğunu bilerek onların da kendi siyasi davranışlarını geliştirmeleri gerekiyor bence. Siz kendi içinizde ne kadar tutarlı olursanız olun, başka siyasi aktörlerle uzlaşabileceğiniz ortak taleplere sahip olmadıkça başarılı olmanız da zor olacaktır.

Elif Zehra Kandemir

Lisans eğitimini Münster Üniversitesinde Sosyoloji ve Siyaset Bilimi bölümlerinde çift anadal olarak tamamlayan Kandemir, Duisburg-Essen Üniversitesinde sosyoloji yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. Ağırlıklı çalışma alanları göç sosyolojisi ve ırkçılık araştırmaları olan Kandemir Perspektif dergisi editörüdür.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler