'Dosya: Kovid-19 ve Risk Toplumları'

Korona Karşısında Savunmasız Kalanlar: Mülteciler

Korona pandemisine karşı verilen mücadelede hükûmetler dünya çapında örneği görülmemiş girişimlerde bulunuyor. Diğer yanda da salgın karşısında korumasız kalan mülteciler var.

Sirwan’ın buraya kadar olan yolculuğu beş yıl sürmüş, hedefi ile arasında sadece birkaç yüz metre kalmıştı. Birkaç yüz metre ve aşılması mümkün olmayan çelik kapılar, dikenli teller ve Yunan sınır güvenliği. 32 yaşındaki Iraklı Sirwan, mart ayının başında Yunanistan-Türkiye sınırına ulaşmıştı. Türkiye Cumhuriyeti Başkanı Recep Tayyip Erdoğan kısa bir süre önce ona ve diğer on binlerce mülteciye Avrupa’ya “sınırların açıldığını” bildirmişti. Ancak Sirwan yeni hayatında, Avrupa’da yeni ve güvenli bir evden ziyade soğuk ve göz yaşartıcı bombalarla karşılaştı.

Sirwan, Avrupa’ya ulaşmak için mart ayında Türkiye’den yola çıkan on binlerce mülteciden biri. Mültecilerin hedeflerine varamamasının birçok sebebi var: Avrupa Birliği’nin tecrit politikası, Türkiye’nin yanlış vaadi ve Korona. Dünya genelindeki korona pandemisinin sonuçları Yunanistan-Türkiye sınırında da kendisini gösterdi. Ancak tüm dünya, mümkün olan en fazla mesafe, daha iyi hijyen şartları ve karşılıklı dayanışma çağrısında bulunurken resmî merciler pandemiyle mücadele bahanesiyle birçok mülteci için yaşam şartlarını daha da zorlaştırıyor.

Geçici Kamplardan Toplama Kamplarına

“Avrupa ve Türkiye bizlere takas eşyası gibi davranıyor. Bizler lanetliyiz. Ben Kürt bir Hristiyan’ım. Türklere göre bizler dinsiziz. Avrupa’ya göre teröristiz. Hâlbuki teröristlerle mücadele ettik. Peki, sizden karşılığında ne aldık?” diye soruyor Sirwan. Günlerini yemek sıralarından birinde saatlerce bekleyerek ya da küçük yeşil çadırında uyuyarak geçiriyor.

Edirne’deki bu alan ilk günlerde geçici çadır kamplarını anımsatsa da Türk makamları bunları gitgide askeri toplama kamplarına dönüştürmeye başlamış. Burada Türk ordusunun ağır silahlı askerleri tarafından gözetlenen ve yüksek demir parmaklıkların arkasına sıkışmış bir şekilde yemek dağıtım noktalarının önünde bekleyen sonsuz uzunlukta sıralar var. Kampa giren veya kamptan çıkan herkesin parmak izleri alınıyor.

Korona pandemisini frenleme gerekçesiyle baskılar meşrulaştırılıyor. Ancak görünüşe göre buradaki insanların sağlığı kimseyi ilgilendirmiyor. Mültecilerin anlattıklarına göre kampa uyku tulumu ve çadır getirmeleri yasak. Bunun yanı sıra Türk makamlarının kendilerine bir çeşit direnç kırma taktiği uyguladığını iddia ediyorlar. İnsanları geri dönmeye mecbur etmek için kamptaki yemek dağıtımı durdurulmuş. Bunun yanı sıra çevre köylerden gıda tedarik etmek isteyen mültecilerin bu girişimi de engellenmiş. Yardım kuruluşları da bölgeye giriş yapmalarının engellendiğini bildiriyor. Birçok insanın öksürük ve nefes alma problemi var. Ancak koronadan dolayı değil, aksine soğuktan ve Yunanistan’ın sıktığı göz yaşartıcı gazdan.

Yardım Yerine 40.000 Kişiye Uygulanan Sokağa Çıkma Yasağı

Korona siyaseti,Avrupa Birliği tarafında da mültecilerin yaşadığı zorlukların artmasına sebep oluyor. Epidemiyle mücadele kapsamında tüm Avrupa Birliği ülkeleri mültecilere sınırlarını kapattı. Alman Hükûmeti, AB Komisyonu ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), mülteci almayacaklarını, diğer bir ifadeyle mülteciler için yeniden yerleştirme programlarını durduracaklarını bildirdiler.

Uygulanan bu tecridin sonuçları şu anda Yunan kamplarında bulunan yaklaşık 40.000’den fazla insan tarafından hissediliyor. Yunanistan’ın Midilli Adası’nda bulunan Moria kampında şu anda yaklaşık 20.000 mülteci feci şartlarda yaşıyor. Bu kamp esasen 2.840 kişi için tasarlanmıştı. Enfeksiyon riski ve saldırı korkularından dolayı yardım kuruluşları da büyük oranda adadan geri çekildi. Yunanistan Sağlık Bakanlığı tarafından işletilen sağlık merkezinde 20.000 kişiyle şu anda yalnızca 3 doktor bakıyor.

AB tarafından işletilen Leros ve Kos Adaları’ndaki yoğun bölgelerde koronayla mücadele kapsamında yaygın olarak sokağa çıkma yasakları ilan edildi. Mültecilerin tıka basa dolu olan kamplardan ayrılmalarına artık müsaade edilmiyor. Sakız, Sisam ve Leros Adaları’nda her aileden yalnızca bir kişi sabah saat 7 ile akşam 7 arasında alışverişe gitmek üzere kamptan ayrılabiliyor. Son birkaç haftada yardım kuruluşlarının çalışanlarını geri çekmelerinden sonra insanlar büyük ölçüde kendi başlarına bırakılmış durumda.

Mültecileri koronadan koruyacak bir kriz yönetiminin nasıl olması gerektiğine dair yığınla öneri var: Alman siyaset danışmanı ve AB-Türkiye Geri Kabul Anlaşması’nın mimarı olan Gerald Knaus, Yunan kamplarındaki insanların tahliye edilmesi için “insani bir hava köprüsü” önerisinde bulundu. Bu öneriye göre yaklaşık 35.000 insan adalardan anakaraya getirilecek. Orada öncelikle çadır kentlere, sonrasında ise kalıcı yerleşim yerlerine yerleştirilecekler. İlerleyen süreçte de 10.000 mültecinin diğer AB ülkelerine yerleştirilebileceği öngörülüyor. Bunun yanı sıra Sea Watch isimli sivil toplum kuruluşu, şu anda kullanılmayan yolcu gemilerinin mültecileri Ege adalarından tahliye etmek ve diğer ülkelere götürmek için kullanılabileceğini öneriyor.

Sebebini Bilmeden İki Hafta İzole Edildiler

Almanya’ya gelebilmiş olan mülteciler de koronayla mücadele döneminde şüpheli önlemlere maruz bırakılıyor: Thüringen Eyaletinin Suhl şehrinde yetkililer, bir mültecide SARS-CoV-2 pozitif çıkmasının ardından 500 kişinin yaşadığı mülteci barınağını karantinaya aldılar. Buradaki bazı sakinlerin önlemleri protesto etmelerinin ardından 150 polis memuru tomalarla ve kısmen ağız maskeleri ve koruyucu giysilerle bölgeye geldi. Bu olayların ardından Thüringen Mülteci Konseyi temsilcileri alınan önlemleri eleştirdi. İlgili mültecilerin ev hapsinin sebebi hakkında önceden bilgilendirilmediğini belirten Konsey, daha iyi bir bilgi politikasıyla protestoların ve polis operasyonlarının kolaylıkla önlenebileceğini ifade etti.

Görünüşe göre Münih’te bulunan bir mülteci yurdunda da koronayla mücadeleye ilişkin bilgilendirme eksikliği yaşandı. Yurtta dört mülteci, sebebi hakkında bilgilendirilmeksizin iki hafta boyunca odalarına kapatıldılar. Bunun bir korona karantinası olduğunu ise ancak serbest bırakıldıktan sonra öğrendiler.

Bu nedenle #LeaveNoOneBehind (arkada kimseyi bırakma) girişimi özellikle korona döneminde mültecilerin -tüm Avrupa’daki mültecilerin- daha iyi korunması gerektiğini savunuyor. Bu girişim, Avrupa Parlamentosu’ndan Alman milletvekili Erik Marquardt tarafından başlatıldı ve girişime ait imza kampanyasına yaklaşık 250.000 kişi katıldı. Bu girişim, Avrupa Komisyonu’ndan, aşırı kalabalık mülteci kamplarının tahliyesine ek olarak hukuk devleti ilkesi uyarınca iltica işlemlerinin yeniden başlatılmasını ve mağdur insanların insani yardıma erişimlerinin iyileştirilmesini talep ediyor.

Ancak bu girişimlerin Sirwan ve dört hafta önce Türkiye-Yunanistan sınırına gelen diğer pek çok mülteciye bir faydası olmayacak. Türk polisi Pazarkule sınır kapısındaki kampı boşalttı ve geride kalan birkaç yüz mültecinin çoğunu otobüsle ülkenin diğer bölgelerine götürdü. Sirwan artık kalabalık bir mülteci kampı yerine kalabalık bir sınır dışı edilme kampında yaşıyor. Koronadan korunmak için.

Fabian Goldmann

Jena ve Şam’da Siyaset ve İslam Bilimleri eğitimi gören Fabian Goldmann, serbest gazeteci olarak çalışmaktadır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler