'Dosya: Kovid-19 ve Risk Toplumları'

Kovid-19, Sağlık Sistemindeki Irkçılık ve Müslümanlar

Kovid-19 salgını sağlık sektöründe kurumsal ırkçılıkla ilgili soruları da yeniden gündeme getirdi. Peki korona krizi esnasında ırkçılık Müslüman hastalar için bir tehlike mi? Bu soruyu ayrımcılık yaşayan insanlarla konuştuk.

Fotoğraf: Shutterstock.com | Değişiklikler: Perspektif

Gazeteci Ferda Ataman, Almanya’da mart ayının sonunda Kovid-19 tedbirleri sıklaşırken Twitter hesabında şöyle yazdı: “Hastanelerde solunum cihazları seyrekleştiğinde hangi halk gruplarının önce tedavi edileceğine dair bir fikrim var.” Ataman bu ifadeleriyle Alman sağlık sisteminde göç kökenli olanların ayrımcılığa uğradığını, Kovid-19 hastaları artıp hastanelerin kapasitesi dolduğunda ise göç kökenlilerin ölüme terk edilebileceğini ima ediyordu. 

Bu paylaşımdan sonra Ataman, sağlık çalışanlarına ırkçılık ithamında bulunduğu gerekçesiyle eleştirildi. Gelen tepkiler üzerine sosyal medya hesabında açıklama yapan Ataman, doktor ve hastabakıcıları genel bir şüphe altına sokmak istemediğini belirterek şöyle yazdı: “Göçmen ailelerden birçok insan korona krizi esnasında ırkçılıktan korkuyor. Bu insanlar kurumsal ırkçılığın olağanüstü durumlarda nasıl sonuçları olabileceğini düşünüyorlar. Ben buna dikkat çekmek istedim. Yanlış anlaşıldığı için üzgünüm.” Bu açıklamanın ardından kimileri Ataman’ı sağlık personeline yönelik yükün artmaya başladığı bir ortamda “nefret vaizesi” olarak isimlendirirken, kimileri de onun kurumsal ırkçılıkla ilgili doğru bir tespitte bulunduğunu söyleyerek destek verdi. 

Asyalıları Tedavi Etmeyi Reddeden Doktorlar

Her ne kadar Ataman’ın söyledikleri bir tahmin olsa da, sağlık sisteminde ırkçılık, sadece Almanya’da değil, dünya genelinde bir gerçek. 2016’da Amerika’da Virgina Üniversitesi’nin yayımladığı bir araştırmaya göre siyahlar, beyazlara göre daha az ağrı kesici ile tedavi ediliyor. 

Almanya’da Federal Hükûmetin Ayrımcılıkla Mücadele Ofisi’nin şubat ayında yaptığı açıklamaya göre koronavirüs salgınıyla birlikte kuruma yapılan başvurularda artış var. Özellikle Asya kökenli kişilerin salgınla ilişkilendirilerek dışlandığı belirtilen açıklamada örnek olarak Çin kökenli bir hastanın muayeneye kabul edilmediği ifade ediliyor. 

Kovid-19 krizinden önce Hessen Eyaleti Tabipler Odası, aşırı sağın doktor muayenehanelerine ve hastanelere de girdiği gerçeğinden hareketle bir “Irkçılık Sorumlusu” belirlemişti. Eyalet genelinde görevli bu kişinin, sağlık sektöründe ırkçı olaylarla ilgili irtibat kişisi olması planlanıyor. 

Almanya’da Müslümanlara yönelik ırkçı olayları kayıt altına alan ve mağdurlara danışmanlık veren FAIR international’dan Yusuf Sarı, kendilerine ulaşan vakaların yanı sıra doğrudan kendisinin tanık olduğu bir olayı şöyle anlatıyor: “Eşimle gittiğimiz muayenehanede doktor bize ‘Almanca biliyor musunuz?’ diye sorup, siyasi konular hakkında konuşmaya başladı.”

Sarı, doktorlar tarafından ırkçılıkla karşılaşan kişilerin doğrudan şikayet mercilerine müracaat etmesi gerektiğini söyleyip ekliyor: “Bize gelen vakalarda hastalarına ‘Almanya’nın sağlık sistemini beğenmiyorsanız gidin Türkiye’de tedavi olun’ diyen doktorlar var. Doktorlar ya da diğer sağlık personeli ırkçılıktan tamamen korunmuş değil. Bu durumda Kovid-19 krizinde, bazı insanların hastanede kritik durumlarda ırkçılıkla karşılaşabileceğini düşünmeleri çok da mantıksız değil. Bize gelen vakalar ve insanların şimdiye kadar yaşadığı tecrübelerden hareketle bu endişe haklı. Ama bu durum, hastaneye giden tüm Müslümanların kesinlikle ayrımcılık yaşayacağı anlamına da gelmiyor.”

“Aynı Durumda Ben de Bir Türk’ü Tercih Eder Miydim?”

Aachen’dan Elif Tunay da öğrenciyken yaşadığı bir olayı anlatıyor: “Çok hastalanmıştım. Doktor beni muayene etmek için üzerimdeki badiye asılıp hızlıca çekti ve ‘Bunları giyiniyorsunuz, sonra da hasta oluyorsunuz’ diye tersledi. Sonraları yürüttüğüm projede başörtülü bir kıza meslek yeri ayarlarken bir doktoru aramıştım. Doktor görüşmemizde başörtülü kızı kastederek ‘Suudi Arabistan’a gitsin’ demişti”.

Tunay’a göre doktorlar arasında ırkçı ayrımcılık yine de Almanya’da yaygın bir fenomen değil. “Almanlar Türkleri sevmiyor, gibi bir genellemeyi doğru bulmuyorum. İlk nesil yaşlılarımız hâlâ Almanya’daki doktorlara muayene olup onlara güveniyorlar.” Tunay, Türkiye ile Almanya arasında bir karşılaştırmayla devam ediyor: “Türkiye’de kendilerini ifade etmekte zorlanan yabancı hastalar doktorlara gitse, bizim doktorlarımızdan da hoşgörülü yaklaşmayan ya da üstten bakan, hatta ayrımcı bir tavra sahip kişiler olabilir. Bu nedenle Alman doktorlara karşı genellemeci bakış doğru değil.” Tunay ayrıca yakın arkadaşı Alman bir doktorun Türk hastalarıyla daha iyi iletişim kurabilmek için Türkçe kursuna gittiğini belirtip bütün doktorları aynı kılıfa sokmamak konusunda uyarıyor.

Kendisi de sağlık sektöründe çalışan Yıldıray Tunay’a göre ise kriterler oldukça belli: “Eğer bir hastanede yetersiz solunum cihazı nedeniyle doktorlar bir hastayı seçmek zorunda kalırsa, elbette en genç olanı seçerler. Örneğin 65 yaşında bir Türk ile 85 yaşındaki Alman arasında tercih Türk’ten yana olur. Ama 85 yaşında bir Türk ve 85 yaşında bir Alman karşınızda olduğunda herhalde doktorların inisiyatifi devreye girer. Ben doktor olsam Türk’ü tercih eder miydim diye düşünüyorum.”

Yardıma Gelmeyen Hemşireler

Neubeckum’dan Melek Kör, ilk kızının doğumunda yaşadığı travmatik olayı şöyle anlatıyor: “Komplikasyonlu bir doğumun ardından kaldığım odada tıbbi yardım için defalarca hemşireleri çağırdım. Ben zile bastığımda, onlar kendi taraflarından kapatıyorlar ve yardıma gelmiyorlardı. Türk bir hemşire vardı. Ertesi gün o geldi. ‘Senin başörtülü olduğunu görünce bilerek yardım etmediler. Buradaki sağlık personeli çok ırkçı’ dedi. Sonra da bebeğimin değerlerinin düştüğünü öğrendim.”

Melek Hanım, başka bir çocuk doktorunun, muayenehaneye gelen Arap ve Türk hastalarla hiçbir şekilde iletişime geçmediğinden bahsedip ekliyor: “Irkçılık çoğaldı. İnsanlar artık saklamıyorlar da, açık açık söylüyorlar. Kovid-19 nedeniyle hastaneye gitsem, ırkçı bir doktora denk gelme ihtimalim de var. Eğer solunum cihazları kısıtlı olursa ırkçı bir doktorun benim yerime Almanları tercih edeceğini düşünüyorum. Tabii yine Allah bilir, neticede her doktor da ırkçı değil.”

“Kararlarda Tıbbi Gereklilikler Ön Planda”

Ayşegül Yağcıoğlu Gelsenkirchen’deki Bergmannsheil Buer Hastanesinde Dahiliye uzmanlığı yapan genç bir hekim. Şu anda Pnömonoloji, yani solunum hastalıklarıyla ilgilenen departmanda çalışıyor. Çalıştığı hastanede ileri seviyede, solunum cihazına bağlı Kovid-19 hastaları da tedavi ediliyor.

Yağcıoğlu, hastalara yönelik ırkçı bir muamelenin mümkün olup olmadığı sorusuna şöyle cevap veriyor: “Bizim hastanemizde şimdiye kadar doktorların veya diğer sağlık personelinin hiçbirinde, hiçbir şekilde ayrımcı davranışlar gözlemlemedim. Hastalarla bu yönde bir anlaşmazlık da yaşanmadı. Hiçbir hemşirenin başörtüsü nedeniyle bir hastayı dışladığını görmedim. Birçok Müslüman doktorla birlikte görev yapıyoruz. Kararlarımızın hepsi tıbbi gereklilikler açısından tartılıp alınıyor. Hastanın yoğun bakıma alınmasında ya da solunum cihazına bağlanmasında yaşı, hastalık hikayesi bir etken. Aynı şekilde hasta tedbir vekâletnamesine sahip mi, hastanın talebi ne yönde gibi etkenler de var.”

Yağcıoğlu Almanya’da sağlık sisteminin İtalya’daki gibi ciddi bir krizle henüz karşı karşıya kalmadığını da ekliyor: “Bir doktor olarak her zaman işin etik boyutunu göz önünde bulundurmak zorundasın. Ama insanların marketleri yağmaladığı, hastanelerde kaosun çıktığı bir durumda ahlaki karar alabilir misin, bu durumda doktorların ırkçı temayülleri bir anda görünür olur mu, bunu kimse kestiremez. Ben şu anki durum için konuştuğumda, özellikle hastanelerde, yani kararların kolektif bir şekilde tartışıldığı sağlık kurumlarında doktorların bariz ırkçılık yapamayacağını düşünüyorum.”

Yıldıray Bey’in sorusuna benzer bir soru ona yöneltildiğinde Yağcıoğlu kesin bir yanıt veremiyor: “Ben Müslüman bir doktor olarak Müslüman hastaları tercih eder miydim? Tıbbi kararlarımı böyle bir tercihe dayandırmazdım. Bir doktor olarak onlarca kişinin gözünüzün önünde öldüğü bir ortamda, tek amacınız hastaların hayatını kurtarmak olur. Karşınızdaki de bir Türk, Müslüman, Alman ya da Hristiyan değil, sadece sizden yardım bekleyen bir hastadır.”

Ferda Ataman haklı mı, değil mi henüz bilmiyoruz. Umulur ki bu sorunun cevabını vermek zorunda kalacağımız bir ortamı hiçbir zaman yaşamayız.

admin

Lisans eğitimini Münster Üniversitesinde Sosyoloji ve Siyaset Bilimi bölümlerinde çift anadal olarak tamamlayan Kandemir, Duisburg-Essen Üniversitesinde sosyoloji yüksek lisans eğitimini sürdürmektedir. Ağırlıklı çalışma alanları göç sosyolojisi ve ulusaşırı Türk toplulukları olan Kandemir Perspektif dergisi editörüdür.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#1

*Tüm alanları doldurunuz

  • Yusuf ercan
    2021-08-31 23:33:09

    Bende covid sars2 hastası oldum hastanede alman hastaya çiğerlerindr hafif iltihap var daha kalman gerekiyor diyorlar, benim çiğerlerin çok kötü şekilde iltihaplanmış banada senin labor değerlerin normal eve çıkabilirsin dediler, bunun üzerine tartışmadan sonra 13 gün hastanede kaldım ve eve çıkardılar. Şuan hala coronadan çiğerlerde iltihaplar var tedavi oluyorum, Bu olayda sonra kimse bana hastanede ırkçılığı genellemeyelim diyemez ki ben bu konuda hakkını almakta kanuni olarak çok ısrarcı biriyim

Son Yüklenenler