Almanya’da Anayasa Mahkemesi Yargıçlığı Tartışması: Hristiyan Demokratlar Aşırı Sağa Boyun mu Eğiyor?
SPD’nin Federal Anayasa Mahkemesi yargıç adayı ve hukuk profesörü Frauke Brosius-Gersdorf, CDU/CSU içinden gelen sert itirazlar ve hedefli kampanyalar sonrası adaylıktan çekildi. Kararın merkezinde kürtaj hakkına dair hukuki yorumu bulunurken, süreç, CDU/CSU ile aşırı sağ söylemler arasındaki sınırların bulanıklaşmasının demokrasi açısından yarattığı tehlikeler tartışmasını da alevlendirdi.

Almanya’da Federal Anayasa Mahkemesi (Alm. Bundesverfassungsgericht) yargıçlığı için koalisyon ortağı Sosyal Demokrat Partisi (SPD) tarafından aday gösterilen kamu hukuku profesörü Frauke Brosius-Gersdorf, yoğun tartışmaların ardından adaylıktan çekildiğini açıkladı. Kararını 7 Ağustos’ta avukatları aracılığıyla kamuoyuna duyuran Brosius-Gersdorf, son haftalarda özellikle Hristiyan Demokrat Birliği (CDU/CSU) kanadından gelen net ret sinyallerinin bu kararda etkili olduğunu belirtti.
Brosius-Gersdorf, CDU/CSU’nun bazı milletvekillerinin kendisine karşı “kesin bir red” tavrı aldığını, bu nedenle seçilme şansının ortadan kalktığını ifade etti. Ayrıca “hakim seçiminde oluşturulan genel uzlaşma paketinin bozulma riski”nin diğer iki adayın da durumunu tehlikeye atabileceğini ve koalisyon içindeki gerilimin demokrasi açısından öngörülemez sonuçlar doğurabileceğini vurguladı. SPD’nin ise kendisini son ana kadar güçlü şekilde desteklediğini ve “asılsız, karalayıcı kampanyalara boyun eğmemek” konusunda ısrarcı olduğunu söyledi.
Tartışmanın Merkezinde Kürtaj Hakkı Yorumu Var
Adaylığının reddedilmesinde en çok öne çıkan nedenin, Brosius-Gersdorf’un bilimsel bir makalesinde yer alan “İnsan onuru garantisi doğumdan itibaren geçerlidir” ifadesi olduğu görülüyor. Bu görüş, özellikle kürtaj hakkı tartışmalarında hassasiyet taşıyor. Brosius-Gersdorf, bu cümleyi bilimsel özgürlük çerçevesinde kurduğunu belirterek ifadelerinin yanlış yorumlandığını savundu.
Ona göre, eğer insan onuru garantisi döllenmeden itibaren geçerli kabul edilirse, bu durum anne adayının yaşam hakkı gibi temel haklarla çatışır ve kürtaj, annenin hayatı tehlikede olsa dahi hiçbir koşulda yasal olamaz. Mevcut Alman hukukunda tıbbi ve kriminolojik indikasyonlarda kürtaj yasal.
Brosius-Gersdorf, CDU/CSU’nun bu pozisyona karşı çıkmasının kendi koalisyon sözleşmeleriyle çeliştiğini öne sürdü. Koalisyon anlaşmasının, erken gebelik döneminde kürtajın yasal olduğunu varsayan düzenlemeler içerdiğini, bu nedenle kendi görüşünün anlaşmayla uyumlu olduğunu savundu.
Brosius-Gersdorf, sürecin başında bazı medya organlarının kendisini “ultra solcu aktivist” olarak etiketleyen, bağlamdan kopuk haberler yaptığını söyledi. Özellikle kürtaj konusundaki sözlerinin hukuki gerekçelerinin aktarılmadığını, yalnızca “doğumdan itibaren insan onuru” ifadesinin manşetlere taşındığını belirtti. Brosius-Gersdorf sonradan bazı yayınların tutumlarında bir yumuşama gözlendiğini, bunun da muhtemelen öz eleştiriden kaynaklandığını dile getirdi.
Brosius-Gersdorf kendisinin sosyal medyada organize şekilde ve kısmen yapay zekâ destekli dezenformasyon kampanyalarıyla hedef alındığını öne sürüyor. Brosius-Gersdorf tehditler aldığını, şüpheli posta gönderileri nedeniyle çalışanlarını güvenlik gerekçesiyle ofisten uzaklaştırmak zorunda kaldığını da açıklamıştı.
Siyasilerden Farklı Tepkiler
Brosius-Gersdorf’un kararına ilk tepkiler koalisyon ortakları ve muhalefetten geldi.
CDU cephesi, kararını saygıyla karşıladıklarını açıkladı. CDU/CSU Grup Başkanı Jens Spahn, Brosius-Gersdorf’un “hukuki uzmanlığı ve kişisel dürüstlüğü”nü takdir ederken, ona yöneltilen hakaret ve küçük düşürücü eleştirileri açıkça kınadıklarını söyledi. Ancak Spahn, sürecin bu noktaya gelmesinde “içeriksel itirazların geç gündeme getirilmiş olmasının” da payı olduğunu kabul etti. CDU’lu Steffen Bilger ise çekilme kararının “Meclis’te çoğunluk desteği alabilecek yeni bir çözümün önünü açtığını” belirtti.
SPD kanadı ise sert tepki gösterdi. SPD’li Carmen Wegge, bunun yalnızca “hedefli, organize bir sağcı karalama kampanyasının” değil, aynı zamanda CDU’nun bu baskılara boyun eğmesinin sonucu olduğunu söyledi. Wegge, “Bu durum koalisyon içindeki güveni ciddi biçimde zedeledi” dedi ve bunun “demokratik saygının erozyona uğraması” anlamına geldiğini vurguladı.
Yeşiller ve Sol Parti de karara öfkeyle yaklaştı. Yeşiller milletvekili Janosch Dahmen, CDU’nun Brosius-Gersdorf’u “hedef gösteren saldırılara karşı korumadığını” ve bu nedenle Jens Spahn’ın grup başkanlığına uygun olmadığını savundu. Yeşiller Eş Başkanı Franziska Brantner, süreci “demokratik süreçleri baltalamak isteyenlerin 1-0 galibiyeti” olarak nitelendirdi. Sol Partili Clara Bünger ise yaşananların “Anayasa Mahkemesi’nin itibarına zarar verdiğini” söyledi.
“CDU, Aşırı Sağ ile Sınırını Korumakta Zorlanıyor”
Frankfurter Rundschau’ya konuşan siyaset bilimci ve yazar Antje Schrupp, sürecin arka planında CDU’nun hem siyasi hem de stratejik zaaflarının bulunduğunu söyledi. Schrupp’a göre, Brosius-Gersdorf’a yönelik kampanyanın arkasında aşırı sağın başlattığı bir hareket vardı ve CDU’nun bazı kesimleri bu pozisyonlara hem içeriksel hem de taktiksel olarak yakın durdu.
Schrupp, “CDU’nun kürtaj konusundaki liberalizasyonu reddettiği biliniyor, ancak bunu parti yönetiminin anlaşmalarını hiçe sayarak ve açıkça aşırı sağ ile işbirliği yapar şekilde ilkesel bir meseleye dönüştürmeleri demokratik açıdan son derece zararlı” dedi. Ayrıca kadınların, erkeklere kıyasla, politikada “mainstream dışına çıkma” alanlarının çok daha dar olduğunu, bu yüzden tartışmaların bir erkek aday söz konusu olsaydı farklı şekilde gelişeceğini vurguladı.
En çarpıcı uyarısı ise CDU’nun geleceğine dair oldu: “Mevcut stratejiyle CDU’nun AfD’ye karşı ‘güvenlik duvarı’ (Alm. Brandmauer) politikasını uzun vadede sürdürebileceğine dair umudumu kaybediyorum. Parti içinde AfD ile işbirliğini savunan ya da onların pozisyonlarına fazlasıyla yaklaşan sesler artıyor. Bu gidişle 2029 sonrası bir AfD hükümet ortaklığı maalesef gerçekçi bir ihtimal.”
Brosius-Gersdorf: “Direnmek Anlamlı Değil”
Brosius-Gersdorf, kendisini destekleyen çok sayıda akademisyen, siyasetçi ve vatandaşa teşekkür ederek, “Ancak direnmek, seçilme ihtimali kaldığında anlamlıdır. Bu ihtimal artık yok” dedi. Adaylıktan çekilme kararının, sürecin gerilimli ve kişisel saldırılarla yüklü atmosferinde, hem kendi güvenliği hem de demokratik kurumların sağlığı açısından en doğru adım olduğunu savundu.
Bu gelişmeyle birlikte SPD’nin önümüzdeki haftalarda yeni bir aday belirlemesi bekleniyor. Ancak yaşanan tartışmalar, Almanya’da Anayasa Mahkemesi yargıçlarının seçilme sürecinin geleceği ve siyasetin, medya ile sosyal medya kampanyalarından ne ölçüde etkilenmesi gerektiği konusunda derin bir tartışma başlatmış durumda. (P)