DOSYA: “Müslümanların Toplumsal Engellerle İmtihanı”

“Ya Çok Merhamet Var Ya Da Çok Korku, Ortası Yok”

Engelli Müslümanlar dendiğinde akıllara İslami kurumlar ve cami cemaatleri de geliyor. Fakat, engelli bireylerin camiler dâhil olmak üzere birçok kuruma erişimi henüz gerektiği seviyede değil. Engellilerin dinî hayatlarına yönelik Almanya, Norveç ve İngiltere’de çalışma yapan görevlilerle görüştük.

Fotoğraf: Take Photo/shutterstock.com

Müslüman engellilerin dinî yaşamlarında camiye erişimleri, cami cemaatlerindeki yerleri ve kurumların faaliyetleri gibi konular önem arz ediyor. Ancak engelli bireylerin camiye erişimin yanı sıra birçok hususta henüz yeterince desteklenmediği görülüyor. Bu durum, yalnızca engelliler için değil, aynı zamanda engellilerle beraber çalışan görevliler için de zorluk oluşturuyor. Peki Müslüman topluluklar ve İslami kuruluşlar ne kadar engelli dostu? Bu alanda görev yapan kişilerle engelliler için yapılan çalışmaları ve alanda karşılan sorunları konuştuk.

Engelli Müslümanlar İçin Neler Yapılıyor?

Merkezi Almanya’da bulunan İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) teşkilatında engelliler için eğitim sorumlusu olan Zehra Alver, Almanya’da engelli Müslümanlar için özel bir derneğin yaygın olmadığını belirtiyor. Sağlık idareciliği ve yöneticiliği mezunu Alver, bu konuda dernekleşmenin önemini anlatırken, çalışmaların henüz olması gereken seviyeye ulaşmadığına değiniyor ve ekliyor: “Fakat bölgelerimizden bizlere ulaşanlar oluyor. Mümkün oldukça yardım etmeye çalışıyoruz tabii.”

Bu tür ihtiyaçların artması ve daha görünür hâle gelmesinden dolayı Zehra Alver, “Ümmü Mektûm” adı altında bir çalışma başlattıklarını aktarıyor. 2016’da görme engellilere yönelik başlayan Ümmü Mektûm projesinde şimdiye kadar mutat dinî derslerin yanı sıra Bosna gezisi ve umre seyahati gerçekleştirdiklerini söylüyor. 2022 yılında ise işaret dili eğitimine başlayacaklarını açıklayan Alver, camilerde görev alan eğitmenlere öncelikle Almanca işaret dili eğitimleri vermeye başlayacaklarını, burada önemli olan hususun dinî kavramların işaret dilinde öğrenilmesinin sağlanması olduğunu belirtiyor.

İngiltere’de “Autism Mosque” (Tr. “Otizm Camii”) projesinin öncüsü Sara Mangera, bu projeyi kendisinin ve çevresinin ihtiyaçlarından dolayı başlatmış. Dört çocuğunun ikisinin otizmli olduğunu söyleyen Mangera, Müslüman topluluklarda otizmli kişiler hakkında farkındalığın oluşmasının ve otizmli bireylerin camilerde yer bulmasının öneminden bahsediyor. Birleşmiş Milletlerin verilerine göre dünya nüfusun yüzde 15’inin bir engele sahip olduğunu vurgulayarak, “Müslümanlar olarak engelli kardeşlerimizi dâhil etmek için daha fazlasını yapmamız gerektiğine inanıyorum.” diyor.

Sara Mangera, projesine Londra’da bulunan Finsbury Park Camisinde başlamış ve olumlu geri dönüşler almış. Engelli Müslümanlar için özel kurumların İngiltere’de var olduğunu ve bunların sayılarının arttığını belirtiyor. Mangera şöyle devam ediyor: “Son zamanlarda Müslüman toplumunda engelliler konusunda artan bir farkındalık söz konusu. Bazı özel gereksinimli çocuklara ders veren camiler ve medreseler de açıldı.” Bu gelişmelerin yeni olduğunu ekleyip, zaman geçtikçe artmasını umduğunu da dile getiriyor.

Norveç İslam Konseyinin yönetiminde bulunan Zeliha Kazmouz-Acar engelliler konusunda çeşitli eğitimler almış. İşaret dili ve tercümanlık bölümünden sonra engelli çocuklar için özel eğitim pedagojisi eğitimine başladığını anlatan Kazmouz-Acar, “Müslüman toplumunu ilgilendiren tüm alanlarda bulunmaya caba sarf ediyoruz.” diyor. Engelli Müslümanlar için özel kurumların çok olmadığını, fakat işaret dili için özel bir derneğin olduğunu belirtiyor. İşaret dili konusunda özellikle İslami terimlerin eksik kaldığını düşünüyor. Bunu aşmak için yıllar önce Al-İslaah Derneğinde bir projeye başlanıldığını, bu projenin hâlâ devam etmekte olduğunu ekliyor. Kazmouz-Acar, sosyal medya üzerinden dinî temalı videoları işaret dili ve Norveççe tercümesi ile birlikte yayınladıklarını anlatıyor ve ekliyor: “Bu şekilde Müslüman işitme engeli kişiler de diğer işitme engelli bireylere kendi dinlerini ve geleneklerini anlatabiliyorlar.” Bu terimler henüz Norveç işaret dili sözlüğüne kabul edinmemiş olsa da yayınlarına devam ediyorlar.

Camilere Erişim ve Eğitim

Peki camilerin mimarisi ve çevre düzenlemesi engelli vatandaşların bağımsızca ibadethanelere ulaşımı ve kullanımı için uygun mu? Batı Avrupa’daki camilerin genellikle daha önce cami işlevi görmeyen ve eski binalar olmaları sebebiyle başlayan problemler, cami cemaatlerinin genelde bu değişime henüz hazır olmamalarıyla devam ediyor. Almanya’da yeni inşa edilen binaların yasa gereği bariyersiz olması öngörülüyor. Alver bu yasal altyapının da ilerisine gidilmesi gerektiğini savunuyor: “Şartlar arasında asgari bir tane engelli tuvaletinin bulunması yazıyor. Fakat, camiler açısından bakıldığında hem kadınlara hem erkeklere olmak üzere iki tane olması gerek. Bunun yanı sıra, engelliler için uygun abdesthane imkânı da bulunmalı.” Bu minvalde Alver, hâlihazırda bulunan camilerde birtakım değişikliklere gidilebileceğini vurguluyor: “Merdiven asansörü veya rampa gibi ufak değişiklikler olabilir. Çok eski veya merkezî binalarda yer alan camilerde bazı şeyler mümkün olmasa dahi her küçük değişim bir adımdır.”

İngiltere ve Norveç’te de yasal durum benzer. Mangera, eski binalarda değişime gitmenin zorluklarından bahsederken fiziki erişimin yanı sıra hoşgörünün de engellilerin camiye erişimini etkilediğini vurguluyor. Kazmouz-Acar ise Oslo’da ortopedik engelliler icin erişime uygun olan birkaç caminin bulunduğunu belirtiyor. Kazmouz-Acar, fiziki bir engele sahip olan kişilere sağlanan olanaklarda bir ilerleme olduğunu belirtse de görme veya işitme engellilere uygun bir cami olmadığını dile getiriyor: “Örneğin ezan, hutbe ve anonslar için özel bir sistem yok.”

Camiye erişim sağlandıktan sonra orada verilen eğitimlere engellilerin katılabilmeleri de ayrı bir önem taşıyor. Kazmouz-Acar, Norveç’te bulunan camilerde genelde engellilere yönelik bir aktivite yapılmadığını söylerken Mangera ve Alver bu konuda yapılan farklı çalışmalardan bahsediyor. Alver, din eğitimini desteklemek için hazırlanan Braille elif ba ve dualar kitaplarının ve kendi yürüttükleri projelerin yanı sıra, IGMG Güney Hollanda bölgesindeki işitme engellilere, ortopedik engellilere ve otizmli çocuklara dinî eğitimler verildiğini aktarıyor: “Ortopedik engellilere dersler zemin katta veriliyor. Sınıflar erişilebilirlik için geniş tutuldu. Namaz vakti geldiğinde de merdiven asansörü ile mescide ulaşabiliyorlar.” Alver, işitme engelliler için de işitme dilinde dersler verildiğini ilave ediyor. Buna ek olarak cami cemaatlernde bakım konusunda çekingenliğin olduğunu düşünüyor. Engelli öğrencinin kişisel bakımının üstlenilmesine gerek olmadığını vurguluyor: “Her engelli bakıma muhtaç değildir; ama bazen sıradan bir eğitim dersine dâhil olmaları mümkün olamayabiliyor. Esasında ders şeklini yeniden düzenlemek yeterli.”

Mangera, engellilere yönelik verilen eğitimlerin arttığını söylüyor ve normalde camiye gelmekte zorlanıp toplumdan uzaklaşan kişilerin aidiyet hislerinin arttığını vurguluyor. Bilgilendirme etkinliklerinde camiye ilk defa gelen kişilerin de olduğunu anlatıp şöyle devam ediyor: “Ezan sesini duymak, abdest almak ve cemaatle namaz kılmak, birçok engelli katılımcının Müslüman toplumu içerisinde kabul görmüşlük hissini artırmıştır.”

Toplumdaki Hoşgörü ve Aidiyet

Aidiyet hissinin az olduğunu Kazmouz-Acar da belirtiyor. Müslüman engellilerin, başka engelliler arasında Müslüman olarak görüldüklerini ve Müslüman toplulukları arasında ise engelli olarak hoşgörü görmediklerini aktarıyor. Peki engelli Müslümanlar cami cemaati içerisinde hangi sorunlarla karşılaşıyorlar? Üç ülkede de sorunlar ortak: toplumun engellilere karşı tutumu.

Alver’e göre farkındalık kesinlikle artıyor: “Mesela Dünya Engelliler Günü gibi özel günlerde bilhassa çok etkinlikler düzenleniyor. Bu konuda örneğin Fudul derneği ile güzel çalışmaların olduğunu söylemeliyim”. Alver, diğer taraftan gündelik hayatı da kapsayan çalışmalarda daha fazla zorluklarla karşı karşıya kalındığını da ekliyor. Bu zorlukların kaynağında bazen fazla merhametin yattığını düşünüyor: “Engelli dediğimizde merhamet duygusu büyüyor; fakat bu merhamet, engelli kişiyi kısıtlayabiliyor. Bir nevi araya mesafe koyuyor. Engellilik sorumluluk isteyen bir konu olarak görüldüğünde bir engelli kişinin bireysel olarak yapabileceği şeyler göz ardı edilmiş oluyor. Ya çok merhamet var ya da çok korku, ortası yok.” Anahtar kelimenin “iletişim” olduğunu savunan Alver, engelli birisine nasıl yardımcı olabileceğini sorduğunuzda cevaplayacağını söylüyor. Bazı durumlarda düşünülmeden edilen yardımların fark edilmeden incitici olabileceğini veya kullanılan aletleri dahi bozabileceğinin altını çiziyor.

Autism Mosque projesinin öncüsü Mangera, camilerin engellilere ve ailelerine daha fazla kucak açmaları gerektiğini düşünüyor. Bazı düzenlemelerin yapılmasının, engellilerin cami cemaatinin bir parçası olduklarını hissetmelerinde etkili olabileceğini söylüyor. Bu hoşgörünün cemaatte başladığını belirten Mangera, “Bazı insanlar zihinsel engelli bir bireyin hiçbir şeyin farkında olmadığını düşünse de o insan ona nasıl davranıldığını veya yok sayıldığını anlar.” diyor.

Kültürel Yaklaşımlar

Kazmouz-Acar, camilerin genelde kültürel olarak yönetildiğini savunuyor. Bu kültürel yönetim şeklinin engellilere yaklaşım konusunda da ön plana çıktığını ve bu yüzden engellilerin dışlandıklarını belirtiyor. Madalyonun diğer yüzünde ise ailelerin çekindikleri için çocuklarını topluma dâhil etmedikleri konusu bulunuyor. Alver, bazen engelli bireylere ulaşmakta zorluk çektiklerini söylüyor: “Biz bu konuda çalışmalar yapmak istiyoruz; fakat toplumumuzda engelliliğe karşı bir ön yargı da mevcut. Bazen aileler çocuğunun engelini saklayabiliyor veya çevredeki insanlar yaşadıkları yerlerde engelli bireylerin varlıklarından haberdar olmayabiliyor.” Mangera da bazı ailelerin kültürel nedenlerden dolayı çocuklarının engellini kabullenmekte zorluk çektiklerini ve dolayısıyla teşhisin dahi geç konulduğunu gözlemlediğini aktarıyor ve şöyle devam ediyor: “İslami anlayış ve eğitim eksikliğinden kaynaklı olarak engellilerin hakları konusunda anlayışsızlık söz konusu.”

Engelli Müslümanların dinî hizmetlere erişimi ve dinî cemaat içinde yer alması konusunda kısır bir döngü bulunuyor. Camilerin engelliler tarafından zor erişiliyor olması ve engellilere yönelik ön yargıların bulunması onları bir nevi görünmez kılıyor. Bu sebeple atılması gereken adımlar daha yavaş atılıyor. Alver, bu hususta herkesin kulağına küpe olacak şu sözleri söylüyor: “Engelliler toplumumuzun bir parçası. Bunun farkında olduğumuzu düşünsek de onların da hayatımıza dâhil olabileceği bir ortam oluşturmak konusunda üzerimize büyük bir görev düşüyor. Her an engelli birisi de aramızda olabilir düşüncesiyle faaliyetler planlarsak onların da toplumdaki yerlerini sağlamış oluruz.”

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#1

*Tüm alanları doldurunuz

  • Funda, Fidan
    2022-01-09 19:03:03

    Müslüman Engelliler için 2013 yılından itibaren kurulmuş Interkulturelles Institut für Inklusion e.V. derneği aktif olarak almanya genelinde dini, sosyal ve kültürel konularda çalışmalarını yürütmektedir. Bunun haricinde sosyal ve kültürel alanlarda çalışan ve müslüman bireyler tarafından engelliler için faaliyet veren derneklerde mevcuttur, bilginize.

Son Yüklenenler