'Dosya: "Avrupa'da Cami Mimarisi"'

Endülüs’ten Avrupa’ya Kalanlar – Cami Estetiği

İslam, Hristiyan ve Yahudi kültürlerinin bir arada bulunduğu İspanya’da camilerin ve kiliselerin mimarisi diğer coğrafyalarda olduğundan çok daha farklıdır. Peki Endülüs-İslam döneminde camiler nasıl bir mimari üsluba sahipti ve bu üslup Hristiyan döneminde inşa edilen kiliselere nasıl yansıdı?

@Shutterstock değişiklikler Perspektif

Müslümanların İber Yarımadası’ndaki hikâyeleri 711 yılında Târık bin Ziyad ve ordusunun Cebelitarık Boğazı’nı geçmesiyle başlar. 1502 yılında, Müslümanların İspanya topraklarından tamamen çıkarılmalarına kadar yaklaşık 800 yıllık bir İslam hâkimiyeti bu topraklarda devam eder. İspanya’nın kuzeyi ile Fransa’nın güneyine kadar yayılan Müslümanlar, Vizigot döneminden kalan kent merkezlerinde hızla yerleşmeye başlamışlardır. Başlangıçta Vizigot ve Roma döneminden kalan kiliseler camilere dönüştürülerek ibadet mekânı olarak kullanılmışsa da, fetihlerden yaklaşık 70-80 yıl sonra ilk İslam yapıları görülmeye başlanmıştır.

Endülüs-İslam Camileri

Dünya sanat tarihinde önemli bir yere sahip olan İber Yarımadası’nda diğer İslam ve hatta Avrupa coğrafyalarından farklı bir medeniyet oluşmuştur. Camiler bu medeniyetin İspanya’daki en kalıcı izlerini taşıyan kültürel miraslardır. İspanya’daki camiler hakkında belleğimizde kalan belki de Cordoba Ulu Camii, Elhamra Sarayı Mescidi, Toledo’da Bab al-Mardum Camii ve İşbiliye Ulu Camii’dir. Oysaki, İspanya’da bine yakın cami ve mescidin olduğunu söylersek mübalağa etmiş olmayız. 17. yüzyılda Avrupalılar tarafından kaleme alınan tarihî belgeler ve Müslümanlara ait yazılı kaynaklar İspanya’daki camiler hakkında bize bilgi veriyor. Bu yazılı kaynaklar doğrultusunda gerçekleştirilen arkeolojik çalışmalar, gerek kent içindeki gerekse kırsal bölgelerdeki İslam dönemine ait dinî yapılarla ilgili verileri doğruluyor. Örneğin, 500 yıl İslam emirliklerine ve taifelere başkentlik etmiş olan İşbiliye’de (günümüzde Sevilla) Ulu Camii, mahalle mescitleri ve “rabıta” olarak bilinen yapılarla birlikte toplamda 100’ün üzerinde dinî yapı olduğu belirtiliyor.1 Son İslam hükümranlığı olan Nasri Emirliği’nin idari merkezi Granada’da ise cami ve mescitlerin 200’ün üzerinde olduğu tahmin ediliyor.2 Himyerî’nin tarihî metinlerine bakıldığında Cordoba’daki ibadet mekânlarının sayısı 491’dir.3  Sadece büyük kentlerde değil; Toledo, Malaga, Jaén, Ecija, Medina-Sidonia, Murcia ve Zaragoza gibi Müslümanların yaşadığı birçok kentte camilerin olduğu biliniyor. 

Endülüs-İslam Camilerinde Mimari

Endülüs-İslam cami mimari geleneği Osmanlı ve Orta Doğu camilerinden farklı, kendine özgü bir üsluba sahiptir. Suriye’den Emevî Şam cami geleneğini taşıyan Müslümanlar İspanya’da karşılaştıkları Roma ve Vizigot mimari unsurları ile harmanladıkları yeni bir üslup ortaya koyarlar. Endülüs-İslam camileri, diğer İslam coğrafyalarına bakıldığında Kuzey Afrika’da hâkim olan Muvahhidler dönemi camileri ile benzerlik gösterirler. Camiler dikdörtgen planlıdır; ibadet bölümü at nalı kemerlerle desteklenen sütunlarla bölünen sahınlardan oluşur. Sahınlar ahşap çatı ile örtülüdür ve mihrap bölümünde kaburgalı kubbe bulunur. Nerdeyse her caminin revaklı ve fıskiyeli avlusu bulunur. Ulu camilerde kirli atık ve temiz su giderlerinin ve su depolarının bulunduğu bir düzenek kurulmuştur. Avlularda mersin ağaçlarının sulandığı su sistemleri bulunur. Camiler çini ve alçı kabartma ile çok ince işlenerek gösterişli olarak bezenmiştir. Ahşap kapı ve pencere kanatları iç içe geçmiş sonsuzluk hissi veren çokgenlerden oluşan kompozisyonlarla bezenmiştir. Süsleme olarak Şam’da Emevî geleneği devam ettirilmiştir: Cordoba Ulu Camii’nde görülebileceği gibi, fildişi kakmalar, altın yaldızlı süslemeler, bitkisel ve geometrik desenler, Arapça kaligrafiler zeminde boşluk kalmayacak şekilde mihrap ve duvarları kaplar. 

Cordoba Ulu Camii Mihrabı, ©Shutterstock değişiklikler Perspektif

Cordoba Ulu Camii Kapısı, ©Shutterstock değişiklikler Perspektif

Günümüzde Hâlâ Ziyaret Edebileceğimiz Camiler 

İspanya’da inşa edilen yüzlerce cami tarihî kaynaklara geçmiş olsa da ayakta kalan yapılar azdır. Reconquista (Tr. Yeniden Fetih) hareketlerinden sonra camiler kiliseye dönüştürülmüş ya da 16. yüzyıl sonuna kadar Hristiyanlar yeni inşa ettikleri kiliseleri İslam etkileri ile inşa etmişlerdir. Bu da yapıların orijinalinde cami olup olmadığının tespitini zorlaştırmaktadır. Buna karşın kesin olarak cami olduğu bilinen yapılar vardır:  

Cordoba Ulu Camii, 23 bin metrekarelik alanı ile dünyanın en büyük camisi ve dinî yapısı olma özelliğini taşır. 784’te yapımına başlanan cami farklı dönemlerde farklı hükümranlıklar tarafından genişletme çalışmaları ile 200 yıl sonra şimdiki büyüklüğüne ulaşmıştır. Camiye girildiğinde kemerli sütun dizisi ile sonsuzluk hissi veren sahınlar ziyaretçiyi karşılar. 1236’da Cordoba’nın düşmesiyle cami kiliseye dönüştürülerek bir haç asılır. 16. yüzyılda caminin tam ortasına doğu-kuzeydoğu yönünde apsis ile bazilika şeklinde kubbeli bir kilise eklenir. Caminin orijinal yapısına zarar verilir. Ortadaki 63 adet sütun camiden kaldırılarak kilise neredeyse caminin yarısını kaplayacak duruma getirilir.

Dünya kültürel mirasları listesinde yer alan camilerden biri de İşbiliye Ulu Camii’dir. Günümüzde yerinde Sevilla Katedrali bulunmaktadır. Cami, 1171 yılında Muvahhidler döneminde inşa edilmiştir. 1356’da yaşanan deprem nedeniyle cami yıkılır ve yerine Sevilla Katedrali inşa edilir. Avrupa’nın en büyük katedrali olma özelliğine sahip olan bu katedral, bu özelliğini cami temellerine borçludur. Avlu ile ibadet mekânı toplamda 8.231 metrekarelik alana sahiptir.4 Mersin ağaçlarının bulunduğu avlu camiye aittir ve avludaki sulama kanalları günümüzde hâlâ kullanılmaktadır. İşbiliye Ulu Camii ve minaresi döneminde o kadar ün salmıştır ki, minarenin ihtişamı ve güzelliği hakkında tarihî kaynaklarda edebî metinlerle karşılaşmak mümkündür.5 “Giralda” olarak adlandırılan minare bütün ihtişamıyla hâlâ ayaktadır. Depremden sonra üst kısmı yıkılan minareye ekleme yapılmış ve tepesine bir çan ile rüzgâr gülü asılmıştır. İspanyolca rüzgâr gülü anlamına gelen “Giralda” böylece minarenin ismi olmuştur.   

İşbiliye Camii, Giralda Minaresi, ©Shutterstock değişiklikler Perspektif

Toledo, Avrupa’nın 12. yüzyıla kadar tanımadığı, Müslüman ve Yunan filozof ve bilim insanlarının eserlerinin Avrupa’ya aktarıldığı yer olarak bilinmektedir. Kent, İslam döneminde felsefe, astronomi, meteoroloji, matematik ve çeviri okulları ile tanınmış olması açısından ayrı bir öneme sahiptir. 10.-11. yüzyıllarda yapıldığı tahmin edilen Toledo Ulu Camii, 13. yüzyılda katedrale dönüştürülmüş olmasına rağmen camiye ait duvarın bir kısmı hâlâ ayaktadır. Cami, kiliseye dönüştürüldükten sonra Hristiyan dinine ait freskler eklenmiştir. 999 yılında Toledo’da inşa edilen ve günümüzde hâlâ ayakta olan bir diğer cami “Bab al-Mardum Camii” ya da “Cristo de la Luz” ismiyle anılmaktadır.

Bab al-Mardum Camii (Cristo de la Luz), ©Fatma Yıldız

“İspanya’da Ziyaret Ettiğimiz Kiliseler Cami Olabilir”

Günümüzde İspanya’da ziyaret edilen kiliselerin cami geçmişi olabileceğine şaşırmamak gerekir. Hristiyanlar 1085 yılında ilk olarak Toledo kentini ele geçirmeleriyle “yeniden fetih” anlamına gelen “Reconquista” hareketlerini başlatmışlardır. Vizigot döneminde kaybettikleri İspanya topraklarını yeniden ele geçirmeyi amaçlayan İspanyol krallar ilk olarak Toledo (1085), Cordoba (1235), Sevilla (1248), Zaragoza (1118), Malaga (1487) gibi kentleri, son olarak da Granada’yı (1492) Müslümanların elinden alırlar. Ele geçirilen bölgelerde yapılaşma sorunlarına ve toplumun dinî ihtiyaçlarına hızla cevap verebilmek amacıyla var olan cami yapılarını kiliseye dönüştürürler. Camiler kiliseye dönüştürüldükten sonra Hristiyan inancına göre yapılandırılır: Yapının doğusuna apsis, sunaklar, freskler, Hz. Îsâ ve Hz. Meryem figürleri ve haç eklenir. İlginç tarafı, Hristiyanların Endülüs camilerine hayranlıkları, kiliseye dönüştürülen camilerin çok tahrip edilmemesini sağlamış ve bu yapılardaki radikal değişimlerin önüne geçmiştir.

Kiliseye dönüştürülen camilerden biri, Sevilla’da 829 yılında inşa edilen İbn Addabas Camii’dir. 350 yıl kadar Müslüman cemaate hizmet eden cami, günümüzde Salvador Kilisesi (İsp. Colegio del Salvador) olarak kullanılmaktadır. Camiden günümüze, minare gövdesinin bir kısmı, birkaç sütun ve sütun başlıkları kalmıştır. Kilise ziyaret edildiğinde bu kalıntıları görmek mümkündür. Minarenin temelleri üzerine çan kulesi yükselmiştir. Yukarıda belirtildiği gibi Sevilla’daki İşbiliye Ulu Camii de katedrale dönüştürülmüştür.

Granada’da Murabitin Camii (11. yy.); kiliseye dönüştürülmesine rağmen minaresi orijinaldir, günümüzdeki ismi San José’dir. Ta’ibin Camii (13. yy.); minaresi orijinaldir, ismi San Juan de los Reyes’tir. Bayyazin Camii (13. yy.); avlu revakları orijinaldir, ismi San Salvador’dur. Yusufiya Medresesi Mescidi (1349); ana giriş kapısı Granada’da cami kalıntıları olarak görülebilecek diğer yapılardandır. Toledo Katedrali, Toledo’da El Cristo de la Luz, El Salvador San Andrés, San Sebastián, Santas Justa y Rufina, San Ginés, Santa Eulalia ve San Turcuato; Zaragoza’da La Seo, Badajoz’da Santa Maria del Castillo ve Huelva’da Mezquita de Almonaster la Real yapıları da daha önce cami olan yapılardır. 

İspanya’da Yeni İnşa Edilen Kiliselerde Cami Estetiği – Mudejar Kiliseleri 

İspanya’da bizi şaşırtan 12.-16. yüzyıllar arasındaki manastır, kilise ve şapel gibi Hristiyanların dinî ibadetlerini yerine getirdiği yapılarda Endülüs-İslam sanatının etkilerinin görülmesidir. Üstelik bu yapılar kralların talepleri doğrultusunda, bilinçli olarak, sipariş üzerine Müslüman ustalara yaptırılmıştır. Bu yapılar, kiliseye dönüştürülen camiler değil, Hristiyan döneminde inşa edilen kiliselerdir. Valencia krallığı dışında İspanya’daki neredeyse her krallık kiliselerde İslam unsurlarının kullanılmasını benimsemiştir. Sanat tarihinde İslam etkileriyle inşa edilen bu kiliselere “Mudejar Kiliseleri” denmiştir. 

Endülüs camilerine özgü mimari yapı tekniği, plan tipi, iç ve dış bezemeler, alçı kabartmalar, çini mozaikler, kündekâri tekniğinde ahşap çatı sistemleri, iç içe geçmeli geometrik desenler, ince detaylarla bezenmiş lambalar ve özellikle cami minare tipleri yeni yapılan kilise ve manastırlarda yerini almıştır. Öyle ki, camilerin kiliseye dönüştürüldüğü de dikkate alındığında, kiliselerin orijinalinde cami mi olduğu yoksa İslam etkileriyle mi inşa edildiği araştırmacıların işini zorlaştırmaktadır.  

İslam sanatının Hristiyanların dinî ibadetlerini yaptıkları yapılarda görülmesinin birkaç nedeni vardır. Bunlardan biri; Hristiyanların Avrupa’da yabancı oldukları ve ilk kez karşılaştıkları camilerde gördükleri alçı kabartma süsleme, çini ve tuğla kakma mozaikler, Arapça kaligrafik süslemelerle egzotik ve şaşaalı yapılarla karşılaşmalarıdır. Cami mimarisinde yer alan fıskiyeli avlu sistemi, camide ibadetin gereklerinden biri olan suyun kullanımı ile gelişen alt yapı sistemleri Hristiyanlar için konforu temsil etmekteydi. Bu, cami mimarisine ve sanatına ilginin nedenlerinden biri olarak değerlendirilebilir. 

Kiliselerde görülen cami estetiğinin bir diğer nedeni de Hristiyanların İslam kentlerini ele geçirdiklerinde alanında uzman, bilgi ve tecrübesi olan, ilim ve sanatla uğraşan Müslümanların bulundukları bölgede yaşamalarına izin vermeleridir. Böylece Müslümanların iş gücünden, bilgi ve tecrübelerinden faydalanmışlar, yeni inşa ettikleri kiliselerde Müslümanları çalıştırmışlardır. Bölgede yerel halk olarak yaşayan ve Reconquista’dan sonra azınlık durumuna düşen Müslümanlar ise, vâkıf oldukları teknik, sanat ve anlayışı inşa ettikleri kiliselere yansıtmışlardır. Ücretsiz iş gücünün ortaya koyduğu kiliseler böylece çan kuleleri, mimari plan tipleri ve bezemeleriyle Endülüs-İslam dönemi cami mimarisini yansıtmıştır. 

Iglesi del Apostól Santiago de Montalbán, Iglesia de San Andrés de Calatayud, Zaragoza’da Iglesia de la Asunción; Sevilla’da Iglesia de Santa Marina, Santa Catalina, San Estaban, Cordoba’da Santa Marina, Magdalena kiliseleri; Guadalajara’da Santa Clara Kilisesi; Aragon krallığına ait Teruel bölgesinde Cimborrio de la Catedral de Teruel adlı kilise İslam etkileriyle inşa edilen yapılar arasında sayılabilir. İslam etkileri ile inşa edilen yüzlerce kilisenin hepsini burada listelemek mümkün değildir; ancak Ávila, Segovia, Madrid, Muniesa, Teruel, Alfajarín, Borja, Calatayud, Maulenda, Tarazona, Zaragoza, Sevilla, Toledo, Cordoba, Granada gibi bölgelerde Mudejar kiliseleriyle karşılaşmak mümkündür. 

Son olarak şunu diyebiliriz ki, İslam etkileri İspanya’ya o kadar yayılmıştır ki, Hristiyan halkta algıda yabancılaşma ve optik alışkanlık oluşmuştur. Zamanla camiler ötekine ait bir dinin temsil edildiği bir yapı olarak algılanmaktan uzak, İspanya’ya özgü kültürel bir miras olarak benimsenmiş ve böylece İslam estetiği kiliselerde yerini almıştır. Zira, 16. yüzyılda Cristof Kolomb’un Amerika’yı keşfinden sonra yerli İspanyollarla Güney Amerika ve Meksika’ya kadar yayılması ile birlikte Endülüs-İslam etkilerinin buralardaki kiliselerde de görülmesi bunun en bariz göstergesidir.

Dipnotlar

[1] A. Jiménez Martín, “Mezquitas de Sevilla”, El último Siglo de la Sevilla Islámica, 1147-1248, s. 149-160. Sevilla, s. 152.

[2] L. Torres Balbas, “La mezquita mayor de Granada”, in: Al AndalusX (1945), 409-432.

[3] Al-Himyarī. La Péninsule ibérique au Moyen-Âge d’après Kitāb ar-rawyd al-mi‘tātr fī Habar al-Aktār d’Ibn al-Mun’im al-Himyaīi (Editör y çeviri E. Lévi-Provençal). Leiden, 1938, 317.

[4] A. Jiménez Martín, “Mezquitas de Sevilla”, El último Siglo de la Sevilla Islámica, 1147-1248, s. 149-160. Sevilla.

[5] Gamal Abdel-Karim, Terminología geográfico-administrativa e historia político-cultural de Al- Andalus en el “Mu‟yam al-buldan de yaqut”, (Sevilla : Universidad Hispalense, 1972), 63. Sayfa, 27-28. Not; 19. Sayfa, 12, 13 ve 14. Not.

Fatma Yıldız

Hamburg Üniversitesi’nde sanat tarihi alanında lisans ve yüksek lisans eğitimi almıştır. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Türk ve İslam Sanatları Anabilim Dalı’nda “Sevilla’da Mudejar Şehirciliği: 13.-15. Yüzyıllarda Hristiyan Şehirciliği Üzerindeki İslam Etkileri” adlı teziyle doktorasını tamamlayan Yıldız, 2016 yılında İstanbul Medeniyet Üniversitesi Türk ve İslam Sanatları Anabilim Dalı’na öğretim üyesi olarak atanmıştır. Hâlihazırda Berlin’de doktora sonrası araştırmalarını sürdüren Yıldız’ın Endülüs-İslam ve Mudejar kent tarihi hakkında bir kitabı bulunmaktadır.
Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#1

*Tüm alanları doldurunuz

  • Hasan Pekmezci
    2020-09-19 21:44:29

    Altı yıl önce gezmiştik bu muhteşem bölgeyi. Zaman ister istemez pek çok değeri unutturabiliyor. Yazınız ve görselleriyle bu gezimizin heyecanını yeniden hissettirdiniz. sağ olun.

Diğer Gündem Yazıları

Son Yüklenenler