'Dosya: “Batı Avrupa'da İmam Eğitimi”'

İmam Eğitiminde Farklı Bir Model: Belçika

Belçika’da yaklaşık 300 cami var. Bu camilerden 90 tanesi devlet tarafından “tanınmış” cami statüsünde. Bu camilerin 85 imamı, Belçika devletinden maaş alıyor.

İslam Belçika’da 19 Temmuz 1974’te çıkarılan yasa ile resmen tanınmış olmasına rağmen, imamlar ülkede 2005 yılına kadar gündeme gelmemişti. 2008 yılında camilerin devlet tarafından tanınmasıyla beraber, imamlar için de “devlet memuru statüsünde imamlık” serüveni başlamış oldu.

Ülkedeki yaklaşık 300 caminin yalnızca 90 tanesi devlet tarafından tanınıyor. Bu camilerde çalışan 85 imamın finansmanını Belçika devleti üstleniyor. Buna karşılık Belçika Diyanet Vakfı’na bağlı 73 camide hizmet veren imamlar – bu camilerin 37 tanesi tanınmış cami statüsünde olmasına rağmen- Belçika devletinden maaş almıyorlar. Devlet tarafından tanınmayan ya da yurtdışından finanse edilmeyen imamların maaşları ise cemiyetler tarafından ödeniyor.

Camilerin Belçika devleti tarafından tanınması ile imamlar, “din hizmetleri memuru” statüsünde camilere atanıyor. Camilerin tanınması ise başlı başına ayrı bir süreç. Bu sürecin baş aktörü, ülkenin resmî İslam temsil kurumu olan Executif. Camilerin Executif’e tanınma isteği ile müracaat etmesiyle başlayan süreç, Executif’in bürokratik işlemleri tamamlayıp, hazırlanılan dosyayı ilgili bakanlığa iletmesi ile devam ediyor. Daha sonra Adalet Bakanlığının güvenlik soruşturmasından geçen camilere tanınma veriliyor.

Ülkede şu anda tanınmayan camilerin neredeyse tamamına yakınını tanınma başvurusu yapan camiler oluşturuyor. Bir kısım camiler ise tanınmak istemelerine rağmen başvuruları reddediliyor. Özellikle Flaman Bölgesinde İçişleri Bakanı Liesbeth Homans’ın camilerin tanınma işlemlerini süresiz olarak durdurması, şu an tanıma bekleyen camilerde yığılma meydana getirmiş durumda.

Belçika’da İmamların Statüsü ve Görev Alanları

Bir cami devlet tarafından tanındıktan sonra, caminin hizmet verdiği Müslüman sayısı dikkate alınarak, Executif tarafından, Adalet Bakanlığının da onayıyla, cami komitelerinin önerdiği imamlar camilere atanıyor. Genelde 700 kişilik cami cemaatine 1, 700-1200 kişiye 2, 1500 ve fazlası kişiye 3 imam düşecek şekilde görevlendirme var. Bu imamlar Adalet Bakanlığının çalışanı olarak camilerde görev alıyorlar. Tanınmış her caminin en az bir imam alma hakkı var. Devletin tanıdığı bu imamlar maaşlarını doğrudan Adalet Bakanlığından alıyor. Haham ve papaz gibi diğer dinlerin din hizmetleri görevlileri için de aynı durum geçerli. Mesleki tanımları “din görevlisi” olan bu imamların görev alanları ve maaşları 3 imamın aynı camide bulunması durumunda değişiklik gösteriyor. Örneğin caminin birinci imamı, asıl imam-hatiplik ve cuma vaazlarını vermekle görevli olan kişi. Bu imamın en az üniversite mezunu olması bekleniyor. İkinci imamın görevi 5 vakit namazı kıldırmak iken, üçüncü imam müezzinlik görevini yerine getiriyor. İmamların maaşları da statülerine göre farklılık gösteriyor. Birden fazla imamın aynı camide bulunması durumunda tatiller imamlar arasında nöbetleşe yapılıyor. Tatillerin ve izinlerin organizesi ise bütünüyle Executif’te. Devlet sadece imamların maaşını ödemekle kalmıyor, aynı
zamanda halı değiştirilmesi, inşaat, boya, elektrik ve su faturası gibi giderler konusunda da camiye maddi destek sağlıyor.

İmamların görevden alınması ve göreve iade edilmesi meselesi cami komitesi ile Executif’in birlikte söz sahibi oldukları bir alan. Adalet Bakanlığı ise sadece tayin esnasında imamın güvenlik açısından sorun teşkil edip etmediğine bakıyor. Görevden alma ve göreve iade etme gibi konularda Bakanlık nihai belirleyici değil.

Özetle, camilerin tanınması ile gelişen bu süreç, imamlığın da bir meslek olarak devlet nezdinde tanınmasına yol açmış durumda. Avrupa’da başka bir örneği olmayan bu durum, bazı soruları da beraberinde getirmiş. Bu sorulardan biri devletin finansman aracılığıyla dinî cemaatlere karışıp karışmadığı konusu.

Executif’in Başkanı Mehmet Üstün devletin Müslüman cemaatlere müdahalesi konusunda oldukça net. Devletin vaazların içeriğine, imamlara ve imamların eğitimine dair herhangi bir müdahalede bulunmadığını dile getiren Üstün, “Böyle bir baskı, Belçika Anayasası kapsamında, din ve devlet ayırımı prensibince mümkün değil.” diyor.

Özellikle imamların eğitimi meselesine değinen Üstün, konuyla ilgili gelişmeleri de anlatıyor. Şu an itibariyle Fas’tan ve Türkiye’den gelen imamlardan faydalanıldığını ifade eden Üstün, “Executif’in elindeki en önemli dosyalardan biri imam yetiştirmek için kurumsal alt yapı çalışması. Bu konuda epey mesafe aldık. Bizim de tercihimiz imamların burada yetiştirilmesi. Buna uygun olarak çalışmalarımızı başlattık.” diyor. Belçika’da imam yetiştirmek için bir enstitünün kurulma aşamasında olduğundan bahseden Üstün, bu enstitünün yakın zamanda anlaşması feshedilen Büyük Camii’nin binasında faaliyete geçeceğini ve Belçika’daki imam eğitiminin kurumsal altyapısını oluşturacağını ifade ediyor.

Bu enstitü iki farklı türde imam eğitimi gerçekleştirecek. İlk programda Belçika’daki Müslüman kurumlarda zaten verilmekte olan dinî eğitime eklemlenecek bir çalışma yapılacak. İlköğretimden sonra başlayacak olan bu programın çerçevesi, ölçüleri, haftalık ders saatleri ve ders içerikleri, kurulması planlanan enstitü tarafından belirlenecek. Temelden eğitimi amaçlayan bu ilk program 12-13 yaş arası katılımcılara hitap edecek. 6-7 yıl sonra, programdan mezun olan gençler köken ülkelere ilahiyat eğitimi için gönderilecek.

İmam eğitimiyle ilgili ikinci model kapsamında ise, zaten temel dinî eğitim almış ve altyapısı olan gençlerin enstitüye davet edilmesi planlanıyor. Bu öğrencilere hem meslek eğitimi hem de sosyal bilimler alanında ek dersler verilecek. Böylelikle imamın hem mesleki hem de pedagojik formasyonuna katkı sağlanması hedefleniyor.

Mevcut durumda Belçika Leuven Üniversitesindeki İslam İlahiyatı bölümünde imam eğitimi yapılmadığını söyleyen Üstün, bu bölümün İslam din dersi öğretmenliği kapsamında değerlendirilebileceğini söylüyor. “İmam eğitimi buradaki Müslüman temsilcilerin görevi. Bu eğitim belirli bir geleneğe uygun yapılmalı.” diyen Üstün, devletin bugüne kadar imam eğitimi hususunda girişimlerde bulunmak istediğini, fakat Executif olarak bu girişimlere karşı çıktıklarını belirtiyor. “Devletin bu işe dâhil olmaması gerekir. Din eğitimi burada varlığını sürdüren Müslüman topluluğun işidir. Bu alana ne devletin ne de üniversitelerin karışması düşünülemez. Ancak biz bir eğitim modeli geliştirir ve daha sonra bir partner ararsak, bunu kendi istediğimiz ile bir üniversite ile yaparız.”

Belçika Diyanet Vakfı: “Sağlıklı Bir Model Üretilmedikçe Mevcut Modeli Terk Etmek Mümkün Değil”

Perspektif’e konuşan Belçika Diyanet Vakfı Başkanı Coşkun Beyazgül mevcut durumda “yurt dışından imam getirilmesi” tartışmalarına karşı sağlıklı bir çözüm üretilmedikçe, bu modelden vazgeçmenin mümkün olmadığını söylüyor: “Müslüman toplumu tatmin edecek, imamlık hizmeti verenlerin liyakatiyle ilgili sorun teşkil etmeyecek bir model olmadıkça yurt dışından din görevlileri gelmeye devam edecek.”

Belçika Diyanet Vakfı’nın hâlihazırda hem Uluslararası İlahiyat Programı (UİP), hem de Belçika’nın Houthalen şehrindeki İmam Azam Enstitüsü gibi uygulamalarla “yerinde imam yetiştirmek” gündeminin olduğunu söyleyen Beyazgül, Executif ile gerçekleştirilecek projeye değiniyor: “Şu an Belçika’da bütün Müslüman cemaatlerin bir araya geldiği ve imam eğitimiyle ilgili somut bir model üzerinde anlaştığımız bir çalışma grubumuz var. Müslüman cemaat olarak bu konuda iç istişarelerimizi düzenli bir şekilde gerçekleştiriyoruz.”

Belçika’da “Tanınmış” Bir İmam: Abdülaziz İnam

Gent’te 6 yıldır devlet memuru olarak imamlık yapan Abdülaziz İnam 1997 yılında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun olmuş. 18 yıldır Belçika’da yaşıyor ve Belçika İslam Federasyonu’na bağlı bir camide imamlık yapıyor.

İnam, imamlığı şöyle tanımlıyor: “Kucağınıza bir çocuk doğuyor, ismini koyuyorsunuz. O çocuk büyüyor, nikahında bulunuyorsunuz. Belki aynı çocuk musalla taşında karşınıza geliyor. Doğumundan ölümüne kadar insanlarla berabersiniz. İnsanlarla 7 gün 24 saat berabersiniz. Mesai mefhumunuz yok. Yeri geldiğinde psikolog, sosyolog oluyorsunuz. Yeri geldiğinde bir baba, ağabey… Cemaatinizin ihtiyaç duyduğu kişi olmak durumundasınız.” İnam’a göre bir imamın yerel lisanları bilmesi şart. Kendi görev yaptığı camide hutbelerin Flamanca okunduğundan bahseden İnam, imamların “namaz kılma memurları” olarak görülemeyeceğini söylüyor.

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Diğer Gündem Yazıları

Son Yüklenenler