'Dosya: “Batı Avrupa'da İmam Eğitimi”'

‘‘İmamların Eğitimi ve Finansamanı Dinî Cemaatlerin Meselesi’’

İmamlık eğitimi nerede gerçekleştirilmeli? İmamları kim finanse etmeli? Bu sorulara ilişkin yasal çerçeve hakkında Devlet Kilise Hukuku uzmanı Prof. Heinrich de Wall ile konuştuk.

Almanya’da Protestan ve Katolik kiliseleri devletten finansal destek alıyor. Statülerinden bağımsız olarak diğer dinî cemaatler de devlet desteği alabilir mi? Bu hangi temelde mümkün?

Aslında bu birkaç cümleyle cevaplanamayacak kadar karmaşık bir konu. Almanya’da “devlet tarafından sağlanan finansal destek” farklı sebeplerle kiliselere ve diğer dinî cemaatlere ödeniyor.

Toplum yararına yönelik girişimler için ödenen sübvanseler, devlet yardımları ve diğer finansal yardımlar da mevcut. Mesela bir kilise, bir kreş açacağı zaman bunun için devletten teşvik alır. Bu toplum yararına bir amacın desteklenmesine yönelik olarak sağlanan sübvansiyonlardan sadece bir tanesidir. Bu tür sübvansiyonlar sadece kiliselere değil, toplum yararına yönelik bir faaliyette bulunan tüm dinî cemaatlere verilir. Devlet burada sadece dinî cemaatleri değil, diğer sosyal organizasyonları da destekler.

Bunun yanında “devlet ödemeleri” (Alm. “Staatsleistung”) adı altında, öncelikle büyük kiliselere ödenen teşvikler de var. Bunlar da eskiden kiliseye ait mülklerin devlet tarafından kamulaştırılmasına karşılık olarak verilen tazminatlar. Dolayısıyla bu performanslardan sadece kiliselerin faydalanması çok doğal, zira Almanya’nın tarihinde sadece onların mülkü istimlak edildi.

Sübvansiyonların ve “devlet ödemeleri”nin yanı sıra devletin dinî cemaatlere sunduğu başka finansal yardımlar da mevcut. Bunlar prensip olarak sadece Protestan veya Katolik kilisesine değil, diğer dinî cemaatlere de açık. Öte yandan “kilise vergisi” (Alm. “Kirchensteuer”) devletin kiliselere verdiği bir ödenek değil, ilgili dinî cemaatin üyelerinin bu cemaate ödedikleri bir ücret, yani dinî cemaatlerin üyelik ücreti. Bu vergi sadece büyük kiliseler tarafından değil, kamu tüzel kişiliğine sahip olan tüm dinî cemaatler tarafından toplanabilir.

Dinî personelin veya bunların eğitiminin devlet tarafından finanse edilmesine yönelik olarak Almanya’da hangi çerçeve söz konusu? Bu anlamda Almanya ve diğer ülkeler arasında farklılıklar var mı?

Her ülkenin kendi sistemi olduğu için bu soruya kolaylıkla cevap vermek mümkün değil. Dinî cemaatler Almanya’da dinî personellerinin hangi nitelikleri taşıması gerektiği konusunda kendileri karar verme özgürlüğüne sahipler. Büyük Hristiyan kiliseleri bunun için bir devlet üniversitesinde ilahiyat fakültesinde yükseköğrenim görülmesini şart koşuyor. Bu tür bir yükseköğrenimin masrafları da üniversiteyi işleten devlet tarafından karşılanıyor. Öğrenciler de kendi eğitim maliyetini karşılıyorlar.

Dinî personel eğitimine yönelik benzer akademik referanslar birçok Avrupa ülkesinde mevcut. Almanya’daki büyük Hristiyan kiliseleri (ve bazı diğer dinî cemaatler) bu eğitimden sonra masrafları kilise tarafından ödenen ve uygulamaya dayalı bir ek eğitim daha gerçekleştiriyorlar.

Bunun dışında da dinî personel Almanya’da devlet tarafından değil, dinî cemaatin kendisi tarafından finanse edilir. Burada askeriye içerisinde sunulan manevi rehberlik hizmetleri gibi bazı alanlar istisna teşkil eder. Almanya’da piskoposların maaşlarını devletin ödediği yönündeki ifadeler ise yanıltıcıdır. Bazı eyaletler biraz önce de belirttiğim devlet ödemelerini, eskiden gerçekleştirilen kamulaştırma eylemlerinin tazmini için yapmakta ve bunu yaparken ödemelerin tutarını örneğin bir piskoposa ödenen maaş gibi bazı maaşları baz alarak belirlemektedir. Almanya’da piskoposların maaşları doğrudan devlet tarafından ödenmemektedir.

Almanya’daki ilahiyat fakülteleri ve enstitüleri, özellikle imam eğitimi konusunda gündeme geliyor. Devletin dinî açıdan tarafsız olması gerektiği göz önüne alındığında bu merkezlerin sunabileceklerinin sınırları var mı?

İlahiyat da tıpkı diğer disiplinler gibi bilimsel düzeyde bir bilim dalı olarak ele alınabilir. Devlet de bilimsel ilahiyatın araştırma ve eğitim yönünden korunmasını sağlayabilir. Ancak bunu yaparken neyin doğru neyin yanlış olduğuna kendisi karar veremez, mevcut teolojileri olduğu gibi kabul etmelidir. Bu sebeple Alman üniversitelerinde sadece Hristiyan teolojisi değil, Protestan teolojisi, Roma-Katolik teolojisi ve Ortodoks teolojisi de mevcuttur. Buna ek olarak artık İslam çalışmaları da üniversitelerde kurulmaktadır.

Bu bilimsel eğitim devlet tarafından sunulabilir. Eğer dinî cemaatler kendi alanlarında bunun ötesinde uygulamalı bir eğitim isterse bunu kendileri organize etmeli ve finansmanını kendileri sağlamalıdır. Fakat bu uygulamalı eğitimi gerçekleştirmek veya üniversite mezunlarını başka ek bir eğitim olmaksızın imam olarak istihdam etmek konusunda da özgürdürler.

Yıllardan beri imamların “yurt dışından finanse edilmesi” konusunda tartışmalar sürüyor. Almanya’da imamların yurt dışından finanse edilmesine tamamen son verilmesini savunan sesler çoğunlukta. Yasal olarak bu mümkün mü? Örneğin yurt dışından finanse edilen gayrimüslim cemaatler de var mı?

Kendilerini nasıl finanse edecekleri dinî cemaatlerin özerklik haklarının bir parçası. Yabancı kaynaklardan finansman sağlamak, yasalar buna izin verdiği ölçüde serbest. Bu özgürlüğe ilişkin kısıtlamalar sadece dinî cemaatler için değil, herkes için geçerli olan yasalar çerçevesinde mümkün. Müslüman cemaatler dışında yabancı kaynaklı bağışların dinî cemaatlerin finanse edilmesine ne kadar katkı sağladığı konusunda bir şey söyleyemem, ama bu tür bağışların mevcut olduğunu tahmin ediyorum. Ki bu da kesinlikle meşru bir durum.

Belçika’da imamların maaşları devlet tarafından ödeniyor. Böyle bir model Almanya için de düşünülebilir mi?

Hayır, böyle bir durum devlet ve dinî cemaatlerin birbirinden ayrılığı ilkesine aykırıdır. İmamlar sadece askeriyede manevi rehberlik veya devlet okullarında din dersi gibi devlete ait alanlarda faaliyet göstermeleri durumunda bu hizmetlerine karşılık olarak devletten ücret alabilirler. Ancak bu tür bir ders verebilmek için elbette gerekli niteliklerin sağlanması gerek.

Anayasa dinî cemaatlerin kendi organizasyonlarındaki atamalarını devletin müdahalesi olmadan yapmalarını ve kendi işlerini kendileri idare etmelerini garanti altına alıyor. İslam dinî cemaatleri yine kendi iç işleriyle alakalı olan imamlık eğitimi konusunda neden devletle iş birliği yapmalı sizce?

Almanya’da devletle ne derece iş birliği yapacaklarına dinî cemaatler kendileri karar verirler. İmamlık eğitimi alanında İslam dinî cemaatlerinden beklenen -bilimsel özgürlüğü kabul ederek- teoloji biliminin teolojik sınırlarını çizmeleridir. Neyin İslami olup neyin olmadığına devlet karar veremez. Ancak bu sınırların da ötesinde devletle ya da daha doğrusu devletin üniversiteleri ile görüşmeler gerçekleştirilmesi ve ilahiyatçıların bilimsel eğitimi için makul şartların neler olduğu hakkında görüşülmesi doğru bir adım olacaktır. Böylece eğitim ve sınav düzenlemeleri bu temele dayanarak hazırlanabilir. Ancak bu kapsamda bilimin özgürlüğünün kabul edilmesi şarttır.

Sadece ilahiyat fakültesinde eğitim almış kişilerin cami cemaatlerindeki imam ihtiyacını karşılayamayacağı konusunda bir ön kabul var. İmamlardan akademik bilgiden ziyade, cemaat hayatını iyi bilmeleri ve uygulama odaklı çalışmaları bekleniyor. Devletin, cemaatlerin ve imamların beklentilerinin bu anlamda örtüştüğünü düşünüyor musunuz?

Devletin bu anlamda sizin ifade ettiğinizden başka bir beklentisi olduğunu sanmıyorum. Ancak sonuçta bir beklenti olsa bile bu beklenti belirleyici olmazdı, zira dinî cemaatler personellerinin eğitimine yönelik gereklilikler konusunda kendileri karar verirler. Cemaatler kendi alanlarında uygulamalı bir eğitimin gerekli olduğunu düşünüyorlarsa bunun için konseptler geliştirip bunları uygulama özgürlüğüne sahipler. Bunun yanı sıra Alman üniversitelerinde İslam ilahiyatı bölümleri ile üniversite eğitiminin nasıl daha uygulama odaklı gerçekleştirilebileceği konusunda görüşmeler de yürütülebilir. İlahiyat fakültesi öğretim görevlileri de buna sıcak bakacaktır. Ancak bu anlamda da bilim özgürlüğüne daima saygı duyulmalıdır. Hangi müfredatın bilimsel ilahiyat kapsamına girdiğine bilim karar verir.

İmamlık eğitiminin Almanya’da verilmesinden söz edilirken sıklıkla “Alman İslam’ı”, “radikalleşmenin önlenmesi” veya “entegrasyon” gibi anahtar kelimeler kullanılıyor. Bu anlamda devletin ilgilerini nasıl görüyorsunuz? Devletin bu eğitimle ilgili olarak bu tür beklentilere sahip olması normal mi?

Bilim özgürlüğünü garanti altına alan anayasa maddesinde şöyle yazar: “Eğitim özgürlüğü anayasaya bağlılık yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.” Burada devletin eğitim alanındaki meşru menfaatleri ve bunun sınırları, üniversite alanının da ötesinde oldukça iyi bir şekilde belirlenmiştir. Bununla beraber elbette ki politikanın bunun ötesinde umut ve beklentileri olabilir ve bunlara ulaşmak için anayasa ve hukuk çerçevesinde önlemler alabilir. Ancak bu umut ve beklentilere ulaşmak için yaptırımlarda bulunamaz.

Bazı politikacılar tarafından tekrar tekrar imamların “Almanca bilme yükümlülüğünden” bahsediliyor. Ayrıca imamların yurt dışından gelmemesi de talep ediliyor. Bu tür taleplerin yasal açıdan çekinceleri neler?

Bu tür talepler, dinî cemaatlerin özerklik haklarını ihlal ettiği ölçüde anayasaya aykırıdır. Bu hak sadece “herkes için geçerli olan bir yasa” ile kısıtlanabilir. Ben şu anda böyle bir kısıtlamaya gerekçe gösterilebilecek bir kamu çıkarı göremiyorum. Bununla beraber elbette ki politika devletin tüm entegrasyon hedeflerine ulaşılması için uygun koşulların oluşturulmasını sağlamaya çalışabilir.

Elif Zehra Kandemir

Lisans eğitimini Münster Üniversitesinde Sosyoloji ve Siyaset Bilimi bölümlerinde çift anadal olarak tamamlayan Kandemir, Duisburg-Essen Üniversitesinde sosyoloji yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. Ağırlıklı çalışma alanları göç sosyolojisi ve ırkçılık araştırmaları olan Kandemir Perspektif dergisi editörüdür.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Diğer Gündem Yazıları

Son Yüklenenler