'Parti Sözlüğü'

Geçmişten Günümüze Almanya’da Sol Parti (Die Linke)

2021 seçimlerinde barajın altında kalan, parti birleşmeleri ve bölünmeleriyle gündeme gelen Sol Parti tam olarak nasıl bir parti? Partinin 1919’dan bugüne uzanan tarihini inceleyelim.

Sol Partinin 2023 yılı itibarıyla kullandığı ana logo.

Almanya’da köklü bir tarihi olan Sol Partinin geçmişi, Almanya Komünist Partisine (KPD) kadar uzanır. KPD, 1919 yılında “proletaryanın diktatörlüğünü” kurmayı hedefleyen devrimci bir siyasi partiydi ve Weimar Cumhuriyeti’nde işçi sınıfını temsil ediyordu. Ana rakibi olarak gördüğü Sosyal Demokrat Partiye (SPD) deyim yerindeyse bir düşmanlık besleyen KPD, 1933 yılında Nazi rejimi tarafından yasaklandı ve binlerce üyesi tutuklandı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ise 1946’da Sovyet işgal bölgesinde KPD ile SPD zorla birleştirilerek Sosyalist Birlik Partisi (SED) kuruldu. SED, Doğu Almanya’nın kurucu partisiydi ve Marksist-Leninist ideoloji ile Doğu Almanya’daki tek parti iktidarının da ana öznesiydi.

Berlin Duvarı’nın Yıkılması ve Sol Partinin Kuruluş Süreci

1989’da Doğu Almanya’daki protestolar, SED’in Egon Krenz liderliğindeki reform çabalarını çökerterek Berlin Duvarı‘nın yıkılmasına ve daha sonra da iki Almanya’nın birleşmesine yol açtı. 1990’da SED, ismini Demokratik Sosyalizm Partisi (PDS) olarak değiştirdi.

2 Aralık 1990’da, yani Almanya’nın birleşmesinden iki ay sonra düzenlenen ilk parlamento seçimlerinde PDS yüzde 2.4 oy alarak mecliste 17 milletvekili kazandı. 2001 yılında ise Gregor Gysi’nin Batı Berlin’den milletvekili seçilerek partinin federal düzeydeki görünürlüğünü artırmasıyla PDS, Batı Almanya’ya doğru bir açılım gerçekleştirdi.

2002 yılına gelindiğinde PDS, Federal Meclis Seçimlerinde büyük bir hezimet yaşadı ve 1998’deki seçimlerde barajı aşan parti, 2002 yılında yüzde 4’lük oy oranıyla barajın altında kaldı ve Federal Meclise temsilci gönderemedi. Parti Almanya’nın tamamını temsil etmek konusunda zorluk yaşıyordu.

SPD’li Gerhard Schröder hükûmetinin 2005 yılında uygulamaya geçirdiği Hartz IV reformları, 1 milyon kişinin “Mini-Job” (düşük ücretli esnek iş) sektörüne itilmesine neden oldu. Schröder’in işsizlik yardımını azaltan Hartz politikasına karşın Emek ve Sosyal Adalet Seçim Alternatifi (WASG) isimli oluşumda bir araya gelenler bu reformlara itiraz eden işsizler hareketini örgütledi. 2005’te PDS-WASG ittifakı, Doğu’da yüzde 25, Batı’da yüzde 4,9 oy alarak mecliste grup kurdu. O dönem WASG saflarına geçen Oskar Lafontaine, Batılı seçmenler için bir “köprü” işlevi gördü.

Bu esnada PDS de 2005 yılında “Sol Parti.PDS” ismini almıştı. Bu isimle parti, Federal Meclis Seçimlerinde 2005 yılında yüzde 8,7’lik bir oy oranı yakaladı. 2007 yılında ise Sosyal Demokrat Partiden (SPD) ayrılan kişilerin kurduğu Emek ve Sosyal Adalet Seçim Alternatifi (WASG) isimli siyasi oluşum ile PDS birleşti. Böylece bugün de Almanya’da hâlâ faaliyet gösteren Sol Parti (Die Linke) nihayet kurulmuş oldu. Sol Parti, Almanya’daki sol geleneğin tamamını bir çatı altında toplamayı ve bir karşı program oluşturmayı hedefliyordu.

Sol Partinin Politikaları ve Mücadeleleri

Sol Parti (Die Linke), ülkenin siyasi tarihinde derin izler bırakan, sosyal adalet ve eşitlik vurgusuyla öne çıkan bir siyasi hareket olarak 2007’de kurulduğunda, aynı zamanda Doğu Almanya ve Batı Almanya menşeli iki sol kanadı da birleştirmiş oluyordu. Doğu Almanya’nın çöküşü sonrası kurulan PDS ile Batı’da SPD’nin neoliberal politikalarına tepki olarak oluşan WASG’nin birleşmesi, Sol Partinin Almanya’nın tamamına yönelik bir siyasi yelpazeye açılmasını da mümkün kılmıştı.

Siyasi programını “demokratik sosyalizm” ideali üzerine inşa eden Sol Parti, temelde sosyal devletin güçlendirilmesi, gelir adaletsizliğiyle mücadele ve silahsızlanma gibi konularla öne çıktı. 2003-2005 arasında SPD ile Yeşiller koalisyonunun hayata geçirdiği Hartz IV reformları, işsizlik yardımlarını kısıtlayarak Almanya’daki yoksulluğu derinleştirmişti. Sol Parti, bu reformlara karşı kitlesel protestolar düzenledi ve “asgari gelir garantisi” talebini sürekli gündemde tuttu. Benzer anlayışla Sol Parti, 2021 seçimlerinde aylık 1.200 avro asgari ücret ve konut hakkı gibi somut tekliflerle seçmene ulaşmaya çalıştı. Ayrıca 2023’te yoksulluk sınırının altında yaşayan 13 milyon 800 bin Alman’a dikkat çekerek, aylık 600 avro temel gelir sunulmasını savundu.

Barış politikaları da partinin kimliğinde kritik bir yer tuttu. 2011’de NATO’nun Libya müdahalesini “emperyalist bir saldırı” olarak nitelendiren parti, 2022’de Rusya-Ukrayna Savaşı sırasında Almanya’nın Ukrayna’ya silah sevkiyatına karşı çıktı. Parti, savaşın ancak diplomasiyle sona erebileceğini savunarak bir Avrupa Güvenlik Anlaşması yapılması çağrısı yaptı. Ayrıca Federal Savunma (Bundeswehr) birimlerinin yurt dışı operasyonlarını durdurmak için mecliste sayısız önerge verdi. 2023’te Mali’deki Alman askerî misyonunun sona erdirilmesi için yapılan oylamada, Sol Partinin “hayır” oyu kilit bir rol oynadı.

Sol Partinin bir diğer politika alanı ise çevre korumasıydı. Bu kapsamda parti 2022’de Kuzey Akım 2 boru hattının iptalini destekledi, ancak Lützerath’taki kömür madeninin genişletilmesine karşı çıkan aktivistlerle dayanışma gösterdi. 2023’te Hamburg Limanı’nın özelleştirilmesine karşı başlatılan halk inisiyatifini destekleyerek “kamu hizmetlerinin ticarileştirilmesini” eleştirdi.

İktidar Deneyimleri: Thüringen ve Berlin Örnekleri

Sol Parti, federal düzeyde hiçbir zaman iktidar olamasa da eyaletlerde koalisyonlar içerisinde yer alarak eyalet hükûmetlerinde yer aldı. 2014’te Thüringen eyaletinde Bodo Ramelow, Sol Partiden seçilen ilk başbakan oldu. Bu eyalette SPD, Yeşiller ve Sol Parti koalisyonu, ücretsiz okul yemekleri ve sosyal konut projeleri gibi politikaları hayata geçirdi. Erfurt’ta inşa edilen 1.000 sosyal konut, yoksul aileler için önemli bir imkân sağladı. Buna ek olarak bu koalisyon, ücretsiz okul kitapları ve toplu taşıma, asgari ücretin saatlik 12 avroya yükseltilmesi, İklim Koruma Yasası ile 2030’a kadar emisyon açısından nötr olunması gibi hedefler koydu.

Berlin’de, 2021 yılında Thüringen’e benzer şekilde SPD ve Yeşiller’le kurulan koalisyon, kiraları donduran kira üst sınırı (“Mietendeckel”) yasasını destekledi. Ancak bu yasa, 2021’de Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Bunun üzerine Sol Parti, “kira artışlarının enflasyonla sınırlanması” için yeni bir yasa teklifi hazırlamaya girişti. 2023’te Thüringen’deki koalisyon ise AfD’nin eyalet başbakanlığına aday çıkarma tehdidi nedeniyle tartışmalara yol açtı.

Sol Parti, oluşumu esnasında birleşmelerle karakterize olduğu kadar, partide yaşanan kopmalar da Almanya gündeminde ağırlığını korudu. Sol Parti içerisinde tanınmış bir siyasetçi olan Sahra Wagenknecht liderliğindeki bir grup, 2023 yılının sonunda partinin göçmen politikalarını “aşırı hoşgörülü” bularak partiden ayrıldı ve Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) adıyla yeni bir hareket başlattı. BSW, göçmen karşıtı söylemlerle AfD’den oy çekmeyi hedefliyor. Bu bölünme, özellikle Doğu Almanya’da Sol Parti’nin oylarını düşürdü. 2024 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde BSW, Doğu’da yüzde 6 oy alırken, Sol Parti’nin federal düzeyde oyları geriledi. Ayrıca 2024’te yapılan bir ankette, Sol Parti’nin federal düzeydeki oy oranının yüzde 3,7’ye düştüğü görüldü.

Sol Partinin Karşı Karşıya Olduğu İç ve Dış Çatışmalar

Günümüzde Sol Parti, hem iç çekişmeler hem de dış rekabetle mücadele ediyor. Yeşillerin iklim politikalarıyla sol seçmeni kendisine çekmesi, BSW’nin popülizm ile sol seçmene hitap etmesi ve AfD’nin doğu eyaletlerindeki yükselişi, Sol Parti açısından seçmene hitap etmekte bazı zorluklar da doğurdu. Örneğin Sol Parti 2023’te Lützerath’taki kömür madeni protestolarında aktivistlerle dayanışma gösterip fosil yakıtlardan çıkışı hızlandırmak istese de Sol Parti seçmenlerinin yüzde 68’i partinin iklim politikalarını “yetersiz” buluyor.

Bununla birlikte Sol Parti’nin 2024’te Rostock belediyesinde hayata geçirilen sosyal konut projeleri ve Hamburg’da üniversite harçlarının kaldırılması için verildiği mücadele, partinin somut etkisini gösteren adımlar arasında. Bu adımlar partinin federal düzeyde olmasa da yerel düzeyde etkili olabileceğini gösteriyor. Partinin özellikle gençlik hareketleriyle kurduğu bağ ve “Fridays for Future” ya da diğer antifaşist gruplarla gerçekleştirdiği iş birlikleri de genç seçmenlerle iletişim konusunda onun avantajları arasında sayılabilir.

Sol Parti, sosyal adalet ve barış vurgusuyla, tarihsel mirası ve iç çekişmelerle yüzleşmek zorunda kalsa da konut krizi, yoksulluk ve iklim değişikliği gibi güncel sorunlar partiyi yeniden önemli bir aktör hâline getirebilir. Ancak yüzde 5’lik seçim barajı aşma mücadelesi ve genç seçmenlere ulaşma stratejisi, geleceğini belirleyecek kritik faktörler olarak öne çıkıyor. Bunlara ek olarak, buradan kopan BSW’nin nüfuzunu artırıp Sol Parti seçmenine hitap eder durumda olması, partinin geleceğini belirleyecek bir diğer unsur.

Perspektif’le Avrupa gündemini günlük takip etmek ister misiniz? Perspektif bültenine kaydolun, Avrupa'daki gelişmeler e-posta kutunuza gelsin.

M. Mustafa İyi

Orta Doğu Teknik Üniversitesi sosyoloji bölümünde lisans eğitimini tamamlayan İyi, ardından Georg-August Göttingen Üniversitesi ve Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi sosyoloji bölümünde yüksek lisans eğitimini Almanya’daki Türk diasporası üzerine yapmıştır. Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi sosyoloji bölümünde doktora çalışmasına devam eden İyi, aynı bölümünde araştırma görevlisi olarak çalışmaktadır. Avrupa ve Almanya’daki Türk diasporası üzerine araştırma ve incelemelerde uzmanlaşmakta olan İyi, iyi düzeyde Almanca ve İngilizce bilmektedir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler