Engelli Sistem: Engelli Mültecilerin Sığınma Süreçlerinden Dışlanması
Almanya’da engelli mültecilerin ve göç kökenlilerin korunmaya bilhassa ihtiyaç duydukları sıklıkla yinelenir. Ancak çok ciddi ihmallere maruz kaldıkları ya da görmezden gelindikleri de bir gerçektir. Bu rahatsız edici çelişkinin kurbanları olan engelli mülteci ve göç kökenlilerin başa çıkmak zorunda kaldıkları sorunlar nelerdir?
Almanya’da mülteci olmak sığınma işlemleriyle başlayan katı hukuki düzenlemelere de tabi olmak demektir. Engelli mültecilerin yaşadıkları müşkül durumlara ise sosyal hizmet çalışanları ancak çok sınırlı çözümler getirebiliyorlar. Geçen yıllarda göç ve engel konularını aynı çerçevede ele alan araştırmalar bu sorun alanlarının farkına varılmasını sağladı. Araştırmacılar ayrıca tıbbi-rehabilite edici hizmetlere erişimin zorluklarıyla beraber engelli mültecilerin hangi barınma merkezlerine nasıl ve ne şekilde yerleştirileceği, engelli mültecilere özel ne gibi sorunların ortaya çıkabileceği gibi konuları da gündeme taşıdılar.
Almanya’da mültecileri konu edinen çok fazla sayıda araştırma bulmak mümkün. Ancak bunların çok azı engelli mülteciler konusuna eğilmiştir. Yeni kuşak bilim insanlarının bu konudaki araştırmaları hem içerik hem de metot olarak farklılaşmaya başlamışsa da henüz yeterli değildir. Az sayıdaki bu araştırmalar yeni çalışmaların yapılmasına duyulan ihtiyacı daha da belirginleştirmiştir. Özellikle engelli mülteci sayısının ve ihtiyaçlarının tam olarak bilinmemesi uygun tedbirlerin alınmasını engellediği gibi bu insanların hâlihazırda yaşadığı müşkül durumları da ziyadesiyle zorlaştırmaktadır.
Engel Dolu Süreçler
Almanya’ya ulaşan mülteciler normal şartlar altında ilk önce toplu barınma merkezlerine gönderilir. Ardiye binaları, spor salonları ya da eski inşaat depolarından acil barınma alanlarına dönüştürülen bu merkezler kentlerden uzak kenar mahallelerde ya da endüstri bölgelerinde bulunur. Uzaklıkları nedeniyle özellikle aktivistler tarafından sıklıkla eleştirilseler de bu mekânlar varlıklarını sürdürmeye devam eder; mülteciler bu yerlerde toplu ve ortak bir yaşam sürdürmek zorunda kalır.
Bu tip barınma merkezleri mültecilerin danışma bürolarına şahsi erişimlerini zorlaştırdığı gibi kendilerine bakma olanağını da ellerinden alır. Özellikle de hareket engeli olan ya da kendi başına başvuru bürolarına gidemeyecek mülteciler bu barınma merkezlerinde kaldığında diğerlerine bağımlı hâle gelir. Mülteciler barınma merkezlerinden dışarı çıkmak için bile çoğunlukla destek almak zorunda kalır. Araştırmam kapsamında görüşme yaptığımız bir kişi tekerli sandalyeli bir mültecinin barınma merkezi önünde diğer mülteciler onu içeri taşıyana kadar beklemek zorunda kaldığını, zira girişteki merdivenleri tek başına çıkmasının mümkün olmadığını söylemişti mesela.
Bu barınma merkezleri çoğunlukla demir tel örgülerle çevrili olup güvenlik görevlileri tarafından gözetim altında tutulur. Ayrıca burada kalanların uymaları gereken birtakım kurallar vardır. Dolayısıyla bu barınma merkezleri dışarıdakiler için özel işleyişe sahip yapılar olarak anlaşılırken, içeridekiler için de günlük yaşamın kesin kurallarla belirlendiği bir ortam demektir. Sonuç olarak bu barınma merkezleri sosyal alanın dışında kalır. Tüm toplumsal ve siyasi dâhil etme girişimlerine rağmen engelli insanlar ortak yaşamın bir parçası olmaktan sürekli mahrum kalırlar. Bu mahrumiyeti engelli mülteciler “sürekli bekleme” durumu olarak nitelendiriyorlar.
Siyasi Koşullar
Avrupa Birliği hukuk metinlerinde engellilerin korunma ihtiyaçları özellikle belirtilmişken, siyasi karar mekanizmaları bu konuyu görmezden gelmeye devam ediyor. Yeşiller ile Sol Parti (Alm. “Die Linke”) Almanya’daki engelli mültecilerin yaşam şartları hakkında hükûmete farklı soru önergeleriyle gittiğinde hükûmetin verdiği cevaplar durumun vahametini açıkça ortaya koyuyor: Hedef grubun niteliksel özellikleri bilinmiyor, sığınma başvurusu sırasında engelliler tanımlanıp kayıt altına alınmıyor, sığınma prosedürü görüşmelerinde ortaya birtakım sorunlu durumlar çıkıyor. Bunlardan başka Göç ve Mülteci Dairesi’nde (Alm. “Bundesamt für Migration und Flüchtlinge”) engelli insanlar için özel görevliler bulunmadığı gibi yetiştirilmiyor.
Bu soru önergelerinden, Almanya’daki araştırmacılarla uluslararası araştırmaların da işaret ettiği bir olgu gün yüzüne çıkmış oldu: Almanya’da mülteciler arasındaki engellilerin ve bu insanların özel ihtiyaçlarının tanımlanıp kayıt altına alındığı yerleşik bir sistem yok. Hâlbuki yeterli destek yapılarının sağlanması için böyle bir sistem elzemdir.
Hukuki ve siyasi şartlar olgunlaşmadığı için uygun bir sistemin kurulamamış olması, engelli mültecilerin özellikle tıbbi bakım hizmetlerinden istifade etmesi önünde ciddi bir engel teşkil ediyor. Mültecilerin Sığınmacı Yardım Kanunu (Alm. “Asylbewerberleistungsgesetz (AsylbLG)”) çerçevesinde yıllardır eleştirilen tıbbi ihtiyaç ve bakımları, engelliler bağlamında bilhassa önemlidir. Talep edilen tıbbi-rehabilite edici destekler önce reddedilir. Uzun süren itiraz süreçleri sonunda gecikmeli olarak onaylanır. Geçen sürede ise engellilerin rahatsızlıkları kronikleşmiş olur. Görüşme yaptığım sosyal hizmet çalışanlarından biri örneğin, destekli bir tekerlekli sandalye başvurusu yapan küçük bir çocuğun, kardeşleri tarafından yıllarca bebek arabasında taşındığını anlattı. Kayıt altına alınan diğer münferit olaylarda ise engellilere ihtiyaçlarını karşılamaya yetmeyecek ucuz ve yetersiz yardımlar verilmesi eleştiriliyor.
Sosyal Hizmet Uygulamaları
Sosyal hizmet uzmanları dikkatleri alandaki yapısal sorunlara çekmek için geçtiğimiz yıllarda birtakım girişimlerde bulundular, somut yardımlar geliştirdiler ve engellilerin yaşam şartlarını iyileştirecek projeler yürüttüler. Örneğin ülke çapında bir yapılanmaya sahip olan “Flucht.Migration.Behinderung” ağı farklı görüş bildirgeleri yayınlayarak eksik bakım hizmetlerini gündeme taşıdı.
Sosyal hizmet alanında başka birçok soruna ek olarak sürekli gündeme gelen bir diğer konu da kurumların ve hizmetlerin dağınıklığıdır. Sosyal hizmet kurum ve kuruluşlarının yapılandırılmasında göç ve engel gibi birleşik alanlara nadiren rastlanır. Hizmetler çoğunlukla ya göç ya da engel kategorisi altında toplanmıştır. Daha ziyade ikamet yasası ile ilgili sorunlarla karşılaşan danışmanlık büroları engelli yardımları özelinde çok az alan bilgisine sahiptirler. Engelli hizmetlerinden sorumlu kurumlar ve çalışanlar ise engelli göçmenlerin yaşamını katı bir düzenlemeye tabi tutan karmaşık ikamet yasası uygulamaları konusunda nadiren bilgi sahibidirler. Engelli göçmenlerin uygun bir sosyal hizmet uzmanı ile karşılaşması çoğunlukla şansa ve tesadüfe kalmıştır. Yapılan araştırmalar özellikle de toplu sığınma merkezlerinde çalışan personelin engellilere özel bir uzmanlık bilgisine sahip olmadığını gösterir. Görev tanımı çoğunlukla yönlendirici danışmanlıkla sınırlı personelin acil refakat ya da kapsamlı bir danışmanlık hizmeti sunması zaten mümkün değildir.
Yönlendirici danışmanlık hizmeti verenler, araştırmama katılan bir görüşmecinin de belirttiği üzere engellilere yönelik kapsamlı bir danışmanlıktan ziyade “bürokrasi karmaşasında” bir yol gösterici rolü üstlendiklerini düşünürler. Dolayısıyla engelli göçmenler yardım alma hakları konusunda kapsamlı bilgiye ancak dışarıdan gelen sosyal hizmet uzmanları (ya da başka ilgili insanlar) sığınma merkezlerinde yaşayan engellileri tesadüfen fark ettiklerinde ulaşabiliyor. Bunun gerçekleşmesi içinse ya göçmenlerin danışmanlık hizmeti talep ederek öğrendiklerini diğerlerine aktarması ya da toplu sığınma merkezlerinden sorumlu sosyal hizmet kurumlarının düzenli eğitim çalışmaları yapmaları gerekiyor.
Barınma imkânlarının iyileştirilmesi; kurumsal engellere rağmen ağır engelli başvurularının yapılması; doktor randevularının alınması ve bu randevulara giderken refakat-çeviri hizmetlerinin verilmesi sosyal hizmet uzmanlarının engelli mülteciler özelinde üstlendikleri başlıca görevlerdir. Bu görevler uzman desteğinin ne kadar önemli olduğunu açıkça ortaya koyar. Engelli mültecilerin mülteci başvurusu hazırlarken de ayrıca destek almaları gerekir çünkü gerekli bilgilere engelsiz ulaşmaları mümkün değildir. Görme engelli bir mültecinin örneğin, engelsiz ve eksiksiz bir sığınma başvurusu hazırlaması neredeyse imkânsızdır.
Özet ve Son Söz
Sığınmacı Yardım Kanunu çerçevesinde verilen sağlık hizmetlerinden faydalanmak için mültecilerin gerekli başvuru süreçlerini tamamlamış olmaları gerekir. Ancak katı düzenlemeler nedeniyle yavaş işleyen bu süreçler engelli göçmenlerin zaten zor olan yaşam şartlarını iyice zorlaştırır. Hâlbuki engelli göçmenlerin yaşam durumlarını iyileştirecek önlem ve projeler sisteme içkin yapılarla birlikte çalışırsa daha hızlı sonuçlar elde etmek mümkün olabilir.
Tüm dâhil etme çabalarına rağmen engelli göçmenler siyasi, hukuki ve yapısal açılardan ciddi bir dışlanma sürecine maruz kalırlar. Nitekim insancıl bir göç siyasetinin hedeflendiği paradigmatik bir değişim yaşanmadan, engelli mültecilerin durumunda gerçek bir iyileşme beklenmesi anlamsızdır.
Engelli mültecilerin farkına sosyal hizmetler dahi geçen yıllarda vardı ve bu sorunları gündemine taşıdı. Sosyal hizmetler gelecekte insan yönelimli bir anlayış benimseyerek sadece münferit durumlara özel yardımlar geliştirmekle kalmayacak, aynı zamanda engelleyici şartların durumu ne kadar zorlaştırdığını da ifade edecek ve sorunsallaştıracak. O zamana kadar engelli insanların ihtiyaçlarını sığınma başvurusunun tüm evrelerinde, kurumlarında ve yapılarında “Disability Management” başlığı altında gündemde tutmaksa bizim görevimiz. Alanda çalışan uzmanları ve engelli mültecileri daha fazla görmezden gelmeye devam edemeyiz.