Müebbet Alan NSU Üyesi Beta Zschäpe 2026’da Serbest Kalabilir mi?
Bilindiği kadarıyla hayattaki tek NSU üyesi olan Beate Zschäpe, Neonazi ideolojiden vazgeçmek isteyen hükümlülere yönelik gizli bir danışmanlık programına katıldı. 2018’de müebbet hapse mahkûm edilen Zschäpe’nin bu adımı, yaklaşan tahliye değerlendirmesi öncesi stratejik bir hamle olarak yorumlanıyor. Kurban yakınlarının temsilcisi Barbara John ise bu girişimi inandırıcı bulmadıklarını belirtiyor.

Bavyera Eyaleti Yüksek Mahkemesi tarafından 2018 yılında ömür boyu hapse mahkûm edilen ve -yargılanma süreciyle birlikte- 14 yıldır cezaevinde bulunan 50 yaşındaki Beate Zschäpe, Neonazi çevre ve fikriyattan ayrılmak üzere bir danışmanlık programına katıldı. Zschäpe’nin temsilcisi Av. Mathias Grasel, müvekkilinin bir “Neonazi çıkış programı”na kabul edildiğini ve program kapsamında hâlihazırda birkaç görüşme gerçekleştirdiğini doğruladı. Ancak avukat program adının, içeriğinin ve ne zamandır sürdüğünün gizli tutulduğunu, bunun Zschäpe ile program yetkilileri arasında yapılan bir anlaşma gereği olduğunu söyledi.
Zschäpe, daha önce 2023 yılında benzer bir devlet programına başvurmuş ancak kabul edilmemişti. Bu ret kararının, Zschäpe’nin aşırı sağ ideolojiden gerçekten vazgeçtiğine dair kuşkular ve o dönemde tahliye ihtimalinin henüz ufukta olmaması gibi gerekçelere dayandığı belirtilmişti. NSU terör kurbanlarının aileleri adına görev yapan Ombudsman (Kamu Denetçisi) Barbara John ise Zschäpe’nin şimdi “çıkış yapma” isteğini inandırıcı bulmuyor. John, Zschäpe’nin bu programa katılarak esasen yaklaşan olası tahliye değerlendirmesi öncesinde kendine avantaj sağlamaya çalıştığını ifade etti.
NSU Cinayetleri ve Güvenlik Birimlerinin İhmalleri
NSU (“Nasyonal Sosyalist Yeraltı”), 2000-2007 yılları arasında Almanya genelinde 8’i Türk, 1’i Yunan asıllı toplam 10 kişiyi ırkçı saiklerle öldüren ve en az iki bombalı saldırı gerçekleştiren aşırı sağcı bir terör örgütüydü. Uwe Mundlos, Uwe Böhnhardt ve Beate Zschäpe’den oluşan bu Neonazi hücre, uzun süre güvenlik birimlerinin takibinden kaçmayı başardı. 4 Kasım 2011’de grubun iki üyesi Mundlos ve Böhnhardt, bir banka soygunu sonrası yakalanacaklarını anlayınca intihar etti; aynı gün Zschäpe, NSU üyelerince önceden hazırlanmış itiraf videosunu posta yoluyla basına ulaştırdı. Bu gelişmeler sonucunda yıllardır faili meçhul kalan ve kamuoyunda ırkçı bir söylemle “dönerci cinayetleri” olarak adlandırılan seri cinayetlerin arkasında NSU’nun bulunduğu ortaya çıktı. Polis memurlarına yönelik bu son saldırının ardından, örgütün ortaya çıktığı 4 Kasım 2011’e kadar başka ne tür eylemler yaptığı konusu ise kesin olarak aydınlatılmadı.
NSU üyelerinin on yıl boyunca yakalanamamış olması ve cinayetlerin uzun süre aydınlatılamaması, Alman güvenlik birimlerinin ihmalleriyle ilgili tartışmalara yol açtı. Örneğin, soruşturmaların fail olarak ailelere odaklanması ve NSU ortaya çıktıktan hemen sonra Alman iç istihbarat teşkilatında Neonazi muhbirlere dair bazı dosyaların imha edilmesi gibi skandallar kamuoyunda büyük tepki çekti. NSU terörünün yıllarca deşifre edilememesi, güvenlik kurumlarının aşırı sağla mücadeledeki performansını sorgulatan bir toplumsal hesaplaşmaya neden oldu.
Beate Zschäpe: NSU’nun Hayattaki -Bilinen- Tek Üyesi
Böhnhardt ve Mundlos’un ölümünün ardından NSU davasında yargılanan tek örgüt üyesi olan Beate Zschäpe, Mayıs 2013’ten Temmuz 2018’e kadar süren Münih davasının sonunda 10 ayrı cinayete iştirakten suçlu bulunarak ömür boyu hapse mahkûm edildi. Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi ayrıca suçun “özel ağırlığı” bulunduğuna hükmetti; bu karar, Zschäpe’nin 15 yıl hapis yatmadan şartlı tahliyeye hak kazanmasının neredeyse imkânsız olduğu anlamına geliyor. Diğer bir deyişle, minimum ceza süresini tamamladıktan sonra da Zschäpe’nin kamu güvenliği açısından tutukluluğunun devam etmesine hükmedilebilir. Chemnitz şehrindeki yüksek güvenlikli cezaevinde bulunan Zschäpe, cezasının yedinci yılını tamamladığı 2018’den bu yana hapishanede kaldığı sürede herhangi bir ayrıcalık elde etmedi.
Zschäpe, NSU hücresiyle birlikte 1998’de yeraltına geçmesinden 2011’de yakalanmasına kadar geçen sürede grubun faaliyetlerine zemin hazırlayan kilit isimlerden biriydi. Her ne kadar cinayetleri bizzat işlemediğini savunsa da NSU üyelerinin saklanması, örgütün finansmanı ve izlerinin silinmesi konularında aktif rol oynadı. Kendisi de cinayetleri engelleyebilecek konumda olduğunu sonradan itiraf eden Zschäpe’ye göre, 2000 yılı civarında polise teslim olsaydı seri cinayetler önlenebilirdi. Ancak yargılama sürecinde Zschäpe uzun süre sessiz kalmış, mahkemedeki ifadesinde ise tüm suçu terör örgütünün ölmüş üyeleri Mundlos ve Böhnhardt’a atmaya çalışmıştı. Mahkeme bu savunmayı inandırıcı bulmayarak Zschäpe’yi NSU’nun işlediği tüm terör eylemlerinden müşterek fail olarak sorumlu tuttu.
Almanya’da Tutukluların Katılabildiği Danışmanlık Programları ve Zschäpe’nin Durumu
Almanya’da güvenlik birimleri ve sivil toplum kuruluşları, aşırılık yanlısı görüşlerden vazgeçmek isteyen kişiler için çeşitli “çıkış” (Alm. Ausstieg) programları yürütülüyor. Bu programlar, Neonazi ve benzeri aşırı sağcı çevrelerden ayrılmak isteyen bireylere ideolojik rehabilitasyon, psikososyal destek ve yeniden topluma kazandırma konusunda yardım etmeyi amaçlıyor. Katılımcılardan, geçmişte benimsedikleri ırkçı ideolojiden ve eski bağlantılarından tamamen kopmaya istekli olduklarını inandırıcı biçimde ortaya koymaları bekleniyor. Program kapsamında uzmanlar eşliğinde danışmanlık görüşmeleri yapılıyor ve güvenlik riski olduğu düşünülen durumlarda katılımcının kimliği gizli tutuluyor. Ayrıca gerektiğinde eğitim veya iş bulma gibi konularda rehberlik sağlanarak, kişinin şiddet ve nefret içeren geçmişini geride bırakıp toplum içinde üretken bir hayat kurmasına destek olunabiliyor.
Zschäpe’nin şu an katıldığı programa dair net bilgiler henüz kamuoyuna açıklanmadı. Avukatı Grasel, programın adı ve detaylarının gizli tutulmasının, müvekkili ile program yetkililerinin ortak kararı olduğunu söyledi. Ancak Alman basınında çıkan haberlere göre, Zschäpe’nin Exit-Deutschland adlı sivil toplum inisiyatifinin yürüttüğü bir programa dahil olduğu öne sürüldü. Exit Deutschland aşırıcı gruplardan ayrılmak isteyen kişilere destek veren ve Almanya genelinde faaliyet gösteren sivil bir girişimdir. Programın katılımcılara pratik yardım sunduğu ve yeni bir hayat kurma sürecinde eşlik ettiği ifade ediliyor. Exit-Deutschland, bireysel danışmanlığın yanı sıra, eğitim programları düzenlemek gibi önleyici çalışmaları da bulunmaktadır.
Beate Zschäpe’nin 2023 yılında başvurduğu ancak kabul edilmediği program ise doğrudan Saksonya eyaletine ait bir kamu programıydı. Saksonya İçişleri Bakanlığı bünyesinde yürütülen bu tür programlara mahkûmların kabulü için genellikle belirli şartlar aranıyor. Zschäpe’nin başvurusunun reddedilme nedenleri arasında, ideolojik tutumunda gerçek bir değişim görülmemesi ve o dönemde olası tahliye tarihinin henüz belirsiz olması yer almıştı.
Öte yandan NSU davasında örgüte destek sağlamak suçlamasıyla yargılanan André Eminger’in aynı eyalet programına kabul edildiği biliniyor. Eminger, NSU terör hücresini 13 yıl boyunca karavan temini, ev kiralama ve sahte kimlik sağlama gibi lojistik konularda desteklemiş ve 2018’deki davada suçlu bulunmuştu. Mahkeme Eminger’e Zschäpe’ye kıyasla çok daha hafif bir ceza (2,5 yıl hapis) vermişti. Emiger, yaklaşık 1,5 yıl hapis yattıktan sonra tahliye edilmişti. Basına yansıyan bilgilere göre Eminger, cezaevindeyken dahil olduğu çıkış programına rağmen 2022 yılının sonlarına dek aşırı sağcı çevrelerle mektuplaşmayı sürdürmüştü. Bu durum, bazı gözlemciler tarafından çıkış programlarının aşırı bir idelojiden gerçek anlamda ayrılmayı sağlayıp sağlamadığı konusunda soru işaretleri doğurmuştu.
Erken Tahliye İhtimaline Dair Tartışmalar: “Pişman Gibi Davranan Zschäpe İnandırıcı Değil”
Beate Zschäpe’ye verilmiş olan müebbet hapis cezası, Alman yasalarına göre en az 15 yıl fiilî cezaevinde tutulmasını gerektiriyor. Mahkemenin Zschäpe’nin suçuna atfettiği “özel ağırlık” (besondere Schwere der Schuld) nedeniyle, normal şartlarda 15 yıl sonunda doğabilecek şartlı tahliye ihtimali Zschäpe için pratikte ortadan kalkmış durumda. 2011 yılından beri tutuklu bulunan Zschäpe’nin 15 yıllık asgari hapis süresi ise 2026 sonunda doluyor. Tagesspiegel gazetesine göre Kasım 2026’da Münih’teki mahkeme, Zschäpe’nin cezasının nihai ne kadar süreceğini ve erken tahliye imkanının olup olmayacağını değerlendirecek.
Alman basınına göre Zschäpe’nin Neonazi çıkış programına katılması da bu yaklaşan tahliye değerlendirmesiyle bağlantılı bir girişim. Avukatı Mathias Grasel de program katılımının Zschäpe’nin durumunun gözden geçirilmesinde “dikkate alınacak birçok faktörden biri” olacağını vurguladı. Ancak NSU kurbanlarının yakınlarını temsil eden Ombudsman Barbara John, Zschäpe’nin Neonazi ideolojisini gerçekten terk ettiğine dair açıklamalarına kuşkuyla yaklaşıyor. John, Zschäpe’nin NSU davası boyunca yıllarca sessiz kaldığını ve soruşturmanın aydınlatılmasına katkı sunmadığını hatırlatarak, “Zschäpe’nin şimdi birden ‘pişman olmuş biri’ gibi davranması aileler için inandırıcı değil,” şeklinde konuştu. John’a göre Zschäpe, çıkış programına katılarak aslında kendi “erken tahliye hazırlığını” yapıyor.
Barbara John ayrıca mevcut yasalara göre Zschäpe’nin olası şartlı tahliye sürecinde kurban yakınlarının görüşlerinin dinlenmesinin zorunlu olmadığını, bunun da mağdurlar açısından “bir kez daha aşağılanma” anlamına gelebileceğini belirtti. John, adalet duygusunun zedelenmemesi için bu yasal boşluğun giderilmesi ve karar öncesinde mağdurların da dinlenmesi gerektiğini savunuyor. Hatta böyle bir yasal düzenleme çıkmazsa, mahkemeye kendi sunacağı bir amicus curiae (Tr. mahkeme dostu) dilekçesiyle müdahil olarak uzman görüşünü bildirebileceğini ifade ediyor.