Filistin’deki Başlıca Aktörler: Güncel Dinamikler, İttifaklar ve Yol Ayrımları
Filistin siyaseti, yalnızca İsrail işgaliyle değil, onlarca yıldır süren fraksiyonlar arası dengeler ve meşruiyet tartışmalarıyla da şekillendi. Peki, direnişin yönünü belirleyen bu iç dinamikler nasıl oluştu? Hamas’tan Fetih’e, İslami Cihad’dan sol fraksiyonlara uzanan bu yapıların tarihsel kökenleri neler? Son iki yıldır yaşanan krizler, Filistin’de siyasetin geleceğini nasıl etkiledi?

Filistin’in siyasal yapısı, onlarca yıldır birden fazla fraksiyonun rekabeti ve iş birliğiyle şekillenmektedir. Filistin’de modern siyasi fraksiyonların kökeni 20. yüzyıl ortalarına dayanır. 1948’deki Nakba’dan bu yana süren İsrail işgali, İsrail devletinin kurulması ve Filistin topraklarının parçalanması sonrasında, Filistinliler ulusal kurtuluş mücadelesine girişmiştir. Farklı ideolojilere ve stratejilere sahip bu hareketler (Hamas, El Fetih, İslami Cihad, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Kurtuluş Cephesi vb.) Filistin davasının kaderini birlikte belirlemektedir. 2006 yılında Filistin yasama seçimlerini Hamas’ın kazanması ve 2007’de Hamas’ın Gazze Şeridi’nin kontrolünü ele geçirmesi, Filistin’i fiilen iki ayrı yönetime böldü: Gazze’de Hamas yönetimi, Batı Şeria’da Fetih’in liderlik ettiği Filistin Yönetimi.
Özellikle 2023-2025 dönemindeki gelişmeler, bu fraksiyonların iç dinamiklerini, aralarındaki güç mücadelelerini ve İsrail’e karşı direnişin seyrini önemli ölçüde etkilemiştir.
Ana Fraksiyonlar
Hamas (İslami Direniş Hareketi): 1980’lerin sonlarında, özellikle 1987’de Birinci İntifada sırasında kurulan Hamas, ideolojik olarak Müslüman Kardeşler’e dayanır ve Filistin topraklarının tamamında İslami ilkelere dayalı bir yönetim hedefler. Hamas, Gazze Şeridi’nin fiili yöneticisidir (2007’den beri) ve kendi güvenlik güçleri ile kurumlarını işletir. Liderliği iki kanada yayılmıştır: Gazze’deki liderlik (2024’e dek Yahya Sinvar Gazze’deki en üst düzey isimdi) ve yurt dışındaki siyasi büro (başında İsmail Heniyye bulunuyordu). 2023-2024 Gazze Savaşı Hamas’ı askerî açıdan yıpratmış olsa da hareketin Filistin toplumundaki popülaritesi direnç sembolü olarak yükselmektedir. İran, Katar ve Türkiye gibi bölgesel aktörlerle güçlü ilişkilere sahiptir.
Hamas’ı terör örgütü olarak tanıyan ülkeler/kuruluşlar başlıca şunlardır: ABD, AB, Birleşik Krallık, Kanada, Avustralya, İsrail, Japonya, Yeni Zelanda, Paraguay, Amerikan Devletleri Örgütü (OAS).
El Fetih (Fetih Hareketi): Tam adı Filistin Ulusal Kurtuluş Hareketi olan El Fetih, Filistin milliyetçiliğinin laik ve ana-akım temsilcisidir. Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ), şemsiyesi altında birçok fraksiyonu toplamış ve uluslararası alanda Filistin halkının temsilcisi kabul edilmiştir. Bu dönemde en etkili grup, Yaser Arafat liderliğinde 1959’da kurulan El Fetih hareketiydi. Fetih, laik milliyetçi bir çizgide İsrail’e karşı silahlı mücadele ve sonrasında diplomatik çözüm arayışlarıyla öne çıktı. FKÖ Filistin içindeki en büyük fraksiyondur ve iki devletli çözüm vizyonunu benimsemiştir. Günümüzde Fetih liderliği, aynı zamanda Filistin Yönetimi’nin de başkanı olan Mahmud Abbas’tadır (Abbas, 2004’te Arafat’ın ölümünden sonra hareketin başına geçti). Fetih, Batı Şeria’da Filistin Yönetimi aracılığıyla kısmi sivil idareyi yürütmektedir ancak İsrail işgali altındaki bu bölgede egemenliği sınırlıdır.
Hareket, uluslararası alanda diplomatik olarak tanınmış olup ABD, AB ve birçok Arap ülkesiyle yakın işbirliği içindedir. Ancak içeride, özellikle genç nesil arasında, Fetih yönetimine dair hayal kırıklığı yaygındır; demokratik temsil eksikliği (2006’dan beri genel seçim yapılmaması) ve yolsuzluk iddiaları nedeniyle Fetih yönetimi meşruiyet kriziyle karşı karşıyadır. Hareket içinde de Abbas’ın ileri yaşı (yaklaşık 89) nedeniyle olası liderlik değişimi ufukta belirmiş, bu da çeşitli isimler arasında güç mücadelesine yol açmıştır.
El Fetih ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ), Birleşmiş Milletler ve birçok ülke tarafından Filistin halkının meşru temsilcisi olarak tanınmaktadır. Bu nedenle ikisi de terör örgütü olarak sınıflandırılmamaktadır.
İslami Cihad (Filistin İslami Cihad Örgütü): 1981’de Mısır’da Filistinli öğrencilerce kurulan İslami Cihad, Hamas’a benzer şekilde İslami referanslarla silahlı direnişi savunan bir kuruluştur, ancak ideolojik olarak daha küçük ve esnek bir yapıya sahiptir. Kuruluş amacı, İsrail’in ortadan kalktığı ve tüm tarihî Filistin topraklarında İslami bir devletin kurulduğu bir gelecektir. İslami Cihad, Gazze Şeridi’nde ikinci büyük silahlı güç olarak bilinir; ayrıca Batı Şeria’nın özellikle Cenin ve Nablus gibi bölgelerinde bazı silahlı hücreleri etkindir. Siyasi bir parti olarak seçimlere katılmayı reddeden bu grup, daha çok silahlı kanadı olan El Kudüs Tugayları üzerinden eylemler yürütür. Lideri Ziyad en-Nehale, hareketi yurt dışından (Suriye veya Lübnan’dan) yönetmekte ve özellikle İran ile yakın bağları sayesinde finansman ve silah desteği almaktadır. İslami Cihad, Hamas ile yakın müttefik olup çoğu çatışmada koordineli hareket eder; ancak Hamas’tan farklı olarak Filistin’in idari yönetime talip olmayıp sadece İsrail’e karşı “direniş” rolünü benimser.
İslami Cihad’ı (Filistin İslami Cihad Hareketi) aynı Hamas gibi terör örgütü olarak şu ülkeler/ kuruluşlar tarafından tanır: ABD, AB, Birleşik Krallık, Kanada, Avustralya, İsrail, Japonya, Yeni Zelanda, Paraguay, Amerikan Devletleri Örgütü (OAS).
Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC): Sıklıkla Halk Cephesi olarak anılan bu örgüt, 1967’de George Habaş liderliğinde Marksist-Leninist bir ideolojiyle kuruldu. Tarihsel olarak Filistin solunun en büyük temsilcisi olan FHKC, FKÖ’nün bir üyesidir ve İsrail’e karşı silahlı mücadeleyi benimserken, aynı zamanda sosyalist bir Filistin toplumu hedefler. 1970’li yıllarda uçak kaçırma gibi uluslararası eylemlerle adını duyuran Halk Cephesi, Oslo Anlaşmalarına karşı çıkmış ve mevcut Filistin Yönetimi’ne eleştirel yaklaşmıştır. Bugün örgütün genel sekreteri Ahmed Saadat, 2006’dan beri İsrail hapishanesinde olduğundan, hareketin liderliği cezaevi dışında kolektif bir yapıyla sürdürülmektedir. FHKC’nin hem Gazze’de hem Batı Şeria’da sınırlı bir tabanı ve silahlı kanadı (Ebu Ali Mustafa Tugayları) bulunur. Bu kanat, özellikle İsrail’in askerî operasyonları sırasında diğer gruplarla birlikte hareket ederek roket atma veya silahlı direniş eylemlerine katılır. Halk Cephesi, ideolojik olarak sol gruplar ve bazı bölgesel aktörlerle (örneğin geçmişte Suriye) dayanışma hâlindedir; 2024’teki birlik girişimlerine de aktif destek vermiştir.
Filistin Demokratik Kurtuluş Cephesi (FDKC): Kısaca Demokratik Cephe olarak bilinen bu sol örgüt, 1969’da Halk Cephesi’nden ayrılarak Nayif Havâtme liderliğinde kurulmuştur. FDKC de Marksist bir çizgiyi takip eder ve FKÖ üyesidir. Tarihsel olarak örgüt, 1974’te “aşamalı çözüm” önerisi (işgal altındaki topraklarda geçici bir otorite kurulması) gibi yaklaşımlarla Filistin siyasetinde etkili olmuştu. Günümüzde ise FDKC’nin kitlesel gücü oldukça sınırlıdır; hem Gazze’de hem Batı Şeria’da küçük bir destekçi kitlesi ve sembolik bir silahlı kanadı vardır. Lideri Havâtme, uzun süredir Suriye’de sürgünde yaşamaktadır ve örgütü uluslararası sol platformlarda temsil etmektedir. Demokratik Cephe, ideolojik yakınlık nedeniyle Halk Cephesi ile sıkça ortak tavır alır ve Filistin iç siyasetinde bağımsız bir sol ses olarak varlığını sürdürmeye çalışır. 2024’teki fraksiyonlar arası diyaloglarda FDKC de masada yer almış, ulusal birlik ve direnişin koordinasyonu çağrıları yapmıştır.
Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) ve Filistin Demokratik Kurtuluş Cephesi (FDKC) sol eğilimli, Marksist-Leninist ideolojilere dayanan örgütler olmalarına rağmen yine ABD, AB, Birleşik Krallık, Kanada, Avustralya, İsrail, Japonya, Yeni Zelanda, Paraguay, Amerikan Devletleri Örgütü (OAS) tarafından terör örgütü olarak tanınmaktadır.
2023-2025 Arasındaki Gelişmeler
”Aksa Tufanı” operasyonu, 2000’lerden beri görülmemiş ölçekte bir saldırıyla sonuçlandı. İsrail hemen misilleme olarak Gazze Şeridi’ne yoğun hava bombardımanı başlattı ve ardından kara harekâtıyla Gazze’nin içine girdi ve tarihte benzeri az görülen savaş suçlarına ve insani krizlere yol açtı. Özellikle, 2024 yılında Gazze’nin güneyinde (Han Yunus) İsrail saldırılarının ardından oluşan yıkım ve sivillerin yaşadığı dram, Filistin sahasındaki güç dengelerini derinden etkiledi.
İsrail’in uluslararası hukuk ve savaş hukukunu hiçe sayarak, Hamas’ı öne sürerek sivillere karşı yönelttiği bu savaş, Gazze’yi büyük ölçüde harabeye döndürdü. Altyapı tamamen tahrip oldu; elektrik, su ve temel yaşam kaynakları kesintiye uğratıldı.
Hamas’ın müttefiki İslami Cihad da Gazze Savaşı’nda aktif rol oynadı. İslami Cihad askerleri, özellikle savaşın ilk günlerinde ve ardından gelişen çatışmalarda Hamas’la birlikte roket atışları ve savunma faaliyetlerine katıldılar. İsrail, Mayıs 2023’te başlayan daha küçük çaplı bir çatışmada İslami Cihad’ın Gazze’deki birkaç komutanını hedef almıştı; Ekim 2023 sonrasında da kuruluşun birçok saha komutanı savaşta öldürüldü. Ancak İslami Cihad, İran’dan gelen destek sayesinde füzeler ve havan toplarıyla İsrail şehirlerini hedef almayı sürdürdü. Hamas ve İslami Cihad’ın koordineli direnişi, Filistinli fraksiyonlar arasında sahadaki en somut iş birliği örneği oldu.
Öte yandan İsrail cephesi, Hamas’ın askerî altyapısını büyük ölçüde tahrip ettiğini ve Hamas yönetimini Gazze’den uzaklaştırma hedefinde ilerlediğini iddia etti. 2024’ün sonlarına doğru savaş uluslararası baskılarla yavaşlamaya başladığında, Gazze’de bölgesel ateşkes girişimleri belirdi. Katar, Mısır ve ABD’nin arabuluculuğunda Aralık 2024 – Ocak 2025 arasında kademeli insani ateşkesler sağlandı. Ocak 2025’te taraflar 15 ay süren savaşı durduracak bir ateşkeste anlaştı ve esir değişimi anlaşmaları devreye girdi. Bu ateşkes sonucunda İsrail kara birlikleri kademeli olarak Gazze’nin iç kesimlerinden çekilirken, ateşkesi defalarca ihlal etti ve nihayetinde ateşkes anlaşmasını büsbütün bozdu.
Batı Şeria’daki Gerilim ve Filistin Yönetimi’nin Durumu
Gazze’de savaş sürerken, işgal altındaki Batı Şeria da çalkantılı bir dönem geçirdi. İsrail, bir yandan Gazze’ye odaklanırken diğer yandan Batı Şeria’da güvenlik operasyonlarını artırdı. 2024 yılı boyunca Cenin, Nablus, Hebron (El Halil) gibi kentlerde İsrail ordusu sık sık baskınlar düzenleyerek kadın veya çocuk demeden sivilleri hedef aldı. Bu bölgelerde bazen organize fraksiyonlardan bağımsız, genç Filistinlilerden oluşan silahlı gruplar ortaya çıktı. Örneğin Nablus’ta “Aslanların İni” adlı gençlik grubu veya Cenin’de benzer oluşumlar, Fetih’e veya Hamas’a doğrudan bağlı olmadan İsrail’e karşı direnişe giriştiler. Bu gelişmeler, geleneksel fraksiyonların dışında yeni bir kuşağın da mücadeleye katıldığını gösterdi. Ancak İsrail’in ağır bombardımanları ve askeri operasyonları, bu grupların önemli insan ve altyapı kayıpları yaşamasına yol açtı. Batı Şeria genelinde 2024 içinde yüzlerce Filistinli, İsrail askerlerinin açtığı ateş veya Yahudi yerleşimcilerin şiddeti sonucu yaşamını yitirdi.
Mahmud Abbas liderliğindeki Filistin Yönetimi (FY) ise bu dönemde ikili bir baskı altındaydı: Ekim 2023 sonrasında uluslararası camianın gözü tekrar FY üzerinde yoğunlaştı. Birçok ülke ve aktör, Gazze’de kalıcı çözüm için Hamas’ın yerine Filistin Yönetimi’nin kontrolü devralması gerektiğini savundu. Diğer yandan Filistin halkı, özellikle Batı Şeria’da, FY’nin pasif tavrından rahatsızlık duymaya başladı. Gazze’ye yönelik ağır İsrail bombardımanları sırasında Batı Şeria’da halk sokaklara çıkarak öfkesini dile getirmek istediğinde, Fetih kontrolündeki güvenlik güçleri birçok yerde protestoları bastırmaya veya Hamas yanlısı faaliyetleri engellemeye çalıştı. Bu durum, Abbas yönetiminin “işbirlikçi” olarak eleştirilmesine ve halk desteğinin daha da erozyona uğramasına yol açtı.
2024 yılının ortalarında yapılan güvenilir bir kamuoyu yoklaması, Filistinlilerin büyük çoğunluğunun Abbas’ın istifasını istediğini ve olası bir seçimde Hamas’ın lider kadrosunun Fetih’e üstün gelebileceğini ortaya koydu. Abbas ise yönetimini sağlam tutmak adına bazı adımlar attı: Örneğin 2023 yazında Batı Şeria’daki bazı valileri görevden alıp yönetimde değişiklikler yaparak reform görüntüsü vermeye çalıştı. Ancak esas mesele olan demokratik seçimlerin yenilenmesi konusunda adım atmadı. Bu arada Fetih içinde de sessiz bir güç mücadelesi yaşanmaktaydı; Abbas sonrası olası liderler (Marvan Barguti, Cibril Recub, Hüseyin eş-Şeyh, Muhammed Dahlan gibi isimler) kendi konumlarını güçlendirmeye yönelik hamleler yapıyordu. Henüz açık bir ayrışma olmasa da, Abbas’ın ileri yaşı nedeniyle belirsiz geleceğe hazırlık olarak Fetih kadroları arasında rekabet hissedilir düzeydeydi.
Ulusal Birlik Arayışları: Pekin Bildirgesi
Fraksiyonlar arası güç mücadeleleri çoğunlukla perde arkasında yürüse de zaman zaman açık çatışmalara da yol açmıştır. En kanlı örnek 2007 Gazze çatışması olmuştur; o tarihten beri doğrudan silahlı çatışmadan kaçınılsa da, özellikle Batı Şeria’da Fetih ile Hamas arasında düşük yoğunluklu bir mücadele sürmüştür. Batı Şeria’da Filistin güvenlik birimleri (çoğu Fetih mensubu) sık sık Hamas veya İslami Cihad bağlantılı kişileri tutuklamış, faaliyetlerini kısıtlamıştır. Hamas ise Gazze’de Fetih’e bağlı unsurları etkisizleştirmiş durumdadır; muhalif sesler bastırılmış ve Hamas bölgede tek güç hâline gelmiştir. Halk Cephesi ve Demokratik Cephe gibi sol örgütler ise her iki tarafta da sınırlı varlık gösterdiklerinden doğrudan çatışmadan ziyade politik alanda ağırlık koymaya çalışmıştır. Bu gruplar, Filistin Yönetimi’nin karar organı FKÖ’de temsil edildikleri için zaman zaman Abbas’a muhalefet eden bildiriler yayınlamakta veya protesto amaçlı toplantıları boykot etmektedirler.
Savaşın yarattığı yıkım ve Filistin davasının uluslararası alanda tekrar odak noktası hâline gelmesi, daha önce defalarca denenen Hamas-Fetih uzlaşı girişimlerini yeniden canlandırdı. Bu kez ilginç bir şekilde Çin diplomatik bir inisiyatif alarak tarafları aynı masaya toplamayı başardı. Temmuz 2024’te Pekin’de 14 farklı Filistinli fraksiyonun katılımıyla toplantılar düzenlendi. Bu toplantıların sonucunda, Hamas ve Fetih başta olmak üzere tüm gruplar, savaş sonrasında Gazze’nin yönetimi ve genel olarak ulusal birlik konusunda bir mutabakat metni imzaladı.
Temmuz 2024’te Pekin’de Çin arabuluculuğunda bir araya gelen Filistinli fraksiyon temsilcileri, savaş sonrası Gazze’nin geleceği ve ulusal birlik üzerine tarihî bir bildiri imzaladılar.“Pekin Bildirgesi” olarak anılan bu anlaşmaya göre taraflar, aralarındaki bölünmeyi sona erdirme iradesini vurguladılar ve dört temel adım üzerinde mutabakata vardılar: Geçici bir ulusal uzlaşı hükûmeti kurulması, tüm fraksiyonları içeren birleşik bir liderlik komitesi oluşturulması, en kısa sürede Filistin Ulusal Konseyi seçimlerinin özgürce yapılması ve İsrail’in saldırganlığına karşı ortak tutum sergilenmesi. Bu noktada özellikle Gazze’nin yeniden imarı ve yönetimi konusu ön plandaydı. Anlaşma, Gazze’de savaş bittikten sonra Filistinlilerin kendi kendini yönetmesini ve İsrail’in doğrudan kontrolüne izin verilmemesini amaçlıyordu. Hamas ve Fetih, geçmişte defalarca başarısızlığa uğrayan uzlaşı çabalarını bu kez hayata geçirmeye mecbur olduklarını ifade ettiler. Hareket yetkilileri, “uluslararası komploların” Gazze’yi Filistinlilerin elinden almaya çalıştığını, buna karşı tek çarenin ulusal birlik olduğunu belirttiler.
Bu uzlaşı girişimi, Ekim 2024’te Kahire’de yapılan bir diğer görüşmeyle devam etti. Mısır, Katar ve hatta Suudi Arabistan gibi bölgesel aktörler de Filistin iç barışının sağlanmasını desteklediklerini açıkladılar. Özellikle savaşın uzaması ve İsrail ile ABD’nin Gazze için “Hamas’sız bir gelecek” planları yapması, Fetih ve Hamas’ı aynı safta buluşmaya zorladı. İsrail hükûmeti ise bu gelişmeye tepki göstererek Mahmud Abbas’ı terör örgütü Hamas’la işbirliği yapmakla suçladı ve Gazze’de Hamas’ın yönetimine hiçbir şekilde izin verilmeyeceğini vurguladı. Netanyahu hükûmeti, Filistin Yönetimi’ne de güvenmediğini açıkça belirterek Gazze’de kalıcı bir İsrail güvenlik kontrolünün şart olduğunu dile getirdi. Bu koşullarda, Pekin ve Kahire’de alınan kararların sahada uygulanması 2024 sonu ve 2025 başı itibarıyla belirsizliğini korudu. Somut olarak bir birlik hükûmeti kurulamadıysa da, fraksiyonlar arası diyalog kanallarının açık kalması ve ortak düşman karşısında söylem birliği oluşması önemli bir değişimdi.
Sonuç
Filistin’deki başlıca fraksiyonlar – İslamcılar, milliyetçiler ve solcular – tarihsel mirasları ve ideolojik farklılıklarıyla birlikte bugün ortak bir yazgıyı paylaşıyor: İsrail’in süregelen askerî işgali ve uluslararası hukuku ihlal ederek yerleşimci yayılmacılığı altında var olma mücadelesi. 2023-2025 yılları, bu fraksiyonların hem kendi aralarındaki ilişkilerde hem de İsrail’le çatışmada kritik bir dönem olmuştur. Bölünmüşlüğün yerine birliğin kalıcı hale gelmesi önünde birçok engel mevcuttur; zira sadece iç uzlaşı yetmez, aynı zamanda büyük güçlerin de bu yeni duruma rıza göstermesi gerekir.
Filistin siyasetinin rotası, birkaç temel kırılma noktasına bağlıdır: Gazze’nin yeniden inşası ve yönetimi meselesi, Mahmud Abbas sonrası Fetih’in durumu, olası seçimlerin yapılıp yapılmayacağı ve İsrail’in gelecek tutumu. Filistin halkının çoğunluk arzusu, bölünmüşlüğün sona ermesi ve hem diplomatik hem direnme kapasitesi güçlü, meşru bir temsil yapısının oluşmasıdır. Böylesi bir gelişme, sadece Filistinliler için değil, bölgede kalıcı barış için de en umut verici yoldur. Tarihî ayrılıklar ne kadar derin olursa olsun, mevcut koşullar tüm tarafları bir yol ayrımına getirmiştir.
Allah ın razı olduğu yolda yürüyen kanatsız meleğim kalemine ve ilmine güç versin rabbim