Filistin Dayanışmasının Simgesi Olan Karpuzun Hikâyesi
Bugün sosyal medyada ya da protestolarda Filistin dayanışmasının en bilinen sembollerinden biri de karpuz. Peki karpuz Filistin direnişinde nasıl bir yer tutuyor ve ne anlama geliyor?

“Karpuzlar çürümüş
yarılıp kurumuş
sokaklarda kan kaybından.
Sulanmış gözyaşları… Titreyerek düşünüyorum
bu hüzünlü tohumların geleceğini,
nasıl korkunç bir meyveye dönüşeceğini.”
Yahia Lababidi
Filistin’de karpuz yalnızca yazın serinliğini değil, yasaklar ve baskılar gölgesinde süren bir hayatı da simgeliyor. Şair Yahia Lababidi’nin dizelerinde olduğu gibi, karpuz çoğu zaman geleceğe dair ürkütücü bir soruyla birleşiyor: Bu topraklarda hangi meyve filizlenecek? Umut mu, yoksa daha da derinleşen bir yıkım mı?
Karpuzun Yasaklardan Sembole Uzanan Tarihi
1967’nin yazında, Altı Gün Savaşı Filistin topraklarında yalnızca sınırların değil, sembollerin de kaderini değiştirdi. Mısır, Ürdün ve Suriye ile girilen kısa ama yıkıcı çatışmanın sonunda İsrail; Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’ü işgal etti. İşgalin hemen ardından, İsrail askerî yönetimi Filistin bayrağının kamusal alanda sergilenmesini yasakladı. Hatta kırmızı, siyah, yeşil ve beyaz renklerin bir arada kullanımı bile “siyasi bir anlam” taşıdığı gerekçesiyle suç sayıldı. Oysa bu renkler yalnızca bir kumaşta yan yana gelmiyor, bir halkın kimliğini ve varlık iddiasını görünür kılıyordu. Yeşil umut ve inancı, kırmızı şehitlerin kanını ve direnişi, siyah zulmün karanlık günlerini, beyaz ise barışı ve vicdanın saflığını simgeliyordu. Bayrağın yasaklanması, Filistinlilerin “biz buradayız” deme imkânını ellerinden almak için atılmış sembolik bir adım olarak dikkat çekiyordu.
1980’de Ramallah’ta, Galeri 79’da açılan bir sergi, Filistinli sanatçılar için yeni bir nefes alanı olacaktı. Sliman Mansour, Nabil Anani ve Issam Badr gibi isimler eserlerinde kırmızı, siyah, yeşil ve beyazı buluşturmuştu. Ancak sergi çok uzun sürmedi. İsrailli yetkililer, “renklerin politik anlam taşıdığı” gerekçesiyle mekâna baskın düzenledi ve sergiyi kapattı. Mansour’un anlattığına göre, o an diğer bir sanatçı olan Issam polise dönüp “Kırmızı, yeşil, siyah ve beyazdan bir çiçek yapsam ne olur?” diye sordu. Polis memuru öfkeyle, “El konulacak. Karpuz bile boyasan, el konulacak!” diye cevap verdi. Bu söz, karpuzun yalnızca bir meyve değil, yasaklı renklerin ve bastırılmak istenen kimliğin simgesi hâline gelmesinin sembolik başlangıçlarından biri oldu.
Oslo Süreci ve Filistin Bayrağına Görece Serbestlik
1993 yılı, yalnızca diplomatik masalarda değil, Filistinlilerin günlük yaşamında da bir kırılma anıydı. 13 Eylül’de Washington’daki Beyaz Saray’ın çimlerinde, ABD Başkanı Bill Clinton’ın arabuluculuğunda Yaser Arafat ile Yitzhak Rabin el sıkışırken, Şimon Peres de anlaşmaya imza atan isimlerden biriydi. Oslo Anlaşmaları, Filistin bayrağına ilk kez kısmi meşruiyet tanıdı. Yirmi altı yıl boyunca işgal yönetiminin yasakladığı renkler, artık Ramallah’ta yeni kurulan Filistin Yönetimi’nin kurumlarının önünde dalgalanabiliyordu.
Bu, İsrail’in yazılı bir yasayla yasağı kaldırmasından çok, Oslo sürecinin getirdiği idari düzenlemelerin ve uluslararası tanınırlığın bir sonucuydu. Yani bir yandan Filistin Yönetimi kendi binalarına bayrak çekebiliyor, öte yandan işgal altındaki bölgelerde bayrak hâlâ polis müdahalesine gerekçe olabiliyordu. Ancak bu ikili durum, sembolün anlamını değiştirmedi: Karpuz yasak yıllarında halkın hafızasına çoktan kazınmıştı.
2007’de karpuz sembolü, diaspora sanatında yeni bir boyut kazandı. Filistinli sanatçı Khaled Hourani, Ramallah merkezli bir ressam, küratör ve kültür politikacısı olarak Filistin Modern Sanat Müzesi’ni kurdu. Kimlik, hafıza ve direniş temalarını sanatında işleyen Hourani, “Subjective Atlas of Palestine” (Filistin’in Öznel Atlası) adlı kolektif projeye “The Story of the Watermelon (Karpuzun Hikayesi)” ya da diğer adıyla “Watermelon Flag” (Karpuz Bayrağı) tasarımıyla katıldı.
Rosa-Luxemburg Foundation’ın aktardığına göre, Hourani’nin eseri 36 tasarımdan yalnızca biriydi; ancak geleneksel bayrak formundan uzaklaşıp Filistin bayrağının dört rengini karpuzun içinde yeniden kurgulamasıyla öne çıktı. İlk bakışta mizahi ya da apolitik gibi görünen bu çalışma, aslında “sumud”, yani kök salmış bir direniş iradesi anlamını taşıyordu. Böylece Hourani, sıradan bir yaz meyvesini, yasakların gölgesinde politikleşmiş bir hafıza nesnesine dönüştürdü.
Şeyh Cerrah Mahallesindeki Protestolarda Karpuz
Bu sembol yalnızca Filistin topraklarında değil, dünyanın farklı köşelerindeki diasporada da hayat buldu. Avrupa’dan Amerika’ya uzanan topluluklarda karpuz, posterlerde, şiirlerde ve dijital sanat projelerinde kendine yer buldu. İnternetin yaygınlaşmasıyla birlikte, diaspora gençliği karpuzu hem protestolarda hem de çevrimiçi platformlarda Filistin kimliğini sahiplenmenin ve dayanışmayı görünür kılmanın bir aracı olarak benimsedi. Sanatta doğan bu sembol, kısa sürede sokaklara da yansıdı. 2021’de Şeyh Cerrah Mahallesi’nde başlayan protestolarda yeniden karşımıza çıktı.
2021 yılında, Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki protestolar sadece bir semtin sorunu olmaktan çıkmıştı. Zorla tahliye kararları ve İsrailli yerleşimci grupların dava girişimleri, Filistinli aileleri evlerinden çıkarma tehdidiyle karşı karşıya bırakıyordu. Bu karara tepki mahallî sakinlerden, genç aktivistlerden ve diaspora topluluğundan yükselen bir sesle başladı.
El-Kurd kardeşler -Mohammed ve Muna El-Kurd- durumu sosyal medyada görünür kıldı (#SaveSheikhJarrah) ve uluslararası duyarlılığı artırdı. Protestolar, barışçıl gösteriler, iftar toplulukları ve müzikli sokak bildirileriyle başladı; fakat İsrail polisinin müdahalesi kaçınılmaz oldu: Göz yaşartıcı gaz, cop ve su tanklarıyla göstericiler dağıtıldı, birçok kişi gözaltına alındı. Bayrak taşımanın bile riskli olduğu bu atmosferde, protestocular bayrak yerine karpuz görselleri kullanarak seslerini bastırmak isteyenlere karşı bir sembolik direniş çizdi. Bu durum, sembolün güncel direnişte de rol oynadığını gösteren en net örneklerden biriydi.
Gazze Soykırımı ile Karpuzun Değişen Anlamı
2023 yılında İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarıyla birlikte Filistin bayrağı birçok yerde açıkça yasaklandı ya da sembolik olarak baskı altına alındı. Almanya’da Berlin ve diğer kentlerde, dayanışma gösterilerinin izinleri iptal edildi. Filistin bayrağı taşıyan ya da bu sembollerle protesto eden kişiler polis müdahaleleriyle karşılaştı. Özellikle Ekim 2023’te Berlin polisinin “Free Palestine” (Filistin’e Özgürlük) sloganları atanları dağıtması, bayrakların ve pankartların toplatılması bunun örneklerindendir.
2023 yılında Frankfurt Kitap Fuarı’nda LiBeraturpreis ödül töreni, Filistinli yazar Adania Shibli’ye verilecekti; fakat fuar yönetimi “savaş koşulları” gerekçesiyle töreni erteledi. Bu karar, çok sayıda yazar ve yayınevi tarafından kültürel sansür olarak yorumlandı. Bunun üzerine kitap fuarında birçok yayınevi stantlarında karpuz sembolü kullanarak fuar yönetimini protesto ettiler.
Aynı dönemde İsrail içinde de özellikle bayrak yasaklarına karşı sembolik bir dil üretildi. Tel Aviv’de Zazim adlı Arap-İsrailli sivil toplum grubu, 2023 yazında 16 taksiye “This is not a Palestinian flag (“Bu bir Filistin bayrağı değil”) yazılı karpuz görselleri yerleştirdi. Böylece bayrak yasağını mizahi ve yaratıcı bir biçimde görünür kılarak, yasaklara karşı alternatif bir direniş dili sundu.
כשהממשלה סותמת פיות באלימות – חייבים להתנגד! האלימות כלפי מי שמניף את דגל פלסטין הולכת וגדלה בחסות הממשלה, אבל לא ניתן להם לרמוס את הדמוקרטיה ואת חופש הביטוי. מצאנו דרך יצירתית להעביר את המסר שלנו על מוניות שירות בגוש דן – שתפו עכשיו כדי שהמסר יופץ כמה שיותר: pic.twitter.com/7RKKWFfM67
— זזים – קהילה פועלת | ززيم | Zazim (@zazim_org_il) June 21, 2023
Bir Algospeak Yöntemi Olarak Karpuz Sembolü
Bu susturma kampanyasının hacmini genişlettiğimizde, Filistin bayrağının yalnızca sokaklarda değil, dijital dünyada da baskı altına alındığını görüyoruz. Meta platformlarında ve X’te Filistin bayrağı emojisi ya da “Free Palestine” etiketleriyle yapılan paylaşımların silindiği ya da görünmez kılındığı yönünde çok sayıda rapor yayımlandı. Bu ortamda karpuz emojisi 🍉, gençlerin geliştirdiği bir “algospeak” yöntemi olarak öne çıktı.
PBS ve Al Jazeera gibi kaynaklarda belirtildiği üzere, kullanıcılar algoritmik sansürü aşmak için bayrak yerine karpuz emojisi kullanarak dayanışmayı sürdürdüler. Özellikle TikTok ve Instagram’da bu sembolün yaygınlaşması dikkat çekti. Bu platformlarda karpuz, hem Filistin bayrağının renklerini hatırlatıyor hem de platform kurallarını ihlal etmeyen bir alternatif oluşturuyordu. Almanya’dan Latin Amerika’ya, ABD’den Güney Asya’ya kadar uzanan paylaşımlarda karpuz, dijital bir direniş sembolüne dönüştü.
Karpuzun hikâyesi, yasaklarla başlayan ama yasakların ötesine taşan bir hikâye. 1967’de bayrağın susturulmasıyla gündelik hayatın bir parçası hâline gelen bu meyve, bugün bir halkın kimliğini, hafızasını ve direnişini taşıyan sessiz bir çığlığa dönüşmüş durumda.
Lababidi’nin şiirinde dile gelen “hüzünlü tohumlar” bize şunu hatırlatıyor: Hangi meyvenin büyüyeceği bizim ellerimizde. Susturulmuş sesler, yok sayılan halklar ve yasaklanan semboller karşısında, dayanışma göstermek yalnızca bir tercih değil, insanlık sorumluluğu. Birkaç kiloluk bir karpuz, direnişin yasaklandıkça güçleneceğini kanıtlarken bize de bu sorumluluğu yeniden hatırlatıyor.