'Müslümanlar ve Psikoloji'

Şizofreni Nedir? Hastalığın Tanı ve Tedavisi

Şizofreni düşünme, konuşma ve davranışları ciddi şekilde etkileyen bir hastalıktır. Sebepleri çok çeşitlidir. Bu hastalıktan mustarip olanların kendilerini nasıl hissettiğini ve bu hastalığa karşı neler yapılabileceğini Dr. Ibrahim Rüschoff açıklıyor.

©Shutterstock.com

Tıp alanında uzman olmayan kişiler için şizofreni, birçok efsaneye ve yanlış anlamalara konu olan en bilindik psikolojik hastalıktır. Bu hastalığın birçok türü vardır; bunlardan en yaygın ve en bilindik olanı sanrıların ve halüsinasyonların özellikle belirgin olduğu paranoid-halüsinasyonlu şizofreni olarak adlandırılan türüdür.

Bu rahatsızlıkta hastalar çevrelerindeki her şeyin tuhaflaştığı hissine kapılırlar, ilişkiler yabancı ve ürkütücü hâle gelir, kişinin hastalıktan önce kendine ve başkalarına ilişkin alışkın olduğu “doğal algısı” kaybolur. Hastaların konuşması ve düşünce yapısı tuhaflaşır, yapay ve eksantrik bir hâl alır. Konsantrasyon sorunları yaşar, birdenbire davranışlarını etkileyen ve artık çevrelerinin normlarına uymayan tuhaf görüşlere sahip olurlar.

Birçok hasta korkutucu ve daha önce alışık olmadıkları şeyler yaşar, şüpheci bir ruh hâline bürünür, tehdit altında olduğunu ve takip edildiği hissine kapılır. Algıları tuhaflaşır, örneğin kendilerine kızan veya kendilerini taciz eden sesler duyarlar veya beden algıları tuhaflaşır. Onlar için artık hiçbir şey tesadüfi değildir, her şeyin bir anlamı vardır. Bahsedilen semptomlar göz önüne alındığında, hastaların açıklayamadıkları bu değişikliklere büyük bir korku ve öfkeyle tepki verdiklerini tahmin etmek zor değildir, bazıları depresif bir ruh hâline girer, “artık dünyayı anlayamadıklarını” söyler ve içlerine kapanırlar.

Sebepleri ve Tedavisi

Şizofreninin nedenleri çok çeşitlidir; bunlar genetik ve psikolojik olabilirler. Hastalık farklı şekillerde seyredebilir. Genellikle erken yetişkinlik döneminde başlar ve vakaların üçte biri hafif seyreder ve iyileşir. Bu hastalıktan mustarip olanların üçte biri hastalıktan sonra hafif bir kişilik değişikliği gösterirler. Diğerleri ise genellikle artık bağımsız bir yaşam sürdüremeyecek kadar ciddi kişilik değişiklikleri gösterirler.

Tipik olarak vakaların birçoğunda hastalar kendilerini hasta hissetmez ve durumları için takip edildiklerini düşündükleri tehdit edici ortamı suçlarlar. Bu nedenle onları psikiyatrik tedaviye yönlendirmek genellikle zordur. Bu öncelikle algıyı stabilize eden, düşünceyi düzenleyen ve hastaların hissettikleri yoğun korkuları ortadan kaldıran ilaçlarla gerçekleştirilir.

Hastalığın atak şeklindeki seyri ve kalıcı kişilik değişikliği riski nedeniyle ilacın uzun süreli kullanılması büyük önem taşımaktadır. Terapinin önemli diğer bir parçası da hastalık ve hastayla nasıl doğru bir şekilde ilgilenilmesi gerektiği konusunda bilgiye ihtiyaç duyan aile fertlerinin sürece dahil edilmesidir. Ayrıca hastalar sıklıkla sosyal ihtiyaçlarını (işyeri, barınma, günlük yaşam) düzenleme konusunda yardıma ihtiyaç duyarlar.

Aile Fertleri Şizofreniyi Ciddiye Almalı

Şizofreni hastaları ile başa çıkmak aile ve çevresindekiler için genellikle zordur. Ebeveynlerin birçoğu çocuklarındaki normal dışı halleri cinlere, büyülere veya nazarın etkisine bağlayarak bir imama başvururlar; bu da psikiyatrik tedavinin gecikmesine hatta engellenmesine veya ilaç tedavisinden caydırılmaya yol açabilmektedir. Ayrıca bir imam tarafından tedavi edilmek hasta için ağır bir duygusal yük oluşturur. Hasta yakınlarının, hastanın deneyimlerini ciddiye alması ve ne kadar garip olursa olsun bu deneyimleri görmezden gelmemesi önemlidir. Hasta yakınları, hastanın kendisi için uygun olan kişisel yakınlık düzeyini belirlemesine de izin vermelidir; aşırı duygusal koruma “uzun bir tasmadan” daha kötüdür.

Hastanın kendi kabuğuna çekilebilmesi ve yalnız kalabilmesi gerekir, ancak bu birçok ailede alışılmadık bir durumdur ve ailenin hastaya daha çok ilgi göstermesiyle sonuçlanır. Vakaların birçoğunda şizofreni hastalarının iç düzeni bozulduğu veya tamamen kaybolduğundan, dış alemdeki düzen psikolojik stabilitenin korunmasına yardımcı olur. Hastalıkları sebebiyle birçok hasta bu düzenle içsel bir bağ kuramasa da, düzenli bir günlük rutin ve günlük ibadetler bunun için çok uygundur.

Sanrılarla Başa Çıkmak

Hezeyan ve halüsinasyonlarla başa çıkmak oldukça zorlayıcı olmaktadır. Hastaların sanrısal dünyası onlar için, sağlıklı insanların gündelik yaşamı kadar gerçektir, bu yüzden onları bu düşüncelerinin “yanlış” olduğuna ikna etmeye yönelik her girişim başarısız olur. Hastalar dinî konularla ilgili sanrılar yaşadığında buna kayıtsız kalmak da çok zordur. Onlar kendilerini seçilmiş bir peygamber olarak ve fikirlerini vahiy olarak görebilirler ve bunu da çevreye açıklamaya çalışabilirler. Fakat aynı zamanda Allah’a yönelik öfke dolu sözler söyleyebilir veya camide namaz kılanlar tarafından alaya alındıklarını veya tehdit edildiklerini hissedebilirler ve kendilerini buna karşı yüksek sesle savunabilirler. Bu nedenle hastaların toplum içinde uygunsuz hareket edebileceği ve damgalanabileceği bu tür durumlardan korunması önemlidir.

Bu nedenle hastanın algısı ciddiye almalı ve bunu yalanlamamalı ancak aynı zamanda olayların farklı göründüğü de açıkça belirtilmelidir. Hasta genellikle algılarından dolayı acı çektiği için onu bir doktora görünmenin faydalı olacağına ikna etmek mümkün olabilir, hastaya hangi sebeple olursa olsun kendini kötü hissetmesine karşı doktorun faydalı olabileceği söylenebilir.

Gemeinsame Wahrnehmung: Ortak algı
Gesund: Sağlıklı birey
Krank: Hasta birey
Medikamente: İlaçlar
Verfolgung: İzlenme duygusu
Neue Bedeutungen: Yeni anlamlar
Stimmen hören: Duyulan sesler

Görsel, sanrısal bir yaşamın nasıl olabileceğini göstermektedir: Ağaç grubu kalan ortak kısımda yer alır, ağaçların varlığı konusunda herhangi bir fikir ayrılığı yoktur. Ancak hastalık alanına kayınca hasta yalnızca kendisinin algılayabileceği ve kendi (gerçek!) deneyimiyle yalnız kaldığı bir alana geçer. Hasta olaylara başka anlamlar yüklemeye başlar. “Belki de o nazik gülümseme şeytani bir sırıtış olabilir mi? ” gibi. Hastanın bu alanda yaşadıkları genellikle çılgınca olarak görülür ve sağlıklı insanların bunu anlaması zordur, bu da onları toplumda yalnızlaşmaya götürür, özellikle de bu algılar önemli veya korkutucu algılar olduğunda. İlaçların amacı hastanın algılarını sağlıklı kişinin algılarıyla aynı konuma getirmek ve böylece hastayı topluma geri kazandırmaktır.

Dr. Ibrahim Rüschoff

Rüsselsheim’da kendine ait muayenehanesinde hizmet veren psikoterapist Dr. İbrahim Rüschoff’un uzmanlık alanları arasında Almanya’daki Müslümanların psikososyal bakımı ve İslam’la bütünleşik psikoterapinin geliştirilmesi bulunmaktadır. Rüschoff aynı zamanda Sosyal ve Eğitim Meslekleri İslami Çalışma Birliği’nin (IASE) yönetim kurulundadır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler