2024 Birleşik Krallık Seçimleri: İngiliz Siyasetinde Kritik Bir An
Birleşik Krallık'ta halk yarın sandık başına gidiyor. Seçmen tercihlerini ise siyasi partilerin Gazze'de devam eden savaş, hayat pahalılığı ve ekonomiye yönelik politikalarının belirleyeceği tahmin ediliyor.
4 Temmuz’da yapılacak Birleşik Krallık genel seçimleri ülkenin siyasi manzarasını yeniden şekillendirmeye hazır, kritik bir dönemeç olarak görülüyor. Ülkede kayıtlı yaklaşık 50 milyon seçmen, ülkeyi 5 yıllığına yönetecek hükûmeti ve meclisi seçmek için yarın sandık başına gidecek.
Seçimler en güçlü iki aday Muhafazakar Parti’den Rishi Sunak ve İşçi Partisi’nden Keir Starmer’ı karşı karşıya getirirken, ülke kendisini ekonomik toparlanma ve kamu hizmetlerinden, Brexit’in kalıcı etkilerine ve iklim değişikliğine kadar çeşitli sorunlarla boğuşan bir yol ayrımında buluyor. Her iki lider de sağ ve sol arasındaki ideolojik ayrımı yansıtan, geleceğe yönelik tamamen zıt vizyonlar sunuyor.
Bununla birlikte 8 aydır Gazze’de devam eden savaş ve İsrail’in ayrım gözetmeyen saldırıları karşısında her iki partinin de benimsediği İsrail yanlısı politika, Müslümanlar ve sol görüşlü seçmende hayal kırıklığı yaratırken, bu kesim için her iki partiyi de birer alternatif olmaktan çıkarıyor.
Rishi Sunak ve Muhafazakar Parti
Muhafazakar Başbakan Rishi Sunak, COVID-19 salgını, ekonomik zorluklar ve Brexit’in damgasını vurduğu çalkantılı bir görev süresin, ardında bıraktı. Mali muhafazakarlığıyla tanınan Sunak, ekonomik istikrar ve büyümeye öncelik verirken, kamu borcunun azaltılması, vergilerin düşürülmesi ve iş yatırımlarının teşvik edilmesi konularına odaklanmış görünüyor.
Sunak’ın ekonomi stratejisi, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin desteklenmesine odaklanarak serbest piyasanın önemini vurguluyor. Sunak yakın zamanda yaptığı bir konuşmada, “İşletmelerin gelişebileceği, istihdam yaratabileceği ve ekonomik toparlanmamızı sürdürebileceği bir ortam yaratmamız gerekiyor” demiş, Birleşik Krallık’ı dijital endüstrilerde küresel bir lider olarak konumlandırarak teknoloji ve inovasyona sürekli yatırım yapılması ihtiyacını dile getirmişti.
Sosyal cephede Sunak’ın vaatleri arasında finansmanı ve verimliliği artırarak Ulusal Sağlık Hizmeti’nin (NHS) güçlendirilmesi yer alıyor. Ancak Sunak, NHS’teki personel sıkıntısı ve yetersiz finansman gibi sorunları yeterince ele almadığı için sol partilerin sert eleştirilere maruz kaldı.
Rishi Sunak’ın Mülteci Politikası
Öte yandan Sunak liderliğindeki Muhafazakar hükûmetin göç politikaları da uzun zamandır gündemdeki yerini koruyor. Seçmen tercihlerinde mülteci meselesiyle ilgili partilerin benimsedikleri politikaların da belirleyici bir rol oynaması bekleniyor. Sağcı hükûmetin göç politikaları başta insan hakları grupları olmak üzere birçok çevreden eleştiri alıyor. Her yıl ülkeye göç eden insan sayısını azaltmayı hedefleyen Sunak hükûmetinin en fazla tepki gören politikası ise ülkeye düzensiz göç ile giren mültecilerin Ruanda’ya gönderilmesi girişimi oldu. Aktivistler ve insan hakları örgütleri hükûmetin göç politikalarının insanlık dışı olduğunu savunurken, muhalefet partileri de iktidarı savunmasız göçmenler ve sığınmacılar için yeterli koruma sağlayamamakla suçluyor. Sistemin aşırı bürokratik olduğunu savunan insan hakları grupları, bunun da sığınma taleplerinin işleme alınmasında uzun gecikmelere yol açtığını ve birçok kişiyi uzun yıllar belirsizlik içinde bıraktığını dile getiriyor.
Dahası, göçmenlerin gözaltı merkezlerindeki koşullar yaygın biçimde kınanıyor; aşırı kalabalık ve standartların altındaki yaşam koşullarıyla ilgili raporlar hem aktivistler hem de politikacılar arasında alarma yol açıyor. Reform çağrıları, hükûmetin yaklaşımının sağduyudan yoksun olduğu ve göç meselesinin insani yönlerini göz ardı ettiği yönündeki suçlamaların ortasında yoğunlaştı.
Öte yandan hükûmetin göç politikasını savunanlar, tüm bu sert tedbirlerin göçü kontrol altında tutabilmek ve sistemin adil ve düzenli bir şekilde işleyebilmesi için gerekli olduğunu ileri sürüyor. Ulusal güvenliği korumak ve sığınma sisteminde suistimallerin önüne geçebilmek için daha sıkı önlemlere ihtiyaç duyulduğunu öne süren bu kesim, yasadışı göç ve kamu hizmetleri üzerindeki baskıya ilişkin endişelere dikkat çekiyor.
Keir Starmer ve İşçi Partisi
İşçi Partisi lideri Keir Starmer, sosyal adalet ve kamu yatırımına odaklanan bir imaj çiziyor. Starmer’ın seçim kampanyası, eşitsizliği gidermek ve kamu hizmetlerini yeniden inşa etmek için daha fazla hükûmet müdahalesi çağrısını öne çıkarıyor. Starmer, NHS’ye yönelik finansmanı artırma, eğitime yatırım yapma ve konut kriziyle mücadele planını özetleyerek, “Ülkemizin azınlığın değil çoğunluğun yanında yer alacak bir hükûmete ihtiyacı var” dedi. Starmer’ın ekonomi politikaları, bu kamu hizmetlerini finanse etmek için zengin ve büyük şirketlerden daha yüksek vergi alınmasını savunuyor. Bu duruş soldan destek alırken, sağda şüpheyle karşılanıyor.
Starmer ayrıca iklim değişikliğiyle mücadele için Yeşil Yeni Düzen’in gerekliliği konusunu dile getiriyor. Önerileri arasında yenilenebilir enerjiye önemli yatırımlar yapılması, yeşil istihdam yaratılması ve Birleşik Krallık’ın 2050 yılına kadar net sıfır karbon emisyonu hedefine ulaşmasının sağlanması yer alıyor. Bu iddialı çevreci gündemin, genç seçmenlerde ve iklim kriziyle ilgilenen halk kesiminde yankı bulup bulmadığını seçim sonuçları gösterecek.
Müslümanların ve azınlıkların oylarını muhafazakarlardan daha fazla kazanan İşçi Partisi, lideri Keir Starmer’ın İsrail’i destekleyici açıklamaları yerel seçimlerde partinin bu tabandan oy kaybetmesine neden olmuştu. Starmer ve İşçi Partisi adayları, partinin Orta Doğu’da savaş konusundaki ikircikli tutumu nedeniyle merkez seçim bölgelerinde yoğun bir tepkiyle karşı karşıya.
İsrail’in Gazze’ye saldırılarını meşru gören politikacıları ve Filistin’e destek veren siyasi oluşumları açıklayarak özellikle mevcut İsrail yanlısı ve ateşkes karşıtı politikalardan memnuniyetsizlik duyan halkın oylarını bilinçli bir şekilde vermesini sağlama amacı güden “The Muslim Vote” oluşumu Starmer’dan seçimler öncesi bazı taleplerde bulundu. Bu taleplerin en başında Starmer’ın İsrail’in saldırılarını meşru gördüğünü belirttiği açıklaması için özür dilemesi geliyor. Starmer, 2024 Ekim ayında LBC Radyosuna verdiği bir röportajda, İsrail’in Gazze’nin elektriğini ve suyunu kesmekte “hakkı olduğunu” söyleyerek seçmenlerinin ve parlamentodaki İşçi Partili milletvekillerinin büyük tepkisini çekmişti. İsrail’le askeri bağların kesilmesi de kendisinden istenilenler arasında. Starmer bu taleplere dair hiçbir açıklama yapmazken solcu bir grup olan Momentum da İşçi Partisi’ne hükûmete İsrail’e silah satmaması için baskı yapması konusunda çağrıda bulundu.
Parti içinden de tepki gören Starmer’ın mevcut tutumu sadece partinin sadık Müslüman seçmenlerini değil solcu tabanını da rahatsız ediyor. İngiltere’nin en bohem ve düzen karşıtı seçim bölgelerinden biri olarak bilinen Bristol Merkez’de Starmer’ın baş yardımcılarından birinin koltuğunu solcu Yeşil Parti’nin adayına kaptıracağından bahsediliyor.
Sağ Perspektif
Sağcı perspektiften bakıldığında Sunak’ın politikaları pragmatik ve disiplinli bir yönetim anlayışının devamı olarak görülüyor. Muhafazakarlar Sunak’ın mali sorumluluğa odaklanmasının uzun vadeli ekonomik istikrar için gerekli olduğunu savunuyor. Muhafazakar bir milletvekili, “Çok çalışmanın ve basiretli mali yönetimin değerini anlayan bir hükûmete ihtiyacımız var” yorumunu yaptı.
Sağcı yorumcular genellikle İşçi Partisi’nin ekonomik planlarının gerçekçi olmadığı ve Birleşik Krallık’ın mali istikrarına zarar verebileceği eleştirisini dile getiriyor. Daha yüksek vergilerin ve artan kamu harcamalarının daha yüksek borçlara ve daha düşük ekonomik büyümeye yol açabileceği konusunda uyaran sağ kanat, ayrıca İşçi Partisi’nin, işletmelere ve tüketicilere ağır maliyetler yüklemeden Yeşil Yeni Düzen’in karmaşıklıklarını yönetebilme becerisine sahip olmadığına inanıyor.
Sol Perspektif
Solda, statükonun savunulamaz olduğuna ve sistemik eşitsizlik ve sosyal adaletsizlik sorunlarını çözmek için önemli değişikliklerin gerekli olduğuna dair güçlü bir inanç var. Sol siyasi kanat, Sunak’ın politikalarının zengin ve büyük işletmeleri kayırdığını, sıradan insanların ihtiyaçlarını göz ardı ettiğini savunuyor.
Bir İşçi Partisi aktivisti, “Sunak hükûmeti, zenginlerle yoksullar arasındaki genişleyen uçurumun üstesinden gelmekte sürekli olarak başarısız oldu” yorumunu yapıyor. Bu bağlamda kamu refahını şirket çıkarlarının önünde tutan politikalarla, zenginlik ve kaynakların daha adil bir şekilde dağıtılması yönünde bir çağrı var. Sol aynı zamanda iklim değişikliği konusunda cesur eylemlerin önemini vurguluyor ve Muhafazakarları bu kritik alanda yeterli çabayı göstermedikleri gerekçesiyle eleştiriyor.
2024 Genel Seçiminin Riskleri
2024 seçimi iki lider arasındaki bir yarışmadan daha fazlası. Bu seçim, önümüzdeki yıllarda Birleşik Krallık’ın yönünü belirleyecek bir ideolojiler savaşı olarak görülebilir. Sunak’ın sınırlı hükûmet müdahalesine sahip bir serbest piyasa ekonomisi vizyonu, Starmer’in güçlü kamu hizmetleri ve çevre yönetimi ile daha eşitlikçi bir toplum çağrısıyla tam bir tezat oluşturuyor.
Seçmenler net bir seçimle karşı karşıya: istikrar ve ekonomik sağduyu vaat eden Muhafazakar bir hükûmetle devam etmek ya da İşçi Partisi’nin sosyal reform ve iklim eylemi konusundaki iddialı planlarını tercih etmek. Seçim yaklaşırken tüm ülke, sonucun Birleşik Krallık’ın geleceği üzerinde derin etkileri olacağının farkında olarak seçimleri yakından izliyor.
Birleşik Krallık genel seçimleri öncesi yapılan seçim anketleri açık ara farkla İşçi Partisi’nin seçimi kazanacağını ön görüyor. Ülkede 20 Haziran’dan bu yana düzenlenen anketlerde İşçi Partisi’nin oyları yüzde 37 ile 42 arası, Muhafazakar Parti’nin oy oranı ise en yüksek yüzde 25, en düşük ise yüzde 15 arasında tahmin ediliyor.
Ayrımcılıkla Mücadele
Müslümanlar ve azınlık toplulukları açısından 2024 seçimleri ayrı bir önem taşıyor. Bu grupların İslamofobi ve ırkçılıkla mücadele, siyasi temsilin artırılması, ekonomik eşitsizliğin ele alınması ve kaliteli kamu hizmetlerine erişimin sağlanması gibi belirli kaygıları var.
İslamofobi ve ırkçılık önemli sorunlar olmaya devam ediyor. Muhafazakar Parti, kendi saflarında İslamofobiyi yeterince ele almadığı ve birçok Müslümanın güvenini sarstığı için eleştirilere maruz kalıyor. Öte yandan İşçi Partisi, ayrımcılıkla mücadele konusundaki kararlılığını daha yüksek sesle dile getiriyor ve bu da bu topluluklarda güçlü bir yankı uyandırıyor. Londra’daki topluluk aktivisti Amina Hussain, “Korkularımızı anlayan ve bizi korumak için somut adımlar atan bir hükûmet istiyorum” dedi.
Seçim yaklaştıkça bu toplulukların bakış açıları, İngiliz siyasetinde kapsayıcılık, eşitlik ve adalet ihtiyacını vurgulayarak tartışmayı daha fazla şekillendirdi. Yalnızca değişim vaat eden değil aynı zamanda yaşamlarında ve topluluklarında somut iyileştirmeler sağlayan politikaların öneminin altını çiziyorlar. Birleşik Krallık, ülke geleceğinin yönünü belirleyecek olan 2024 seçimleriyle birlikte bir dönüm noktasında duruyor.
Bu riskli seçimde her iki lider de vaatlerini ve siyasi duruşlarını ortaya koydu ancak sonuçta İngiliz siyasetinin bir sonraki dönemini şekillendirecek olan şey yarın halkın vereceği karar olacak.