'Dosya: "Bağlılık ile Bağımlılık Arasında: Dijital Dünya"'

Dijital Bağımlılık Gelecekte Bir Yaşam Tarzına Dönüşebilir

Kullanımı günlük ihtiyaç hâline gelmiş dijital cihazlara uzun süre maruz kalan her insanda dijital bağımlılık potansiyeli vardır. Prof. Dr. Aslan Gülcü dijital bağımlılık alanlarını, bu bağımlılığın nasıl ortaya çıktığını ve ileride bunun bir yaşam tarzına dönüşebilme ihtimalini açıklıyor.

@fizkes / Shutterstock

Bağımlılık psikolojik bir hastalık olup iki kelimeyle “kontrolün kaybedilmesi” şeklinde tarif edilebilir. Akıllı telefon, tablet, simülatör, bilgisayar, oyun sistemi, kollar, paneller, sanal gözlükler gibi teknolojik aygıtları kişi için uygun olan süreden fazla kullanma sonucunda kişide ortaya çıkan “zihinsel veya davranışsal bozukluklar” bağımlılığın en büyük belirtileridir. Gündelik yaşamın bugün ayrılmaz parçası olan dijital aygıtları çok sık kullanan kişilere bağımlı teşhisini koymak veya onlar için endişelenmek yanlıştır. Her konuda olduğu gibi dijital bağımlılık konusunda da son kararı doktorlar veya psikiyatrlar vermelidir. Bununla beraber kimin bağımlıktan, kimlerin ise iş, eğlenceden dolayı uzun süreli kullandığını tespit etmek ancak uzmanların bilimsel teşhis ve tanıları ile mümkün olacaktır. Aksi hâlde saatlerce bilgisayar kullanan, günlerce kulaklığını kulağından çıkarmadan telefonuna bağlı yaşayan kişilere “bağımlı” teşhisi konulamaz.

Hastalığı tespit etmeye en yakın kişiler olan anne-baba, öğretmen, iş arkadaşı ve eşler uzun süreli bir gözlemle dikkat ederek hastalığın “en büyük belirtileri”ni ortaya çıkarabilirler. Bu bağlamda en başta anne-babaya, daha sonra aile bireyleri olan kardeş ve çocuklara ve devamında eşlere, daha sonra da iş/okul çevresi veya sosyal arkadaşlara (özellikle de yakın arkadaşlara) önemli görevler düşmektedir. Eğer çevrenizdeki yakınınız en az bir yıldan uzun süredir dijital aygıtları kendisi için uygun olanından fazla kullanıyor, yemesi-içmesi aksıyor, konuşma-sohbet etme süreleri git gide kısalıyor, hareket etme, bahçeye-sokağa çıkma zamanları azalarak seyreliyorsa; diğer taraftan evde, okulda, çalıştığı işte, bulunması gereken ortamdan memnuniyetsizlik, huzursuzluk duyup bunu artan tonlarda belli ediyorsa, anksiyete durumu artarak çevre ile iletişimi azalmaya başladı ise yani zihinsel/davranışlar bozukluklar sergileme başlamışsa “dijital bağımlılık” ortaya çıkamaya başlamış demektir.

Dijital Bağımlılığın Diğer Bağımlılıklardan Farkı

Dijital bağımlılığın ortaya çıkışı, semptomları ve tedavisi diğer bağımlılıklara kıyasla daha kolaydır. Uyuşturucu, alkol, sigara gibi maddesel bağımlılıkların ortaya çıkış sebebi gizli/saklı, kötü, ayıp, günah, yasak, yasa dışı, ahlaksız, bir kereden bir şey olmaz, keyif verici, kötü yola sürükleyici, uyuşturucu vb. saiklerdir. Dijital bağımlılık ise bunlar gibi kişinin psikolojik ve fizyolojik sorunlarını hedef alarak kişiyi avlayan ve kafese koyan bir bağımlılık türü değildir. Çünkü teknolojinin kendisi kötü, zararlı, ayıp, günah ve yasa dışı değildir. Diğer bağımlılık türlerinin aksine sadece kendisi için yani teknolojinin gelişmesi için çalışır, üretir. Başka da bir amacı yoktur. Özünde de insana faydalı olmak gibi bir iyimser felsefesi vardır. Bundan dolayı devletler, dolayısıyla insanların büyük bir kısmı dijital teknolojiyi destekler ve her alanda kullanırlar.

Bilim, felsefe, eğitim, sağlık, ekonomi gibi insanlık için başat alanlar dijital teknolojiyi insanlara tavsiye eder, hatta zorunlu kılar. O hâlde insan yaşamının kalitesini ve süresini artırmak için çalışan ve tüm insanlık için bu kadar önemli olan teknolojinin “kendisi” bir bağımlılık aracı olamaz. Örneğin kokain gibi kimyasal yapısından dolayı uyuşturucu değildir. Dijitalin çok kullanılması her zaman öldürücü veya zarar verici değildir. Hatta bir amaç dâhilinde sınırları zorlayacak kadar kullanılması başarı bile getirir. Şu an kullandığımız bu teknolojiler, çok uzun süreli kullanımlar sonucu elde edilmiş teknolojik buluşlardır. Eğer çocuğumuz, eşimiz, kardeşimiz kendini bu “yoğun kullanımdan” kenara çekemiyorsa, bir oyun veya yazılım geliştirerek “başarılı” ve “mutlu” olma şansına bile sahiptir. Bu bakımdan dijital bağımlık diğer bağımlılıklardan ayrı ve özeldir. Dijital, insanı kendine çekip bağlamaz, bunun için de bir çaba sarf etmez. Sadece kişinin kendisinin teknolojiye bağlanma arzusu ve kendini kontrol edememesi bu hastalığı ortaya çıkarır. Hastalık daha çok uzun süreli kullanımdan sonra ortaya çıkan zihinsel/davranışsal bozukluklar olarak görülür. Yanı sıra uzun süreli olmayan kullanımlar sonucunda da bu etkiler gözlemlenebiliyorsa teşhis ve tedavi aynı yolla daha kolay yapılacaktır.

Dijital Bağımlık Kimlerde ve Nasıl Ortaya Çıkar?

Dijital bağımlılık, dijital aygıtların kullanımına uzun süre maruz kalan her insanda ortaya çıkar. Sıfır yaşındaki bebeklerden başlayarak, elinde telefonu ile ölen çok yaşlı kişiler bağımlılık adayıdır. Bebekler erken yaşlarda anne-baba baskısı ile bağımlılığa itilebilmektedir. Ebeveyn çocuğun dikkatini telefona çekip yapması gereken işi bilinçsizce yaptırmak için çocuğu zorlar. Bir nevi maruz kalma şeklinde çocuğa uygulanan ve burnunun dibinde oynayan görüntü, ses ve hareketli ögeleri sunan bu oyuncak ile çocuk her buluşmasında âdeta “kilitlenir”. Bu yapılan işin doğruluğu-yanlışlığı konumuz dışında olup, yapılan iş büyük bir oranda başarıyla sonuçlanır. Anne-babanın uyguladığı bu davranış sonucunda etkilenen her çocuğun bağımlı olacağını söylemek kesinlikle yanlıştır. Çalışmalar şunu da göstermiştir ki, bu tür maruz kalmalar sonrasında ana okulu gibi ortamlarda sosyalleşme sağlanırsa bağımlılık büyük oranda azalmaktadır. Bebeklikte maruz kalma ileriki yaşlarda bağımlılık semptomlarına neden olabileceği gibi çocuğun gelecekte iyi bir yazılımcı olmasını da sağlayabilir. Bu ancak yapılacak bilimsel çalışmalarla zaman içerisinde ortaya çıkarılacaktır. Netice olarak aile, ortaya çıkması muhtemel hastalıkların bilincinde olarak/olmayarak çocuğunu dijital aygıtlarla yetiştirmek, oynatmak, susturmak, eğlendirmek, yedirmek, uyutmak vb. istiyorsa buna kimse müdahale edemez.

Bağımlık genel olarak oyun oynama, sosyal medya kullanımı ve eğlenceye dalma şeklindeki ortamlarda beklenmeyen sürede kalma ile ortaya çıkmaktadır. Bu ise daha az konuşma, yemeden içmeden kesilme, düzensiz beslenme, gerçek sosyal yaşamdan uzaklaşma, içine kapanma, iletişim kuramama, grup içinde yapamama, huzursuzluk, mutlu olamama, sıkılma, öğrenmede zorlanma, görevlerini aksatma, hırçınlaşma, saldırganlık, şiddete yönelme, intiharı düşünme, dünyanın gereksiz olduğunu düşünme, anlamlandıramama, yavaş hareket etme, şiddete yönelme, değerlerin anlamını yitirmesi, sorumsuzluk gibi psikolojik semptomlara neden olabilmektedir. Bu semptomların bir veya birkaç kez olması dijital bağımlılığın kendisi değil işareti olabilir. 

Bağımlılık grupları şu şekilde dörde ayrılır:

1- Oyun oynayan çocuklar ve yetişkinler

2- Sosyal medya bağımlısı gençler ve yetişkinler

3- Eğlencelik (sinema, müzik, video siteleri)

4- Öykünmeciler

Dijital oyun oynayan çocuklar ve yetişkinler “bağımlılık” konusunun hem sayı hem de etkilenme bakımından en ciddi adaylardır. Aileler çocuklarına sosyal yaşamlarını kaybetmeyecekleri ölçüde oyun oynama izni vermelidirler. Oyunların sadece çocukları değil yetişkin bireyleri de içine çekip götürdüğü bir gerçektir. Bu bakımdan çocuğa çok sağlam bir “anlaşma” karşılığında oyun izni verilmelidir. Ayrıca çocuğun oynadığı oyunun her aşamasını anne-baba kesinlikle bilmelidir. Bu konuda gerekirse profesyonel destek alınmalıdır. Çünkü ilerleyen aşamalarda çocuklar kendilerinden onlarca yaş büyük yetişkinlerin, psikopat ruhlu liderlerin, problemli kişilik sahibi arkadaşların etki ağına veya psikososyal gerçeklikten uzak sanal-hayal ortamlara adım adım çekilerek ve oralarda roller verilerek “değişime” zorlanmaktadır. Kısa bir zaman önce böyle bir oyuna başlayan “çocuk”, iki ay sonra emirler yağdıran, komutan edalı, hiçbir şeyi beğenmeyen, kılığı kıyafeti değişen isyankâr bir “tipe” bürünebilir. Oyuna bağımlı erişkinlere eşler veya aile bireyleri, iş arkadaşları müdahale etmeli ve aşama aşama bu alışkanlığı terk ettirerek kişiyi sosyalleştirmelidir.

Dijital medya kullanımında önemli olan hangi programların kullanıldığı değil, ne uzunlukta kullanıldığıdır. Duygusal ve zihinsel etkileşimi sosyal alandan sanala taşıyan bu mecranın kullanımı belli sürelerle kısıtlanmalıdır. Sosyal medya kişiye “çeşitlilik” oyunu sunarak kopmayı engellemektedir. Örneğin uzun süre Facebook sayfanızı açmadığınızda algoritma ile sistem sizi çeşitli yöntemler kullanarak tekrar içine çekmeye çalışmaktadır.

Oyunlara göre daha masrafsız ve daha insani özelliklerle süslenmiş sosyal medya herkesi bir anda içine alacak “ağ” yapısı ile sınır/sinir çizgilerimiz üzerinde durmaktadır. Temelde “insani” ihtiyaçları karşılamak üzere hizmet veriyor olması uzun kullanım ve sosyal hayatı bitirmesi ile bir “sorun” hâline gelebilmektedir. Karşılaştığımız her sorunda önce kendimize “Nerede yanlış yapıyorum?” sorusunu sorup cevaba göre doğru adımları atabiliriz. Bu ise bizi “doğru kullanıcı” yapacak ve bu tür sorunları en aza indirecektir.

Eğlence bağımlılığı dijitale bağlanma ile birleşince iki “doz” birlikte daha ağır etki yapmaktadır. Kumar siteleri, paralı (ödemeli) abonelikler, bahis oyunları gibi özel abonelik isteyen bu alan daha çok yetişkinlerin bağımlılıklarıyla gündeme gelen tehlikeli bir türdür. Azına-çoğuna bakılmaksızın müsamaha gösterilmeyecek bu bağımlık türüne müptela olan kullanıcılar bu mecradan ikna edilerek, kısıtlanarak acilen uzaklaştırılmalıdır. Eğer bu yapılamıyorsa profesyonel yardım için uzmanlara/doktorlara başvurulmalıdır.

“Bağımlılık Düzeyinde Bir Yaşam”

Medya okuryazarlık düzeyi akademik açıdan oldukça düşük olan, hayatını hiçbir iş yapmadan dijitalin içinde geçiren grup, diğer bağımlılar gibi ne yaptığını bilmez bir hâldedir. Tanımlanması zor ciddi bir bağımlılık krizi ile zamanlarını dijitalde öldürmektedirler. Boş zamanlarını kahvehanede geçiren insanlar misali gençlikten gelen öykünmecilikleri ile “bir iş yapıyor” görüntüsü altında kendilerini kandırmaktadırlar. Eğlence, arkadaşlarla görüşme, sohbet etme gibi insani eylemlerin çok az olduğu bu kesim, dijitale dair ne tür tehlikeli, ilginç ve “karanlık” yerler varsa bu türden uçurumların kapılarında beklemektedirler. Dijital bağımlılığın en tehlikeli ve tedavi edilmesi en zor olan kesimi de bu gruptur. Teşhisi ve tanısı bir kurala uymayan bu bağımlılık, dijitalin “kara deliği”dir.

Son olarak, sosyal medya gelecek yıllarda çağımıza damgasını vuracak “Metaverse” kırılmasının kapısıdır denilebilir. Çünkü Metaverse’in başlaması ile bağımlılık sorunsalı bugün anladığımız şekliyle yıllar geçtikçe kaybolup gidecektir. Daha fazla zaman geçirme ve daha fazla dijitalize olmak demek olan Metaverse, insanların çoğu için “bağımlılık düzeyinde” bir yaşam biçimi hâline gelecektir. Dünyadaki öteki dünya olarak adlandırabileceğimiz Metaverse, insanların bir başka gezegenmiş gibi gidip geldikleri, yaşamlarını sürdürdükleri, fantastik, özgür bir mecra olup bağımlılık ile nitelendirilemeyecek kadar “yaşamsal” ve “insani” bir zemin olarak hazırlanmaktadır.

Aslan Gülcü

Aslan Gülcü 1963 yılında doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Oltu’da; lisans eğitimini Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik bölümünde bitirdi. Analiz ve Fonksiyonlar Teorisi dalında doktorasını tamamladıktan sonra ekonometri alanında doçent, BÖTE alanında profesörlüğe yükseldi.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler