Dosya: "Göçmen Kökenlilik ve Göçmeyen Göçmenler"

İngiltere’de Göçün Değişen Yüzü

İngiltere’nin göç manzarasıyla birlikte göç ve entegrasyon sistemi de büyük bir değişimin eşiğinde bulunuyor. Bu değişimi anlamak adına İngiltere’ye göçün kısa bir tarihine ve Brexit’in İngiltere’nin göç alıp verme sürecine nasıl etki edeceğine bakmakta fayda var.

@Shutterstock değişiklikler: Perspektif

Birleşik Krallık’ın göç ve entegrasyon sistemi radikal bir değişimin zirvesinde bulunuyor. İngiliz göç sistemini 60 yıldan uzun bir süredir karakterize eden karmaşık hareketlilik ve yerleşim kalıpları, 2000’lerin başında kaymaya, değişmeye başlamış ve bir on yıl içerisinde ülkenin göç manzarasını çarpıcı bir biçimde değiştirmiştir. Göç manzarasındaki bu değişiklik, yasal ve siyasi belirsizliklerle devam etmekte olan “Brexit”e geçiş sürecini tetikleyen ve İngiltere’nin demografisini ve politikasını etkileyen 2016 Avrupa Birliği üyeliği referandumunun sonucunda payı bulunan temel faktörlerden biridir.

İngiltere’ye Göçün Kısa Bir Tarihçesi

İngiltere göç tarihinin çağdaş evresi sembolik olarak “Windrush Empire” gemisinin 22 Haziran 1948’de Jamaika’dan İngiltere’ye gelmesiyle başlamış oldu. Adını İngiliz “Yeni Milletler Topluluğu”ndan gelen göçmenlere veren (“Windrush nesli”) bu ünlü gemiyle 492 yolcu İngiltere’ye oturum ve ülkeye giriş gibi tüm haklara sahip İngiliz unsurlar olarak geldi. Aynı yıl kabul edilen 1948 tarihli İngiliz Vatandaşlık Yasası,1 bu eşit vatandaşlık haklarından potansiyel olarak tüm İngiliz Milletler Topluluğu vatandaşlarının (İng. “Commonwealth citizens”), yani toplam dünya nüfusunun üçte birinin, gelecek 15 yıl boyunca etkin bir şekilde yararlanabilmesini de güvence altına aldı.

Serbest dolaşım hakkına rağmen göç ilk birkaç yıl içinde düşük bir seviyede izledi ve yılda en fazla 2 bin dolaylarında kişi geldi. Buna rağmen bu göçler İngiltere’den eski sömürge bölgelerine olan dış göçe kıyasla daha yüksek seviyede olmuştur. 1954’ten sonra göçte ani bir artış yaşandı; bu durum ırksal motifli toplumsal gerilimleri yoğunlaştırdı. Milletler Topluluğundan gelenlerin sayısı 1961’de 135 bini aştı ve İngiltere hükûmeti 1962 tarihli İngiliz Milletler Topluluğu Göç Yasası’yla İngiltere’ye olan göçü durdurmak için tedbirler almak istedi. İlk defa İngiliz Milletler Topluluğu vatandaşlarının ülkeye giriş ve oturum hakları iş belgelerine bağımlı hâle geldi ve 1971 tarihli Göç Yasası’ndan sonra ise bu haklar geçici çalışma izinleriyle sınırlı kaldı.

İngiltere’deki Göçmen Nüfus

Sömürgecilik ve “ırk ilişkileri”nin tarihiyle bağlantılı olan bu erken göç tarihi, İngiliz göç sisteminin Almanya gibi “misafir işçi” sistemlerine kıyasla farklılığını ortaya koydu ve ülkenin daha uzun yıllar gelmeye devam edecek olan göçmenlerinin nüfusunun baskın demografik özelliklerini belirledi. 1971 tarihli nüfus sayımı,4 İngiltere’de yaşayan fakat İngiltere doğumlu olmayan 3 milyondan biraz fazla kişi (bu sayı İngiltere’nin o tarihteki toplam nüfusunun %6’sının altına tekabül ediyor) olduğunu kaydetti; bu kişilerin doğmuş olduğu ülkeler sırasıyla şöyleydi: İrlanda Cumhuriyeti (693 bin), Hindistan (313 bin), Pakistan (137 bin -Pakistan o zamanın “Doğu Pakistan”ını, günümüzün Bangladeş’ini kapsıyordu-) ve ABD (110 bin).

Avrupa ülkelerinde doğanların sayısı 810 binin altında kalırken, Karayip kökenli olanların sayısı 237 bin, Afrika doğumluların sayısı 210 bin ve “Eski Milletler Topluluğu” olan Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda doğumluların sayısı 136 bin civarında idi. On yıl sonra 1981’de5 İngiltere doğumlu olmayan nüfusun toplam sayısı 3,4 milyon oldu; yalnızca İrlanda doğumlu olanların sayıları diğer ülkelerde doğmuş olanların sayısına nazaran bir düşüş gösterdi. Bu kalıplar ve temayüller, 21. yüzyılın başında, Britanya İmparatorluğu’nun nihai dağılışı ve otuz yıllık AB üyeliği sonrasında bile açıkça göze çarpıyordu.

Yeniden Yapılandırma Sistemi: Bin Yıllık Göç Kompleksi

Günümüz göç manzarası, Windrush neslinin manzarasından oldukça farklıdır. Bugün toplam nüfusun %14’ünü (9,3 milyon) yabancı ülkede doğmuş insanlar oluştururken, %6’sını (6,1 milyon) yabancı ülke vatandaşları oluşturmaktadır. 2018 yılının sonu itibarıyla başka ülkelerin vatandaşlığına sahip olan kişilerin ülkeleri sırasıyla Polonya, Romanya, Hindistan, İrlanda ve İtalya idi. Göç sisteminin yeniden değiştiğini gösteren en güçlü işaret, göçmenlerin doğdukları ülkelerin çeşitlilik göstermesidir.
Şekil 1’de de gösterildiği gibi, göçmenlerin doğdukları ülkelerin en büyük beş grubunu belirler ve bu grupların 20 yıldaki gelişimini izlersek üç ana dönüm noktası tespit edebiliriz. 2014-2015 döneminde, AB üye devleti olan Polonya’da doğan göçmen kökenliler, İngiltere’de sayıları gittikçe artan Hindistanlılara rağmen, Hindistan doğumlu göçmenleri geçti ve İngiltere dışında doğan en büyük göçmen grubun doğum ülkesi oldu. Bu tarihten yedi yıl önce, 2007-2008’de, Polonya, diğer yabancı ülke doğumlu millet grupları içinde Bangladeş, Almanya, Pakistan ve İrlanda’yı yalnızca üç yıl gibi bir sürede sollamış ve ikinci sıraya yükselmişti.
İrlanda’nın en yüksek doğum ülkesi olarak gerilemesi çok yavaş bir süreç içerisinde gerçekleşti. Bunun belirtileri -gördüğümüz üzere- en az 1970’lere kadar uzanmaktadır. Bu gerileyiş 2003-2004’e kadar sürmüş ve İrlanda ilk kez ikinci sıraya gerileyerek yerini Hindistan’a bırakmıştı. Bu tarihten üç yıl önce, 2000-2001 yıllarında, ülkenin yabancı uyruklu sakinlerinin oluşturduğu manzara, 30 yıl öncesinin manzarasına hâlâ çok benziyordu.

Göçün Yapısal Değişiminin Arkasındaki Temel Faktörler

Bu yapısal değişimin temel itici gücü elbette AB’nin 2004 sonrası doğuya genişlemesi ve 2008-2009 Avrupa borç krizinin ardından AB içi hareketlilik modellerinin gelişmesi olmuştur. Polonya, 2004’te (AB8) AB’ye katılan ve İngiliz işgücü piyasasında tam haklara sahip olan Orta-Doğu-Avrupa ülkelerinin bir temsilcisidir; nitekim Romanya 2007’de Bulgaristan ile birlikte resmî üye olmuş ve 2014’te İngiliz iş piyasası bu ülkelere açık hâle gelmiştir.
Öte yandan İrlanda ve İtalya borç krizinden önemli ölçüde etkilendi; bu da İtalya’yı en yüksek on doğum ülkesi listesinde hızla geriletmiş ve İrlanda doğumlu topluluğun tarihî düşüşünü (gerilemesini) çok yakın zamana kadar durdurmuştu.

Şekil 2’de görüldüğü gibi, toplamda AB doğumlu olmayanlar, AB doğumluların sayısından (sağ panel) hâlâ önemli ölçüde fazladır; aynı zamanda bu tablo yabancı uyruklularla ilgili olarak (sol panel) göç sisteminde oldukça erken bir geçişin olduğunu da göstermektedir: 2012-2013 yıllarında İngiltere’nin bin yıllık göç karmaşası gözle görülür ve dramatik bir biçimde Avrupa göçüne dönüşmüştür. Aynı zamanda her iki şekilde gösterilen son veriler, yeni ortaya çıkan sistemin ileriye yönelik bir değişimin eşiğinde olabileceğinin sinyalini veriyor.

Brexit Sonrası Göç Sistemine Doğru

AB üyeliğine ilişkin 2016 referandumu, yalnızca İngiltere’nin siyasi kuruluşunu değil, aynı zamanda göç eğilimlerini de sert bir şekilde alt üst etti. Bazılarının gözlemlediği gibi, bu durumun göç eğilimleri üzerindeki etkisi açısından “İngiltere zaten bir Brexit sonrası dönemdedir.”6 Eğer öyleyse bu yeni çağı karakterize edecek olan şey, AB 27’den (Şekil 2) özellikle de Polonya gibi en yerleşik ülkelerden gelen genel bir negatif net göç eğilimidir (Şekil 1). Değişimin, düşük miktardaki göç akımlarını birleştiren, geri dönüş hareketlerini artıran ve vatandaşlığa kabul oranlarını hızlandıran demografik ve yasal süreçlerin birleşimi şeklinde gerçekleşmesi muhtemeldir. 2004 sonrasında gelen “yeni” AB göçmenleri, “eski” üye devletlerden gelen göçmenlere nazaran AB referandumundan önce İngiliz vatandaşlığı almaya sıcak bakıyor.7 Brexit ise böyle bir yasal entegrasyonu daha ileri götürmeye sebep oldu. Aynı zamanda, AB’de doğmuş olan ve İngiltere’de ikamet eden kişilerin sayısının da azalması (Şekil 2, sağ panel) birçoğunun ülkeyi terk ediyor olduğunun göstergesidir.

Brexit Sonrası Vatandaşlık İkilemi: AB Vatandaşlığı ve İngiliz Vatandaşlığı

Kalmaya ve İngiltere’nin Brexit sonrası yolculuğunun bir parçası olmaya karar verenler, İngiltere’ye tam giriş hakkı, yerleşim ve ekonomik üyelik hakkı sağlayan AB vatandaşlığından ya İngiliz vatandaşlığına geçecekler ya da “yerleşik” kalıcı ikametle yetinecekler. Aynı zamanda İngiltere hükûmeti, işgücü piyasasının noksanlıklarını gidermek amacıyla, serbest dolaşım haklarının yerine izinleri getirerek yeni bir “beceri temelli göç sistemi” üzerinde çalışıyor. Ancak son zamanlarda devam eden gelişmeler, 1971 Göç Yasası’nın ruhunu ve ondan önceki tartışmaları canlandıran bir tür dejavu hissi uyandırıyor. Bu bağlamda İngiltere genel olarak, 1970’lerin acılı ekonomik durgunluğunun tekrar etmesinden genel olarak kaçınmalıdır. İngiltere’deki Avrupa doğumlu insanların amaçları Windrush neslinin akıbetinden kaçınmak olacaktır; ki söz konusu neslin birçoğu, yetmiş yıl sonra vatandaşlık haklarının sorgulandığını görmek için ulusötesi eşit vatandaşlık fikrine sahip organizasyonlardan gelmiş, serbest hareket eden vatandaşlardır.

Chris Moreh

Northumbria Üniversitesi’nde Sosyal Bilimler alanında doktorasını tamamlayan Dr. Chris Moreh, York St John Üniversitesi ve York İşletme Okulu’nda Sosyoloji alanında öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır. Moreh, aynı zamanda Southampton Üniversitesi Nüfus Değişimi Enstitüsü’nde misafir araştırmacı olarak görev yapmaktadır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler