Fransa’da Değişmeyen Soru: Güç Bela Kurulan Yeni Hükûmet Düşer mi?
Fransa'da kısa bir süre zarfında ikinci defa kurduğu yeni kabinesini “sorumluluk ekibi” olarak tanımlayan Başbakan Lecornu skandallar, bütçe krizi ve güvensizlik oylamaları arasında kırılgan bir denge kurmaya çalışıyor.

Sadece birkaç hafta içerisinde ikinci kez başbakan olarak atanan Sébastien Lecornu, “yenilenme” vaadiyle kurduğu yeni kabinesini tanıtır tanıtmaz hem etik tartışmalar hem de siyasi hesaplarla karşı karşıya kaldı. Kabinedeki bazı isimler hakkındaki yolsuzluk iddiaları gölgede kalırken, Lecornu emeklilik reformunu askıya alarak göreve henüz başlayan hükûmetinin düşmesini önlemeye çalışıyor. Aşırı sağ ve sol partilerin sunduğu güvensizlik önergeleri Ulusal Mecliste oylanırken, Sosyalist Partinin geri adımı şimdilik hükûmetin kurtuluşu anlamına geliyor.
İkinci Lecornu Hükûmetinde Kimler Var?
Aslında Lecornu ilk hükûmetindeki 18 bakandan 12’si (Adalet Bakanlığında Gérald Darmanin, Dışişleri Bakanlığında Jean-Noël Barrot veya Kültür Bakanlığında Rachida Dati gibi isimler) görevine devam ediyor. Macron döneminde daha önce bakanlık yapmış bazı isimler, örneğin Laurent Nuñez, Benjamin Haddad ve Maud Bregeon da kabineye geri dönüyor. Kabinenin geriye kalan yarısı ise tamamen yeni isimlerden oluşuyor.
İkinci kez başbakan atanmasını takiben Sébastien Lecornu, 12 Ekim Pazar günü ikinci hükûmetini duyurdu. Lecornu yeni kabineyi “kişisel ya da partisel çıkarların ötesinde özgürce sorumluluk üstlenen kişiliklerden oluşan bir ekip” olarak tanımladı. Lecornu’nun “ilk” hükûmetinin yalnızca 14 saat süren başarısız deneyiminin ardından kurulan bu ikinci kabine toplam 34 bakandan ve bakan yardımcısından oluşuyor.
Kabinedeki yeni yüzlerden üçü doğrudan sivil toplumdan geliyor: eski SNCF CEO’su Jean-Pierre Farandou Calışma Bakanı, WWF’nin eski başkanı Monique Barbut Cevresel Dönüşüm Bakanı, Système U’nun eski CEO’su Serge Papin ise KOBİ’lerden, ticaretten, zanaatkârlıktan ve turizmden sorumlu geniş yetkili bir bakanlıkta görevlendirildi. Diğer isimler ise geçtiğimiz haftaya kadar Ulusal Meclis veya Avrupa Parlamentosu’nda milletvekiliydi. Ekipte ayrıca iki üst düzey bürokrat ve bir yerel seçilmiş bulunuyor.
Bu kabine değişikliği, birçok “ağır sıklet” siyasetçinin ayrılışıyla dikkat çekiyor. Lecornu’nun, yüksek egolu kabine üyeleri arasındaki çatışmaları ve partiler arası rekabeti sınırlamak için bu isimlerden bilerek uzaklaştığı yorumları yapılıyor. Görevden ayrılanlar arasında Bruno Retailleau (İçişleri Bakanı), Élisabeth Borne (Eğitim Bakanı), Manuel Valls (Denizaşırı Topraklar Bakanı) ve Bruno Le Maire (Savunma Bakanı) gibi önemli isimler bulunuyor. Cumhurbaşkanlığı için 2027’de aday olacağı konuşulan Gérald Darmanin ise Adalet Bakanı olarak kabinede kalmayı sürdürdü, ancak “her türlü siyasi parti faaliyetine ara verdiğini” açıkladı.
Hafta boyunca siyasi partiler arasında yürütülen yoğun müzakerelere rağmen, ikinci yeni Lecornu hükûmetinin dengesi selefinden pek farklı değil. Kabine, Eylül 2024’ten bu yana ülkeyi yöneten sağ-merkez “ortak zemin” koalisyonundan gelen isimleri bir araya getiriyor. Tek yenilik, 2022’de Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) ile yapılan ittifak nedeniyle Sosyalist Partiden ayrılan Laurent Panifous’un, parlamento ile ilişkilerden sorumlu bakan olarak kabineye girişi oldu.
Güç Bela Kurulan Kabinenin Tartışmalı İsimleri
Sébastien Lecornu’nun liderliğindeki yeni hükûmet, göreve başlar başlamaz çeşitli skandalların da odağına yerleşti. 34 üyeden oluşan kabinede, bazı bakanların görevleriyle bağlantılı hediyeler, sosyal konut ayrıcalıkları ve açıklanması güç mal varlıkları kamuoyunda ciddi tartışmalar yaratıyor. Yenilenme vaadiyle kurulan hükûmet, kısa sürede suçlamalar ve etik soruşturmalarla sarsıldı.
Konut Bakanı Vincent Jeanbrun, sosyal konut tahsislerinde kayırmacılık suçlamasıyla yargılanıyor; Eğitim Bakanı Édouard Geffray ise 2019’da öğretmen intiharını “merdivenden düşmeye” benzeten sözleri nedeniyle tepki çekmişti. Sağlık Bakanı Stéphanie Rist, ilaç şirketlerinden aldığı ücretlerle gündeme gelirken, Kültür Bakanı Rachida Dati hakkında değerli mücevherlerini beyan etmemek ve 300.000 avroluk gelirini gizlemek iddialarıyla soruşturma yürütülüyor.
Başbakan Lecornu da geçmişten gelen gölgelerden kurtulabilmiş değil. 2023’te çıkar çatışması nedeniyle hakkında açılan soruşturma, kişisel kazanç kastı bulunmadığı gerekçesiyle kapatılmıştı. Son olarak, akademik geçmişiyle ilgili diploma usulsüzlüğü iddialarını reddetmek zorunda kaldı. Bu tablo, “yenilenme” söylemiyle yola çıkan hükümetin, daha ilk günlerinde güven ve etik tartışmalarının merkezine yerleştiğini gösteriyor.
Sorunlu Bir Başlangıç Yapan Lecornu’nun Öncelikleri Neler?
Geçen hafta istifa eden, ardından yeniden atanan Lecornu, şu anda ince bir ip üzerinde yürüyor. Önünde seleflerinin hükûmetlerini düşüren bütçe meselesi var. Güvensizlik oyu ile hükûmetinin düşmesini engellemeye çalısan Başbakan Lecornu, Macron döneminin en tartışmalı işlerinden birisi olan emeklilik reformu konusunda geri adım atacağını açıkladı. Sosyalist Partinin hükûmete karşı gensorulara destek vermemesi için emeklilik yaşının 2028’e kadar yükseltilmeyeceğini 14 Ekim’de Ulusal Mecliste yaptığı genel politika konuşmasında dile getirdi: “Parlamentoya, bu sonbahardan itibaren, 2023 yılındaki emeklilik reformunun cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar askıya alınmasını önereceğim. Bugünden itibaren, 2028 Ocak ayına kadar yaşın yükseltilmesi söz konusu olmayacak.”
Reformun askıya alınmasının “2026 yılında 400 milyon avroya, 2027 yılında ise 1,8 milyar avroya mal olacağını” belirterek, bunun “tasarruflarla telafi edilmesi gerektiğini” söyledi. Başbakan Lecornu ayrıca, bir yasanın oylama yapılmadan kabul edilmesini sağlayan Anayasanın 49.3 maddesinden vazgeçtiğini doğruladı: “Bu, Ulusal Meclis için bir garantidir: Tartışma, özellikle bütçe konusunda ama yalnızca o değil, tüm alanlarda (…) yaşayacak, sonuna kadar gidecek, oylamaya varacak.”
Hükûmetin ilk bütçesinde, açığı azaltacak “kamu maliyesinin kontrol altına alınması” öngörülüyor. İki resmî tatilin kaldırılmasından vazgeçilmesinin ardından açık, GSYH’nin %4,6’sına karşılık %4,7’sine çıktı. Sébastien Lecornu büyük servetlerin vergilendirilmesine de değindi: “Egemenliğimizle ilgili geleceğin yatırımlarının finansmanına ayrılmak üzere, büyük servetlerden alınacak olağanüstü bir katkı oluşturulmasını talep edeceğiz.”
Şimdiden İki Güvensizlik Önergesi Sunuldu
Kabinenin önündeki asıl soru ise aşikâr: Ülkenin siyasi felce ve yeni bir krize sürüklenmemesi için Ulusal Mecliste bir uzlaşma zemini bulunabilecek mi? Aşırı sağcı Ulusal Birlik (RN) ve sol parti Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) güvensizlik önergelerini geçtiğimiz 13 Ekim’de sundu. RN Genel Başkanı Jordan Bardella, “Başka bir siyasi kamptan gelse bile” hükûmete karşı censure (güvensizlik) oyu vermeye hazır olduğunu açıkladı. Eğer Lecornu hükûmeti bu sınavı geçemezse, Emmanuel Macron’un önünde neredeyse tek bir seçenek kalacak: RN’nin uzun süredir talep ettiği yeni bir Meclis feshi ve erken seçim. Ancak bu kez hükûmetin düşmesi daha zor görünüyor.
Başbakan’ın, genel politika konuşmasını yaparak emeklilik reformunun askıya alındığını duyurmasının ardından Sosyalist Parti (PS) hükûmeti düşürme çabalarına destek vermeyeceğini açıkladı. Sosyalist Partinin lideri Olivier Faure, yaptığı açıklamada, yapılacak güvensizlik önergeleri oylamasında Sébastien Lecornu hükûmetine karşı oy kullanmama kararlarını savundu. Bu gelişme üzerine RN lideri Bardella, Sosyalistleri “Macron’un kurtarıcıları” olmakla itham etti. RN’nin esas lideri Marine Le Pen ise Sosyalistlerin kendilerini Macron’a sattığını dile getirerek daha sert bir ton kullandı.
Yine Aynı Soru Soruluyor: Lecornu Hükûmeti Düşecek mi?
Başbakan Sébastien Lecornu, 16 Ekim Perşembe günü Ulusal Meclis’te iki güvensizlik önergesiyle karşı karşıya olacak. Emeklilik reformunun askıya alınacağını açıklayarak Sosyalist Partinin desteğini kazanan Lecornu’nun görevde kalması muhtemel görünüyor.
Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) ve Ulusal Birlik (RN) tarafından verilen önergeler, sabah saat 9’dan itibaren tartışılacak. Hükûmetin düşmesi için 289 milletvekilinin desteği gerekiyor. LFI, Ekolojistler (EELV), Komünist Parti gibi sol gruplar genel olarak hükûmeti düşürme hedefinde birleşirken, Sosyalistler bu kez reformun askıya alınması nedeniyle güvensizlik oylamasına katılmayacak. Ancak Sosyalistlerin içinde bu karara itiraz eden vekiller var.
Cumhurbaşkanı Macron’un partisi Renaissance, merkez partiler MoDem ve Horizons ile muhafazakâr Cumhuriyetçiler (LR) grubu hükûmete destek vereceklerini açıkladı. RN ve LFI ise hükûmeti devirmek için oy kullanacaklarını doğruladı. Cumhuriyetçiler cephesinden ayrılmış olan Eric Ciotti’nin kurduğu Cumhuriyet için Sag Birlik de güvensizlik cephesinde yer alırken, Bölgesel yetkilerin arttırılmasını savunanların grubu olan LIOT ise üyelerine serbest oy hakkı tanıdı. Meclis aritmetiği dikkate alındığında, Lecornu hükümetinin bu oylamadan -şimdilik- sağ çıkması bekleniyor; ancak tartışmalar, Macron’un Ulusal Mecliste artık Sosyalist Partinin desteğine bağımlı hale geldiğini bir kez daha ortaya koyuyor.