Almanya’nın İsrail’e Yönelik Silah Satışı Kısıtlaması Kısa Sürdü
Almanya hükûmeti, Ağustos 2025’te İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını arttırma planı nedeniyle getirdiği silah ihracatı kısıtlamasını 24 Kasım’da kaldırıyor. Merz hükûmeti kararı ateşkesin “istikrara kavuşması”yla gerekçelese de veriler ihracatın zaten tam olarak durmadığını gösteriyor. Adım, CDU’da memnuniyet yaratsa da Gazze’deki sivil kayıplar ve UAD’de süren soykırım davası karşısında Berlin’in tutumuna dair soru işaretlerini artırıyor.

Almanya’da Friedrich Merz liderliğindeki federal hükûmet, İsrail’e yönelik silah ihracatına Ağustos ayında getirdiği kısıtlamaları kaldırma kararı aldı. Hükûmet Sözcüsü Sebastian Hille, 24 Kasım’dan itibaren ihracat onaylarında yeniden “olay bazlı” incelemeye dönüleceğini ve Gazze’de ilan edilen ateşkesin bu kararın temel dayanağı olduğunu açıkladı.
Berlin, 10 Ekim’de yürürlüğe giren ve son haftalarda “görece istikrara kavuştuğu” belirtilen ateşkesi kararın çıkış noktası olarak gösteriyor. Hükûmete göre yalnızca ateşkesin korunması değil, Gazze’ye insani yardımların artması ve hem İsrail’in hem de Filistin tarafının mutabakata bağlı kalması da kısıtlamaların kaldırılmasında belirleyici oldu. Sözcü Hille, bundan sonra İsrail’e silah ihracatının Almanya’nın genel ihracat rejimi doğrultusunda her bir başvurunun tek tek değerlendirilmesiyle karara bağlanacağını vurguladı.
“Ateşkesin İstikrarı” Gerekçesiyle Silah Satışındaki Kısıtlama Kaldırıldı
Berlin’in yeni kararı büyük ölçüde, 10 Ekim’den bu yana yürürlükte olan ateşkesin “istikrara kavuşması” iddiasına dayanıyor. Ancak sahadan gelen bilgiler, ateşkesin çeşitli ihlallerle delindiğini ve çok sayıda Filistinlinin hâlâ İsrail saldırılarında yaşamını yitirdiğini ortaya koyuyor. 16 Kasım itibaryla toplamda 69.176 insanın hayatını kaybettiği ve 170.690 kişinin yaralandığı biliniyor.
Bu nedenle Almanya’nın 24 Kasım’dan itibaren İsrail’e yeniden silah ihracatına kapı açması, hem insan hakları örgütlerinin hem de uluslararası hukuk uzmanlarının tepkisini çekmeye aday. Karar, bir yandan CDU içindeki gerilimi yatıştırırken, öte yandan Almanya’nın “İsrail’in güvenliği Alman devletinin varlık nedenidir” söylemiyle, Gazze’deki ağır insan hakları ihlalleri ve Uluslararası Adalet Divanı (UAD) kararları arasında nasıl denge kuracağı sorusunu ortaya çıkarıyor.
Ağustos 2025’teki Kısmen Durdurma Kararı Neyi Değiştirmişti?
Friedrich Merz başkanlığındaki hükûmet, 8 Ağustos 2025’te İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki askerî operasyonuna yönelik sert eleştirilerin ardından önemli bir adım atarak “kısmi silah ambargosu” niteliğinde bir karar açıklamıştı. Buna göre Gazze’de kullanılma ihtimali bulunan askerî teçhizatın ihracatına yeni onay verilmeyecekti.
Kararın arka planında, İsrail Güvenlik Kabinesinin Gazze şehrini ele geçirerek kara operasyonunu genişletme planı ve buna eşlik eden ağır sivil kayıplar vardı. Merz, o dönemde yayımladığı basın açıklamasında İsrail ordusunun “daha sert” askerî harekâtının, rehinelerin kurtarılması ve Hamas’ın silahsızlandırılması gibi resmî hedeflerle nasıl bağdaştığının “giderek daha az görünür” olduğunu söylemişti.
Bu karar, Almanya’nın İsrail politikasında uzun süre “kırmızı çizgi” kabul edilen silah ihracatı alanında ilk kez bu kadar görünür bir sınırlama anlamına geliyordu. Almanya, ABD’den sonra İsrail’in en büyük ikinci silah tedarikçisi konumunda. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsünün (SIPRI) verilerine göre, 2020-2024 döneminde İsrail’in silah ithalatının yaklaşık yüzde 30’u Almanya’dan geldi.
CDU İçinden Gelen Karardan Memnun Sesler
Merz’in Ağustos kararı, hem İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu hem de Hristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU) içinde sert eleştirilerle karşılanmıştı. CDU ve CSU, onlarca yıldır İsrail’e silah desteğini Almanya’nın “devlet aklı”nın temel unsurlarından biri olarak savunuyordu. CDU’nun gençlik kolları Junge Union’un başkanı Johannes Winkel, Merz’in daha önce, İsrail’in İran’a saldırısı için kullandığı “Drecksarbeit” (pis işi bizim yerimize İsrail yapıyor) ifadesine atıfla, İsrail’in “artık bu işi Alman silahları olmadan yapmak zorunda kalacağını” yazmıştı.
Benzer şekilde, Hristiyan Birlik Federal Meclis Grubunun dış politika uzmanlarından Roderich Kiesewetter de Almanya’nın “Staatsräson” olarak tanımlanan İsrail’in güvenliğini koruma taahhüdünün özellikle güvenlik ve silah iş birliğiyle somutlaştığını savunmuştu.
Şimdi ise tablo tersine dönmüş durumda. Süddeutsche Zeitung‘a konuşan Federal Meclisteki CDU/CSU grubunun dış politika sözcüsü Jürgen Hardt, kısıtlamaların kaldırılmasını “sahadaki durumun olumluya evrildiği” ve “barışın yeniden somut bir ihtimal hâline geldiği” yorumuyla destekledi; kararı hem İsrail hükûmetine hem de ateşkese bağlı kalınmasına yönelik bir “sinyal” olarak nitelendirdi.
Koalisyon ortağı Sosyal Demokrat Parti (SPD) cephesinde ise daha temkinli bir destek söz konusu. SPD’nin dış politika sözcüsü Adis Ahmetović, kararın “anlaşılabilir ama siyaseten son derece hassas” olduğunu belirterek, sürecin yakından izleneceğini ve “uluslararası hukukun Alman silahlarıyla ihlal edilmesine izin verilemeyeceğini” vurguladı.
Verilere Göre, “Kısmi Ambargo”ya Rağmen Devam Eden Silah Satışı Sürüyordu
Federal Hükûmetin kararı kısmi durdurmadan önce Federal Meclise yaptığı bilgilendirmeye göre Almanya, Hamas’ın 7 Ekim 2023 saldırısından 13 Mayıs 2025’e kadar İsrail’e yaklaşık 485 milyon avro değerinde silah ihracatına onay verilmişti. Bu kalemler arasında ateşli silahlar, mühimmat, silah parçaları, kara ve deniz kuvvetleri için özel teçhizat, elektronik sistemler ve zırhlı araçlar yer alıyordu.
Daha sonra açıklanan yeni veriler ise, Merz’in 8 Ağustos kararına rağmen ihracat tamamen durmadığını gösterdi. Sol Partinin (Die Linke) Eylül ayında yönelttiği soru önergesine verilen cevap, 9 Ağustos-22 Eylül 2025 arasında “sadece diğer askerî teçhizat” kategorisinde, en az 2,46 milyon avroluk yeni ihracat onayı verildiğini ortaya koydu. Yani savaş silahları kategorisi dondurulmuş olsa da, askerî amaçlı başka kalemlerde ticaret sürdü.
Bu tablo, Merz hükûmetinin “kısmi ambargo” kararının, hem İsrail tarafından “terörü ödüllendirmek” şeklinde yorumlanmasına hem de insan hakları örgütlerince “yetersiz ve sembolik” bulunmasına yol açmıştı.
Nikaragua’nın Almanya’ya Açtığı Silah Satışı Davası
Nikaragua, Mart 2024’te Almanya’yı Uluslararası Adalet Divanında (UAD) dava ederek, Berlin’in Gazze’de işlenen olası soykırımı önleme yükümlülüğünü ihlal ettiği ve İsrail’e silah desteğiyle bu suçlara katkıda bulunduğu iddiasında bulunmuştu. UAD, Nisan 2024’te geçici tedbir talebini reddetmişti.
Mahkeme, taraflara yazılı beyan takvimi vermiş ve Nikaragua 21 Temmuz 2025’te ana dilekçesini sunmuştu. Almanya’nın Temmuz 2026’ya kadar karşı dilekçe verme süresi bulunurken, Berlin 21 Ekim 2025’te -tam son gün- Divan’ın yetkisine ve davanın kabul edilebilirliğine yönelik ön itirazda bulundu: Hukukçu Prof. Stefan Talmon’a göre bu hamle, UAD’nin kuralları gereği esas yargılamayı otomatik olarak askıya aldı.
Mahkeme, Nikaragua’nın Almanya’nın itirazlarına yanıt vermesi için 23 Şubat 2026 tarihine kadar süre tanıdı. Bu aşamadan sonra UAD, yalnızca yetki ve kabul edilebilirlik konularını ele alacak bir duruşma takvimi belirleyecek. Mevcut takvime göre, ön itirazlara ilişkin kararın 2027’nin ilk yarısında, esasa ilişkin duruşmaların ise 2029’dan önce yapılması beklenmiyor. Dolayısıyla davanın nihai hükme ulaşması 2030’a sarkabileceği tahmin ediliyor.
BM’den Almanya’ya Uluslararası İnsancıl Hukuk Uyarısı
Birleşmiş Milletler (BM), İsrail’e silah ihracatı kısıtlamalarını kaldırma kararı alan Almanya’ya sorumluluklarını hatırlattı. BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Sözcüsü Thameen Al-Kheetan, Alman hükûmetinin, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları nedeniyle uyguladığı silah ihracatı kısıtlamalarını kaldırma kararına ilişkin açıklamalarda bulundu.
Uluslararası insancıl hukukun, ateşkes sırasında olduğu kadar aktif çatışma sırasında da geçerli olduğunu belirten Al-Kheetan, insan haklarına her zaman saygı gösterilmesi gerektiğini vurguladı:
“Üçüncü ülkelerin, uluslararası insancıl hukuka saygı gösterilmesini ve buna bağlı olarak silah transferlerinin bu hukukun ihlaline yol açmamasını sağlama sorumluluğuna sahip olduğunu yineliyoruz. Almanya, Uluslararası Silah Ticareti Anlaşması’na taraf devlet olarak silah ihracatlarının uluslararası insancıl hukuk ve insan hakları hukukunun ciddi ihlallerini işlemek veya kolaylaştırmak için kullanılma potansiyelini değerlendirme konusunda ek yükümlülüklere sahip.”
BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Sözcüsü Al-Kheetan, ülkeleri, silahların ne amaçla kullanılacağına şüphe duyulması halinde ihtiyati ve koruyucu yaklaşım benimsemeye ve belirli bir işlemden kaçınmaya teşvik ettiklerinin de altını çizdi. (P/AA)





