'Hollanda'

Hollanda’da Sağ Koalisyon Hükûmeti Göreve Başladı

Hollanda’da eski istihbarat başkanı Dick Schoof'un başbakanlığındaki aşırı sağ ve merkez sağ koalisyon hükûmeti bugün göreve başladı. Yeni Başbakan Schoof'un adı ülkedeki camilerin izinsiz takip edilmesi gibi skandallara karışmıştı.

Fotoğraf: Paco Nunez - AA.

Hollanda’da 22 Kasım 2023’te yapılan erken genel seçimlerde yüzde 23,5 oyla 37 sandalye kazanan Geert Wilders önderliğindeki Özgürlük Partisi (PVV), 24 sandalye ile üçüncü sırayı alan Dilan Yeşilgöz liderliğindeki Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD), 20 sandalye ile dördüncü sıraya yerleşen Pieter Omtzigt liderliğindeki Yeni Toplum Sözleşmesi Partisi (NSC) ve 7 sandalye ile altıncı sırayı alan Caroline van der Plas liderliğindeki Çiftçi Vatandaş Hareketi Partisinin (BBB) dahil olduğu “sağ koalisyon”un sancılı hükûmet kurma çabaları sona erdi. 2 Temmuz itibarıyla 14 senedir başbakanlık koltuğunda oturan Mark Rutte’den görevi devralan yeni Başbakan Dick Schoof liderliğindeki yeni kabine görevine başladı.

Partiler Dick Schoof Üzerinde Uzlaşı Sağlayabildi

NATO Genel Sekreteri olup koltuğunu devreden Başbakan Mark Rutte’nin merkez sağ partisi VVD, popülist BBB ve merkez NSC partisi İslam ve göçmen karşıtı aşırı sağcı Geert Wilders’in Özgürlük Partisi (PVV) öncülüğünde koalisyon kurmakta anlaşmıştı. Wilders, başbakanlıktan vazgeçmesi ve camilerin yasaklanması gibi tepki çeken taleplerinden geri adım atması karşılığında üç muhafazakâr sağ partiyi kendisiyle ortaklığa ikna edebilmişti. Dört parti başbakan olarak eski istihbarat başkanı Dick Schoof üzerinde uzlaşıya vardıklarını duyurmuştu.

1957 doğumlu Schoof Başbakanlık görevine getirilmeden önce Adalet Bakanlığının üst düzey bürokratlarından biriydi. Daha önce ülkenin istihbarat servisi AIVD ve terörle mücadele ajansı NCTV’nin yöneticilik görevlerinde de bulunmuştu. Wilders’e göre Schoof “partiler üstü ve bağımsız” konumda bir kişi.

Sağ Koalisyon Neleri Hedefliyor?

Aşırı sağ bir partinin ilk kez iktidar ortağı olması nedeniyle bugüne kadarki en sağcı hükûmet olarak adlandırılan yeni koalisyonun hükûmetinin programı, Hollanda’ya yönelik hem sığınma hem de iş göçünü büyük ölçüde azaltmayı öngörüyor. Hollanda üniversitelerine kayıtlı yabancı öğrenci sayısını azaltmak da yeni yönetimin hedefleri arasında.

Sağcı koalisyon, aşırı talep durumunda belediyeleri sığınmacı kabul etmeye zorlayan dağıtım yasasını da yürürlükten kaldıracak. Rutte hükûmetinin anlaşmazlık nedeniyle Temmuz 2023’te istifasına yol açan aile birleşimi ve Hollanda vatandaşlığı da zorlaştırılacak.

Yeni hükûmet, daha önce kabul edilen ve çiftçilerin yoğun tepkisiyle karşılaşan azot emisyonunu azaltmaya yönelik katı politikaları da yumuşatacak. Güvenlik politikalarına daha fazla kaynak aktarılacak. Muhalefet tarafından, “zengin sağın hükûmeti” olarak adlandırılan yeni koalisyon, asgari ücreti artırmayacak ve işsizlik maaşı süresini kısaltacak. Çalışanların gelir ve emeğinden elde edilen vergiler artırılacak ve yabancı yatırımcı ve büyük şirketlerin kâr ve sermaye üzerindeki vergileri azaltılacak.

Kabinenin Belirlenmesi PVV’li Adaylar Nedeniyle Uzadı

Kasım 2023’te yapılan seçimlerde partisi birinci çıkan İslam karşıtı ve aşırı sağcı Geert Wilders’in, seçimlerden bu yana geçen yedi aylık hükûmet kurma sürecindeki hamleleri genellikle sonuçsuz kalırken, koalisyon kurulması sürecinde çoğunlukla geri adımlarla neticelenen hamleleriyle henüz iktidar olmadan -ülke medyasına göre- yıpranma sürecine girmişti.

Hükûmet kurmak için görevlendirdiği eski içişleri bakanlarından Ronald Plasterk’in istifası, “İslami ifadelerin yasaklanması” yasa tasarısını geri çekmesi ve bakan atamak istediği partisinin İsrail doğumlu milletvekili Gidi Markuszower’in güvenlik soruşturmasından geçememesi, Wilders’in uzun yıllar sonunda gelen siyasi kazanımlarının sekteye uğradığını gösterirken, 6-9 Haziran’daki Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinin ardından Avrupa’daki diğer aşırı sağcı partilerle ittifak arayışı da henüz karşılık bulmadı.

Kasım 2023’teki Hollanda seçimlerinden açık farkla birinci çıkarak İslam karşıtlığı ve İsrail dostluğu üzerine kurduğu siyasi kariyerinde çok önemli bir aşamaya gelen Wilders, son yedi ayı neden olduğu krizlerle geçirdi. Hollanda’da 6 Haziran’da düzenlenen AP seçimlerinde ikinci sıraya geriledi. 26 Haziran itibarıyla dört parti arasındaki bakan, bakan yardımcıları ve müsteşarlık pozisyonlarına gösterilen adaylara dair görüşmeler nihayet sonuca ulaşabildi.

Ülke medyasında yapılan değerlendirmelere göre, yeni kabinede yönetim deneyimi olan çok az kişi bulunuyor. Bakanların yaklaşık yarısının “siyaset dışından” gelmesi planlanmasına rağmen kabine üyelerinin büyük çoğunluğunun yine siyasi kariyer sahibi kişiler olduğu göze çarpıyor.

Partilere Göre Kabine Üyeleri

Başbakan Yardımcıları

  • Birinci Başbakan Yardımcısı: Fleuar Agema (PVV)
  • İkinci Başbakan Yardımcısı: Sophie Hermans (VVD)
  • Üçüncü Başbakan Yardımcısı: Eddy van Hijum (NSC)
  • Dördüncü Başbakan Yardımcısı: Mona Keijzer (BBB)

Özgürlük Partisi (PVV)

  • Marjolein Faber – Göç Bakanı
  • Barry Madlener – Altyapı ve Su İdaresi Bakanı
  • Fleur Agema – Sağlık Bakanı
  • Reinette Klever – Dış Ticaret ve Kalkınma Yardımı Bakanı
  • Dirk Beljaarts – Ekonomik İşler Bakanı

Halkın Özgürlüğü ve Demokrasi Partisi (VVD)

  • Eelco Heinen – Maliye Bakanı
  • Sophie Hermans – İklim ve Yeşil Büyüme Bakanı
  • David van Weel – Adalet ve Güvenlik Bakanı
  • Ruben Brekelmans – Savunma Bakanı

Çiftçi-Vatandaş Hareketi (BBB)

  • Femke Wiersma – Tarım Bakanı
  • Mona Keijzer – Konut ve Kamusal Alanlar Bakanı

Yeni Toplum Sözleşmesi (NSC)

  • Eddy van Hijum – Sosyal İşler ve İstihdam Bakanı
  • Judith Uitermark – İçişleri Bakanı
  • Caspar Veldkamp – Dışişleri Bakanı
  • Eppo Bruins – Eğitim, Kültür ve Bilim Bakanı

Wilders’in Aday Gösterdiği İlk İsimlerin Karıştığı Skandallar

Wilders’in hükûmet kurulumunda ve sonrasında hükûmetin parçası olarak görev almasını istediği birçok ismin çeşitli nedenlerle kendisi tarafından geri çekilmesi veya istifa etmek zorunda kalmaları dikkati çekiyor.

Seçimlerin ardından koalisyon olasılıklarını araştırmakla görevlendirilen eski içişleri bakanlarından Ronald Plasterk’in çabaları sonuçlanmazken Wilders, Plasterk’in kurulacak sağ hükûmetin başbakanı olmasını destekledi. Başbakanlık için Wilders’in desteğini alan Plasterk, hakkında geliştirilen kanser tedavisi patenti üzerinden elde edilen gelirle ilgili skandalın ortaya çıkmasının ardından 20 Mayıs’ta başbakanlık görevi için adaylıktan çekildiğini açıkladı. Wilders, patent dolandırıcılığı iddialarını reddeden Plasterk’in mükemmel bir başbakan olacağını düşündüğü için bundan duyduğu üzüntüyü dile getirmişti.

Wilders’in adı usulsüzlük ve skandallara karışan bir diğer başbakan adayı ise PVV’li Senatör Gom van Strien oldu. Plasterk’ten önce hükûmeti kurmakla görevlendirilen PVV senatörlerinden Van Strien, koalisyon adayı partilerle tek bir görüşme yapamadan istifa etmek zorunda kaldı. Van Strien, 2009 yılına kadar yöneticiliğini yaptığı Utrecht Üniversitesi Hastanesi’nin yan kuruluşunda usulsüzlüklere karıştığı iddiasının ardından görevden çekildi. Mali İstihbarat ve Soruşturma Servisi (FIOD) geçen ay, Van Strien’in evinde arama yaptı. Van Strien, Hollanda tarihinde hükûmet kurmakla görevlendirilen yetkililer (informateur) arasında en kısa süre görevde kalan kişi oldu.

İsrail Doğumlu Bakan Adayına Güvenlik Soruşturması Engeli

Wilders’in geri çekmek zorunda kaldığı bir diğer kişi ise Göç ve İltica Bakanlığına önerdiği Tel Aviv doğumlu PVV Milletvekili Gidi Markuszower oldu. İsrail’i sık sık ziyaret eden ve bu ülkeyle dostluğunu defalarca dile getiren Wilders’in kabineye sokmak istediği Markuszower’in, İsrail’e ve istihbarat servisi Mossad’a yakınlığı sebebiyle güvenlik soruşturmasını geçemediği aktarılırken, Wilders X hesabından yaptığı paylaşımda, Markuszower’ı hakkındaki incelemenin içeriği sebebiyle bakan adaylığından geri çektiğini açıklamıştı.

Hollanda İstihbarat ve Güvenlik Teşkilatının (AIVD) güvenlik soruşturmasından geçemeyen Markuszower’in PVV’de kalmasına göz yuman Wilders, Markuszower’in hükûmette başbakan yardımcısı olarak da görev yapmasını planlıyordu.

İsrail’le dostluğuyla bilinen ve Gazze’deki çatışmalarda öldürülen İsrailli askerler için destek paylaşımlarında bulunan Wilders, son olarak Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Başsavcısı Kerim Han’ın hakkında “yakalama kararı” başvurusu yaptığı İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’ya desteğini açıklamıştı.

Markuszower’in Yerini Alan Faber de Tartışmalı Bir İsim

Wilders’in, Markuszower yerine Göç ve İltica Bakanlığına önerdiği PVV’li Milletvekili Marjolein Faber’in ismi, koalisyon ortağı diğer partiler tarafından tartışılmaya devam ediyor. Koalisyondaki partiler, Faber’in görüşlerinin aşırı sert ve demokratik değerlere uygun olmadığını belirtirken adaylığının da Wilders’in başını ağrıtması bekleniyor. İsrail destekçisi söylemleriyle bilinen Faber, Birleşmiş Milletler (BM) karşıtı söylemleriyle de dikkati çekiyor.

Faber, ayrıca, yöneteceği bakanlık açısından da ters bir profile sahip: Yeni Göç Bakanı, Hollanda’ya ve Avrupa’nın başka yerlerine kitlesel göçün, beyazların yerine başka yerlerden gelen beyaz olmayanları yerleştirmek için kasıtlı bir komplo olduğuna dair aşırı sağcı bir komplo teorisine inanan ve referans veren bir siyasetçi. Marjolein Faber, adaylığı hakkında ilgili Temsilciler Meclisi komitesine yaptığı açıklamada, “büyük yer değiştirme” adlı bu teoriye artık inanmadığını ancak Hollanda’nın değişen nüfusu konusunda “çok endişeli” olduğunu söyledi.

Wilders’in Partisi, AP Seçimlerinde Geriledi

Kasımdaki genel seçimleri açık ara önde tamamlayan Wilders’in partisi PVV, yaklaşık 6 ay sonra yapılan AP seçimlerinde büyük oranda oy kaybederek ikinci sıraya geriledi.

Hollanda’daki AP seçimlerinde eski Avrupa Birliği Komisyonu Başkan Yardımcısı Frans Timmermans’ın liderliğindeki İşçi Partisi (PvdA) ve Yeşil Sol (Groen Links-GL) ittifakı yüzde 21,6 oyla birinci sırada yer alırken, Kasım 2023’teki genel seçimlerde yüzde 23,5 oya ulaşan PVV’nin oy oranı, AP seçimlerinde yüzde 17,7’de kaldı.

Wilders, her ne kadar AP seçim sonuçlarından memnun olduğunu ifade etse de, bu sonuçlar PVV’nin hızla oy kaybetmekte olduğu gerçeğini ortaya koyuyor.

Wilders, İslam Karşıtı Söylemlerini Yumuşattığını İddia Ediyor

İsrail’i “Batı’nın İslam’a karşı ilk savunma hattı” olarak nitelendiren ve Kur’an-ı Kerim’in Hollanda’da yasaklanmasını isteyen Wilders, PVV’yi kurduktan sonra İslam karşıtı faaliyetlerine hız vermişti. Ancak Wilders, koalisyon sürecinin başlamasıyla birlikte, İslam karşıtı söylemlerinin tonunu değiştirirken 2018’de ülkedeki camilerin ve İslam okullarının kapanmasını ve Kur’an-ı Kerim ile burkanın yasaklanmasını içeren “İslami ifadelerin yasaklanması” başlığıyla sunduğu kanun teklifini geri çekti.

Wilders, ayrıca çifte vatandaşlığı bulunanlara seçme ve seçilme hakkı verilmemesini ve DEAŞ üyelerinin yargılanmadan 6 ay gözaltına alınabilmesini içeren tekliflerini de geri aldı. Ülkedeki siyasi uzmanlar, Wilders’in yeni koalisyon hükûmetinin kurulmasına engel oluşturmaması amacıyla bu yasal düzenleme girişimlerinden geri adım attığını açıkladı.

Schoof’un Başbakanlığına Gelen Tepkiler

Kısa bir süre önceye kadar kadar sosyal demokrat eğilimli İşçi Partisi ( PvdA) üyesi olan Schoof, BBC’ye göre ülkede, “çok sadık ve kendini adamış bir bürokrat” olarak tanımlanıyor(du). Ancak daha sonra aşırı sağ partilere geçen birçok ismin de PvdA üyesi olduğuna işaret eden Yeşil Sol – İşçi Partisi ittifakı lideri Frans Timmermans, kamu yayıncısı NOS’a, “Artık kendisi Wilders’in adayı” dedi. Sosyalist Parti ise, Schoof’un isminden ziyade uygulanacak katı koalisyon anlaşmasının içeriğine dikkat çekiyor.

Aşırı sağcı Demokrasi Forumu Partisi, Schoof’un başbakan adaylığı için, “Hollanda Wilders’e oy verdi ve elimizde yıllardır insanları gözetleyen eski bir PvdA yetkilisi var” yorumunu yaptı.

Türkiye ve Fas kökenli göçmenlerin desteklediği Denk Partisi ise, istihbarat ve terörle mücadele ile ilgili görevleri sonrasında “Müslümanları bir müttefik olarak değil, potansiyel bir tehlike olarak gördüğü” için Schoof’a karşı çıkıyor.

Müslümanların ülke genelindeki temsil kurumu olan Hollanda Hükûmeti İrtibat Organı (CMO) Başkanı Muhsin Köktaş da yaptığı açıklamada, Schoof’un geçmişteki tutumlarının ve eylemlerinin, göçmenler ve Müslümanlar üzerinde ayrımcılık ve hoşgörüsüzlüğü artırabileceğini öne sürmüştü:

“Schoof, geçmişte göçmenler ve Müslümanlar ile ilgili sert tutumlar sergiledi. Bu tutumların yeni hükûmette de devam etmesi hâlinde, toplumda ayrımcılık ve hoşgörüsüzlüğün artmasından endişe duyuyoruz.”

Dick Schoof’un başında olduğu dönemde, NCTV’nin sosyal medyada sahte hesaplar aracılığıyla yüzlerce siyasetçi, dinî lider ve aktivisti takip ettiğinin ortaya çıkması, tartışmalara neden olmuştu. Schoof, başbakan adayı olarak açıklandığı basın toplantısında bu konudaki bir soru üzerine, olayın Temsilciler Meclisinde kapsamlı bir şekilde tartışıldığını ve kapandığını söylerek cevap verdi.

Sivil haklar örgütü Bits of Freedom da konuyla ilgili yaptığı açıklamada Dick Schoof’un başbakanlığa aday gösterilmesinden oldukça endişeli olduklarını söylemişti: “Aktif olduğu tüm alanlarda baskı, yasal korumaya galip geliyor. Ayrımcılık çoğu zaman önemli bir rol oynuyor.”

Başbakan Dick Schoof ile bakanları ve müsteşarların yemin töreni başkent Lahey’deki kraliyet sarayı olan Paleis Huis ten Bosch’ta 2 Temmuz sabahı yapıldı. Yeni kabinenin yemin töreni sırasında Lahey’de üç farklı grubun gösteri yapacağı ve yeni koalisyona karşı yapılacak bu protestolara yüzlerce kişinin katılacağı belirtilmişti. (AA/P)

bgucin

Galatasaray Üniversitesi’nde Sosyoloji programından mezun olan Burak Gücin, sonrasında Heidelberg Üniversitesi’nde Kültürel Çalışmalar alanında yüksek lisansını tamamlamıştır. Ağırlıklı olarak ideoloji, kültür ve göç üzerine çalışan Gücin, Perspektif redaksiyon ekibinin üyesidir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler