'Dosya: "Avrupa'da Türk Esnaflar"'

Almanya ve Avrupa’da Türk Girişimciliği: Bir Bilanço

Batı Avrupa ülkelerinde göçmen kökenli girişimcilerin gelişim süreci ve mevcut durum nedir? Hangi noktalarda piyasa zorlukları kendisini gösteriyor? Avrupa’daki Türk işletmelerini gelecekte hangi meydan okumalar bekliyor? 60 yıllık bir bilanço.

Almanya'nın Köln şehrinde bir esnaf | Fotoğraf: Perspektif

İçinde bulunduğumuz 2021 yılında 60. yılını dolduracak olan Türkiye’den Almanya’ya göç, hem bu ülkeye hem diğer Batı Avrupa ülkelerine göçün bilançosunu çıkarmak için önemli bir sembolik anlam taşıyor. Türkiye 30 Ekim 1961’de Almanya ile yaptığı İşgücü Anlaşmasının benzerlerini 1964 yılında Avusturya, Belçika ve Hollanda, 1965 yılında Fransa ve 1967’de İsveç ile imzalamıştı. Bu yazının ana konusunu teşkil eden Avrupa’daki Türk girişimciliği, 60 yıllık bilançonun en değerli kalemlerinden birini teşkil ediyor.

Günümüzdeki uyum tartışmaları arasında sosyo-ekonomik meselelerin yanı sıra göçmen girişimciliğinin de yer bulması, Türkiye kökenli insanların ekonomik uyumunun ulaştığı üst seviyeyi yansıtıyor. Başlangıç yıllarında işçilikten girişimciliğe geçen kişilerin ağırlığı söz konusuyken, şimdilerde büyük çoğunluğu bu ülkelerde sosyalize olmuş genç insanlar oluşturuyor. 

Dört Kuşak Girişimcilik

1960 ve 70’li yılllarda daha ziyade bireysel çıkışlarla başlayan Avrupa’da Türk girişimciliği, esas olarak 1990’lardan itibaren kitlesel bir boyut kazandı. 80’li yıllarda birinci neslin elinde filizlenen girişimciliğin bayraktarlığı 90’lardan itibaren ikinci ve sonraki nesillerin eline geçmiş bulunmaktadır. Hâlihazırdaki işletmelerin önemli bölümü ikinci ve üçüncü nesil olarak tabir edebileceğimiz kuşağın idaresinde ve dördüncü kuşaktan insanlar varlıklarını giderek artan biçimde önümüzdeki yıllarda hissettirecek. 

Göç sürecinin ilk yıllarında yerleşik toplum üyelerinin giremediği, Türklere yönelik temel gıda, seyahat acentalığı ve lokantacılık gibi küçük “piyasa boşluklarında” ticarete atılan Türk girişimciler, bugün her sektörde kendi işyerlerini kurmuş durumda. Artık modası geçen “etnik ekonomi” tüm piyasaya hitap edebilen göçmen işletmelerinin potansiyelini tarifte yetersiz kalıyor. “Türk semti” olarak tabir edilen semtlerde kurulan bakkal, export/import dükkanı ve seyahat büroları; artık toplamda ciroları milyar dolarları bulan on binlerce girişimcinin elinde imalattan inşaata pek çok sektöre ve Türklerin yoğun olmadığı semtlere de yayıldı.

Yeni Girişimci Kültürü

Artık bir Avrupalı Türk girişimci modelinden ve geliştirdikleri yeni bir girişimci kültüründen bahsedebiliriz. Atılganlık, esneklik, Akdeniz insanına özgü iletişim yeteneği ve “hizmette sınır tanımama” gibi meziyetlere sahip Türk girişimciler, diğer yandan yeni kuşaklarla Batı Avrupa’daki okul ve meslek yaşamının sağladığı dil ve teknik bilgi ve beceriler ile yerleşik iş kültürünün disiplin ve dakiklik gibi ögelerini girişimcilik kültürlerine dâhil ettiler. Cesur bir müteşebbis ruh ve olası sorunlara karşı hızlı manevra yetenekleri ile her koşula uyum sağlayabilen Türk girişimciler, pazardaki değişikliklere bu sayede daha esnek bir şekilde uyum sağlayabiliyor. 

Finans ve personel açısından yerli işletmelerine göre daha zayıf durumdaki Türk işletmelerini pazardaki dalgalanmalara ve günümüzdeki koronavirüs krizine karşı güçlü tutan da bu faktör. Bu insanlar kökenleri ne olursa olsun makroekonomik anlamda Almanyalı, Fransalı, Hollandalı veya Avusturyalı girişimciler. Yarattıkları istihdamla, ödedikleri vergilerle, ekonomiye kattıkları yeniliklerle ve ortaya çıkardıkları dinamik gelişmeyle yaşadıkları ülkelerin geleçeği için önemli bir kazançlar. 

Tüm Dünyaya Uzanan Ticari Köprü

Türkiye-Avrupa ticaret ve turizm ilişkilerinde Avrupalı Türk girişimciler çok önemli bir yer tutuyorlar. Bu ekonomik köprü rolü sadece Türkiye’ye yönelik değil, önümüzdeki dönemlerde artan bir ivmeyle Balkanlara, Orta Doğu’ya, Türki Cumhuriyetlere ve Afrika’ya yönelik olarak da önem kazanacak. Bu coğrafyalarla kültürel ve dinî bağları kendilerine Avrupalı meslektaşlarından farklı olarak bireysel rekabet avantajı getirirken, Avrupa’nın rekabet gücünün bu pazarlarda artmasını da sağlayacaklar.

“Avrupalı Türkler” terimi her ne kadar coğrafi tanım olarak doğru olsa da, vatandaşlık ve aidiyet bağları anlamında tüm Türkiye kökenli göçmenleri ve sonraki nesilleri hâliyle tam kapsamıyor. Serbest ticarette özellikle etnik veya dinî kimlikten çok işletmenin rekabet gücü piyasadaki konumunu belirliyor. Hatta etnik veya dinî kimlik belli branşlarda rekabet dezavantajı bile teşkil edebiliyor. Tüm Avrupa ülkelerinde meclislere girmiş olan popülist aşırı sağ hareketlerin körüklediği İslam karşıtı söylemler ve medyanın Müslümanlara karşı kullandığı kontrolsüz dil, okul hayatındaki öğrencilerden, girişimcilere kadar toplumun her kesiminden insanın hayatına etki edebiliyor. Ön yargılardan sakınmak adına kültürel kimliğin geri plana itilmesi bir strateji olarak ortaya çıkabilirken, Türkçe çağrışımlı isimlerle müşteri kitlesine ulaşmaya çalışan başka kökenlerden girişimciler de var. Özellikle cafe/lokanta/restaurant işletmeciliği alanında pek çok Türk, İtalyan veya başka ülke mutfaklarının sunulduğu mekânlar aktif. Tam tersi örneğe ise özellikle şarküteri ürünleri imalatında rastlanıyor. 

Türk Girişimciliği Göçmenler Arasında En Etkilisi

Sömürgecilik geçmişinden gelen Fransa, Belçika, Hollanda ve İngiltere gibi ülkelerde yaşayan Müslüman nüfusun çoğunluğu giderek artan biçimde Türkiye dışındaki Müslüman ülkelerden gelenlerden oluşuyor. Avrupa’da yaşayan en kalabalık Türk nüfusun bulunduğu Almanya’da ise eskiden geçerli “Türk eşittir Müslüman” denklemi 2015 sonrasında çoğunluğu Arap mültecilerin gelişiyle geçerliliğini yitirse de, göçmen girişimciliği alanından Türkler hâlâ öncü ve en etkin grup. Bu hem sayısal olarak hem de örgütlülük düzeyinde görülüyor. Nitekim göçmen işveren derneklerinin çoğu 90’lı yıllarda Almanya’da kurulmuştur. 

Batı Avrupa ülkelerinde yaşayan Türkiye kökenli nüfus 5 milyonun üzerinde tahmin edilse de, bu konuda resmî bir veri yok. Bu durum, girişimci sayısını doğru tahmin etmeyi de imkânsız kılıyor. 

Almanya’da 103 Bin Türkiye Kökenli Girişimci

Almanya 2019 yılında gerçekleştirilen örnekleme dayalı nüfus sayımı verilerine göre buradaki Türkiye kökenli girişimci sayısı 103.000. Bu sayı on yıl öncesinde sadece 81.000 civarındaydı. Almanya genelinde aynı zaman diliminde Alman girişimcilerin sayısı yüzde 11.4 azalırken, Türklerin yüzde 27.2 ve tüm göçmenlerin yüzde 26 civarında artmıştır. Yaşlanan yerli nüfus yapısı (Almanlarda ortalama yaş 47.3 iken Türklerde 35.6 yaş) bu değişimin ana itici faktörünü oluşturuyor. 

Tüm bu olumlu gelişmelere karşın gelecek Türk işletmeleri açısından belirli riskler de var. Sorunlu alanlardan en önemlisi, Türk işletmelerinin yoğun olarak faaliyet gösterdikleri bazı sektörlerde, aşırı yığılmanın körüklediği yoğun rekabet. Bu rekabetin normal biçimde piyasanın dinamiklerine uygun bir süreç olarak gelişmemesi, aksine bir diğerini ortadan kaldırmaya yönelmesi sermaye bakımından zayıf işletmelerin pazarda hızla erimelerine neden olabiliyor. Gastronomi ve perakende gıda ticareti alanlarında gözle görülür bir hâl alan aşırı yığılma nedeniyle, piyasanın kapasite sınırına dayanılmış durumda. Gittikçe rekabetin kalite artışına yöneltilmesi daha çok önem arz ediyor. Bu bağlamda yeni pazarlara açılmaya yönelik yenilikçi fikirlerin geliştirilmesi, farklılık gösteren pazarlama stratejileri ve konseptleri geliştirmek bir zorunluluk hâlini almış bulunuyor. 

Kalıcı olabilmek girişimciliğin en önemli ögesi. Bu durum, çalışkanlığın ve azmin yanında doğru bilgi edinmeyi de zorunlu kılıyor. Bu tür bilgilerin odak noktasında yer alan kurum, kuruluş ve kişilerle kurulacak ağ ve ilişkiler bu bakımdan önemli. Bu tür bilgi becerilerine (soft skills) ve yukarıda değinilen mesleki ve piyasa birikimi gibi ölçülebilir becerilere (hard skills) sahip olan dördüncü nesil, çokkültürlü, çok aidiyetli ve geniş ufuklu girişimciler, şüphesiz ki Avrupa’daki Türkiye kökenli göçmen topluluğun yaşadıkları ülklerdeki uyum algısını da olumlu etkileyecek.

Cem Şentürk

Cem Şentürk, Türkiye Araştırmalar ve Uyum Merkezi Vakfı, Kültürlerarası İletişim ve İş Piyasasına Uyum Programı Yöneticisi.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#1

*Tüm alanları doldurunuz

  • Halil Uçar
    2022-01-06 22:04:21

    Almanya'daki işverenlerinin oluşumunun kapısını 1984 senesinde açan kararnameyi ben çıkartmıştım. Belgesi de CDU milletvekilinden gelen mektuptur. İletişim kurarsanız sevinirim. Sayılarımla.

Son Yüklenenler