'Brandmauer'

Almanya’da AfD’ye Karşı Çekilen “Brandmauer” Yıkıldı mı?

Almanya'da CDU'nun ülkedeki göç politikalarını sertleştirmeyi amaçlayan önergesi, FDP ve aşırı sağcı AfD'nin desteğiyle kabul edildi. Böylece, uzun süredir takip edilen aşırı sağa yönelik siyasi tecrit ilkesine ilk kez uyulmadı. Peki nedir bu "Brandmauer" ve bugün mecliste yapılan bir diğer oylamanın ardından Almanya'yı neler bekliyor?

Başkent Berlin'de aşırı sağa karşı düzenlenen bir protestodaki pankart: "Güvenlik Duvarı Biziz!" 3 Şubat 2024. Fotoğraf: @Flickr.com, Die Linke

Almanya’da Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerinin, ülkedeki göç politikalarının sertleştirilmesini içeren önergesi, FDP (Hür Demokrat Parti) ve aşırı sağcı AfD’nin (Almanya için Alternatif Partisi) desteğiyle 29 Ocak tarihinde Federal Mecliste 345’e karşı 348 oyla kabul edildi. 10 milletvekili çekimser oy kullanırken, 30 milletvekili oylamaya katılmadı. Böylelikle, Almanya Federal Cumhuriyeti tarihinde ilk kez, Federal Mecliste bir öneri, AfD’nin desteğiyle çoğunluk elde etmiş oldu. Bu gelişmenin ardından, Almanya’da “Brandmauer”ın zedelendiğine, tamamen yıkıldığına, hatta hiç olmadığına dair ağır eleştiriler gündeme geldi. Peki nedir bu sağlam tutulması gereken “Brandmauer”?

Nedir Bu “Brandmauer”?

“Brandmauer” kavramı, Almancada yangın anlamına gelen “Brand” ve duvar anlamına gelen “Mauer” kelimelerinin birleşiminden oluşur ve köken itibarıyla “yangın duvarı” yahut “yangına dayanıklı duvar” anlamına gelir. Yapı mühendisliği bağlamında, yangının binanın bir bölümünden diğerine sıçramasını engellemek amacıyla inşa edilen, yangına dayanıklı duvarı ifade eder.

Ancak bu ifade, siyasi terminolojide de önemli bir yere sahip ve bu bağlamda kullanılırken daha farklı bir anlam taşıyor. Siyasette “Brandmauer” kavramı, demokratik partiler ile aşırı sağcı, antidemokratik ve radikal gruplar arasındaki keskin ve aşılamaz bir sınırı ifade eder. Bu bağlamda Türkçeye “güvenlik duvarı” olarak çevrilebilir. Yani bu terim, aşırılıkçı ideolojilerin yayılmasına karşı bir koruma engeli oluşturmak amacıyla kullanılır ve böylelikle aşırı sağcı ve radikal unsurlarla herhangi bir siyasi iş birliği yapılmasının önüne set çekilmiş olunur. Bu, hem içeriksel  hem de parlamenter düzeyde geçerli bir durumdur. Örneğin bu prensip gereği Almanya’da,

  • Aşırı uçtaki partilerle yerel, bölgesel veya ulusal düzeyde koalisyon kurulmaz.
  • Parlamentoda ortak öneriler veya yasa girişimleri yapılmaz.
  • Aşırı uçtaki partilere dolaylı olarak fayda sağlayacak oylamalardan kaçınılır.
  • Bu tür gruplarla herhangi bir müzakere veya uzlaşma yapılmaz.

AfD’ye Çekilen Bir Sınır: “Brandmauer”

Başka Avrupa ülkelerinde de “Brandmauer” kavramına eş kavramlar buluyor. Örneğin Fransa’da aşırı sağ partilerin etki alanını azaltmak için uygulanan siyasi tecrit uygulaması “cordon sanitaire” olarak anılmaktadır.

Almanya’da “Brandmauer” kavramı ise sıklıkla demokratik partilerin spesifik olarak AfD’den ayrışmasını tanımlamak için kullanılıyor. Birçok politikacı AfD’yi sağ popülist veya aşırı sağcı olarak sınıflandırıyor. Özellikle CDU/CSU, SPD, Yeşiller ve FDP gibi partiler, AfD’ye karşı bir güvenlik duvarının gerekliliğini vurguluyor, böylece demokratik değerleri savunmayı ve korumayı amaçlıyorlar.

Almanya’da bunun bir diğer örneğini ise geçmiş yıllarda özellikle Sol Partinin (Alm. “Linkspartei”) Doğu Almanya’nın eski sosyalist partisi olan PDS‘nin (Tr. “Demokratik Sosyalizm Partisi”) etkisinde olduğu dönemlerde, diğer siyasi partilerin bu partiyle iş birliği yapmaması oluşturuyordu. O dönemde bazı partiler “Brandmauer”ı sürdürmeye çalışmış, ancak zamanla bazı noktada iş birlikleri ile bu engel kısmen aşılmıştır.

Ancak son iki gündür ülkedeki son gelişmelerle birlikte, Almanya’da bu duvarın giderek zedelendiği, hatta tamamen yıkıldığı veya hiç var olmadığına dair tartışmalar başladı. Özellikle Hristiyan Birlik’in (CDU/CSU), AfD’nin desteğiyle göç politikasını sertleştirmeyi içeren önerisinin kabul edilmesi, bu sınırların aşılması olarak yorumlandı. Bu durum, güvenlik duvarının politikadaki anlamının ne kadar sağlam olduğu ve ne ölçüde geçerli olduğu konusunda ciddi bir sorgulama başlattı.

CDU’nun Sunduğu Önergede Ne Vardı?

Almanya’da aslında Eylül 2025’te yapılması planlanan Federal Meclis seçimleri, “Trafik Lambası Koalisyonu” olarak adlandırılan koalisyon hükûmetinin dağılmasıyla birlikte öne alındı ve erken seçim kararı verildi. Ülkedeki hükûmet krizinin ardından Alman vatandaşları 23 Şubat 2025 tarihinde oy vermek için sandığa gidecek. Seçimlere çok az bir süre kala, CDU Başbakan adayı Friedrich Merz, göçmenlik politikasını değiştirmeyi ve daha sıkı bir güvenlik politikası uygulanmasını sağlamak için iki önerge sundu. Merz bu önergelerle, özellikle son dönemdeki gerçekleşen Aschaffenburg’da bir kreş grubuna yapılan saldırı, Mannheim’deki saldırı, Solingen’deki bir festivale olan saldırı ve Magdeburg’daki Noel pazarı saldırısı gibi olaylar sonucunda göçmenlik ve güvenlik politikalarında hızlı değişiklikler yapılmasını hedefliyordu. Eleştirmenler, Merz’in AfD’nin sığınmacılara karşı eleştirel tutumlarını benimsediğini ve bu durumun partiyle iş birliği yapmayı mümkün kıldığını savunuyordu.

Hristiyan Birlik (CDU/CSU) tarafından sunulan ilk karar önergesi, “güvenli sınırlar ve yasa dışı göçün sonlandırılması” için beş maddelik bir plan içeriyordu. Diğer karar önergesi ise “İç Güvenlikte Politik Değişiklik” başlığını taşıyordu ve “etkili bir şekilde iç güvenliği güçlendirme ve yasa dışı göçü sona erdirme”yi amaçlayan 27 madde içeriyordu. Ancak beş maddelik planı içeren önergenin aksine bu metin, Federal Mecliste şu an için yeterli desteği bulamadı ve 190 evet oyu, 509 hayır oyu ve 3 çekimser oyla reddedildi. Peki, 345’e karşı 348 oyla kabul edilen ilk karar önergesi ne tür maddeleri içeriyordu?

Beş Maddelik Plan’ın İçeriği

29 Ocak günü oylanan ve AfD ile FDP’nin desteği sayesinde yeterli desteği bulan karar önergesinde, son dönemlerde Almanya’da gerçekleştirilen saldırılara işaret edilerek, “Alman Federal Meclisi, bunun Almanya’daki yeni normal olduğunu kabul etmeyi reddediyor.” deniyordu. Önergeye göre, mevcut sığınmacı ve göçmenlik politikası güvenliği tehlikeye atıyordu ve son yıllarda uygulanan göç politikasının göçü kontrol etmede başarısız olduğunu ve yasadışı göç için teşvikleri ortadan kaldırmadığını belirtiyordu.

Önergede somut olarak şu maddeler sıralanıyordu:

  • Tüm komşu ülkelerle sürekli sınır kontrolleri
  • Korunma talebinde bulunsalar dahi, geçerli belgeleri olmayan tüm kişilere Almanya’ya giriş yasağı
  • Zorunlu olarak ülkelerine dönmesi gereken kişilerin hapsedilmesi, hatta boş kışlalar ve konteyner yapılarında tutulmaları
  • Gönderme işlemlerinin “günlük” yapılması, düzenli olarak Afganistan ve Suriye’ye geri gönderilmelerin yapılması
  • Çıkış zorunluluğu olan suçluların ve tehlikeli kişilerin, gönüllü olarak ülkelerine dönene veya sınır dışı edilene kadar gözaltında tutulması

CDU ile AfD İttifakı Tepkilerle Karşı Karşıya

Almanya’nın mevcut şansölyesi SPD’den Olaf Scholz, oylamadan sonra mecliste yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Aşırı sağ ile iş birliği yapıp yapmamak asla önemsiz bir mesele değildir. Özellikle de Almanya’da. Federal Almanya Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana, yani 75 yılı aşkın süredir, tüm demokratlar arasında net bir uzlaşı vardı: Parlamentolarımızda aşırı sağ ile iş birliği yapmayız. Siz ise bu temel uzlaşıyı bir anda hiçe saydınız. (…) AfD’nin hukuka aykırı önerilerinize verdiği desteği kabul ediyorsunuz. Ama unutmayın: Demokrasimizi yıkmaya çalışanların, birleşik Avrupa’yı küçümseyenlerin ve yıllardır toplumu kutuplaştıranların desteğini almak ağır bir hatadır. Hem de affedilemez bir hata!”

Olaf Scholz, oylamadan önce Merz’i AfD’nin desteğini alarak önerilerini kabul ettirmeye çalışmaması konusunda uyarmış ve AfD’ye karşı çekilen kırmızı çizginin aşılmaması gerektiğini söylemişti. SPD Meclis Grup Başkan Yardımcısı Dirk Wiese de benzer bir görüş belirtmişti: “Bu, fiilen kırmızı çizginin ortadan kaldırılması anlamına gelir. Çünkü şimdiye kadar CDU/CSU, yalnızca parlamentodaki demokratik çoğunluğun destekleyebileceği öneriler sundu.”

CDU/CSU’nun başbakan adayı Friedrich Merz ise oylamadan sonra, “Doğru bir karar, yanlış kişilerin onu desteklemesiyle yanlış hâle gelmez. Doğru olarak kalır.” açıklamasında bulundu. Ayrıca Merz,  “Parlamentomuzun demokratik merkezinde başka çoğunluklar aramıyorum. Eğer bugün böyle bir çoğunluk oluştuysa, bundan üzüntü duyuyorum.” dedi.

Yeşiller Partisi Federal Meclis Grubu Eş Başkanı Dröge, CDU ve CSU’ya yönelik çağrısında şunları söyledi: “Toplumun merkezinde olan bir Birlik Partisine (CDU/CSU) ihtiyaç var, demokratik partilerin merkezinde bir Birlik Partisine ihtiyaç var ve Birlik Partisi ile iş birliğine ihtiyaç var.” Friedrich Merz’in söylediklerine inanmak istediğini belirten siyasetçi, ancak bunun için Merz’in somut adımlar atması gerektiğini söyledi ve ekledi: “Ve bunun için  güvenlik duvarı yeniden inşa edilmelidir. Friedrich Merz’in yeniden tesis etmesi gereken şey, işte bu güvendir.” Ayrıca Dröge, Merz’in gelecekte böyle bir şeyi tekrarlamayacağına dair açık bir taahhütte bulunması gerektiğini vurguladı.

SPD Meclis Grup Başkanı Rolf Mützenich, AfD’nin oylarıyla kabul edilen CDU/CSU önerisini “düşüncesizce ve gerçeğe aykırı” olarak nitelendirdi. 23 Şubat’taki federal seçimlerde halkın karar vereceğini belirten Mützenich, bunun yalnızca sorumsuzca yapılmış bir hata mı yoksa Almanya’nın “kaygan bir yolda daha da ileriye mi gittiği” konusunda belirleyici olacağını söyledi.

Sol Parti de CDU/CSU’yu sert bir dille eleştirdi. Partinin başbakan adayı Heidi Reichinnek, oylama sonucunun açıklanmasının ardından mecliste şunları söyledi: “Sayın Merz, tüm siyasi farklılıklarımıza rağmen, Hristiyan Demokrat Partinin böyle bir kırılmaya imza atacağını ve aşırı sağcılarla iş birliği yapacağını asla hayal edemezdim.” Reichinnek, CDU/CSU’nun bu çoğunlukları rastgele elde etmediğini, FDP ile birlikte bu çoğunluğu bilinçli olarak aradığını belirtti ve “İşte asıl sorun da bu ve siz hâlâ bunu anlamıyorsunuz!” diye sert bir şekilde çıkışta bulundu.

FDP Genel Başkan Yardımcısı Wolfgang Kubicki, partisinin CDU/CSU önergesine destek vermesini savunarak, “Biz kararlarımızı kimin nasıl davrandığına göre değil, içeriğin doğruluğuna göre veririz.” dedi. Ayrıca demokrasinin bu tür oylamalardan zarar görmeyeceğini, esas zararın parlamentodaki demokratik merkezin bölünmesinden kaynaklandığını belirtti. SPD ve Yeşiller’in sorunları yalnızca tarif ettiğini ancak çözüm üretmediğini, bunun da AfD’yi güçlendirdiğini söyledi.

AfD: “Demokrasi İçin Harika Bir Gün”

Aşırı sağ parti AfD’nin başbakan adayı Alice Weidel, Alman sınırlarında daha fazla geri gönderme kararını içeren önergenin kabul edilmesini “demokrasi için harika bir gün” olarak nitelendirdi. “Bugün, muhafazakâr çoğunlukların var olduğunu ve mantıklı önerilerin kabul edilebileceğini gördük.” dedi. Ayrıca CDU/CSU’ya, “Sizin ‘güvenlik duvarı’ olarak adlandırdığınız şeyi sürdürmeye devam etmeniz gerekip gerekmediğini düşünmenizi öneririm.” diye seslendi. AfD Eş Başkanı Tino Chrupalla ise bunun “göç politikasında bir dönüm noktası” olduğunu savundu.

Ayrıca Almanya’daki Katolik Kilisesi ve diğer dinî kurumlar, CDU ve CSU’yu AfD ile birlikte oy kullanmamaları konusunda uyardı. Kilise temsilcileri, demokratik düzenin zarar görebileceğini belirterek göç politikasında aşırı sağla iş birliği yapılmasının büyük bir hata olduğunu vurguladı.

Eski Şansölye Merkel’den Merz’e Eleştiri

CDU Başkanı Friedrich Merz’in tutumu, eski Şansölye ve eski CDU Başkanı Angela Merkel tarafından da eleştirildi. Merkel yaptığı açıklamada, Merz’in Kasım 2024’teki tutumunu doğru bulduğunu ve seçimlere kadar yalnızca SPD ve Yeşiller ile uzlaşılan kararların gündeme getirilmesi gerektiğini vurguladı. Merz o dönemde, “AfD ile tesadüfen ya da bilerek oluşturulacak bir çoğunluğun” olmaması gerektiğini ifade etmişti.

Merkel, “Bu öneri ve bağlı olduğu tutum, büyük bir devlet sorumluluğunun ifadesiydi ve bunu tamamen destekliyorum.” dedi. Ancak, “Bu öneriye artık bağlı olmamak ve 29 Ocak 2025’te Federal Meclis’te AfD’nin oylarıyla ilk kez bir çoğunluğun sağlanmasına izin vermek yanlış.” diye ekledi.

Merkel ayrıca, “Tüm demokratik partilerin, parti sınırlarını aşarak, taktiksel bir manevra olarak değil, dürüst bir şekilde ve geçerli Avrupa hukukuna dayanarak, Magdeburg’da ve Aschaffenburg’da yaşanan korkunç saldırıları gelecekte engellemek için her şeyi yapmaları gerektiğini” belirtti.

“Brandmauer” Gerçekten İlk Kez mi Zarar Görüyor?

Sol Parti’ye yakınlığıyla bilinen Rosa-Luxemburg Vakfı tarafından yayımlanan bir araştırma, CDU’nun yerel düzeyde AfD ile özellikle sık sık iş birliği yaptığını ortaya koyuyor. Araştırmaya göre, 2019 ile 2023 yılları arasında yaklaşık 120 kez CDU ve AfD arasında partiler arası iş birliği gerçekleşti.

Ayrıca Almanya’da kamu yayıncısı Deutsche Welle’nin (DW) haberine göre, konuya ilişkin çarpıcı bir örnek de Berlin’in Reinickendorf ilçesinde yaşandı. Bu habere göre Ekim 2019’da CDU, “6. sınıfa kadar olan öğrenciler için başörtüsü yasağı” önerisini sundu. Uzun süren tartışmaların ardından önerge Ağustos 2020’de CDU ve AfD’nin desteğiyle kabul edildi.

AfD ile iş birliğini engelleyen “Brandmauer” kararı 2018 yılına dayanıyor. Ancak gözlemciler, CDU’nun AfD ile arasındaki “güvenlik duvarının” giderek zayıfladığına dikkat çekiyordu. CDU Genel Başkan Yardımcısı Thorsten Frei kısa süre önce bu duvarın hâlâ ayakta olduğunu belirtmişti. Benzer şekilde, CDU lideri ve şansölye adayı Friedrich Merz de aynı ifadeyi kullanmıştı. Ancak bu açıklamalar 29 Ocak 2025’teki oylamadan önce yapılmıştı. Ayrıca göç ve iltica politikalarının sertleştirilmesi ile ilgili oylama sonrası yapılan ilk ankete göre seçmenlerin neredeyse yarısı CDU’nun bilinçli olarak AfD’nin desteğini kabul etmesini doğru buluyor. Ancak anket sonuçlarında CDU açısından olumlu bir eğilim de görülmüyor.

Almanya Çapında Protestolar

Oylamanın ardından akşam saatlerinde Berlin’deki CDU genel merkezi önünde yüzlerce kişi, CDU ve AfD’nin birlikte hareket etmesini protesto etmek için toplandı. “Brandmauer gegen Brandstifter” (Tr. “Kundakçılara Karşı Yangın Duvarı”) sloganıyla yapılan gösteriye Amnesty International, Seebrücke ve diğer sivil toplum kuruluşları katıldı. Polis gösteriye yaklaşık 650 kişinin katıldığını duyurdu.

Ayrıca ülke çapında da birçok şehirde on binlerce insan AfD’nin oylarıyla CDU’nun sertleştirilmiş göç politikası önerisinin kabul edilmesinin ardından sokaklara döküldü. Merz’in, bu tutumuyla yangın duvarını tahrip ettiğine inanan on binler, protestolarda “Wir sind Brandmauer!” (Tr. “Güvenlik Duvarı Biziz!”) sloganı attı.

Karar Önergeleri Ne Anlama Geliyor?

Hristiyan Birliğin AfD’nin oylarıyla 29 Ocak’ta kabul edilen karar önergesi, bir yasa tasarısı gibi hukuken bağlayıcı değildi. Ancak bu durumun bu kadar dikkat çekmesinin nedeni AfD’nin oylarıyla bir çoğunluk elde edilmiş olmasıydı. Bu Federal Mecliste eşi benzeri görülmemiş bir olaydı.

Federal Meclis’te Hristiyan Birlik (CDU/CSU) ile AfD arasında de facto oluşan bu ittifakla ilgili yeni bir gerilim ise 31 Ocak’ta oylanan ve hukuken bağlayıcı olma ihtimali bulunan “Göç Akışını Sınırlandırma Yasası” (Alm. “Zustrombegrenzungsgesetz”)  isimli farklı bir yasa tasarısıyla yeniden tırmandı. Bu kez 31 Ocak’ta akşam saatlerinde yapılan ve Hristiyan Birlik’in sunduğu yasa tasarısı, saatler süren hararetli tartışmaların ardından 338 evet oyu, 350 hayır oyu ve 5 çekimser oy ile reddedildi. Yasa tasarısının kabul edilmesi için, 367 olumlu oyun kullanılmış olması gerekiyordu.

Yani özetle Hristiyan Birlik (CDU/CSU) Federal Meclis’e iki gün içerisinde iki karar önergesi, bir de yasa tasarısı sundu. Bunlardan 5 maddelik karar önergesi AfD’nin desteğiyle kabul edilmiş olsa da herhangi bir bağlayıcılığı bulunmuyor.

“Brandmauer”ın Koruyucu Rolü

31 Ocak’ta oylanan yasa tasarısının reddedilmesi pek çok vatandaş ve siyasetçiye derin bir nefes aldırmış olsa da, bu oylama aslında Almanya’daki siyasi kutuplaşmanın ne kadar derinleştiğini ortaya koydu. Hristiyan Birlik’in ilk karar önergesinde AfD’nin desteğini alması, geleneksel partiler ile aşırı sağcılar arasındaki mesafenin giderek daraldığını ve toplumdaki kutuplaşmanın daha belirgin hâle geldiğini gösterdi. Meclisteki tartışmalar, protestolar ve çıkan sonuç, bu tür bir yakınlaşmanın halk tarafından nasıl karşılandığını ve bu “duvarın” nasıl savunmaya çalışıldığını da gözler önüne serdi.

Onaylanan karar önergesinin herhangi bir bağlayıcılığı olmasa da ve ardından gelen yasa tasarısı Meclis’te reddedilmiş olsa da, bu tür gelişmelerin demokratik değerleri savunan partiler açısından ciddi bir uyarı niteliği taşıdığı ortada. “Brandmauer” kavramı, bu tür tekliflerin ardında yatan ideolojik ve politik tehditlere karşı bir savunma mekanizması yaratıyor. Ancak uzun vadede bu tür bir savunmanın ne denli etkili olacağı belirsizliğini koruyor. Örneğin Avusturya’da 2024 genel seçimlerinin ardından aşırı sağ parti Özgürlük Partisine (FPÖ) yönelik güvenlik duvarı Ocak 2025 itibarıyla sona ermiş durumda ve hükûmeti kurma yetkisi verilen FPÖ Genel Başkanı Herbert Kickl koalisyon görüşmelerine başkanlık ediyor. Avusturya’da aşırı sağcı FPÖ daha önceki yıllarda hükûmet ortağı olabilmiş ve Almanya’dan farklı olarak parlamentodaki oylamalarla diğer partilerle beraber hareket edebilmişti.

Almanya’da benzer bir gelişmenin yaşanıp yaşanmayacağı ise, büyük ölçüde ülkenin siyasi dinamiklerine ve toplumsal tepkilere bağlı olacak. Avusturya’daki örnek, aşırı sağın siyasetteki etkisinin ne kadar hızlı büyüyebileceğini ve toplumsal kabul gördüğünde hükûmet ortağı olabileceğini gösteriyor.

Ancak Almanya’nın tarihi ve politik yapısı, FPÖ’nün Avusturya’da sağladığı başarının tam olarak Almanya’da tekrar edilmesini zorlaştırabilir. Almanya’da özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde aşırı sağcılıkla çok daha derin bir hesaplaşma yaşanmıştı ve “Brandmauer” gibi mekanizmalar, bu tür hareketlerin siyasi alanda etkili olmasının önünü kesmek amacıyla geliştirilmişti. Ancak son yıllarda Almanya’da da AfD’nin yükselişi ve bazı eyaletlerde önemli bir güç hâline gelmiş olması, eski siyasi sınırlamaların ne kadar geçerli olacağı konusunda soru işaretleri doğuruyor. Böyle bir ortamda son gelişmelerle birlikte çatırdayan “Brandmauer”ın eskisi gibi işlev görüp görmeyeceğini zaman gösterecek. Fakat görünen o ki politikacılar ve halk, bu dengeyi nasıl kuracakları konusunda büyük bir sınav verecekler.

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler