'Suriye'

Haritadaki Planlara Karşı Sahadaki Kaos: Süveyda Krizinin Bölgesel Yansımaları

İsrail’in müdahaleleri, Dürzi-Bedevi gerilimini aşarak Suriye’nin geçiş sürecini hedef alan çok katmanlı bir hesaplaşmaya dönüştü. Süveyda, harita üzerinde çizilen stratejilerle sahadaki kırılgan gerçeklik arasındaki açının büyüdüğü bir çatışma laboratuvarı hâline geliyor.

Suriye'nin güneyindeki Süveyda ilinde, Bedevi Araplar ve aşiret güçlerinden oluşan ittifak ile bazı Dürzi gruplar arasındaki çatışmalara ait bir havadan çekilmiş bir fotoğraf, 19 Temmuz 2025. Fotoğraf: Bakr Al Kasem - Anadolu Ajansı.

Geçtiğimiz günlerde Suriye’nin güneyindeki Süveyda vilayetinde, 13-19 Temmuz tarihleri arasında yaşanan çatışmalar, bölgeyi yeni bir insani ve siyasi krizin eşiğine taşıdı. Gerginlik, bazı Bedevi grupların Dürzi bölgelerinde yol kesme ve adam kaçırma girişimleriyle başladı. Bu olaylara misilleme olarak Dürzi milislerin karşılık vermesiyle başlayan silahlı çatışmalar, kısa sürede Bedevi aşiretler, Dürzi silahlı gruplar ve rejim güçlerinin karşı karşıya geldiği çok aktörlü bir güvenlik krizine dönüştü. Haftalık süreye yayılan çatışmalarda en az 300 kişi hayatını kaybetti, yaklaşık 80.000 sivil ise bölgeden kaçmak zorunda kaldı. Dürzi lider Şeyh Hikmet el-Hicri’nin özerklik talebiyle merkezi hükûmete karşı tutum alması ve İsrail’in “Dürzileri koruma” gerekçesiyle Şam’daki Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı çevresine düzenlediği hava saldırıları, krizi yalnızca yerel bir etnik gerilim olmaktan çıkararak uluslararası bir hesaplaşmaya çevirdi.

Süveyda’nın Sosyopolitik Yapısı: Dürziler Kimdir?

Süveyda, Suriye’de Dürzi nüfusun yoğun olarak yaşadığı tek vilayet konumunda. Dürziler, 11. yüzyılda İsmaili Şii mezhebinden ayrılarak özgün bir inanç sistemi geliştirmiştir. Bu sistem, yalnızca topluluk içinde paylaşılan ve dışarıyla paylaşılmayan gizli bir teolojiye dayanır. Bugün başta Suriye, Lübnan ve İsrail olmak üzere farklı ülkelerde yaşayan Dürziler, siyasi açıdan her zaman bulundukları devletlerle pragmatik ve temkinli ilişkiler kurmayı tercih etmişlerdir. Dürziler, tarih boyunca maruz kaldıkları dış baskılar karşısında güçlü bir iç dayanışma gösterse de bugün Süveyda’da karşı karşıya kaldıkları güvenlik krizi, hem kendi içlerinde hem de rejimle ilişkilerinde yeni fay hatları oluşturmuş durumda.  Zira Dürzi toplumu içinde iki öne çıkan lider farklı yönelimleriyle dikkat çekmektedir.

Bu liderlerin başında gelen Şeyh Hikmet el-Hicri, uzun yıllar Dürzi toplumunun ruhani lideri olarak kabul edilmiş ve Suriye rejimiyle mesafeli ama gerilimsiz bir ilişki yürütegeldi. Ancak son krizde El-Hicri’nin özerklik çağrısı yapması ve dolaylı biçimde İsrail destekli isyancı gruplarla ilişki kurması, hem rejimin hem de Dürzi toplumunun sert tepkisine yol açtı. El-Hicri’nin çatışmalara rağmen ateşkesi reddetmesi ve kamu güvenliğini sağlamaya çalışan devlet girişimlerini “meşru olmayan müdahale” olarak nitelendirmesi, krizin tırmanmasında etkili olmuştur.

Öte yandan Leys el-Belus gibi diğer önemli Dürzi isimler, daha uzlaştırıcı ve devletle koordineli bir tutum sergiledi. El-Belus, kamuoyuna yaptığı açıklamalarda, “Süveyda’daki tüm Dürzileri hedef alan bir saldırı değil, ihanetle suçlanan belli gruplara yönelik bir operasyon” yürütüldüğünü vurguladı. Bedevi aşiretlerle koordinasyonu ise “hain unsurlara karşı ortak direniş” olarak tanımladı. El-Belus’un bu yaklaşımı, Dürzi topluluğunda homojen bir tavır olmadığını; aksine ciddi bir stratejik ve ideolojik bölünme yaşandığını göstermektedir.

Suriye’nin Süveyda ilinde yerel gruplar arasında başlayıp büyüyen ve Şam yönetimi ile arabulucu ülkelerin girişimiyle sağlanan ateşkesle bölgedeki çatışmalar dururken polis gücü kentin dış kesimlerinde konuşlanıyor. 20 Temmuz 2025. Fotoğraf: Hişam Hac Ömer – AA.

Etnik Gerilimden Jeopolitik Krize: Bedevi-Dürzi Çatışmaları Nasıl Başladı?

Nisan 2025’te başlayan küçük çaplı çatışmalar, yaz aylarında rejim güçlerinin yeniden bölgeye müdahale etmesiyle şiddetlendi. Dürzilerle Bedevi aşiretler arasındaki tarihsel gerilim, İsrail’in devreye girmesiyle daha karmaşık bir hâl aldı. 17 Temmuz’da İsrail, Şam’daki Savunma Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı yerleşkelerine hava saldırısı düzenledi. İsrail’in öne sürdüğü gerekçe ise, Dürzileri “koruma” oldu. Ancak bu müdahalenin asıl hedefi, Suriye rejimini zayıflatmak ve Süveyda’daki özyönetim eğilimlerini desteklemekti.

Bu süreçte Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara, “ulusal birlik” mesajı vererek sürece müdahale ettiğini duyurdu. İçişleri Bakanlığı, şehrin kuzey ve batısına güvenlik güçleri gönderdiğini açıkladı. Ancak Süveyda’daki Dürziler arasında da birlik yoktu: Kimi gruplar ateşkesi desteklerken, Şeyh Hicri gibi figürler direnişi sürdürme çağrısı yaptı.

İsrail’in Amacı Dürzileri Himaye Etmek Değil, Hegemonya Kurmak

İsrail’in saldırıları, Dürzileri korumaktan ziyade, Suriye’deki geçiş sürecini sabote etmeye yönelikti. Uzmanlara göre İsrail’in amacı, Suriye’de istikrarlı bir geçiş sürecini engelleyerek kendi lehine şekillenecek bir kaos ortamı yaratmak. Bu bağlamda, Şeyh Hicri gibi aktörlerin İsrail tarafından desteklenmesi dikkat çekicidir.

Oysa Dürzi lider Leys el-Belus, bu çatışmaların tüm Dürzi halkını kapsamadığını, yalnızca ihanetle suçlanan El-Hicri milislerine karşı bir mücadele olduğunu vurguladı.İsrail’in Süveyda’daki tutumu, 7 Ekim sonrası güvenlik doktrininde benimsediği “önleyici vurma” ve bölgesel temizleme politikasının bir uzantısıdır. Alenen Suriye’ye saldırmak, Gazze, Lübnan ve İran’a yönelik paralel operasyonlarla birlikte değerlendirildiğinde, bölgede yeni bir statüko dayatmasının parçası olduğu anlaşılır.

İsrail’in Saldırılarıyla Birlikte Suriye’deki Geçiş Süreci Çöktü mü?

İsrail’in Süveyda’ya yönelik askerî müdahaleleri, bölgedeki güç dengeleri açısından yalnızca taktiksel değil, aynı zamanda stratejik sonuçlar doğurmuştur. Bu operasyonların ABD’nin onayı ya da bilgisi dışında gerçekleşmediği yönünde çok sayıda diplomatik kaynak ve saha analizi mevcuttur. Reuters’a konuşan Suriyeli yetkililer ve bölgesel diplomatlardan edinilen bilgilere göre Şara yönetiminin Süveyda’ya asker sevk etmesine ABD örtülü bir destek verdi ve bunu ulusal güvenlik adına yapılmış meşru bir hamle olarak değerlendirdi: Fakat Reuters’a göre Şara yönetimi, ABD’nin konuya yaklaşımı ve asker sevikatını takiben İsrail’in nasıl cevap vereceği konusunda doğru tahminde bulunamamış olabilir. Nitekim İsrail’in Dürzi gruplarla geliştirdiği özel temaslar ve sahadaki nüfuzunu koruma çabası, bu adımı provoke edici bir tehdit olarak yorumlamasına yol açtı ve çatışmalar daha da tırmandı.

Burada dikkat çeken unsur, ABD-İsrail ittifakının artık bölgede barışı değil, kontrollü gerilimler üzerinden şekillenen jeopolitik mimariyi tercih ettiğidir. Süveyda’daki gelişmeler, bu stratejinin yeni bir örneğini teşkil etmektedir. Uluslararası kamuoyunun özellikle İsrail destekli El-Hicri fraksiyonunun işlediği insan hakları ihlallerine karşı sessiz kalması; medya manipülasyonları, dezenformasyon kampanyaları ve algı mühendisliğiyle inşa edilen siyasal söylemlerin etkinliğini açıkça gözler önüne sermektedir.

Ancak, İsrail’in Süveyda’daki müdahalesinin hemen öncesinde Tel Aviv’de dikkat çeken bir gelişme yaşanmıştı, “İbrahim İttifakı – Yeni Bir Orta Doğu İçin Vakit Geldi” (İng. Abraham Alliance – It’s time for a new Middle East) sloganıyla şehrin merkezine yerleştirilen dev afişlerde, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın da diğer Arap liderlerle birlikte yer aldığı görülmüştü. Her ne kadar bu gelişme bazı çevrelerce Suriye’nin İbrahim Anlaşmaları’na katılabileceğine dair bir sinyal olarak yorumlansa da, taraflardan bu yönde herhangi bir resmî açıklama gelmemişti. Bilakis, bu kampanya daha çok İsrail’in bölgede yeni bir normalleşme zemini yaratma çabasının bir parçasıydı. Ancak Süveyda’daki kriz ve ardından gelen İsrail saldırıları, böyle bir ihtimali fiilen geçersiz kıldı. Son gelişmeler, Suriye’nin bu tür bölgesel diplomatik süreçlere dahil edilmesinin şu an için mümkün olmadığını ortaya koydu.

Suriye’nin güneyindeki Süveyda ilindeki çatışmalarda Hikmet el-Hecri grubu tarafından zorla yerinden edilen Bedevi Arap ailelerden bir kısmı tahliye edildi. Sabahın erken saatlerinde, Süveyda il merkezinde 13 Temmuz’da başlayan çatışmalarda Dürzi lider Hikmet el-Hecri’ye bağlı güçlerce zorla yerinden edilen yüzlerce kişiden oluşan Bedevi aileler bölgeden tahliye edildi. 20 Temmuz 2025. Fotoğraf: Bakr Al Kasem – AA.

Krizi Algılarla Yönetme Yarışı ve Parçalanma Tehdidi Altındaki Suriye

Süveyda krizi, Orta Doğu’daki günümüz gerçekliğini yansıtıyor: Artık savaşlar sahada değil, algıyı yönetme yarışı üzerinden yürütülüyor. Bir grubun direnişi “terör” olarak yaftalanırken, başka bir grup “korunmaya değer azınlık” olarak parlatılıyor. Oysa gerçek çok daha karmaşık ve çok katmanlı.

İsrail’in Süveyda’daki saldırıları, ne Dürzileri ne de sivilleri koruma amacı taşıyor. Bu müdahale, daha geniş bir bölgesel tasfiye ve yeniden şekillendirme stratejisinin bir parçası olarak okunmalı. Süveyda’da yaşananlar, Lübnan’dan Yemen’e, Gazze’den Şam’a uzanan kırılgan fay hatlarını tetikleyebilecek nitelikte. Özellikle barış söylemleriyle meşrulaştırılan çatışma politikaları, bölgede yeni ve kalıcı bir “istikrarsız denge” inşa ediyor.

Bununla birlikte, uluslararası toplumun Süveyda’daki çatışmalara karşı sergilediği tepkisizlik; özellikle İsrail destekli Dürzi fraksiyonlarının ihlallerinin görmezden gelinmesi, medya manipülasyonlarının ve hedefli algı operasyonlarının etkinliğini gözler önüne serdi. Tüm bu gelişmelerin ortasında, Suriye geçici hükûmeti ve Başkan eş-Şara’nın reform, kapsayıcılık ve istikrar vaatleri ciddi bir sınavla karşı karşıya kaldı.

Kriz boyunca öne çıkan güvenlikçi refleksler, toplumsal kutuplaşmayı derinleştirme riski taşıyor. Azınlıklar arasında oluşturulan yapay bloklar, ülkenin toplumsal ve etnik yapısında yeni kırılmalara yol açabilir. İsrail’in Şeyh Hicri liderliğindeki grupları desteklemesi ve Şara yönetimini hedef alması, yalnızca iç dengeleri sarsmakla kalmadı; aynı zamanda dış müdahaleye açık, zayıflatılmış bir geçiş süreci algısını da güçlendirdi.

Tüm bunlara ek olarak, ülkenin doğusunda SDG lideri Ferhat Abdi’nin alternatif lider olarak öne sürülmesi yönündeki iddialar, özellikle Arap çoğunluk arasında ciddi bir tepki doğurdu. Bu gelişmeler, yalnızca siyasi geçişin değil; aynı zamanda Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasal istikrarının da ciddi bir tehdit altında olduğunu açıkça göstermektedir.

Perspektif’le Avrupa gündemini günlük takip etmek ister misiniz? Perspektif bültenine kaydolun, Avrupa'daki gelişmeler e-posta kutunuza gelsin.

 

Büşra Öztürk

Londra Üniversitesi Hukuk bölümünden mezun olan Büşra Öztürk, Viyana Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamladı. İkinci yüksek lisansını aynı üniversitede iletişim alanında tamamlayan Öztürk, Birleşmiş Milletler Viyana Ofisi (UNOV) Orta Doğu Masasında ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatında (AGİT) araştırmacı olarak çalıştı. Öztürk, şu anda da Uluslararası Atom Enerjisi Ajansında (IAEA) Orta Doğu araştırmacısı olarak çalışmaktadır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler