Avrupa’daki Müslüman Kuruluşlardan Gazze İçin Brüksel’de Ortak Çağrı
Avrupa’nın sekiz ülkesinden önde gelen Müslüman temsil kuruluşları, Gazze’deki derinleşen insani krize ilişkin Brüksel’de ortak bir deklarasyon yayımlayarak uluslararası toplumu soykırımı durdurmaya, barış ve adalet için harekete geçmeye çağırdı.

9 Temmuz 2025’te Belçika’nın başkenti Brüksel’deki Avrupa Basın Kulübü’nde düzenlenen toplantıya, Avrupa’nın farklı ülkelerinde faaliyet gösteren Müslüman temsil kuruluşları katıldı. Belçika Müslümanları Yürütme Organı (EMB) ev sahipliğinde gerçekleşen buluşmada, Almanya, Avusturya, Belçika, Danimarka, Fransa, Hollanda, İtalya ve Norveç’ten kurumlar ortak bir deklarasyon yayımladı.
Açıklamalar sırasıyla IRN Başkanı Masoom Zubair (İngilizce), KRM temsilcisi Burhan Kesici (Almanca) ve EMB Başkanı Mehmet Üstün (Fransızca) tarafından yapıldı. Etkinlikte, Avrupa genelindeki binlerce cami ve İslami kurumu temsilen, Almanya Müslümanları Koordinasyon Konseyi (KRM), Fransa İslam Konseyi (CFCM), Avusturya İslam Cemaati (IGGÖ), Belçika Müslümanları Yürütme Organı (EMB), Norveç İslam Konseyi (IRN), Hollanda Müslümanlarla İletişim Organı (CMO), Danimarka Müslümanlar Birliği (DMO), İtalya İslami Topluluk ve Kuruluşlar Birliği (UCOII) kuruluşları ortak taleplerini uluslararası kamuoyuna duyurdu.
Yayımlanan ortak bildiride, temsil edilen kuruluşların Avrupa genelinde milyonlarca Müslümana ulaştığı vurgulanarak şu ifadelere yer verildi:
“Avrupa genelindeki Müslümanlar adına konuşuyoruz. Sayıları 15 bini aşan cami ve İslami kurumlardan gelen toplulukları temsil ederek milyonlara ulaşıyoruz. Bu sorumlulukla adalet, yaşam, uluslararası hukuk ve insanların barış içinde bir arada yaşamasını savunuyoruz.”
“Bu Bir Savaş Değil, Sistemli Bir Yok Ediş”
Deklarasyonda, İsrail ordusunun saldırıları sonucunda şimdiye kadar 58 binden fazla kişinin hayatını kaybettiği, yüz binlerce kişinin akıbetinin ise bilinmediği aktarıldı. Ayrıca kurbanlar arasında çok sayıda çocuğun bulunduğu, su ve temel ihtiyaçlara erişimin engellendiği de vurgulanarak, “Aileler yok olmuş, yaşam alanları yerle bir edilmiş durumda. İnsanlar su ya da yiyecek bulmaya çalışırken ölüyorlar. Açlık bilinçli bir şekilde savaş silahı olarak kullanılıyor. İnsani yardım kısıtlanıyor. Umutlar azalıyor.” dendi.
Deklerasyonda Gazze’de yaşanan durumun artık konvansiyonel savaş tanımını aştığı, sivil altyapının ve geçim kaynaklarının kasıtlı biçimde hedef alındığı belirtilerek, şöyle dendi:
“Yaşadığımız şey bir savaşın ötesinde, sivil altyapının ve Filistin halkının geçim kaynaklarının sistematik bir şekilde yok edilmesidir. Gazze’deki Filistinlilerin bir geleceğinin olmadığını dile getiren İsrail hükûmeti üst düzey yetkililerinin sayısı her geçen gün artıyor. Uluslararası hukukçular, insan hakları örgütleri ve BM temsilcileri artık bunun bir soykırım olduğunu dile getiriyorlar.”
“UNRWA’nın Yerini Alan Yardım Yapılanması Krizi Derinleştiriyor”
Açıklamada BM’ye bağlı UNRWA’nın yerini alan “Gazze İnsani Yardım Vakfı” adlı yapının yardım dağıtım noktalarında şahit olunan korkunç ve insan onuruna yakışmayan görüntüler hatırlatılarak, yardım dağıtım süreçlerinin halkı daha da baskı altına aldığı ifade edildi:
“Bu yapı sıkıntıları daha da derinleştiriyor, yardıma erişimi daha da zorlaştırıyor ve Gazze halkı üzerindeki kuzey Gazze’yi terk etme baskısını artırıyor. İnsanların yerlerinden edilmelerini aktif bir şekilde destekleyen bir yardım yapılanması çözüm değildir; krizi daha da şiddetlendirir. Bunu bir parça ekmeğe ulaşmak için dağıtım merkezlerine giden insanların öldürüldüğü haberlerinde de görüyoruz.”
“Avrupa, Müttefikleri Söz Konusu Olduğunda da Uluslararası Hukuka Uymalı”
Ortak açıklamada, insan hakları örgütlerinin ciddi savaş suçları da dâhil olmak üzere çok sayıda ağır uluslararası hukuk ihlalini belgelediği, sosyal medya platformlarında ise bu ihlalleri gösteren videoların yayımlandığı vurgulandı. Batı Şeria’da yerleşimci şiddetinin, zorla tehcir ve mülksüzleştirme uygulamalarının dünyanın gözü önünde yaşanmaya devam ettiği, buna karşılık Avrupa hükûmetlerinin gösterdiği tepkilerin yetersiz ve sembolik olmaktan öteye geçemediği belirtilerek, bu tutum şu sözlerle eleştirildi:
“Avrupa hükûmetlerinin tepkileri büyük ölçüde sembolik kalıyor. Ortada net bir sonuç yok. Bu durum birtakım soruları da beraberinde getiriyor: İnsan haklarına bağlılık iddiası ile mevcut pasiflik nasıl bağdaşabilir? Avrupa siyaseti için kırmızı çizgiler nerede?”
İsrail’deki pek çok siyasi figürün ve üst düzey yetkilinin İsrail’in güvenliğinden değil, açıkça Gazze’yi kalıcı şekilde kontrol ya da ilhak etmekten bahsettiğine ve asıl amacın Filistin devletinin kurulmasını ve bu bölgede var olmasını engellemek olduğuna dikkat çekilerek, “Net bir şekilde vurguluyoruz: Barış isteyenler adaletin yerini bulması için bir şeyler yapmak zorunda. Adalet talep edenler, yakın müttefikleri söz konusu olduğunda da uluslararası hukuka uymak durumundadır.” hatırlatması yapıldı.
Uluslararası Topluma Yönelik Talepler
Ortak deklarasyonda uluslararası topluma yöneltilen talepler şu şekilde sıralandı:
-
- Acilen ateşkes sağlanmalı, soykırım derhâl durdurulmalıdır.
- Tüm rehineler ve haksız yere alıkonulan kişiler serbest bırakılmalıdır.
- İnsani yardım için serbest erişim sağlanmalıdır.
- Savaş suçlarında kullanıldığı ve uluslararası hukuku ihlal ettiği sürece silahsevkiyatı yapılmamalıdır.
- Uluslararası Ceza Mahkemesi siyasi baskı olmaksızın çalışmalarına devamedebilmelidir.
- Gazetecilerin Gazze’ye engelsiz erişimi ve Gazze’de bağımsız habercilik yapabilmeleri için güvenliklerinin garanti altına alınması sağlanmalıdır.
- Her iki halkın da onurlu bir şekilde bir arada yaşayabilmesi için kalıcı bir barışın temeli olarak iki devletli çözüm bağlamında özgür ve egemen bir Filistin devleti tanınmalıdır.
“Halkların Talepleri Hükûmetlerce Görmezden Geliniyor”
Deklarasyonda ayrıca, Avrupa kamuoyunun büyük bölümünün barışçıl ve adil bir çözümden yana olduğu, yapılan anketlerin de bu görüşü desteklediği, ancak söz konusu halk iradesinin pek çok ulusal parlamentoda yankı bulmadığı hatırlatılarak, “Halkın talebi ile siyasi kararlar arasında giderek artan uyuşmazlık, demokratik süreçlere olan güveni de tehlikeye atıyor.” dendi.
İslam dünyasındaki bazı devletlerin tepkisizliğinin de değinilen bildiride, “ortak ve kararlı bir diplomatik girişimin” olmaması eleştirilerek, somut adımlar yerine sorumluluk almadan atılan sembolik adımların hayal kırıklığına neden olduğu belirtildi.
Antisemitizm ve İslamofobiye Karşı Ortak Duruş
Kuruluşlar, Avrupa’daki Yahudi cemaatleriyle yıllardır karşılıklı saygıya dayalı bir diyalog yürütüldüğünü vurgulayarak, antisemitizm ve İslam karşıtlığının her türlüsüne karşı olduklarını belirttiler: “Aşırılık yanlılarının toplumlarımızın arasını açmasına izin vermeyeceğiz. Irkçılığın, İslam karşıtlığının ve antisemitizmin aramızda yeri yok.”
Sevdiklerini kaybeden, kaçırılan veya haksız yere alıkonulan aile üyelerinden bir hayat belirtisi bekleyen Filistinli ve Yahudi ailelerin acısını paylaştıklarını ve kimi etkilerse etkilesin sivil kayıpların trajik olduğunu belirten temsilciler, her zaman ateşkesten, insani yardımdan, rehinelerin serbest bırakılmasından, hem İsrail hem de Filistin için iki devletli çözümden yana olduklarını belirttiler. “Ayrıca Filistinlilerin yaşam ortamları yok edilmiş vaziyette. Biz barış ve adalet istiyoruz.” diyen kuruluşlar, deklarasyonda bu ikisinin ayrılmaz bir şekilde birbirine bağlı olduğunun altını çizdi.
Deklarasyonda, Filistin halkının sesine kulak veren ve yaşadıkları hak ihlallerini dünyaya duyurarak onlara destek olan Avrupa devletlerine ve sivil toplum üyelerine de teşekkür edildi:
“Net bir duruş sergileyen, Filistin’i tanıyan ve devam eden insan hakları ihlallerine karşı somut önlemler talep eden Avrupa devletlerine teşekkür ediyoruz. Ayrıca Gazze ve Batı Şeria’da yaşanan acılara sürekli ve alenen dikkat çeken sanat, spor, medya ve akademi dünyasından pek çok cesur sese de teşekkür etmek isteriz. Onların kararlılığı çok önemli.”
Filistin Halkına Mesaj: “Yanınızdayız”
Açıklamanın sonunda, doğrudan Filistin halkına hitap edildi. “Yaşadığınız acıyı hayal bile edemiyoruz” ifadelerine yer verilen açıklamada, aşam alanlarının toptan imha edilmesi, sayısız ailenin çektiği acılar bizi derinden sarsıyor. Ancak hem çektiğiniz acılar hem de barışçıl, adil ve sizin şekillendireceğiniz bir gelecek adına beslediğiniz umut asla unutulmamalı.” ifadelerine yer verildi.
Açıklamanın sonunda Filistin halkına yönelik doğrudan bir mesaja yer verildi. Yaşanan acıların boyutunun tarif edilemeyecek kadar büyük olduğu, yaşam alanlarının tamamen yok edildiği ve pek çok ailenin derin travmalarla karşı karşıya kaldığı vurgulanırken, tüm bu zorluklara rağmen Filistinlilerin barışçıl ve adil bir gelecek inşa etme yönündeki umutlarını asla kaybetmemeleri hatırlatılarak, deklarasyon şu ifadelerle son buldu:
“Hikâyelerinizin duyulması, haklarınıza saygı gösterilmesi; özgürlük, onur ve emniyet içerisinde kendi geleceğinizi şekillendirebilmeniz için elimizden geleni yapmaya kararlıyız. Dualarımız ve çabamız, barış ve yaşanabilir bir Filistin’in birlikte yeniden inşası içindir.”