'Ukrayna Savaşı'

Trump’ın Ukrayna’ya Dayattığı ve Revize Edilen Barış Planı Nedir?

Ukrayna Savaşı dördüncü yılına yaklaşırken, Alaska’dan Abu Dabi’ye uzanan yoğun diplomatik trafik yeni bir barış taslağını gündeme taşıyor. Sahadaki mevcut kontrol hatlarından NATO’nun geleceğine uzanan bu başlıkların ardında hangi temaslar ve hangi kırmızı çizgiler var?

Görsel: Bella1105/Shutterstock

Rusya’nın 2022’de Ukrayna’ya karşı başlattığı geniş ölçekli saldırıdan bu yana geçen süre dört yıla yaklaşırken, cephedeki sınırlı hareketliliğin aksine diplomasi sahasında dikkat çekici bir yoğunluk yaşanıyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın ikinci döneminde hız kazanan barış görüşmeleri; Alaska’da şekillenen ilk çerçeveden Cenevre’deki revizyonlara, Abu Dabi’de yürütülen kapalı kapılar ardındaki temaslara kadar çok katmanlı bir sürece dönüşmüş durumda.

ABD, Ukrayna ve Rusya arasındaki görüşmelere Avrupa’nın sert itirazları da eklenince, ortaya hem bir “barış fırsatı” hem de ciddi riskler barındıran karmaşık bir tablo çıkıyor.

Alaska Çerçevesi: Kremlin’in Referans Aldığı 28 Maddelik İlk Taslak

Sürecin başlangıç noktası, Ağustos 2025’te Trump ve Putin’in Alaska‘nın Anchorage kentinde yaptığı yüz yüze görüşme olarak anılıyor. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Putin’in bu görüşmede Trump’la “bazı temel konularda ana hatlar üzerinde uzlaştığını” savundu. Lavrov, bu çerçevenin yeni taslaklarda korunmaması halinde “durumun kökten değişebileceği” uyarısını da yaptı.

Kremlin, Alaska’nın “ilk mutabakat zemini” olarak kabul edilmesini isterken, Washington ise bu görüşmeye dair resmî bir belge sunmuş değil. Ancak süreçteki bazı temaslar, Moskova’nın bu iddiayı güçlendirmeye çalıştığını gösteriyor.

Planın ilk versiyonunun Alaska’da kararlaştırıldığına yönelik iddiaları destekleyen önemli gelişme, Trump’ın özel temsilcisi Steve Witkoff ile Putin’in başdanışmanı Yuri Uşakov arasındaki 14 Ekim tarihli telefon görüşmesi oldu. Bloomberg’in yayımladığı kayıtlar, Witkoff’un “Donetsk’in Rusya’ya bırakılacağı ve belki başka bir toprak düzenlemesinin de gerekebileceği” yönünde ifadeler kullandığını ortaya koydu.

Ukrayna ve Avrupa başkentlerinden gelen tepkiler, bu temasları “kişisel kanallar üzerinden yürüyen bir diplomasi” olarak nitelendiriyor. Witkoff’un aynı görüşmede Kremlin’e “Trump’ı tebrik etme” çağrısı yapması ve iletişim diline dair önerilerde bulunması da bu eleştirileri artırdı. ABD yönetimi ise görüşmenin içeriğine dair yorum yapmazken, diplomatik sürecin “resmî kanallardan yürütüldüğü” açıklamasını yineledi.

“Teslimiyet Belgesi” Olarak Eleştirilen Plan 19 Maddeye Düşürüldü

Kasım ortasında ortaya çıkan 28 maddelik barış taslağı, Ukrayna ve Avrupa Birliği ülkelerinden gelen ve “teslimiyet belgesi” görüşünde birleşen sert tepkilerle karşılaştı. Taslakta yer alan bazı kritik hükümler şöyleydi:

  • Ukrayna’nın Donetsk bölgesinin tamamından çekilmesi,
  • Bu bölgelerin uluslararası tanımayla Rusya’ya bırakılması,
  • Donetsk’in demilitarize tampon bölgeye dönüştürülmesi,
  • Ukrayna ordusunun 900 binden 600 bine indirilmesi,
  • Ukrayna’nın NATO’ya hiçbir zaman katılmayacağını anayasasına yazması,
  • NATO’nun da statüsüne “Ukrayna hiçbir zaman üye olmayacaktır” hükmünü eklemesi.

Bu maddeler, Kiev ve Avrupa’da Ukrayna’nın “güvenlik mimarisinin çökmesi” anlamına geldiği gerekçesiyle eleştirildi. Bir AB diplomatı, taslağı “Rusya’nın NATO üzerinde veto hakkı kazanması” olarak tanımladı. Ek olarak, dondurulmuş Rus varlıklarının iki fona bölünerek ABD ve Rusya’nın ticari kazanç sağlayabileceği model önerisi, AB yetkililerince “ekonomik vahşet” şeklinde yorumlandı.

Avrupa cephesinde en güçlü rahatsızlık, planın tamamen Washington-Moskova ekseninde hazırlanmış olması ve müttefik Avrupa ülkelerinin sürecin dışında tutulması oldu.

Avrupa’nın Müdahale Çabası ve Macron’un Açıklaması

Avrupa devletleri, özellikle dört alanda sürece dâhil olmak istediklerini bildirdi:

  • Ukrayna’nın genişleyen NATO’ya gelecekteki olası üyeliği,
  • 210 milyar avro değerindeki dondurulmuş Rus varlıklarının akıbeti,
  • Rusya’ya yönelik yaptırımların aşamalı olarak kaldırılması,
  • Olası bir Avrupa güvenlik gücünün Ukrayna’ya konuşlandırılması.

Fransa ve Birleşik Krallık, 26 ülkenin katılımıyla bir “güvence gücü” (reassurance force) kurulması önerisini masaya getirdi. Bu güç, cephe hattı gerisinde eğitim ve caydırıcılık faaliyetleri yürütmeyi amaçlıyor.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise 28 maddelik taslağın İngiltere ve AB ile değerlendirilmesinin ardından yaptığı açıklamada, Ukrayna’ya bir “kapitülasyon” (teslimiyet) dayatacak hiçbir maddeyi kabul etmeyeceklerini söyledi. Macron ayrıca, Rusya’nın saldırılarını sürdürmesinin “samimi bir barış niyeti taşımadığını” gösterdiğini ifade etti.

Ukrayna ve Avrupa’dan gelen tepkilerin ardından Trump yönetimi taslakta “düzeltmeler” yapıldığını duyurdu. Cenevre’de yürütülen ABD-Ukrayna görüşmeleri sonrasında plan 28 maddeden 19 maddeye indirildi. Ukrayna Ulusal Güvenlik Konseyi Sekreteri Rustem Umerov, Cenevre görüşmeleri sonrası yaptığı açıklamada, ABD’nin sunduğu taslağın “temel koşullarda mutabakat sağlandığını” doğruladı. Kiev’e yakın kaynaklar ise tartışmanın merkezinde hâlâ toprak düzenlemeleri ve ABD’nin vereceği güvenlik garantilerinin biçimi olduğunu belirtiyor.

Ukrayna tarafı, ordusunu uzun vadede 800 bin personelle sınırlandırmayı prensipte kabul ettiğini sızdırdı. Avrupa cephesinde ise Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, Zelenskiy’nin “metnin büyük çoğunluğunun kabul edilebilir olduğunu” söylediğini aktararak “temkinli iyimserlik” mesajı verdi.  Starmer, aynı zamanda, Ukrayna için “sağlam” güvenlik garantileri hazırlama gerekliliği tekrar vurgulandı. ABD’nin sürecin devamında nasıl bir rol oynayacağı üzerine Avrupa ve Washington arasında ayrı bir çalışma grubu kurulduğu da açıklandı.

Abu Dabi’deki Gizli Görüşmeler ve Üç Taraflı Diplomasi

Avrupa ülkelerinin dahiliyle revize edilen planın ardından diplomatik temaslar bu kez Abu Dabi’ye taşındı. ABD Kara Kuvvetleri Bakanı Daniel P. Driscoll, Rus delegasyonuyla bir araya gelirken; aynı dönemde Ukrayna Askerî İstihbarat Başkanı Kyrylo Budanov’un da şehirde olduğu doğrulandı. Görüşmelerin gündeminde ateşkesin teknik çerçevesi, cephe hattının nasıl sabitleneceği ve olası çok uluslu güvenlik gücünün yetki ve konuşlanma koşulları yer aldı.

ABD yetkilileri sürecin “olumlu ilerlediğini” açıkladı. Fakat aynı gün Rusya’nın Ukrayna’ya 460 İHA ve 22 füze ile saldırı düzenlemesi, barış görüşmeleriyle sahadaki çatışmaların eşzamanlı ilerlediğini bir kez daha gösterdi. Aynı şekilde, Romanya hava sahasına giren Rus İHA’ları nedeniyle NATO savaş uçakları havalandı.

Kremlin yetkilileri, ilk taslağın “Rusya için çok iyi bir temel” oluşturduğunu belirterek, 19 maddelik revizyondan duyulan memnuniyetsizliği açıkça dile getirdi. Moskova’ya yakın uzmanlar, Rusya’nın şu dört başlıkta geri adım atmayacağını vurguluyor:

  • Kiev yönetimi üzerinde baskı kurulması,
  • NATO genişlemesinin durdurulması,
  • Ukrayna’ya silah akışının kesilmesi,
  • Donetsk’in tamamı üzerinde kontrolün sağlanması.

Ukrayna ise özellikle toprak düzenlemeleri konusunda esneklik göstermeyi reddediyor. Zelenskiy yönetimi, işgal altındaki bölgelerle ilgili kararların ancak “devlet başkanı düzeyinde ve ulusal konsensüsle” alınabileceğini belirterek bu konudaki baskılara kapıyı kapatıyor. Ukrayna’nın pazarlık kapasitesini sınırlayan en önemli unsur ise kamuoyu tepkisi ve ordunun yaklaşımı. Süreci Rusya lehine de olsa daha kısa sürede tamamlamak isteyen ABD’li yetkililer bile, Ukrayna’da toprak tavizlerine ilişkin kararların “sosyal huzursuzluk veya askerî protestolara yol açabileceğini” kabul ediyor. Hem Moskova hem de Kiev için en kritik konu durumundaki Donetsk meselesi için henüz gercek bir uzlaşma olmadığı ve ancak müzakerelerin son aşamalarında bunun mümkün olabileceği düşünülüyor.

Sonuç Barış mı Olacak, Yoksa Çatışmaların Bir Süreliğine Durması mı?

Ortaya çıkan tablo, uzmanlar tarafından “klasik bir barış anlaşmasından çok çatışmayı yönetilebilir seviyede dondurma girişimi” olarak değerlendiriliyor. Dondurulmuş Rus varlıklarının paylaşımı, Ukrayna ordusunun sınırlandırılması, NATO genişlemesinin geleceği ve Avrupa’dan gelen güvenlik gücü önerisi gibi başlıklar, tarafların farklı stratejik hesaplar yaptığı sahalar olarak öne çıkıyor.

Trump yönetimi, 19 maddelik revize taslağın Ukrayna’nın kırmızı çizgilerini gözettiğini ve Rusya’yı masada tutacak esnekliği taşıdığını savunuyor. Moskova ise Alaska’daki ilk taslaktan doğan kazanımlarını korumaya çalışırken, sahadaki operasyonlarla müzakere pozisyonunu güçlendirmeye çalışıyor. Avrupa ise hem süreç dışında kalmak istemiyor hem de kendi güvenliğinin Ukrayna üzerinden şekillenmesine karşı çıkıyor.

ABD yönetimi, Kiev’e taslağı 27 Kasım’daki Şükran Günü’ne kadar kabul etmesi yönünde bir son tarih bildirdi. ABD’li yetkililer, aksi hâlde istihbarat paylaşımının ve silah satışının “yeniden değerlendirilebileceğini” Ukrayna tarafına iletti. Trump’ın ayrıca “sadece anlaşma tamamlandığında Zelenskiy ve Putin’le görüşeceğini” söylemesi, sürecin hızlanmasına yönelik bir baskı olarak yorumlandı.

Perspektif’le Avrupa gündemini günlük takip etmek ister misiniz? Perspektif bültenine kaydolun, Avrupa'daki gelişmeler e-posta kutunuza gelsin.

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler