'Gazze Şeridi'

BM’nin Onayladığı Trump Planı: Gazze İçin Yeni Bir Vesayet Dönemi mi?

Trump’ın Gazze planının BM Güvenlik Konseyi tarafından onaylaması, çok uluslu bir güvenlik gücünün ve Trump’ın başkanlığını üstleneceği “Barış Kurulu”nun iki yıl boyunca Gazze’nin yönetiminde belirleyici rol üstlenmesinin önünü açtı. Karar, Filistinli aktörlerin dışlandığı bir geçiş modeli ve bölgenin kalıcı olarak bölünmesi ihtimali nedeniyle yoğun tartışmalara yol açıyor.

Gazze Şeridi’ndeki Han Yunus kentinde bulunan el-Emel Mahallesi’ndeki binlerce yerinden edilmiş Filistinli aile, kışı derme çatma çadırlarda zor koşullar altında karşıladı. Bölgeye ulaşan yardımların sınırlı olması sebebiyle birçok ailenin çadırı sağanak yağış ve soğuk havanın etkisiyle su altında kaldı. Fotoğraf: Mohammed Eslayeh - AA.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze için hazırladığı 20 maddelik planı 13 “evet” oyuyla kabul ederek bölgenin geleceğini kökten değiştirecek yeni bir dönem başlattı. Ret oyu vermesi beklenen Rusya ve Çin’in çekimser kaldığı oylama, Trump’ın başkanlığını üstleneceğini duyurduğu “Barış Kurulu” adlı geçiş yönetiminin uluslararası meşruiyet kazanmasını sağladı. Trump, Truth Social hesabında oylamayı “Birleşmiş Milletler tarihinin en büyük onaylarından biri” olarak duyurdu ve bu kararı “dünya çapında barışa öncülük edecek tarihi bir an” olarak nitelendirdi.

Karar, Gazze’de nüfusun güvenliği, idari geçiş, silahsızlandırma, yeniden inşa ve bölgesel koordinasyonu kapsayan kapsamlı bir düzen inşa etmeyi vaat ederken aynı zamanda ABD’nin ve özellikle Trump yönetiminin bölge üzerindeki belirleyici rolünü olağanüstü ölçüde genişletmiş durumda.

Uluslararası İstikrar Gücü ve Barış Kurulu Hangi Yetkilere Sahip Olacak?

BMGK kararı, Gazze’ye konuşlanacak Uluslararası İstikrar Gücü (ISF) için klasik barış gücü misyonlarının ötesine geçen bir yetki seti tanımlıyor. Karara göre ISF, “gerekli tüm tedbirleri kullanarak” Gazze’de güvenlik ve düzeni tesis etmekle görevli olacak. Bu çerçeve, BM Şartı’nın zorlayıcı önlemler içeren 7. Bölümü altında kurulan misyonların üslubunu yansıtıyor. ABD’nin BM Daimî Temsilcisi Michael Waltz, Axios’a yaptığı açıklamada bu gücün “yürütme yetkisine sahip olacağını” ve Filistinli silahlı grupların silahsızlandırılması dahil olmak üzere Gazze’de güvenlik kararlarını uygulamada geniş hareket alanına sahip olacağını söyledi.

Karar aynı zamanda, Trump’ın başkanlığını üstleneceğini açıkladığı Barış Kurulu adlı komisyon Gazze’nin yeniden inşası ve idari geçiş sürecinin merkezine yerleştiriyor. Bu kurul; Filistinli teknokratların oluşturacağı bir yönetim komitesini yönlendirecek, güvenlik güçlerinin eğitimine nezaret edecek, uluslararası fonları koordine edecek ve Gazze’nin sivil idaresine ilişkin geniş bir yetki alanına sahip olacak. Bu durum, Gazze’nin savaş sonrası yönetiminde ABD’nin doğrudan belirleyici aktör hâline gelmesi anlamına geliyor. Bu kurulda Irak Savaşı nedeniyle yoğun eleştirilen isimlerden biri olan eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’in de yer alacağı da Trump tarafından açıklanmıştı.

Filistin Ulusal Yönetimi Temkinli, Diğer Gruplar İse Karşı Çıkıyor: “Sömürgeci Bir Dayatma”

Kararın açıklanmasının ardından Filistin Ulusal Yönetimi, planın uygulanmasının Gazze halkının korunması, yerinden edilmelerin durdurulması ve iki devletli çözümün yeniden canlandırılması açısından “bir fırsat” olduğunu belirtti. Filistin Ulusal Yönetimi açıklamasında ABD, AB, Müslüman ülkeler ve BM üyeleriyle iş birliğine açık olduklarını ifade etti.

Buna karşın Hamas, Telegram üzerinden yayımladığı açıklamada uluslararası gücün Gazze’ye girmesini kesin biçimde reddetti. Hamas, ISF’nin silahsızlandırma yetkisinin bu gücü “tarafsız barış gücünden çıkarıp işgalin tarafı hâline getireceğini” savundu. Gazze’deki diğer Filistinli fraksiyonların yayımladığı ortak bildiri ise kararı “halkın iradesini yok sayan ve yeni bir vesayet düzeni dayatan bir girişim” olarak tanımladı. Fraksiyonlar, istikrarın ancak İsrail’in işgal ve abluka rejiminin kaldırılmasıyla mümkün olabileceğini vurguladı.

İnsan hakları hukukçusu Craig Mokhiber kararın ardından yaptığı açıklamada BMGK’nın “ABD-İsrail planını onaylayarak uluslararası hukuku ve Filistin halkının iradesini hiçe saydığını” savundu ve bunu “sömürgeci bir dayatma” olarak nitelendirdi.

Netanyahu’nun Çizgisi Değişmedi: “Filistin Devletine Karşıyız”

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, planın bir bölümünde Filistin devletinin mümkün olabileceğine dair ifadeler yer alsa da hükümetinin “herhangi bir toprakta Filistin devletine karşı tutumunun değişmediğini” açıkladı. Netanyahu, Gazze’nin “tamamen silahsızlandırılacağını” ve Hamas’ın ister kolay ister zor yoldan etkisiz hâle getirileceğini söyledi.

İsrail gazetesi Yediot Ahronot, Netanyahu’nun Washington ile “yan anlaşmalar” yürütmeye çalıştığını; bu anlaşmaların uluslararası güç konuşlandıktan sonra bile İsrail ordusunun belirli alanlarda tek taraflı operasyon yetkisini korumasını hedeflediğini bildirdi. Bu iddialar, Gazze’de kurulmak istenen düzenin fiilen İsrail’in güvenlik öncelikleriyle uyumlu bir ara rejim yaratacağı eleştirilerini güçlendiriyor.

Kışın Geldiği Gazze’de Son Durum: 282 Bin Ev Yıkık ve Sel Felaketi Yaşanıyor

BM verileri, Gazze’nin bugün fiilen yaşanamaz bir bölgeye dönüştüğünü gösteriyor. UNRWA ve Küresel Barınma Kümesi’nin ortak tahminine göre 282 binden fazla ev tamamen yıkıldı veya ağır hasar gördü. Yüz binlerce Filistinli hâlâ çadırlarda, temel hizmetlere erişimi olmadan yaşamaya çalışıyor.

Gazze Sağlık Bakanlığı’na göre İsrail saldırılarında 69 binden fazla Filistinli öldü, 170 binden fazlası yaralandı. Kişi başına düşen günlük su miktarı Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) acil durum için belirlediği minimum miktarın altına gerilemiş durumda. Kanalizasyon altyapısının tamamen çökmesi, sel birikintileri, tıbbi atıklar ve patlamamış mühimmatın halk sağlığı açısından büyük risk yarattığını ortaya koyuyor. UNOSAT uydu görüntüleri ise Gazze’nin kuzey bölgelerinde yıkımın “katastrofik boyutlara” ulaştığını, yeşil alanların ve tarım arazilerinin yok olduğunu gösteriyor.

“Sarı Çizgi” ve Gazze Şeridi’nin Fiilen Bölünmesi Riski

10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkese rağmen İsrail ordusu belirli aralıklarla saldırılar düzenlemeye devam ediyor. Reuters’ın sahadan aktardığı bilgilere göre Gazze’nin bazı bölgelerinde Hamas yeniden görünürlük kazanmış, yerel güvenlik ve düzeni tesis etmeye çalışıyor. Avrupa başkentlerinden gelen değerlendirmeler, Gazze’de “büyüyen bir güç boşluğu” bulunduğunu ve bu boşluğun hem yeni çatışmalara hem de uluslararası gücün zorlayıcı bir dinamiğe sürüklenmesine yol açabileceğini belirtiyor.

Ateşkesin ilk aşamasında belirlenen ve kamuoyunda “sarı çizgi” olarak bilinen hattın gerisinde bugün İsrail ordusu Gazze topraklarının yaklaşık yüzde 53’ünü kontrol ediyor. Bu bölgeler tarım alanlarının büyük bölümünü, Refah’ın önemli kesimlerini ve Gazze kentinin bazı mahallelerini kapsıyor. Reuters’a konuşan Avrupalı diplomatlar, yeniden inşa faaliyetlerinin büyük olasılıkla yalnızca İsrail kontrolündeki bölgelerde başlayacağını ve bunun Gazze’nin uzun vadeli bir bölünmeye sürüklenebileceğini belirtti.

ABD’nin “sarı çizgi” gerisinde “Alternatif Güvenli Topluluklar” olarak tanımladığı geçici yerleşimler kurmayı planladığı; bu yerleşimlere kabul edilecek Filistinlilerin ise İsrail iç güvenlik servisi Shin Bet tarafından güvenlik taramasından geçirileceği bilgisi ortaya çıktı. The Atlantic tarafından yayımlanan belgelere göre bu yerleşimlerde okullar, sağlık merkezleri ve geçici idari yapılar bulunacak; ancak bu düzenin geçici mi yoksa kalıcı bir statüye mi dönüşeceği belirsiz. Bu tablo, pek çok uzman tarafından “demografik mühendislik riski” olarak yorumlanıyor.

150’den Fazla Gazzeli Güney Afrika’ya Gönderildi: Albanese’den “Etnik Temizlik” Uyarısı

BM Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese, 150’den fazla Filistinlinin İsrail üzerinden Güney Afrika’ya taşınmasıyla ilgili “son derece ciddi bir durum” uyarısında bulundu. Albanese, bu kişilerin “gönüllü göç” adı altında zorlayıcı koşullar altında Gazze’den çıkarıldığını ve bunun İsrail’in etnik temizliği farklı araçlarla sürdürme ihtimalini güçlendirdiğini söyledi.

Filistinlilerin çıkışını organize ettiği iddia edilen “Mecd” isimli kuruluşun İsrail bağlantıları ve operasyonun olağandışı gizliliği, nüfusun kalıcı olarak yerinden edilmesi risklerini artırıyor. Mecd aracılığıyla Gazze’den kaçmaya çalışan Filistinlilerin ifadeleri, sürecin hem belirsizlik hem de maddi sömürü içerdiğini ortaya koyuyor. (P/AA)

Perspektif’le Avrupa gündemini günlük takip etmek ister misiniz? Perspektif bültenine kaydolun, Avrupa'daki gelişmeler e-posta kutunuza gelsin.

 

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler