Avusturya’da Anayasal Belirsizliğe Rağmen Başörtüsü Yasağı Bakanlar Kurulundan Geçti
Okullarda başörtüsü yasağı öngören yeni yasa tasarısı teknik olarak revize edilse de, 2020’de iptal edilen düzenlemenin temel gerekçelerini ortadan kaldırmadığı eleştirileri yeniden gündemde. Uzmanlara göre Anayasa Mahkemesinin daha önce eşitlik ve din özgürlüğü ihlali nedeniyle iptal ettiği yasa, bu kez de benzer bir hukuki problem yaratıyor.

Avusturya hükûmeti, 14 yaşın altındaki kız çocuklarının okul binasında başörtüsü takmasını yasaklayan yasa tasarısını Bakanlar Kurulu’nda kabul etti. Tasarı Aralık ayında Ulusal Konsey gündemine gelecek. Hükûmet, düzenlemeyi “çocukları baskıdan koruma” gerekçesiyle savunurken; hukukçular ve Müslüman cemaat temsilcileri, 2020’de iptal edilen yasa ile aynı anayasal sorunların devam ettiğini belirtiyor.
Yasağın Takvimi: 2026’da Bilgilendirme, Sonbaharda Ceza
Yeni düzenlemeye göre okullarda “çocuk başörtüsü yasağı” 2026 yarıyıl tatilinden sonra başlatılacak bir “bilgilendirme ve farkındalık” süreciyle hayata geçirilecek. Bu ilk aşamada okullar, ebeveynler ve öğrencilerle görüşmeler yapılacak; baskı, tehdit veya “sosyal kontrol” şüphesi görülen vakalara erken müdahale edileceği açıklanıyor.
Asıl yaptırımlar ise Eylül 2026’da, yeni eğitim öğretim yılının başlamasıyla devreye girecek. Bir kız öğrencinin okul binasında başörtüsüyle görülmesi hâlinde önce okul yönetimi öğrenci ve ailesiyle görüşecek; tekrarda eğitim otoritesi zorunlu bir görüşme çağrısı yapacak. İhlaller sürerse, çocuk ve gençlik refah birimleri sürece dâhil edilecek. En ağır durumda ebeveynlere 150-800 avro arasında para cezası veya iki haftaya kadar hapis cezası öngörülüyor. İlk taslakta yer alan 1.000 avroluk üst sınır ise koalisyon içi pazarlıklarla düşürüldü.
Tasarı yalnızca devlet okullarını değil, özel okulları da kapsıyor; fakat yasağın yalnızca okul binasında geçerli olacağı, okul dışındaki kurslar, kamplar veya ders dışı etkinliklerde uygulanmayacağı özellikle vurgulanıyor.
Yasa Metninin Ana Hedefi “İslami Başörtüsü”
Yasa metni, yasak kapsamını “İslami geleneklere göre başı örten” tüm örtünme biçimleri olarak tanımlıyor. Federal Şansölyelik, bunun hicaptan burkaya tüm formları kapsadığını açıkça belirtiyor. Hükûmet böylece, önceki taslakta yer alan ve yoğun eleştiri alan “namus kültürüne dayalı davranış zorunluluğu” gibi muğlak ifadeleri terk etti; ancak bu kez de yalnızca Müslümanlara ait bir dinî sembolü hedef aldığı için tarafsızlık ilkesini ihlal ettiği eleştirileriyle karşı karşıya.
Eğitim Bakanı Christoph Wiederkehr (NEOS) ise yeni taslağın 2020’de iptal edilen yasadan “tamamen farklı” olduğunu savunuyor ve Anayasa Mahkemesinin bu kez düzenlemeyi onaylayacağına inandığını söylüyor. Wiederkehr, olası bir iptal kararı için bir “Plan B” hazırlamadıklarını da açıkça dile getirdi. Bu tavır, hükûmetin meseleyi sadece pedagojik bir tartışma değil, aynı zamanda siyasi bir güç mücadelesi olarak gördüğünü düşündürüyor.
Yasak 14 Yaş Sınırına Çekildi, Ama Tartışma Bitmedi
İlk taslakta yasağın sekizinci sınıfa kadar, dolayısıyla fiilen 16-17 yaşındaki öğrencileri de kapsaması öngörülüyordu. Yoğun eleştiriler üzerine hükûmet, kapsamı “dinî reşitlik yaşı” olarak kabul edilen 14’le sınırlandırdı. Aile ve Uyum Bakanı Claudia Plakolm (ÖVP), yapılan değişiklikleri “anayasa uygunluğunu güçlendiren” adımlar olarak sunuyor ve her fırsatta “Avusturya’da her kız çocuğunun özgür, görünür ve kendine güvenli bir şekilde büyümesi gerektiğini” vurguluyor.
Başörtüsü yasağından etkilenecek öğrenci sayısının yaklaşık 12.000 olduğu tahmin ediliyor. Bu sayı, 2019’daki ilk yasak girişiminde öngörülen 3.000 öğrencilik grubun dört katından fazla. Yasa destekçileri, bu artışı “baskının yükseldiği” şeklinde yorumlayarak yasağa gerekçe gösteriyor. Ancak söz konusu yükseliş olağan bir gelişim sürecine işaret ediyor: 2019’daki düzenleme yalnızca 11 yaş altı kız çocuklarını kapsıyordu; oysa Avusturya’daki Müslüman öğrenciler arasında başörtüsü takma pratiği çoğunlukla ergenliğe geçişle birlikte, 12–14 yaş aralığında başlıyor. Bu nedenle, kapsama alınan yaş grubunun genişlemesi doğal olarak daha yüksek sayılara yol açıyor. Sayısal artışının yasadan etkilenen öğrencilerin kapsamının genişletilmesi ile açıklanabilmesine rağmen yasayı talep eden siyasi kesimler, bu demografik değişimi “ani ve olağanüstü artış” söylemiyle çerçeveleyerek politik gerekçelendirmelerinde kullanıyorlar.
Ancak hukukçular ve insan hakları savunucuları, yasağın temel mantığının değişmediği görüşünde. 2020’de alınan iptal kararında Anayasa Mahkemesi, yalnızca İslami başörtüsünü hedef alan bir yasağın eşitlik ilkesini ve devletin dinî tarafsızlık yükümlülüğünü ihlal ettiğine hükmetmişti. Bugün tartışılan yeni metin, kapsamını daha açık ve teknik ifadelerle tarif etse de yine aynı sembolü hedef alıyor.
Toplumsal Barış ve Okul Ortamı Uyarıları Devam Ediyor
Başörtüsü yasağını “kadın haklarını koruma” ve “çocukları baskıdan kurtarma” söylemiyle savunan hükûmet, önceki aylarda Müslüman cemaatler, insan hakları kuruluşları, kiliseler ve öğretmen sendikalarından yoğun eleştiri almıştı. Bu kesimler, yasağın dinî özgürlüklere doğrudan müdahale anlamına geldiğini, okullardaki güven ilişkisini zedelediğini ve Müslüman kız öğrencileri damgalama riski taşıdığını vurguluyor.
Avusturya İslam Cemaati (IGGÖ) ve Ayrımcılıktan Arındırılmış Eğitim Girişimi (IDB), tasarının tekrar Anayasa Mahkemesi’ne taşınacağını şimdiden ilan etmiş durumda. Müslüman kadınların büyük çoğunluğunun yasağı “zorlayıcı ve ayrımcı” bulduğunu ortaya koyan araştırmalar da kamuoyundaki uçurumu görünür kılıyor.
Hükûmet cephesi ise eleştirilerin, yasa ile birlikte hayata geçirilmesi planlanan “eşitlik programları”, bilgilendirme çalışmaları ve genç erkeklerle yürütülecek projelerle dengeleneceğini savunuyor. Fakat hem IGGÖ hem de çok sayıda sivil toplum aktörü, asıl sorunun sembolik yasaklarla değil, ayrımcılıkla mücadele, eğitim yatırımları ve sosyal politikalarla çözülebileceğini hatırlatıyor.
Bakanlar Kurulu Onayının Ardından Ne Olacak?
Avusturya’nın çocuklara başörtüsü yasağını ikinci kez yasalaştırma girişimi, sadece hukuk metinlerinin teknik incelemesiyle sınırlı bir tartışma değil. Yasa, bir yandan Anayasa Mahkemesi ile hükûmet arasında yeni bir gerilim hattı oluştururken; diğer yandan Müslümanların dinî özgürlükleri, okul iklimi ve toplumsal barış açısından da sınav niteliği taşıyor.
Yasa tasarısı Ulusal Konsey tarafından kabul edilirse, 2026’da başlayacak bilgilendirme süreci ve ardından gelecek para cezaları, başörtüsü tartışmasını yeniden Avusturya siyasetinin merkezine taşıyacak gibi görünüyor. Muhalefet partilerinden de tasarıya karşı güçlü bir itiraz olmadığı için yasalaşacağı tahmin ediliyor. Bir kez iptal edilmiş bir yasağın neredeyse aynı hedefle ikinci kez gündeme gelmesi ise, ülkenin demokrasi kültürü açısından uzun süre tartışılacak bir örnek olmaya aday.
2019’da Halk Partisi (ÖVP) ve Özgürlük Partisi (FPÖ) koalisyonu tarafından getirilen çocuklara yönelik başörtüsü yasağı, 2020’de Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmişti. Mahkeme, düzenlemenin yalnızca İslami başörtüsünü hedef alması nedeniyle eşitlik ilkesini ihlal ettiğine, devletin dinî sembollere ilişkin tarafsızlık yükümlülüğünü yerine getirmediğine ve düzenlemenin din özgürlüğüne gereksiz bir müdahale oluşturduğuna hükmetti. Ayrıca hükûmetin öne sürdüğü “çocukları baskıdan koruma” gerekçesinin somut verilerle desteklenmediği, bu nedenle yasağın orantısız olduğu vurgulandı. (P)





