'Müslümanlar ve Psikoloji'

Birçok Müslüman İçin Bir Tabu: Depresyon

Müslümanlar da dahil olmak üzere depresyondan mustarip olan insanların sayısı giderek artıyor. Ancak bu utanç duyulacak bir şey değil. Psikolojik hastalıklar konusunda nasıl daha iyi bir farkındalık oluşturabileceğimizi Dr. İbrahim Rüschoff “Müslümanlar ve Psikoloji” serisi için yazdı.

©Shutterstock.com

Depresyon belirtileri çoğu zaman yas belirtilerine benzediği için beklenmedik bir şekilde ortaya çıktığında hem hastaların hem de ailelerinin kafası karışır ve buna bir anlam verilemez. Depresyonun tam tersi olan mani de ruh halinde ani ve açıklanamaz bir yükselme ile karakterize edilir ve etkilenen kişiler az uyur ya da hiç uyumaz, aşırı aktif davranır ve aşırı ve kontrolsüz bir şekilde plan yapar. Bu durum genellikle itibarlarında kalıcı hasara neden olur. Ancak bu hastalar genellikle o kadar güçlü sosyal anormallikler sergilerler ki, kendilerini sağlıklı hissettikleri ve buna göre direndikleri için genellikle kendi istekleri dışında hızla tedavi edilirler.

Buna karşın depresyondaki kişiler daha sakin bir davranış sergilerler ve daha az dikkat çekerler. Semptomlar duyguları da etkilediği ve onları “baskıladığı” için hastalar hissizleşir ve hatta ağır vakalarda hiçbir şey hissetmezler. Hastalıklarına bir açıklama ararlar ve Allah’a ve sevdiklerine olan sevgilerinin azaldığını veya tamamen yok olduğunu görünce ümitsizliğe kapılırlar. Ayrıca ibadetlerden ve daha önce severek yaptıkları faaliyetlerden de lezzet alamadıklarını ve odaklanamadıklarını fark ederler. Düşünceleri gün boyu bu durum üzerinde yoğunlaşır.

Çoğu Müslüman hasta için depresyon, inançlarındaki bu algılanan düşüşe bir tepkidir. Bu durum karşısında çaresizce daha fazla dua etmeye veya Kur’an okumaya çalışırlar. Çoğu zaman aileleri ve imamlar tarafından da bu yönde teşvik edilirler. Ancak ne kadar mücadele etseler de nihayetinde bunun bir faydası olmadığını fark ederler. Zira inançlarının zayıflaması depresyonun nedeni değil, sonucudur. Hastalık yatıştığında, her şey normale döner.

Depresyon, Günahlar Sebebiyle Verilen Bir Ceza mı?

Yukarıda açıklananlar Müslümanların depresyonu tabu hâline getirmesinin altında yatan önemli sebeplerden bazılarıdır. Bu kişiler yaşadıkları deneyimlerden utanırlar ve bunun hakkında konuşmak yerine suçluluk duygusu yaşarlar ve sağlıklı zamanlarında üzerinde pek düşünmedikleri, örneğin birine yeterince nazik davranmamak gibi “günahlar” nedeniyle kendilerini cezalandırılmış hissederler.

Bunun yanı sıra dinî anlamda herhangi bir şüphe duymamak ve asla böyle bir şeyi dile getirmemek ve ne pahasına olursa olsun  kendilerini dinlerine çok bağlı olmak zorunda hissederler. Ayrıca depresyonda özellikle ağır vakalarda çok sık görülen intihar düşüncesinden hastaların bahsetmemesi de büyük bir sorun oluşturmaktadır. İntihar elbette İslam’da yasaktır ve genellikle günah olduğu için Allah tarafından cezalandırılacak olan iman zayıflığının bir göstergesi olarak görülür. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır: “Kim bir dağdan atlayıp intihar ederse onun varacağı yer cehennemdir ve orada da kendini sürekli yüksekten atacaktır. Kim bir zehir alıp intihar ederse, o zehir hep onun elinde kalır ve cehennemde sonsuza dek içecektir. Kim de kendini silahla öldürürse, o silah onun elinde kalır ve cehennem ateşinde sürekli kendini vuracaktır.”

Böyle bir hadisin basitçe ve bir ayrım yapmaksızın depresyondaki, intihara meyilli kişilere de atfedilmesi oldukça sıkıntılıdır. Yüzlerce depresif Müslümanla uzun yıllara dayanan psikiyatrik deneyimimden sonra, sadece onların özgür ve duygularından sorumlu olmadıklarını, gerçekten hasta olduklarını ve semptomlarının insafına kaldıklarını söyleyebilirim!

Tabulaştırmaya Son Vermek

Bu tabu hakkında ne yapabiliriz ve psikolojik hastalıklar konusunda farkındalığı nasıl artırabiliriz? Bu farkındalık çeşitli faktörlere bağlıdır ve nüfusun genelinde ancak son birkaç on yılda yavaş yavaş değişmiştir. Bu farkındalık örneğin eğitimle, hastalıklar ve bunların özellikleri hakkında bilgi sahibi olmakla çok ilgilidir. Modern sanayi toplumumuzda bile birçok Müslüman hâlâ batıl inançlara sahiptir ve psikolojik hastalıklarının insanın kötü varlıklar tarafından ele geçirilmesi ya da büyücülük sonucu olduğunu düşünme eğilimindedir. Halbuki bütün bunların bilimsel bir açıklaması vardır ve psikolojik hastalıklar yalnızca Müslümanlarda görülmez.

Diğer yandan, psikolojik rahatsızlığı olan insanların toplumda görünür olması ve geçmişte olduğu gibi büyük, uzak, uzmanlaşmış kliniklerde tecrit edilmemesi önemlidir. Günümüzde her ilçede hastanelerin cerrahi veya dahiliye koğuşu gibi kendi psikiyatri bölümleri bulunmaktadır. Ayrıca hastaların bu konuyu açıklamaları ve psikolojik rahatsızlıkları olduğunu gizlememeleri de diğer insanların onlarla iletişim kurmaları için ve topluma psikolojik hastalıkların bulaşıcı olmadığını ve psikolojik hastalığı olan birinin toplumun diğer fertlerinden daha tehlikeli olmadığını göstermek açısından önemlidir.

Kuran’ı Rehber Edinmek

Orta çağ Avrupası’ndaki Müslümanlar önyargılarla nasıl başa çıkacağımız konusunda bize örnek olabilir. O dönemin toplumu psikolojik hastalıklara şeytanların ve cadıların yol açtığına inanıyordu ve bu da Müslümanların dünyaya karşı aydınlanmacı bir tutum takınmalarına yol açmıştı. Kuran dünyayı olduğu gibi görmeye, düşünmeye ve görmeye yönelten çağrılarla doludur. Bu çağrıya uyalım! Belki de psikolojik hastalıklar hakkında hazırladığım serim bu anlamda bir katkı sağlar.

Dr. Ibrahim Rüschoff

Rüsselsheim’da kendine ait muayenehanesinde hizmet veren psikoterapist Dr. İbrahim Rüschoff’un uzmanlık alanları arasında Almanya’daki Müslümanların psikososyal bakımı ve İslam’la bütünleşik psikoterapinin geliştirilmesi bulunmaktadır. Rüschoff aynı zamanda Sosyal ve Eğitim Meslekleri İslami Çalışma Birliği’nin (IASE) yönetim kurulundadır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler