“Refah’taki Sözde İnsani Bölge, Bir Etnik Temizlik ve Toplama Kampı Planıdır”
Gazze’de 1,9 milyon Filistinli hâlihazırda yerinden edilmiş durumda. Şimdi ise ateşkes kapsamında 600 bin kişinin Refah’ta inşa edilmek istenen kapalı bir “insani şehir”de toplanması planlanıyor. Uluslararası hukukçular ve uzmanlar bu projeye sert eleştiriler yöneltiyor. Eski İsrail Başbakanı Ehud Olmert ise açık konuşuyor: “Bu, bir sürgün ve toplama kampı planıdır.”

İsrail’in Gazze Şeridi’nin güney ucundaki Refah kentinde inşa etmeyi planladığı sözde “insani yardım kenti”, insan hakları uzmanları, uluslararası hukukçular ve hatta İsrailli siyasetçilerin sert eleştirileriyle karşı karşıya. Planın, savaş nedeniyle yerinden edilen yüz binlerce Filistinlinin geçici olarak barınabileceği bir koruma alanı değil, zorla göç ettirme ve demografik mühendislik amacını taşıdığı yönündeki güçlü işaretler giderek netleşiyor.
İsrail’in açıkladığı bu plana yönelik en çarpıcı çıkış, eski İsrail Başbakanı Ehud Olmert’ten geldi. İngiliz The Guardian gazetesine verdiği demeçte Olmert, planı doğrudan “toplama kampı” olarak niteledi: “Bu insanların oraya zorla yerleştirileceği bir sistem inşa ediliyorsa, bunun adı etnik temizliktir. Başka bir açıklaması yok.” Planın yürürlüğe girmesi durumunda, Gazze Şeridi’nin tamamındaki Filistinlilerin Refah’a taşınması hedefleniyor.
“İnsani Şehir” Planının Detayları: Zorla Göç ve “Deradikalizasyon”
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, projenin 60 gün içinde 600 bin kişinin Refah’a transferini, ardından da tüm Gazze nüfusunun buraya sevk edilmesini öngördüğünü açıkladı. Katz, kamp alanına girenlerin ancak “başka ülkelere göç etmeleri halinde” çıkış yapabileceğini belirterek, bu bölgenin fiilen kapalı ve kontrol altında tutulan bir yer olacağını ortaya koydu.
Reuters tarafından elde edilen bir belgeye göre, plan ABD destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı (Gaza Humanitarian Foundation – GHF) tarafından yürütülecek. Bu belgeye göre oluşturulacak “Geçici İnsani Geçiş Alanı”nda, Filistinliler “deradikalize” edilecek, “yeniden entegre” edilecek ve dilerlerse başka ülkelere göç etmeye hazırlanacak. Ancak uzmanlara göre bu ifadeler, zorla göç ve nüfus mühendisliğini yumuşatma amacı taşıyor.
Uydu Görüntülerine Göre Refah’taki Hazırlıklar Aylar Öncesinden Başladı
Al Jazeera’nin Sanad Doğrulama Birimi, Refah’ta inşa edilecek kampın altyapısı için şimdiden yoğun bir yıkım ve düzenleme faaliyeti yürütüldüğünü ortaya koydu. BM’ye bağlı UNOSAT verilerine göre, Nisan 2025’ten Temmuz başına kadar geçen sürede 12.800 bina yıkıldı. Toplam yıkım sayısı 28.600’ü aşarken, bu üç aylık süreçte yıkım hızı neredeyse iki katına çıktı.
Özellikle Tal es-Sultan, El-Zuhur ve El-Cenine mahallelerindeki sistematik yıkım, yeni kamp alanının temizlenmesine yönelik olarak yorumlanıyor. Aynı zamanda, bazı okullar ve sağlık merkezlerinin yıkılmadan bırakıldığı da tespit edildi. Bu binaların, kampın içindeki “hizmet merkezleri” olarak kullanılmak üzere bilinçli biçimde korunduğu düşünülüyor. 40 eğitim kurumu (39 okul ve bir üniversite) görece sağlam durumda. Sekiz tıp merkezi de ayakta kalmış durumda.
Sanad Doğrulama Birimi, bu belirgin seçici yıkım örüntüsünün, Rafah’taki bu tesislerin korunmasının tesadüf olamayacağını güçlü bir şekilde gösterdiğini tespit ediyor. Aksine, bu durum İsrail’in Gazze’nin tüm nüfusunu Rafah’a yerleştirmek için önerdiği planın bir sonraki aşamasında bu tesisleri kullanmayı amaçladığını gösteriyor. Hasar görmeyen eğitim ve sağlık binaları, on binlerce yerinden edilmiş Filistinli için hayati öneme sahip insani yardım barınakları olarak hizmet veriyor. Fakat halk sağlığı ve altyapı uzmanlarına göre Refah’ta 600 bin insanın barındırılması insani krizi daha da derinleştirecek yeni problemlere yol açabilir. İsrail’in kurmak bu “insani” bölgenin ne kadar yaşanılabilir olacağına dair büyük şüpheler bulunuyor.

Yeşil noktalar 4 Nisan 2025 itibarıyla Refah’ta yıkılmış binaları, siyahlar ise 4 Temmuz 2025 itibarıyla yıkılmış binaları göstermektedir. CC lisanslı infografik: Al Jazeera Labs.
Uluslararası Uyarılar: “Sessiz Kalınırsa Bu Etnik Temizlik Projesi Uygulanabilir”
Filistinli mültecilerden sorumlu BM kurumu UNRWA’nın başkanı Philippe Lazzarini, planı “nesiller boyu defalarca yerinden edilmiş Filistinliler için Mısır sınırında dev bir toplama kampı kurmak” olarak nitelendirdi. Lazzarini, bu yaklaşımın, Filistinlilerin “kendi vatanlarında daha iyi bir geleceğe sahip olma ihtimalini” yok ettiğini belirtti.
Al Jazeera’ya konuşan İsrailli siyaset bilimci Ori Goldberg ise daha da açık konuşuyor: “Bu, insani yardım kenti değil, uluslararası hukuk açısından açık bir insanlığa karşı suçtur.” Goldberg, kampın giriş-çıkışların denetim altında olduğu, içeride yaşama mecburiyeti bulunan bir yapıya sahip olacağını, bunun da “konut kılığına sokulmuş bir hapishane sistemi” anlamına geleceğini söylüyor.
Söz konusu projeyi yine Al Jazeera’ya değerlendiren Haaretz yazarı Gideon Levy ise planın son aşamasını şöyle özetliyor: “Bu bir etnik temizlik projesidir. Uygulanır mı, emin değilim. Ama hazırlıklar yapılıyor ve dünya sessizse, gerçekleşme ihtimali var.”
İsrail’den Eski Başbakan Olmert’e Tepki: “İçimizdeki Düşmanlar”
Ehud Olmert’in açıklamaları yalnızca Refah planıyla sınırlı kalmadı. Eski başbakan, Gazze ve Batı Şeria’daki askeri operasyonların ve yerleşimci saldırılarının “savaş suçu” kapsamına girdiğini söyledi. Özellikle Batı Şeria’daki “tepe gençliği” olarak bilinen yerleşimci grupların “vahşi ve örgütlü şiddet kampanyaları” yürüttüğünü, buna karşılık İsrail güvenlik güçlerinin sessiz kaldığını belirtti.
Olmert, Netanyahu hükûmetindeki aşırı sağcı bakanları, “İsrail’in uzun vadeli güvenliği açısından dış düşmanlardan bile tehlikeli” olarak tanımladı: “Bu insanlar bizim içimizdeki düşmandır.”
Ateşkes Görüşmeleri ve Gazze’de Son Durum
İsrail, ABD Başkanı Donald Trump’ın baskısıyla Hamas’la yeni bir ateşkes görüşmesi yürütürken, Refah planını bu geçici dönemde uygulamaya sokmak istiyor. Netanyahu’nun, “Hamas’ın askeri ve idari varlığı sonlandırılmadan savaş bitmez” açıklaması ise ateşkesin kısa süreli olacağını işaret ediyor.
Uzmanlara göre İsrail’in hedefi, 60 günlük olası bir ateşkesi Refah kampının kurulması için fırsata çevirmek. Bu sırada İsrail ordusu, Gazze topraklarının yüzde 70’ini kontrol etmeye devam edecek. UNRWA’nın 5 Temmuz tarihli son raporuna göre, Gazze’de hâlihazırda 1.9 milyon kişi yerinden edilmiş durumda. Yerinden edilmiş insanların büyük kısmı zaten aşırı kalabalık ve yetersiz imkanlara sahip BM tesislerinde barınıyor. Refah planı hayata geçerse, bu insanlar daha da izole edilmiş, haklardan yoksun bir statüye itilmiş olacak.
İsrail, 27 Mayıs’tan bu yana Birleşmiş Milletler (BM) ve uluslararası yardım kuruluşlarının denetimi dışında, ABD-İsrail güdümlü “Gazze İnsani Yardım Vakfı”nı devreye sokarak sözde yardım dağıtımı gerçekleştiriyor. Ancak bu yapı, BM tarafından tanınmıyor ve diğer insani yardım örgütleri ve Filistinli gruplarca reddediliyor. GHF merkezlerine yönelik, Harvard Dataset aracılığıyla yayımlanan akademik bir araştırma, bu yapıya ait yardım dağıtım sistemini bir ” ölüm koridoru” mimarisiyle tasarlandığını tespit etmişti. GHF’nin yardım noktalarında görev yapan bazı İsrailli askerler de geçtiğimiz günlerde buraya gelen sivillerin üzerine ateş açma emri aldıklarını açıklamıştı.
İsrail, 2 Mart’tan bu yana Gazze Şeridi’ne giriş sağlayan tüm kara sınır kapılarını kapalı tutuyor. Yardım taşıyan yüzlerce tırın Gazze’ye geçişi engellenirken, yalnızca sınırlı sayıda aracın Kerem Ebu Salim Sınır Kapısı’ndan geçişine izin veriliyor. Gazze’nin günlük en az 500 yardım tırına ihtiyacı olduğu ifade ediliyor. (P)





