'Parti Sözlüğü'

Siyasi Tecriti Kırmak İsteyen Aşırı Sağ Parti Almanya İçin Alternatif (AfD) Nedir?

2013’te kurulan aşırı sağ parti Almanya için Alternatif (AfD), 12 yılda ülkenin güçlü muhalefet partilerinden biri hâline geldi. Göç, İslam ve siyasi sistem karşıtlığıyla yükselen parti, artık sadece yasak tartışmaları ve istihbarat takibiyle değil, seçim başarılarıyla da gündemde.

Fotoğraf: @shutterstock.com, nitpicker

2013’te Almanya için Alternatif (AfD) adıyla kurulan ve merkez sağdaki eski partilerin daha sağında siyaset yapma hedefiyle yola çıkan parti, 12 yılın ardından eyalet parlementolarının neredeyse tamamında ve Federal Mecliste (Alm. “Bundestag”) temsil edilir durumda.

Tarihler 6 Şubat 2013’ü gösterdiğinde Frankfurt yakınlarındaki zengin bir kasaba olan Oberursel’deki bir kilise salonunda, dönemin Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Avro Krizi’ne ilişkin politikalarına karşı kızgınlıkla hareket eden 18 kişi yeni bir siyasi parti kurdu: Almanya için Alternatif (AfD). AfD’nin bu ilk dönemde ilan ettiği başlıca talepleri ortak para biriminin sona erdirilmesi ve Alman markına geri dönülmesiydi.

Takvimleri 10 yıl ileri saracak olursak: AfD, 6 Şubat 2023’te küçük bir kasaba olan Königstein’ın köy salonunda 10. kuruluş yıldönümünü kutladı. Ancak 18 kurucu isimden sadece 1’i tanesi, 10. yıldönümü kutlamasında hazır bulundu. Diğer kuruculardan 2’si artık hayatta değildi, 2’si partiden gelen daveti reddetmişti ve diğer 13 kurucusu ise hâlihazırda partiden ayrılmış durumdaydı. Kurucu ekipteki bu erozyon, 10 yıl içinde partide birçok şeyin değişmiş olduğunu gösteriyor. Fakat bu dönüşüm aşırı sağcı AfD adına bir kan kaybından ziyade seçmen desteğini arttırdığı bir rotayı takip etti.

AfD 23 Şubat’taki erken seçimlere giden yolda yüzde 20’nin üzerinde bir oy potansiyeliyle ilerliyor. Yani parti Almanya’da neredeyse her 5 seçmenden 1’inin desteğine sahip. Peki yabancı düşmanı, göç karşıtı ve İslam karşıtı fikirlerin bayraktarı ve tabiri caizse birinci imtiyaz sahibi olan partinin görece kısa tarihi nasıl şekillendi?

AfD’nin Kısa Tarihçesi

İlk AfD Genel Başkanı Bernd Lucke ve o dönemki yönetim kadrosu ekonomik liberalizmi ve Avrupa Birliği’nin mali krizi ele alış biçimine yönelik eleştirileri vurgulayarak partiyi kurdu. Ancak 2014 yılına gelindiğinde Alexander Gauland ve Björn Höcke gibi isimlerin başını çektiği daha milliyetçi ve popülist bir fraksiyonun nüfuz kazanmasıyla parti içi bölünmeler ortaya çıktı. Bu değişim, partinin başlangıçtaki ekonomik odağından uzaklaşarak sağ popülist bir güce dönüşmesine işaret ediyordu.

2015’te Almanya’ya gerçekleşen kitlesel mülteci göçü, AfD için bir dönüm noktası oldu ve parti Almanya’nın göç politikalarına karşı kamuoyunda oluşan hoşnutsuzluktan faydalanmaya girişti. Partinin göçmen karşıtı söylemi seçmenler arasında yankı uyandırarak eyalet ve federal seçimlerde önemli kazanımlar elde etmesini sağladı. AfD 2017’de yüzde 12,6 oy oranıyla Federal Meclise girerek üçüncü büyük parti oldu. Ancak, özellikle ılımlı ve aşırı sağ fraksiyonlar arasındaki iç çatışmalar devam etti ve 2022’de Jörg Meuthen gibi yüksek profilli isimlerin partiden ayrılmasına yol açtı.

Seçmen desteğindeki dalgalanmalara rağmen AfD, 2022’de Ukrayna’daki savaşın ardından partlak veren enerji krizi sırasında halkın hükûmet politikalarından duyduğu memnuniyetsizlikten yararlanarak yeniden yükselişe geçti. 2023 yılına gelindiğinde parti, aşırı sağ ideolojilerle olan bağları nedeniyle tartışmalı olmaya devam etse de kendisini kültürel muhafazakârlığın ve ulusal kimliğin sesi olarak konumlandırmaya devam etti.

2024 yılında AfD, ekonomik durgunluk, artan enerji maliyetleri ve iktidar koalisyonunun algılanan başarısızlıklarından kaynaklanan kamu memnuniyetsizliğini istismar etmeye devam etti. AfD, özellikle anketlerde sürekli olarak en güçlü parti olarak çıktığı Thüringen, Saksonya ve Brandenburg gibi eski Doğu Almanya (DDR) eyaletlerinde Alman siyasetinde önemli bir güç olarak konumunu sağlamlaştırdı ve 2024’ün eylül ayında yapılan seçimlerde buralarda oylarını yüzde 30 seviyesine çıkarttı.

2022’den beri partiyi yöneten Alice Weidel ve Tino Chrupalla, ulusal egemenlik, kültürel kimlik ve küreselleşme eleştirisine odaklanmayı sürdürdü. Partinin, eski sol seçmenlerden muhafazakâr milliyetçilere kadar siyasi yelpazedeki hayal kırıklığına uğramış seçmenleri hedef alma stratejisi, seçmen tabanını korumada ve ülke genelinde yüzde 20 seviyesine ve üzerine çıkarmada etkili oldu.

Partinin Aldığı Oy Oranlarını Etkileyen Faktörler: Doğu-Batı Ayrımı

2013’ten bu yana olan seçim sonuçları açık bir bölgesel farklılık gösteriyor: AfD, Almanya’nın 1990’da yeniden birleşmesinden önce SSCB güdümündeki bir sosyalist cumhuriyet olarak yönetilen doğu yarısında, batıya kıyasla iki kat daha yüksek bir oy oranına ulaşmakta. Özellikle göç verme eğilimi ve altyapısı zayıf olan bölgelerde partinin başarılı olduğu tespit ediliyor. Buna karşılık, AfD’nin 2017’de aldığı toplam oyun 3’te 2’sinin batı eyaletlerinden geldiği de gözlemlendi.

Yine de nüfusu daha az olan doğu eyaletlerindeki seçmenlerin AfD’nin güç kazanımında önemli bir yere sahip olduğu aşikâr. AfD 2016’dan bu yana yapılan eyalet seçimlerinde neredeyse tüm doğu eyaletlerinde ikinci oldu.

Hatta parti, 2021 federal seçimlerinde Saksonya ve Thüringen’de birinci parti hâline geldi.  Özellikle 2024 eyalet seçimlerinde Saksonya (yüzde 30,6) ve Thüringen’de (yüzde 32,8) yüksek seçim sonuçları elde etti.

AfD’nin Öncelik Verdiği Konular

12 yıllık kısa tarihinde AfD, öncelikle ideolojik olarak, Avrupa Birliği’nin ortak para birimi avroya karşı verilen ilk mücadeleyi başka gündemlerle değiştirdi: Parti 2015-2016 yıllarındaki göç akını sırasında mültecilerin karşılanmasına karşı, Kovid-19 salgını sırasında maske ve aşılara karşı ve 24 Şubat 2022’den bu yana Rusya’ya uygulanan yaptırımlara ve Ukrayna’ya yapılacak her türlü yardıma karşı çıktı.

AfD’nin 12 yıldaki büyüyüşüne rağmen parti içi bölünmeler devam edegeldi. AfD parti üyeleri ve seçmen tabanı açılarından da bir değişimden geçti. Kuruluş sürecindeki lider kadrosunda çok sayıda ekonomist, avukat ve medya mensubunun yer alması nedeniyle ilk günlerinde “profesörlerin partisi” adı takılan AfD, üye havuzunu genişletti. Başlangıçta ülkenin batısındaki muhafazakâr ve burjuva çevrelerden gelen partinin en yüksek oy oranlarına ulaştığı yer, eski Doğu Almanya oldu. Doğu eyaletlerinde parti, parti yönetiminin kullanmayı çok sevdiği bir ifadeyle, “eski sistem partilerine” kızgın olan, daha düşük eğitim seviyesinden gelen vatandaşlar için bir çekim noktası hâline geldi.

Daha geniş kitlelere hitap etmek isteyen Alice Weidel gibi pragmatik liderler ile daha radikal pozisyonları savunan sertlik yanlıları arasında gerilimler yaşandı. AfD’nin yükselişi, Almanya’nın demokratik esnekliği ve insan haklarına bağlılığı hakkında şüphelere da yol açtı. Göçü kısıtlama, iltica başvurularını engelleme amacıyla sınır kontrollerini geri getirme, yeşil dönüşümün aleyhine olacak şekilde enerji politikasını değiştirme gibi önerileri, diğer partilerin gündemine sokmuş durumda.

Ana Akım Siyasete Uymak Yerine Siyaseti Sağa Çeken AfD

Şubat 2025 itibarıyla AfD, Alman siyaset sahnesinde kendi için sağlam ama toplumun büyük kısmı ve özellikle göçmen kökenli insanlar için endişe verici bir yer edinmiş durumda. Federal Mecliste 79 milletvekili ile Sol Partinin (Alm. “Die Linke”) yaklaşık iki katı milletvekiline sahip. Eyalet düzeyinde ise ülkenin kuzeyindeki Schleswig-Holstein hariç tüm bölgesel parlamentolarda temsilcilikleri bulunuyor.

Alice Weidel gibi partinin klasik Doğu Almanya menşeli siyasi çizgisine uymayan ve görece aykırı duran kişileri öne çıkartan AfD’nin, kuruluşundan bu yana kendisini diğer partilerin gözünde “mutedilleşmiş” bir aktöre çevirmeye çalıştığı söylenemez. Eylül 2017’de o dönemdeki yöneticilerinden Alexander Gauland, “Fransızlar Napolyon’la, İngilizler Churchill’le gurur duyma hakkına sahipse, [Almanların] İkinci Dünya Savaşı sırasında [kendi] askerlerinin performansıyla gurur duymaması için hiçbir neden yoktur.” sözleriyle Almanya için tabu olan bir konuyu doğrudan kucaklamıştı. Haziran 2018’de ise “Hitler ve Naziler, bin yılı aşkın şanlı tarihin yanında sadece kuş pisliğidir.” sözleriyle ülkenin tarihini derinden değiştiren bu dönemi Alman tarihinin görece önemsiz bir artık ürünü gibi çerçevelemeye çalıştı. 2025’in başlarında ise Weidel, “Hitler aslında bir komünistti.” diyerek bu cürmü aşırı sağdan diğer ideolojilere yayma ameliyesini daha da genişletti.

AfD kendisi için yapılan aşırı sağ tanımlamalarını reddetse de imajını istediği ölçüde daha saygın bir hâle getiremedi. 2021 yılında Federal Anayasa Koruma Teşkilatı (BfV) partiyi “gözetim altında” tutmaya karar vererek, üyelerinin iletişimini izleme veya “demokratik düzene” tehdit oluşturup oluşturmadığını belirlemek için aralarına muhbir sokma hakkını saklı tuttu. Aralık 2022’de, eski bir parti üyesi olan Birgit Malsack-Winkemann’ın da dahil olduğu demokratik düzeni devirmek ve yeni bir “Alman İmparatorluğu” kurmak umuduyla bir darbe planlayan aşırı sağcı bir terör oluşumunun (Reichsbürger) mensuplarına karşı geniş çaplı bir polis operasyonu kapsamında tutuklandığında AfD, bu konuyu çok konuşmadan geçiştirme yolunu tercih etti.

AfD, göçmenlerin kitlesel olarak geri gönderilmesi anlamına gelen “tersine göç” (Alm. “Remigration”) söyleminden, büyük tepki toplayan çeşitli skandallara rağmen vazgeçmiş değil. Almanya’da siyasi tartışmaların odağına AfD’nin uzun süredir önerdiği kısıtlayıcı politika önlemleri çoktan yerleşmiş durumda.

AfD’nin Değişmeyen Sabiteleri: İslam Karşıtlığı ve Aşırı Sağcılık

AfD, göçteki artışa verdiği yanıtın bir parçası olarak, Alman kimliğini ve milliyetçiliğini koruma iddiasıyla -daha önceki mültecilerin çoğunun Orta Doğu kökenli olmasının çarpan etkisiyle- yabancı düşmanı ve Müslüman karşıtı bir perspektifi giderek daha fazla benimsedi. Partinin söylemleri göç karşıtlığı, iklim politikalarına şüpheyle yaklaşma ve Almanya’nın geleneksel siyasi düzenine muhalefet üzerine odaklandı.

AfD’nin 2015-2017 dönemindeki lideri Frauke Petry’nin yönetimindeki parti, İslam karşıtı bir söylem kullanmaya başladı ve mushaf yakma eylemleriyle tanınan aşırı sağcı örgüt PEGIDA ile bazı benzerlikler sergiledi. 2016 yılında kabul edilen parti programında, İslam’ın Alman kültürüyle bağdaşmadığı öne sürüldü ve minareler, ezan sesi ve peçe gibi İslami sembollerin yasaklanması talep edildi. “İslam Almanya’ya ait değildir” sloganı sıklıkla kullanıldı. Perty, 2017’de ayrılıp başka bir partiye geçse de AfD içinde, 2015 itibarıyla kurulmuş olan İslam’a karşı daha radikal bir tutum benimseyen ve etnik Alman milliyetçisi görüşleri savunan “Der Flügel” (Kanat) adlı ve AfD’lilerin yüzde 20’sini kapsayan bir fraksiyon varlığını sürdürdü. 2020 yılında Federal Anayasa Koruma Teşkilatı (Alm. “Verfassungschutz”) tarafından aşırı sağcı olarak sınıflandırılan bu fraksiyon resmî olarak feshedildi, ancak birçok üyesi AfD içinde aktif kalmaya devam etti.

Özetlenecek olursa; AfD’nin İslam karşıtı çizgisi, camiler için minareler inşa edilmesini ve başörtüsünün kamusal alanda yasaklanmasını, İslami kuruluşların federal hükûmet ve eyalet yönetimleri tarafından dinî cemaatler olarak tanınmasını da reddetmek gibi tutumlar içeriyor. Hatta, parti “İslam, Almanya’ya ait değildir!” gibi negatif söylemleri farklı dönemlerde kullandı. Partinin daha pragmatik bir profili olduğu iddia edilen mevcut şansölye adayı Alice Weidel ise, bu İslam karşıtı pozisyonlardan vazgeçmiş değil, hatta sahip çıkar durumda. Son olarak; Ocak 2025’te AfD, İslam karşıtı söylemini sürdürdü. 2025’in başlarında yılında Karlsruhe AfD teşkilatı, seçim kampanyası kapsamında, Müslüman göçmenlere yönelik “sınır dışı biletleri” içeren broşürler dağıttı. Bu olay, halkı kışkırtma (Alm. “Volksverhetzung”) suçlamalarıyla soruşturma başlatılmasına yol açtı.

Hem Müslümanlar hem de genel olarak göçmen kökenlilere karşı bir güvensizlik hissini pompalayan AfD, artan inceleme ve tartışmalarla da karşı karşıya kaldı; bazı üyeleri ve bölgesel şubeleri, aşırılık yanlısı bağlantılarından şüphelenildiği için Almanya’nın iç istihbarat birimleri tarafından gözetim altına alındı. AfD’nin yerel teşkilatlarının önemli bir kısmı da yine aynı iç istibarat kurumu tarafından ya “aşırı sağcı örgüt” tanımlamasıyla ya da “şüpheli vaka” gerekçesiyle takibat altında tutuluyor. Federal düzeyde takip edilen bir AfD kurumu ise gençlik teşkilatı Junge Alternative (idi). 11 Ocak 2025’te yapılan parti kurultayında Eş Genel Başkan Weidel, partinin bu örgütü fesh ettiğini ve başka bir gençlik yapılanması kuracağını duyurdu.

Son yıllarda AfD’yi kuşatan ama varlığını tehdit eder seviyede olmayan tartışmalardan biri de partinin yasaklanmasına yönelik. 2024’ten beri Federal Mecliste partinin yasaklanmasını öngören tartışmalı teklife ilişkin tartışmalar devam ederken, milletvekilleri arasında önemli görüş ayrılıkları bulunuyor. Aralarında SPD ve Yeşiller partilerinden üyelerin de bulunduğu destekçiler, 23 Şubat’taki ulusal seçimler öncesinde yüzde 21’lik bir oy oranına sahip olan AfD’nin artan etkisi göz önünde bulundurulduğunda bu partiye karşı tavır almanın hayati önem taşıdığına inanıyor. Ancak aralarında Başbakan Olaf Scholz‘un (SPD) da bulunduğu farklı görüşteki siyasetçiler, partiyi yasaklama çabalarının seçmenleri yabancılaştırarak ve AfD’nin kendisini ana akım siyasetin kurbanı olarak konumlandırmasına izin vererek geri tepebileceği uyarısında bulunuyor. Özetle, AfD yükselişinden endişe edenlerin bu konudaki fikir ayrılıkları nedeniyle bir yasağın getirilmesi için somut bir adım henüz atılmış değil.

23 Şubat’taki Erken Seçimlere Giden Yolda AfD

AfD Eş Başkanı ve 23 Şubat’taki seçimler için gösterdiği şansölye adayı Alice Weidel, özellikle teknoloji girişimcisi ve Donald Trump’ın en öne çıkan müttefiki olan milyarder Elon Musk ile kurduğu iş birliği aracılığıyla kendisini Almanya’nın sorunlarına bir çözüm olarak lanse ediyor. Diğer Eş Bakan Tino Chrupalla ise “Yakın gelecekte, önce doğu eyaletlerinden birinde, sonra ülkenin batısında ve son olarak da ulusal düzeyde hükûmet edeceğiz.” sözleriyle benzer bir kehanette bulunmuştu.

AfD son yıllarda ve seçim sürecinde bir muhalefet gücü olarak kendini dayatmış olsa da bir iktidar partisi hâline geldiği söylenemez. Buna karşılık AfD, kendisine faaliyete geçtiği günden beri uygulanan bir siyasi tecrit uygulaması olan güvenlik duvarını (Alm. “Brandmauer”) aşmakta kararlı.

2020 yılında Thüringen’de Hür Demokrat Partili (FDP) Thomas Kemmerich CDU, FDP ve aşırı sağcı Almanya için Alternatif Partisinin (AfD) oylarıyla eyaletin başbakanı olarak seçilmiş ama tabu niteliğindeki bu iş birliği kamuoyunda bir şok etkisi yaratmıştı. Almanya Federal Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir başbakan aşırı sağ partinin desteğiyle göreve gelmişti. Oluşan infialden dolayı geri adım atan FDP yönetimi, Kemmerich’in istifa etmesini sağlamıştı.

2025’e geldiğimizde bu yüksek sesli tepkilerin azaldığını söylemek mümkün. Ocak ayının sonundaki iki Federal Meclis oylamasında CDU uzun süredir süren tecrit geleneğini bozarak AfD ile göç politikalarını sertleştirme amacıyla aynı yönde oy kullandı. Hatta bu oylamalardan ilki lehine atılan CDU ve AfD oyları mecliste çoğunluğu sağladı. CDU lideri Merz, bu ve çoğunluğu sağlamaya ikinci oylama için atılan oyların “Güvenlik Duvarı”nı yıkma anlamına gelmediğini ve seçimden sonra AfD ile asla koalisyon düşünmeyeceğini söylese de ikna edici olabildiğini söylemek zor. Bu birlikteliğe karşı gelmek amacıyla kitlesel protestolar düzenlenmeye devam ediliyor. Olan bitenden gayet memnun olan ve Musk dopingiyle daha fazla gündemde olan AfD Eş Başkanı Weidel ise, ilk oylamanın ardından yaptığı konuşmada önlerine çekilen “antidemokratik” duvarı yıktıklarını iddia etti.

Şubat ayında en yüksek oy oranlarını yakalaması beklenen partilerin liderleri arasında (Merz, Scholz, Habeck ve Weidel) canlı yayınlanan ikili ve çoklu münazaralarda bu seçimde bir farklılık söz konusu. Önceki seçimlerden farklı olarak AfD’nin başbakan adayı [Weidel], diğer liderle birlikte konuk edildi ve böylece ulusal medyada herhangi bir “muteber” adaymış gibi kendine yer buldu. Belki de bu durum, Weidel’in iddia ettiği gibi aşırı sağa karşı uygulanan siyasi tecritin aşıldığına dair bir işarettir. Daha sahici bir durum değerlendirmesini, erken seçimlerden sonra partilerin ve özellikle de CDU/CSU’nun AfD’ye karşı olan tavrını gördükten sonra yapmak mümkün olacak.

 

Kaynaklar

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler