'Anatomi'

Avrupa’nın Bütünleşmesini Simgeleyen Schengen Vizesi Nedir?

Avrupa’da kişilerin serbest dolaşımını sağlayan Schengen Anlaşması, bugün 29 ülkeyi kapsayan dünyanın en büyük sınır­sız seyahat alanını oluşturuyor. Peki Schengen vizesi nedir ve hangi ülkelerde geçerlidir? Schengen’in tarihçesi, işleyişi, günümüzdeki problemleri ve geleceğine dair merak edilenleri bu yazıda bulabilirsiniz.

Görsel: Shutterstock

Avrupa bütünleşmesinin gündelik hayata en fazla dokunan kazanımlarından biri olan Schengen Bölgesi, kırk yıldır kıta genelinde serbest dolaşımın simgesi konumundadır. İç sınırların kaldırılması ve ortak dış sınırların korunması üzerine kurulan bu sistem, hem Avrupa vatandaşlığının görünür bir boyutunu oluşturmuş hem de siyasi, ekonomik ve toplumsal bütünleşmenin en güçlü araçlarından biri hâline gelmiştir. Ancak göç akımları, güvenlik tehditleri ve artan siyasi gerilimler, Schengen’in sürekliliğini ve etkinliğini tartışmaya açmıştır. Bir yandan 29 ülkeyi kapsayan devasa bir serbest dolaşım alanı olarak Avrupa’nın başarı hikâyesi sayılırken, öte yandan kriz dönemlerinde kırılganlığı ve ulusal önceliklerin öne çıkması, geleceğini belirsiz kılmaktadır.

Schengen Bölgesi Nasıl Doğdu?

Schengen projesi, 1985’te Lüksemburg, Almanya ve Fransa sınırlarının kesiştiği sembolik bir noktada, Moselle Nehri üzerindeki MS Princesse Marie-Astrid adlı gemide başladı. Bu girişimin temelini, Belçika, Fransa, Almanya, Lüksemburg ve Hollanda’nın imzaladığı Schengen Anlaşması oluşturdu. Anlaşma, iç sınır kontrollerinin kaldırılmasının yanı sıra ortak dış sınırların korunmasını öngörerek, karşılıklı güveni artırma yolunda Avrupa tarihinde dönüm noktası oldu.

İç sınırların kaldırılması kararı, Soğuk Savaş’ın bölünmüşlüğünü aşma ve II. Dünya Savaşı’nın ardından birlik ve barışı pekiştirme isteğini yansıtıyordu. Schengen Anlaşması bu nedenle, Avrupa bütünleşmesinin en somut ve gündelik hayata dokunan kazanımlarından biri olarak görülmektedir. Ancak doğuşunda tamamen hükûmetlerarası bir girişim niteliği taşıyordu. 1980’lerin ortasında Avrupa Ekonomik Topluluğu kişilerin serbest dolaşımını hedef olarak belirlese de, göç ve sınır güvenliği konuları üye devletler için hassasiyetini koruduğundan, topluluk kurumları düzeyinde ilerleme sağlanamıyor ve her ülke kendi ulusal kontrolünü sürdürmekte ısrar ediyordu.

Avrupa’yı Bütünleştiren Bir Unsur Olaran Schengen

Başlangıçta topluluk kurumlarının dışında geliştirilen Schengen Anlaşması, iç sınır kontrollerinin kademeli olarak kaldırılmasını ve kişilerin serbest dolaşımını hedefliyordu. Beş yıl sonra imzalanan Schengen Uygulama Sözleşmesi (1990) ise ortak vize politikası, dış sınırların koordinasyonu, polis ve adli iş birliği gibi teknik ayrıntıları belirleyerek bu hedefleri somut kurallara bağladı. Bu dönemde Schengen tamamen hükümetlerarası bir çerçevede işliyor, Avrupa Parlamentosu ya da Avrupa Adalet Divanı gibi kurumların yetkisi dışında kalıyordu.

Zamanla sistem genişleyerek Avrupa Birliği içindeki bütünleşme sürecinin temel unsurlarından biri hâline geldi. 1997 Amsterdam Antlaşması ile Schengen kuralları AB hukukuna dahil edilerek, sınır kontrolü ve serbest dolaşım AB politikalarının merkezine yerleştirildi. Böylece Avrupa Parlamentosu ortak karar alma süreçlerine katıldı, Avrupa Adalet Divanı denetim yetkisi kazandı ve Avrupa Komisyonu inisiyatif alabilir hâle geldi. Schengen bu yolla hem serbest dolaşım hakkının simgesine dönüştü hem de AB vatandaşlığının en görünür boyutlarından birini oluşturdu.

Bugün iç sınırların kaldırıldığı Schengen Bölgesi, 25’i AB üyesi olmak üzere toplam 29 ülkeyi kapsamaktadır. AB dışındaki İzlanda, Norveç, İsviçre ve Lihtenştayn da bu sisteme dâhildir. Romanya ve Bulgaristan, 31 Mart 2024’te hava ve deniz, 1 Ocak 2025’te kara sınır kontrollerini kaldırarak alana tam olarak katıldı. Kıbrıs ise Schengen işbirliğine dahil olmuş olsa da henüz iç sınırlarını açmadığı için ulusal vizeler uygulanmaya devam etmektedir. İrlanda ise Schengen üyesi değildir; ancak Schengen Bilgi Sistemi bünyesine 2021’de katılmış ve adli ile polis iş birliği mekanizmalarından bazılarına entegre olmuştur.

Başvuru Şartları ve Kapsamıyla: Schengen Vizesi Nedir?

Schengen vizesi, Avrupa’daki serbest dolaşım rejiminin en bilinen uygulamasıdır. Kısa süreli seyahatlerde geçerli olan bu vize, 180 gün içinde en fazla 90 gün boyunca Schengen Alanı’na giriş ve dolaşım hakkı tanır. Yani geçerli bir Schengen vizesiyle, ilk giriş yapılan ülke üzerinden diğer Schengen ülkelerine ayrıca sınır kontrolüne takılmadan seyahat edilebilir.

En önemli özelliği, tüm Schengen ülkelerinde geçerli olmasıdır. Bir ülkenin konsolosluğundan alınan vize, diğer üye devletlerde de geçerlidir. Bu özellik Schengen’i dünyanın en geniş ortak vize rejimlerinden biri hâline getirmiştir.

Vize türleri farklı ihtiyaçlara göre düzenlenmiştir: kısa süreli C tipi vizeler turistik seyahat, iş görüşmesi, aile ziyareti veya konferanslar için kullanılırken; daha uzun süreli kalışlarda (ör. eğitim ya da çalışma) her ülkenin kendi ulusal vize rejimi devreye girer. Ayrıca tek girişli, çok girişli ya da belirli bir süre içinde birden fazla ülkeye giriş hakkı veren vizeler de mevcuttur.

Başvuru sürecinde seyahat amacını gösteren belgeler, konaklama bilgileri, seyahat sigortası ve mali yeterlilik kanıtı istenir. Başvurular ilgili ülkenin konsolosluğu tarafından değerlendirilir; karar ise Schengen Bilgi Sistemi (SIS)üzerinden diğer üye devletlerle paylaşılır. Bu mekanizma, güvenlik ve göç kontrolünü güçlendirmeyi amaçlar.

Schengen vizesi, AB vatandaşlığı olmayanlar için tasarlanmış olsa da, Avrupa’yı ziyaret edenlerin gözünde “sınırların kalktığı bir kıta” fikrinin en somut simgesine dönüşmüştür. Ancak erişim koşulları eşit değildir: bazı ülke vatandaşları için başvurular kolayca kabul edilirken, diğerleri için reddedilme oranı yüksektir. Bu durum, küresel ölçekte bir “hareketlilik hiyerarşisi” yarattığı eleştirilerine yol açmaktadır.

Sonuç olarak Schengen vizesi yalnızca teknik bir seyahat belgesi değil; Avrupa’nın özgürlük, güvenlik ve göç politikalarının kesişim noktasıdır. Bir yandan kıta içinde serbest dolaşımı mümkün kılarken, öte yandan Avrupa’ya kimin girebileceğini belirleyen güçlü bir filtre işlevi görmektedir.

Sınır Kontrolleri Geri Dönerken Schengen’i Bekleyen Gelecek

İç sınırların kaldırılması, ortak vize rejimi ve Schengen Bilgi Sistemi gibi mekanizmalar serbest dolaşımı güvenlik ve göç kontrolüyle dengelemeyi hedeflese de, Schengen krizler karşısında sık sık kırılganlığını göstermiştir. 2015’teki mülteci akını, 2015–2016’daki terör saldırıları ve 2020’deki pandemi döneminde birçok ülke geçici olarak yeniden sınır kontrollerine başvurmuştur.

Bu nedenle Schengen’in hikâyesi, bir yandan Avrupa bütünleşmesinin başarılarını, öte yandan devletlerin egemenlik ve güvenlik kaygılarını aynı anda yansıtır. Doğuşundaki hükümetlerarası karakter, bugün bile kriz anlarında ulusal kontrollerin geri gelmesine zemin hazırlamaktadır.

Eleştiriler özellikle göç ve güvenlik alanlarında yoğunlaşmaktadır: Açık sınırların düzensiz göçü kolaylaştırdığı, dış sınırların yeterince korunmadığı ve yükün Yunanistan, İtalya, İspanya gibi ön cephedeki ülkelere orantısız biçimde bindiği sıkça dile getirilmektedir. Terör saldırıları sonrasında serbest dolaşımın güvenlik risklerini artırdığı, radikal unsurların hareketini kolaylaştırdığı da öne sürülmüştür. Ayrıca bazı siyasetçiler, Schengen’in ulusal egemenliği sınırladığını ve devletlerin kendi sınırları üzerindeki kontrolünü zayıflattığını savunmaktadır. Özellikle Fransa gibi ülkelerin düzensiz göç veya güvenlik gerekçeleriyle sık sık geçici kontrolleri yeniden devreye sokması, Schengen’in temel ilkesi olan serbest dolaşımı zedelediği için tartışmaları büyütmektedir.

Eylül 2015’ten bu yana AB’nin iç sınırlarında 400’den fazla kez kontrol uygulaması başlatılmıştır. Terör saldırıları, mülteci akışları, organize suç ve koronavirüs salgını bu adımların başlıca gerekçeleri olmuştur. Hukuken Schengen Sınır Kodu, bu tür önlemleri yalnızca “istisnai” ve “geçici” hallerde mümkün kılar:

  • Olağanüstü koşullar: Alanın işleyişini ciddi biçimde tehdit eden durumlarda, Avrupa Komisyonunun önerisi üzerine AB Bakanlar Konseyi belirli ülkelere sınır kontrollerini yeniden getirmesi için tavsiyede bulunabilir.
  • Ulusal güvenlik gerekçeleri: Üye devletler, kamu düzeni veya iç güvenliğe yönelik ciddi bir tehdit karşısında kendi inisiyatifleriyle geçici kontroller uygulayabilir. Bu durumda diğer ülkeler ve Komisyon önceden bilgilendirilir; Konsey onayı gerekmez.

2024 yılından beri Almanya, Danimarka, Fransa, İtalya, Hollanda, Norveç, Polonya, Slovenya ve İsveç gibi ülkeler “düzensiz göç” gerekçesiyle sınır kontrollerini sürdürmektedir.

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler