'Dosya: "Anaokulunda Müslüman Çocuklar"'

Batı Avrupa’da Okul Öncesi Kurumların Dünü ve Bugünü

Batı Avrupa’da sanayileşmenin geleneksel aile yaşamında meydana getirdiği değişiklikler çocukların bakımının erken yaşlarda farklı kurumlarca üstlenilmesini de beraberinde getirdi. Okul öncesi olarak adlandırılan bu dönemde çocuklara verilen eğitim ve bakımın içeriği ve süresi ülkeden ülkeye göre çeşitlilik gösteriyor.

Fotoğraf: Shutterstock.com

Çocuklar zihinsel, duygusal, sosyal ve bedensel gelişiminin yüzde 70’ini 0-6 yaş arasında tamamlıyor. Okul öncesi olarak bilinen bu süreçte verilecek eğitimin büyük bir kısmı daha sonra gelen yetişkinlik dönemindeki tavır, alışkanlık, inanç ve değer yargılarını biçimlendirmede belirleyici oluyor. 

Çocuğun yetiştiği ortam ise gelişim sürecini etkileyen önemli bir faktör. Sosyal ve duygusal bir varlık olarak insanın gelişim temellerini oluşturma görevini günümüzde okul öncesi eğitim kurumlarının üstlendiği görülüyor.

Okul öncesi kurumlaşma süreçleri incelendiğinde Batı’da 18. yüzyıl Sanayi Devrimi dönemindeki gelişmeler tetikleyici rol oynamıştır. Sanayi Devrimi sırasında erkek ve kadın iş gücüne duyulan ihtiyacın artması ev dışında çocuk bakım ihtiyacını doğurmuştur. 

Sanayileşmenin Okul Öncesi Eğitime Yansımaları

Sanayileşme öncesine ait büyük ölçüde kırsal ve tarıma dayalı toplumlarda yaşayan çocuklar, genellikle parçalanmamış ve geniş aileler içinde büyürlerdi. Çocukların bakım sorumluluğu kesin bir şekilde kadınlara aitti. Bu, kadınlara çocukların temel ihtiyaçları arasında yer alan emzirme ihtiyacını karşılayabilme, onlarla doğrudan ilgilenebilme imkânı sağlıyordu. Hane nüfusunun fazla olması ve fazla kardeş sayısı çocukların kendi aralarında da birbirleriyle yardımlaşmalarına olanak tanıyordu. 

Sanayileşme ve kentlere göç ile birlikte çalışma düzeninin yanı sıra aile yapısında da birtakım değişiklikler meydana geldi. İş koşullarının oluşturduğu zorluklar çalışan anneler için çocuk bakım ihtiyacını da beraberinde getirdi. Değişen şartlara bağlı olarak değişime uğrayan ebeveynlik becerileri ve farklı bir sosyalleşme türü gelişti. Annenin sorumluluğundaki geleneksel çocuk bakımı anlayışı ortaya çıkan yeni tabloda mümkün görünmüyordu. 

İlk açılan çocuk bakım evleri ağırlıklı olarak yoksul ve kimsesiz çocukların eğitim ve bakım ihtiyacını karşılamaya yönelikti. Avrupa’da okul öncesi eğitim kurumlarına ilk olarak 1774 yılında Fransa’da, daha sonra 1840 yılında Almanya’da ve 1907 yılında İtalya’da rastlamak mümkündü. İngiltere’de 1911 yılında açılan ilk okul öncesi eğitim kurumunda yoksul aile çocuklarının sağlık ve bakımlarının sağlanması amaçlanmıştı. Pestalozzi (1742-1827) kendi çocuğu üzerindeki gözlemlerinden yola çıkarak, kırsal bölgelerde yoksul çocuklara yönelik okul öncesi eğitim veren okullar açtı. [1]

İngiltere’de Owen, Almanya’da Fröbel ve İtalya’da Montessori okul öncesi eğitimin temelini atan diğer isimler. Avrupa’da çocuklar için özel okullar açılmasında eğitimci Rousseau’nun da önemli katkıları oldu. Bu kurumlara Fransa’da “creche” (beşik), Almanya’da “Kindergarten” (çocuk bahçesi) adı verilmiştir. 

Batı Avrupa Ülkelerinde Okul Öncesi Eğitim

Anaokulları Batı Avrupa’da 1820’den itibaren görülmeye başlanmış ve programları Montessori, Pestalozzi ve Fröbel’in fikirlerinden etkilenerek oluşturulmuştur. Bu eğitim zorunlu değildir. Okuma-yazma çalışmaları, konuşma, çevre, aritmetik, müzik, sanat, beden eğitimi ve trafik eğitimine önem verilir. Her sınıfta bir öğretmen ve bir de yardımcı bulunur. Öğretmenler en az ön lisans mezunu olmak zorunda olup tam gün ve haftada 40 saat çalışma prensibine göre çalışırlar. Her sınıfta 25-28 çocuk olabilmekte, sınıflar aynı yaş ve karma yaş gruplarından oluşmaktadır. Zorunlu okula başlama yaşı ise altıdır.

Norveç’te ilk gündüz bakımevi 1837 yılında kuruldu. Bugün ise ülkede farklı sosyo-ekonomik düzeye sahip aileler için 3 farklı yapıda çocuk gündüz bakım evleri bulunuyor.[2] Bu kurumlar Norveç Çocuk ve Aile İşleri Bakanlığı’na bağlıdır. Okullarda çocukları yaşama hazırlayıcı oyunlar, serbest yaratıcı faaliyetler ön plandadır ve çocuklar devlet tarafından ölçme ve değerlendirmeye tabi tutulmazlar. Yapılan araştırmalara göre OECD ülkelerinde 0-2 yaş arası çocukların anaokuluna gitme oranı ortalama yüzde 33 olurken, bu rakam Danimarka, İzlanda, Norveç ve İsveç gibi İskandinav ülkelerinde yüzde 50’nin üzerindedir.[3] Avusturya’da ise 3-5 yaş aralığındaki çocukların yüzde 32’si yarım günlük okul öncesi bir eğitim kurumuna, yüzde 20’si ise çocuk bakım merkezlerine gitmektedir. 

26 özerk kanton ile yönetilen İsviçre’de her bölgenin kendi eğitim sistemini belirleme imkânı bulunuyor. Bu nedenle merkezî, yani ulusal bir aile eğitimi politikası bu ülkede mevcut değil. İsviçre’de annelerin yüzde 74’ü çalışıyor. Okul öncesi dönemdeki çocuklar anneleri ağırlıklı olarak yarı zamanlı işlerde çalıştıklarından bu okullara yarı zamanlı devam ediyorlar. Çocuk bakımı ise özel organizasyonlar tarafından yürütülüyor.

Fröbel ile Yayınlaşan Okul Öncesi Eğitim Anlayışı

Almanya’da anaokulları 1840’lı yıllarda görülmeye başlanmış, gerçek bir okul öncesi eğitim anlayışı ise Fröbel ile yaygınlaşmıştır. Bu modele göre çocuk 6 yaşına girdiğinde zorunlu eğitimi başlamaktadır. Oyun ile eğitimin sağlıklı karışımının önemsendiği Almanya’da doğu ve batı arasında okullaşma bağlamında belirgin farklılıklar vardır. Almanya’nın batısında okullaşma oranı yüzde 96 iken doğusunda yüzde 73’dür. Doğu Almanya ile Batı Almanya birleştikten sonra doğudaki merkeziyetçi sistemin yerini batı sistemi almıştır. Kurumlar günlük bakımevleri (0-3 yaş), anaokulları (3-6 yaş), tam gün anaokullar (0-12 yaş), 5 yaş grubu çocuklar için ilkokullar içindeki anasınıfları, aile bakım merkezleri (0-3 yaş) ve engelli çocuklar için özel anaokulları şeklinde gruplandırılmıştır. Eğitmenler ise mesleki yüksekokul veya üniversite mezunudurlar.

Belçika’da da zorunlu okula başlama yaşı 6’dır. Öğretmenler mesleki yüksek eğitim enstitüsünden mezun olmak zorundadırlar. Okul öncesi dönemdeki çocukların okullaşma oranı yaklaşık yüzde 95’tir. Belçika federal bir devlet olduğu için eğitim sisteminde devlet, bölge, komün ve Katolik kilisesi tarafından desteklenen kurumlar vardır. Anaokulları ücretsizdir ve isteğe bağlıdır. Sınıflar genellikle yaş gruplarına göre ayrılır.

İngiltere’de okul öncesi eğitim hizmeti resmî kurumlar, gönüllü kuruluşlar ve özel sektör tarafından verilir. Resmî kurumlara bağlı okul öncesi eğitim kurumları ücretsizdir. Diğerlerinde ise verilen hizmete ve ailenin durumuna göre ücret alınır. Anaokulları, ana sınıfları, gündüz bakımevleri, oyun grupları, birleşik okul öncesi merkezleri, aile merkezleri, bebek ve ebeveyn kulüpleri gibi çok çeşitli yapılar da bulunmaktadır. İngiltere oyuncak kütüphanelerinin en yaygın olduğu ülkedir. İngiltere’de zorunlu okula başlama yaşı 5’tir. Öğretmenler dört yıllık üniversite veya yüksekokul mezunudur. 3-5 yaş arası okullaşma oranı yüzde 53’tür. İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD)’nin yaptığı araştırmaya göre İngiltere’de ev ve kreş harici çocukların üçüncü bir eğitim kurumuna gönderilme oranı yüzde 41 ile oldukça yüksektir.

Fransa’da zorunlu okula başlama yaşı 6’dır. Beş yaşındaki çocukların yüzde 100’ü okula giderken, 3 yaşın altındakiler için bu oran yüzde 20’dir. Öğretmenler üniversite mezunu olmak zorundadırlar. Ülkede okul öncesi eğitimin asıl amacı yetersiz koşullara sahip ve annesi çalışan çocukların ilkokula hazırlanmalarına yardımcı olmanın yanı sıra özel eğitim gerektiren çocukları daha hızlı tespit edip ihtiyaç duyacakları eğitimleri sağlayabilmektir.

İskandinav Ülkelerinde Okul Öncesi Eğitim

Danimarka’da 0-10 yaşlarında çocuğu olan annelerin yüzde 76’sı ev dışında çalıştığı için ülkede aile ve çocukların yararına kanunlar çıkarılmış ve imkânlar sağlanmıştır. Yerel yönetimler çocuk bakımını sağlamak, yürütmek ve kontrol etmekle yükümlüdürler. Tam gün anaokulları farklı yaş grupları için merkezler, okul sonrası programlar ve gündüz bakımevleri vardır. Zorunlu okula başlama yaşı 6’dır. 3-6 yaş arası okullaşma oranı ise yaklaşık yüzde 100’dür. Öğretmenlerin meslekî yüksek eğitim enstitüsünü bitirmeleri gerekmektedir.

Finlandiya’da da zorunlu okula başlama yaşı 7’dir. Öğretmenlerin üniversite mezunu olması gerekmektedir. 3-6 yaş arası okullaşma oranı yüzde 63’tür. Merkezî, bölgesel ve yerel yönetimler eğitim çalışmalarını yönetir. Gündüz bakımevlerinden Sosyal Hizmetler ve Sağlık Bakanlığı ile Ulusal Sosyal Yardım Kurulu; okul öncesi eğitimden ise Eğitim Bakanlığı ve Ulusal Genel Eğitim Kurulu sorumludur.

İsveç’te okula başlama yaşı 7’dir. 3-6 yaşta okullaşma oranı ise yaklaşık yüzde 100’ü buluyor. Belediyeler, özel sektör, kooperatif ve aile birlikleri okul öncesi eğitim kurumu açabilme hakkına sahipler. İsveç’te de Danimarka’da da bu yaş aralığındaki çocuklara okuma-yazma ve matematik öğretilmemektedir. Dil gelişimine çok önem verilen İsveç’te erken çocukluk eğitimi yaklaşımı benimsendiği için öğretmenler hem okul öncesi hem de ilköğretim birinci kademede öğretmenlik yapabilecek şekilde öğrenim görürler.

Refah Düzeyi Yükseldikçe Anaokuluna Başlama Yaşı Düşüyor 

OECD ülkelerinde yaşayan ailelerin sosyo-ekonomik arka planları göz önüne alındığında refah seviyesinin çocukları erken yaşta bir eğitim kurumuna yazdırma oranına yansıdığı görülmektedir. Buna göre refah seviyesi arttıkça çocukları daha erken yaşlarda okul öncesi eğitim kurumlarına yazdırma eğilimi bulunmaktadır. [4] Fransa, Belçika ve Hollanda gibi Batı Avrupa ülkelerinde dar gelirli ve yüksek gelirli aileler arasındaki fark daha azdır. Düşük gelirli ailelerde bu oran yüzde 30 ila 40 olurken, refah seviyesi yüksek kesimde bu oran yüzde 60-75 arasında değişiyor.

İlköğretim öncesi çocukların haftalık kaç saat eğitim aldıkları ve bakıma tabi tutuldukları da ülkeden ülkeye değişmektedir. OECD ülkeleri arasında 0-2 yaş grubundaki çocukların haftalık eğitim ve bakım saati 25 ile 35 saat arasında değişmektedir. Dünya genelinde Danimarka çocukların eğitimde ve bakımda geçirdikleri zaman bakımından 70 saat ile zirvede yer almaktadır. Bu oran ülkenin bazı bölgelerinde 80 saate kadar çıkabilmektedir. 

Fransa ve Hollanda’da ise haftalık 60 saatin üzerindedir. Ancak Fransa’nın bazı bölgelerinde bu oran 65’lere kadar çıkarken bazı bölgelerde aileler çocuklarını haftalık toplam 35 saat ya da daha az bir süre için okula göndermekteler. 

Farklılıkları göz önünde bulundurarak çocukların erken yaşlarda etkili eğitimi alabilmeleri için yapılması gereken şey birey, özel sektör veya kamuda çocuklara özel biçilmiş kurumsal süreçleri şekillendirmektir.

Dipnotlar

[1] Aktan, O. ve Akkutay, Ü. (2014). OECD Ülkelerinde ve Türkiye’de okul öncesi eğitim. Asian Journal of Instruction. 2014 –2(1), 64-79.

[2] Gündüz bakımı farklı sürelerle açıktır. Sadece bakım veya hem bakım hem eğitim amaçlı olabilmektedirler.

[3] Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün okul öncesi eğitimini derlediği araştırma raporu: http://www.oecd.org/els/soc/PF3_2_Enrolment_childcare_preschool.pdf

[4] Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütünün okulöncesi eğitimini derlerdiği araştırma raporu: http://www.oecd.org/els/soc/PF3_2_Enrolment_childcare_preschool.pdf

Kaynaklar

Aden Grossman, Wilma (2011). Der Kindergarten: Geschichte-Entwicklung-Konzepte. Beltz.

Aktan, O. ve Akkutay, Ü. (2014). OECD Ülkelerinde ve Türkiye’de okul öncesi eğitim. Asian Journal of Instruction. 2014 –2(1), 64-79.

Dirim, A. (2004). Okul Öncesi Eğitimi. İstanbul: Esin Yayınevi

Över, F.A., İncesulu, A., Gözaçan, E. ve Erdoğan, İ. 2005. “Danimarka ve İsveç Eğitim Sistemleri” Editör: İrfan Erdoğan. Özel Okullar Birliği Yayını, İstanbul 2004.

Poyraz, H., ve Dere, H., 2001. “Okul Öncesi Eğitimin İlke ve Yöntemleri” Anı Yay., Ankara.

Temel, F., 2004. “Dünya’da ve Türkiye’de Okul Öncesi Eğitim” Okul Öncesi Eğitimin İlke ve Yöntemleri. Anadolu Üniversitesi Yay. No:1219. Açık Öğretim Fakültesi Yay. No: 699, Eskişehir.

http://www.oecd.org/els/soc/PF3_2_Enrolment_childcare_preschool.p

Meryem Özmen-Yaylak

Meryem Özmen-Yaylak, Lisans eğitimini Bochum Ruhr Üniversitesi İslam ve Din Bilimleri alanında 2009 yılında, Yüksek Lisansını 2021 yılında Necmettin Erbakan Üniversitesinde Din Eğitimini tamamladı. 2012-2107 yılları arasında farklı kurumlarda manevi rehberlik, hospis ve palyatif hizmetler uzmanlığı, değerler eğitimi eğitimciliği ve iletişim uzmanlığı eğitimleri aldı. 2017 yılından itibaren Almanya’nın ilk Müslüman sosyal hizmetler kuruluşu olan Fudul e.V. derneğini kurucu başkanı olarak görevini ifa etmektedir. Özmen-Yaylak ayrıca sertifikalı Sistemik Danışmanlık, İlişki ve Cinsellik Terapisi, Korku ve Travma Terapisi, Koçluk ve Süpervizör eğitimini tamamladı.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler