Dosya: "Avrupa Parlamentosu Seçimleri"

“Aşırı Sağcılar Avrupa’yı Ele Geçirmesin Diye Sandığa Gitmek Zorundayız”

Türkiye kökenli Müslümanların Avrupa Parlamentosu Seçimleri’ne ilgisi nasıl? AP Seçimlerine katılımla ilgili Almanya ve Fransa’dan Türkiye kökenli seçmenlerle görüştük.

©Farhad114/shutterstock.com

Almanya’daki Sosyal Demokrat Partinin (SPD) Münster şehrindeki standında genç bir kadın broşür dağıtıyor. Şehir merkezinde kurulan çadırda yoldan geçenlerle konuşan ve seçim afişlerinin arasından gülümseyen bu genç kadının ismi Ayşegül Paran. Kendisi Almanya’nın batısındaki Münster’de İslam Bilimleri ve Kültürel Antropoloji eğitimi görüyor. Bir yandan da Sosyal Demokrat Parti (SPD) Münster Şubesinin başkan yardımcılığını yürütüyor.

“Daha öncesinde SPD içerisindeki Genç Sosyalistlerde (Jusos) aktiftim.” diyen Paran, Avrupa Parlamentosu Seçimleri için SPD’nin seçim çalışmasına destek oluyor: “Ev ev dolaşıp insanlara üç şey soruyoruz: Avrupa Parlamentosu Seçimlerinden haberdar mısınız? Seçimlerde oy kullanacak mısınız? Bizim adayımızı tanıyor musunuz?”

SPD’nin AP Seçimleri için liste başı adayı, eski Federal Adalet Bakanı Katarina Barley. Partinin AP Seçimleri için ajandasında ise aşırı sağla mücadele var. Ayşegül Hanım’ı SPD’ye çeken tutum da bu olmuş. Bu durumu şöyle anlatıyor: “SPD’nin aşırı sağla mücadelesini görünce orada yer almak istedim. Siyasete girdiğimde önümde örnek yoktu. ‘O kişi ben olabilirim’ düşüncesiyle aktif siyasete katıldım.”

“Adayları Araştıran Kimseye Denk Gelmedim”

Avrupa Parlamentosu, dünyanın doğrudan seçilebilen uluslar-üstü en önemli parlamentosu. Almanya’dan AP’ye toplamda 96 milletvekili gidiyor. Hâlihazırda AP’de SPD’nin 16 milletvekili var. Ayşegül Paran, bu çok uluslu Avrupa idealinin korunması gerektiği görüşünde. “Almanya’nın Münster şehrinden Hollanda’nın Enschede şehrine trenle gidebiliyorum. Bu hareketliliği Avrupa Parlamentosuna borçluyuz.” diyen Ayşegül Hanım için diğer önemli konular iklim koruması ve plastik kullanımının azaltılması.

Paran’a göre özellikle Türkiye kökenli Müslümanların AP Seçimlerine ilgisi düşük. Bu durumu seçim stantlarında gözlemlediğini söyleyen Paran şöyle diyor: “Şimdiye kadar bana hiçbir Türk, ‘Türkiye ne zaman AB’ye girer? Sizin partiniz Müslümanlar hakkında neden şunları yapmıyor?’ gibi eleştirel sorular sormadı. Seçimler yaklaşıyor. AP seçimleri için parti programlarını inceleyen, adayları araştıran kimseye de denk gelmedim. Bu çok üzücü bir durum.”

Buna karşın Avrupa’da Viktor Orbán gibi aşırı sağcı aktörlere karşı oy hakkı olan herkesin sandığa gitmesi gerektiğini söyleyen Ayşegül Hanım, verilmeyen her oyun aşırı sağa gittiğini vurguluyor: “Sosyal demokratlar ya da başka bir parti fark etmez: Benim için önemli olan tek şey, aşırı sağcıların Avrupa’yı avuçlarının içine almalarını engellemek. Ben Avrupa’yı birlikte inşa edebileceğimize inanıyorum. Avrupa’da sadece beyaz Hristiyanlar yaşamıyor, Müslümanlar da yaşıyor. Bizi görmeleri lazım. Bunun için de bizim aktif olmamız lazım.”

“Gazze’deki Soykırım, Beni Siyasetten Soğuttu”

Almanya’nın Bremen şehrinde yaşayan 24 yaşındaki Elif Hanım ise farklı bir görüşte. AP Seçimlerine katılmayı düşünmediğini söyleyen Elif Hanım, ardından hemen düzeltir gibi ekliyor: “Aslında seçimlere tutumum olumluydu. Şimdiye kadar da hep oy kullanmaktan yanaydım. Ama Almanya’daki siyasi durum beni oy kullanmaktan soğuttu. Herkes aşırı sağla mücadele ettiğini iddia ediyor ama ortada elle tutulur bir şey yok. Üstüne Gazze’deki soykırım gelince siyasetten uzaklaştım. Hiçbir siyasetçi veya siyasi parti bana güven vermiyor.”

Almanya, İsrail’in 7 Ekim’deki terör saldırılarının ardından Gazze Şeridi’ne yönelik düzenlediği ve insan hakları örgütlerince “soykırım” olarak nitelendirilen askerî operasyonlarının en büyük destekçilerinden birisi. Almanya’da İsrail’le dayanışma, ülkenin acı Holokost tecrübesinin gerektirdiği bir “devlet aklı” olarak görülüyor. Ülkenin İsrail’deki aşırı sağcı hükûmete koşulsuz desteği eleştirilse de Almanya hâlâ, ABD’den sonra İsrail’in en büyük silah tedarikçisi.

Elif Hanım bu durumun siyasete karşı duyduğu güvensizliği arttırdığını ifade ediyor:

“Ortada hiçbir insanın gözlerini yumamayacağı bir katliam var. Oy vermek bu durumu değiştirmeyecek. Eskiden siyasi katılımla bir şeylere etki edebileceğimi düşünürdüm. Artık maskeler düştü. Bu sistem içinde bir şeyin değişebileceğine inanmıyorum. Birçok ülkede halk Filistin için protesto düzenliyor. Ama soykırım hâlâ devam ediyor. Bir şeylerin değişmesi için daha nasıl bir acının yaşanması gerek?”
Almanya’da Stern dergisinin yaptığı bir ankete göre Almanların yüzde 52’si Avrupa Parlamentosu Seçimlerine ilgisiz. Bu ilgisizlik seçim sonuçlarına da yansımış durumda: 2004-2014 yılları arasında Avrupa Parlamentosuna katılım yüzde 45’ten yüzde 42’ye düşerken, 2019 yılında bu oran yüzde 50’ye yükseldi. Araştırmalar, AP Seçimlerine düşük katılımın nedenleri arasında -Elif Hanım’ın belirttiği gibi- siyasete duyulan güvensizlik olduğunu gösteriyor.

Elif Hanım, siyasi katılımla gösterilen “çaba”nın, biraz da yerleşik siyasi partiler ve toplum tarafından gösterilmesi gerektiği görüşünde: “Seçimlere katılın diyenleri anlıyorum. İnsanların oy hakkı var, bu hakkın kullanılmasını istiyorlar. Ama şunu anlamıyorum: Biz bu ülkeye daha dün gelmedik. 60 yıldır hâlâ aynı tartışmaları sürdürüyorsak, belki de bir şeylerin değişmesi için artık göç kökenlilerin değil de çoğunlukta olanların bir şeyler yapması gerekiyordur.”

“Sizin Hakkınızı Kendiniz Savunacaksınız”

Almanya’nın başkenti Berlin’de yaşayan Ayşe Akdemir, Elif Hanım’ın aksine Avrupa Parlamentosu Seçimlerine katılacağını vurguluyor. 39 yaşındaki Akdemir, Türkoloji ve İslam Bilimi eğitimi almış, 2018 yılında da Alman vatandaşı olmuş. Siyasi katılıma ilgisini şöyle anlatıyor:

“Almanya’daki vizem hâlâ babamın oturumu üzerinden uzatılıyordu. Bir gün Yabancılar Dairesindeki Alman memur bana ‘Neden Alman vatandaşı olmuyorsun?’ diye sordu. Açıkçası hiç düşünmemiştim. Sonra bana, ‘Sizin haklarınızı kendiniz savunacaksınız, haklarınızın farkında olmalısınız.’ deyince çok etkilendim. O günden sonra da Alman vatandaşlığına geçtim ve yerel seçimlerden AP seçimlerine kadar her seçime katıldım.”

AP Seçimlerinde Sol Parti’nin adayını desteklediğini söyleyen Akdemir, “Oy vermekle bazı şeylerin değişeceğine elbette inanmıyorum. Ama cılız sesimizi duyurmanın tek yolunun da yine oy kullanmaktan geçtiğini düşünüyorum.” diyor. Ayrıca oy vererek örnek olmak istediği 5 yaşındaki kızını da her seçimlerde sandığa götürdüğünü ekliyor.

“Bizden önceki nesil buraya çalışmak için geldi. Hiçbir şeye müdahil olmadan işlerini yapıp dönmek istediler. Ben burada kalacaksam o zaman bir seçim bürosunda beni başörtümle görmelerini istiyorum. Verdiğim oyun bir ağırlığı olduğunun anlaşılmasını istiyorum.” diyen Ayşe Hanım oy vereceği adayları da yakından araştırmış.

Sol Parti’nin ikinci sıradaki adayı Carola Rackete’yi örnek veren Ayşe Hanım, bu tercihini şöyle anlatıyor: “Rackete, denizlerden göçmenleri kurtaran bir kadın. Belki Müslümanların bile yapamayacağı bir aktivizmi var. Herkesin ‘ölsün’ dediği yerde o ayağa kalkıyor. Ben de bu nedenle Sol Parti’yi destekliyorum. Avrupa Parlamentosu aşırı sağcılarla, insan düşmanı insanlarla dolmasın diye oy kullanıyorum. İyi olan, barışı destekleyen, nefret vaizi olmayan adayların orada olmasını istiyorum.”
Ayşe Hanım oy hakkı olmasına rağmen AP Seçimlerinde oy kullanmayan Müslümanlara da tepkili: “Seçmen olup sandığa gitmeyenler bence başlarına gelenden şikâyet de etmesin. Hem artan İslam düşmanlığından yakınmak hem de aşırı sağın işine gelecek şekilde oy kullanmamak bana anlamlı gelmiyor.”

“Müslümanlar Avrupa Birliğini Sahiplenerek Dönüştürmeli”

Almanya’dan Fransa’ya uzanıyoruz. Hukuk fakültesi mezunu olan Zafer Demir, Fransa’nın Strazburg kentinde ticaretle uğraşıyor. Doğma büyüme Fransalı olan Zafer Bey, daha önce de siyasetle uğraşmış. Strazburg ilçe belediye meclis üyesi olarak çalışmak, onun siyasi katılımla ilgili düşüncelerini de olumlu etkilemiş: “Küçük çapta da olsa siyasetin neleri etkilediğini gördüm. Bu yüzden seçimlerin hiçbirini küçümsemiyorum. Yerel ya da Avrupa Seçimleri fark etmeksizin oyumu kullanıyorum ve çevremdekileri de oy kullanmaya teşvik etmeye çalışıyorum.”

Avrupa’daki birçok insanın Avrupa Parlamentosunun ne işe yaradığını bilmediğini söyleyen Zafer Bey, parlamentonun insanların hayatına büyük etkisi olduğunu belirtiyor: “AP Seçimleri de en az ulusal seçimler kadar önemli. AB normları, ülkelerin siyasetini belirliyor. Helal kesim düzenlemelerinden camilerin korunmasına ya da başörtüsü yasaklarına kadar birçok konuda Müslümanlar kendi gündemlerinin AP’de takipçisi olmalı ve buna uygun olarak oy kullanmalı.”

AP Seçimlerine ilgisizliğin, partilerin aday tercihleriyle ilgisi olduğunu söyleyen Zafer Bey, özellikle AP Seçimlerinde partilerin listelerinde Türk veya Müslüman adaylara yer vermesi gerektiği görüşünde. “Avrupa Parlamentosu gibi uluslarüstü kuruluşların Avrupa’da yaşayan göç kökenli insanların çeşitliliğini yansıtması gerek.” diyen Demir, Avrupa Parlamentosunun etkisini çocukluğundan bir örnekle anlatıyor:

“Strazburg Almanya’nın hemen sınırında. Biz çocukluğumuzda Almanya tarafına geçmek için pasaportlarımızı yanımıza alırdık. Fransız frankını Alman markına çevirirdik. Almanya’ya ancak öyle giderdik. Şu an sahip olduğumuz Schengen özgürlüğü çok büyük bir nimet. Müslüman cemaatlerin ve sivil toplum kuruluşlarının sınırlar ötesinden birbirleriyle buluşabilmeleri, Strazburg’tan Köln’e -sanki Paris’e gider gibi- gidebilmeleri çok büyük bir imkân. Aynı şekilde ticari ilişkilerimizi de rahatça kurabiliyoruz. Müslümanlar bunun önemini görmeli.”

Bununla birlikte Avrupa politikalarının mükemmel olmadığının bilincinde olan Zafer Bey, Müslüman cemaati daha aktif olmaya davet ediyor: “AB mükemmel değil. Ama yine de, ‘Kahrolsun AB! Filistin’deki soykırıma seslerini çıkarmıyorlar! Dağılsın bu birlik!’ gibi bir tutumu isabetli bulmuyorum. Biz Müslümanlar aktif rol alıp bu konudaki siyasete yön vermeliyiz. Müslümanların görüşlerini savunacak milletvekillerini AP’ye göndermemiz gerekiyor.”

“Göçmenlere Aşırı Sağcılar Gibi Davranan Siyasetçilere Alternatif Aradım”

Almanya’nın Mannheim şehrinde yaşayan 34 yaşındaki Rukiye Hanım, AP seçimleri için seçmen kağıdının evine henüz yeni geldiğini söylüyor.

“18 yaşımdan beri Alman vatandaşıyım. O zamandan beri bütün seçimlere katılıyorum.” diyen Rukiye Hanım, bu seçimlerde Almanya’daki DAVA Partisini desteklediğini söylüyor: “Bence DAVA, burada yaşayan insanların bu toplumun bir parçası olurken kendi değerlerine sahip çıkabileceğini gösteren bir parti. Özellikle göç kökenli olup göç kökenli topluluğa aşırı sağcılar gibi yaklaşan siyasetçiler karşısında benim için bir alternatif.”

Almanya’da Türkiye kökenli bir grubun kurduğu Çeşitlilik ve Uyanış İçin Demokratik İttifak (DAVA) adlı siyasi oluşum, AP Seçimlerine katılmak için gereken imza sayısına ulaştı. Kurulduktan sonra Almanya’da Türkiye’deki siyasi oluşumlarla ilişkilendirilen ve sıkça tartışılan parti, bu sene ilk kez AP Seçimlerine katılacak.

Rukiye Hanım, bu ilk seçimlerde partiyi destekleyeceğini belirtiyor: “Girecekleri ilk seçimde arkalarındaki o gücü ve desteği hissetmelerini istiyorum. Bu nedenle bu AP Seçimleri benim açımdan da heyecan verici.”

Rukiye Hanım, Almanya’da DAVA ile ilgili tartışmaların ise başlı başına bir şey gösterdiği görüşünde: “Parti kurulduktan sonra bir sürü propaganda ve yaftalama ile karşılaştılar. Bu bile bence DAVA’nın potansiyeline dair korkuyu ortaya koyuyor. Aşırı sağcı aktörler bu kadar rahatsız olduysa, demek ki bunlar doğru yoldalar diye düşünüyorum.”

Elif Zehra Kandemir

Lisans eğitimini Münster Üniversitesinde Sosyoloji ve Siyaset Bilimi bölümlerinde çift anadal olarak tamamlayan Kandemir, Duisburg-Essen Üniversitesinde sosyoloji yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. Ağırlıklı çalışma alanları göç sosyolojisi ve ırkçılık araştırmaları olan Kandemir Perspektif dergisi editörüdür.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#1

*Tüm alanları doldurunuz

  • Avrupa Sandık Başında: Başkaları Değil Kaderini Sen Belirle! | YERELCE
    2024-06-03 18:32:21

    […] AB’nin Türklerin yoğun olarak yaşadıkları bir çok ülkesinden bu seçimlere ilgi yüksek. Türk adaylar; Aşırı Sağcılar Avrupa’yı Ele Geçirmesin Diye Sandığa Gitmek ve Seçilmek Zorundayız, şeklinde konuşuyorlar. Oy kullanma hakkı bulunan Türkleri de mutlaka sandık başına gitmeye ve tercihli oy vermeye çağırıyorlar. Tercihli oy miktarları AB üyesi devletlere göre değişiyor. Almanya’da seçilebilmek için 150 bin oy toplamak gerekiyor ☛ [Details/Ayrıntılar]. […]

Son Yüklenenler