"hospis"

“Müslümanlar Hastalığın Ciddiyeti ve Ölüm Hakkında Konuşmak İstemiyor”

60’lı yıllarda Almanya’ya gelen göçmenlerden bir kısmı, şimdilerde yaşamlarının son dönemindeler. Bu neslin hospis ve palyatif bakım hakkındaki bilgileri ise oldukça kısıtlı. Essen Üniversite Hastanesi Hospis Hizmetleri’nde çalışan biyolog Dr. Ferya Banaz-Yaşar ile Müslüman hastaların hospis ve palyatif bakıma yaklaşımını konuştuk.

Essen Üniversite Hastanesi Hospis Hizmetleri’nde çalışan biyolog Dr. Ferya Banaz-Yaşar

Müslümanların hospis ve palyatif bakım kavramlarıyla ilişkisi nasıl sizce?

Gerek palyatif bakım, gerek hospis alanları Müslümanlar tarafından ne yazık ki pek bilinmiyor. Bilinmediği için de hastalarımız bu alanların imkânlarından faydalanamıyor. Palyatif tıp ve hospiste esas olan, tedavisi mümkün olmayan ve hayatının son anlarını yaşayan hastaların yaşam kalitesini yüksek tutmaktır. Dört alanda hastanın ihtiyaçları giderilmeye çalışılır: Fiziksel, ruhsal, dinî-spiritüel ve psikososyal. Tabii bu zor süreçte aileleri de mümkün olduğu kadar desteklemeye çalışıyoruz.

Hospislerde bizim gibi koordinatörlerin dışında, gönüllü çalışanlar var. Gönüllü çalışanlar boş vakitlerinde insanlara yardımcı olmak istiyorlar. Bu alanda gönüllü çalışabilmek için, daha önce yaklaşık 10 aylık bir eğitim ve 20 saatlik bir staj görmüş olmak gerekiyor. Ben 2008 yılında bu eğitimi aldıktan sonra, Essen Üniversite Kliniğinde bu alanda gönüllü olarak çalışmaya baslamıştım. 2017 senesinde ise gönüllülükten, hospis koordinesi görevine geçiş yaptım.

“Müslümanlar Hastanın Ciddiyeti Hakkında Konuşmak İstemiyor”

Müslümanlar arasında hospis ve palyatif bakım konusunda bir ihtiyaç var mı? 

Özellikle Müslüman aileler hastalarının bakımını kendileri üstlenmeye çalışıyorlar. Bu durum aileleri zorlayabiliyor. Ayrıca artık ilk kuşakta olduğu gibi kalabalık ailelerimiz de yok. Hasta bakımını üstlenen kişiler, günlük işlerinin yanı sıra, yakınlarına bakmakta zorlanabiliyorlar. Hastane personeli ve doktorlar ise Müslüman ailelerin genelde kalabalık olduğu ön kabülünden yola çıkarak, mevcut yardımları Müslüman ailelere sunmuyorlar. Örneğin doktorlar son zamanlarını yaşayan ve tedavi şansı olmayan bir hastayı eve gönderdiklerinde, “Aile fertleri zaten ilgilenir” düşüncesiyle palyatif bakım personeli imkânını hastaya teklif etmiyorlar. Müslüman hastalar da bu gibi sebeplerle ne yazık ki mevcut imkânlardan faydalanamıyor.

Ölüm arefesindeki Müslüman hastaların ihtiyaçları diğer, yani gayrimüslim hastalardan çok da farklı değil aslında. Eğer hasta genç ise, ailelerin maddi sorunları olabiliyor veya çocuklara bu durumun nasıl açıklanacağı ile ilgili tereddütler yaşanıyor. Gözlemlediğimiz bir diğer şey ise, Müslümanların genelde hasta durumunun ciddiyeti ve ölüm ile ilgili konuları aralarında konuşmak istemiyor olmaları. Aileler doktorların da hastayla bu konuları konuşmalarını önlüyorlar. İlk etapta hastayı koruyor olsalar da, bu durum aile içinde ölüm öncesi vedalaşmayı engelleyen bir şey. Herkes olayın farkında, ama kimse bu ciddi konuları konuşmuyor.

Mevcut durumda Müslüman hastaların da hospis ve palyatif bakıma ihtiyaçları var, ama bu ihtiyaç ne yazık ki yeterince karşılanmıyor. Hospisler, sivil toplum angajmanıyla oluşmuş kurumlar. Mevcut hospislerde görev yapan gönüllüler, farklı din ve kültüre sahip olan hastalarla iletişim kurmakta zorlanıyor ve çekiniyorlar. Biz Essen Üniversite Hastanesi’nde bu engeli aşmak adına gönüllüleri eğitirken farklı din ve kültürleri de tanıttık. Ayrıca katılımcılar arasında farklı din ve kültürlere sahip olanlar da vardı. Dolayısıyla bu tür eğitimleri alan gönüllüler sayesinde birçok hastaya hizmet verebiliyoruz. Temennimiz diğer hospislerin de farklı kültürlerden gönüllülere ulaşıp hizmet sunmaları.

“Yaşamın Son Evresinde Tüm Hayatın Muhasebesi Yapılıyor”

Hospis ve palyatif bakım desteği alan Müslümanların en büyük ihtiyaçları neler?

Müslüman hastaların en fazla ihtiyaç duyduğu alan hastalık süresince bilgi aktarımı. Gerek tedaviler ve gerekse hastalara sunulan hizmetler ile ilgili bilgi hastalara yeterince aktarılamıyor. Ayrıca anadilde psikoonkoljik danışma imkânı da çok sınırlı. Hastalık teşhisi konulur konulmaz, bu zor süreç esnasında psikolojik destek almanın tedavi sürecinde çok önemli olduğu biliniyor. Bu destek tabii hayatın son evresinde daha da önemli olabiliyor. Bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde de olsa yaşamın son evresinde bir nevi yaşam muhasebesi yapılıyor. Bunu profesyonel bir şekilde desteklemek gerek.

Hospis alanında kültürler arasında çatışmalar da yaşanıyor mu?

Almanya’da sağlık alanında çalışan doktor ve hemşireler zaman zaman zor durumda kalabiliyor. Örnek vermek gerekirse, Müslüman bir hasta öldüğünde akın akın gelen kalabalıklar karşısında sağlık personeli bazen çaresiz kalabiliyor. Rutin çalışmaların da devam etmesi gerektiği durumlarda, insanları bu zor günlerinde rencide etmemek için gergin ortamlar oluşabiliyor. Bu tür durumlarda iki tarafın da anlayışlı olması şart.

Sizin bu çalışmalarda karşılaştığınız zorluklar neler?

En fazla zorluğu tedavi imkânları tükendiğinde yaşıyoruz. Hastalar ve aileleri bu durumu kabul edemiyorlar. Bazı tedavilerin özellikle hastalık ilerlemiş olduğunda faydasından çok zararı ve yan etkisi olabiliyor. Buna rağmen aileler bu tedavileri isteyebiliyor. Genelde hasta yakınları bu durumlarda Türkiye’den veya farklı ülkelerden doğal ilaç veya bitkilere başvuruyor. 

Tabii bunun dinî boyutu da var. Biz Allah’tan ümidin kesilmeyeceğine ve şifanın da Allah’tan geldiğine inanıyoruz. Fakat tedavi imkânları tükendiğinde, ümidimizi de yitirmiş oluyoruz. Oysa Müslümanlar olarak ölümden sonra bir hayata inanıyoruz ve ölümün sadece bir ayrılık olduğunu biliyoruz. Ölüm Müslümanlar için bir hakikattir.

“Müslüman Hastaların Yardım ve Desteğe İhtiyacı Var”

Müslüman ailelerin ölüm öncesi gibi zor bir süreçte destek alabilmeleri için nelerin değişmesi gerek?

Öncelikle iyileşme imkânı olmayan hastalıklarda kesinlikle hastalara sunulan imkânlar ile ilgili bilgi alınması gerek. Bu bilgilerin tedavi görülen doktordan talep edilmesi mümkün.

Ayrıca bu alanlarda çalışacak gönüllülere ihtiyaç var. Bu satırları okuyan herkese tavsiyem, bulundukları şehirlerdeki mevcut hospislere başvuruda bulunsunlar. Hospisler seve seve yardımcı olurlar. Çünkü Almanya’nın her yerinde Müslüman hastaların bu alanda yardıma ve desteğe ihtiyacı var. Ayrıca bu konuyla yakından ilgilendikçe, kendilerinin de değiştiğini ve geliştiğini, hayata farklı bakmaya başladıklarını fark edecekler. 

Bakım esnasında sizi en etkileyen olay neydi?

Çalıştığım alan çok hassas bir alan. Hastalarımızla çok yakından ilgileniyoruz. Bizimle birçok konuyu paylaşıyorlar. Bazen aile içi kırgınlıklarda ve dargınlıklarda aracılık yaptığımız da oluyor. Özellikle Müslüman mülteciler ile çok duygusal anlar yaşıyoruz. Bazen de çaresiz kaldığımız oluyor.

Benim şahsen çok etkilendiğim bir durumu paylaşmak isterim. Dört yaşında bir çocuğu, ölüm döşeğindeki annesiyle vedalaşması için hastaneye getirdiler. Anne kullandığı ilaçların etkisiyle sürekli uyku hâlinde, çocuk olayın farkında değil. Anne kızını görünce kısaca bakıp tebessüm etti, el ele tutuştular. Anne ve kız biraz elleriyle oynadıktan sonra, anne uyudu. Kız “anne uyuma” dedi ve annenin elini öperek vedalaştı. Birkaç gün sonra anne hayatını kaybetti.

Kübra Zorlu

Duisburg-Essen Üniversitesi’nde Medya Bilimleri alanında yüksek lisans eğitimini tamamlayan Zorlu, Perspektif yayın kurulu üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler