Avrupa Filistin’i Tanırken Almanya Beklemede: Peki Halk Ne Düşünüyor?
Anketlere göre Almanların yüzde 76’sı İsrail’in Gazze operasyonlarını haksız buluyor, yüzde 44’ü ise Filistin’in devlet olarak tanınmasını destekliyor. Ancak destek oranı parti tabanlarında farklılaşıyor: Yeşiller, SPD ve Sol Parti seçmenlerinde çoğunluk tanımadan yana iken, CDU/CSU ve AfD seçmenleri daha mesafeli. Berlin ise bu toplumsal eğilime rağmen Avrupa’daki tanıma dalgasına katılmış değil.

Almanya’da kamuoyu İsrail’in Gazze’deki operasyonlarına giderek daha sert tepki gösteriyor. Aynı zamanda Filistin Devleti’nin tanınmasına verilen destek de artıyor. Kamuoyu araştırmalarının bulgularına yansıyan bu eğilim, hükûmetin İsrail’e karşı net tavır almaktan kaçınan tutumu ile toplumdaki beklentiler arasındaki artan mesafeyi gözler önüne seriyor.
“Almanya Filistin’i Tanımalı” Diyenlerin Sayısı Artıyor Ama Oranlar Partilere Göre Değişiyor
23 Eylül’de sonuçları açıklanan ve YouGov tarafından yapılan ankete göre Almanların yüzde 44’ü Filistin’in bağımsız bir devlet olarak tanınmasını destekliyor. Yüzde 23 bu adıma karşı çıkarken, yüzde 33 kararsız kalıyor. Bu tablo, Almanya’nın İsrail merkezli dış politikasına toplumun mesafeli yaklaştığını gösteriyor.
Destek oranı özellikle sol partilerin tabanında dikkat çekici. Yeşiller Partisi seçmenlerinin yüzde 61’i, Sol Parti’nin yüzde 58’i ve SPD seçmenlerinin yüzde 53’ü tanımadan yana. Buna karşılık iktidarın büyük ortağı CDU/CSU seçmenlerinin yalnızca yüzde 40’ı tanıma kararını olumlu buluyor, yüzde 37’si ise karşı çıkıyor. Aşırı sağ parti AfD’nin seçmenlerinde tanımaya verilen destek yüzde 32’ye düşüyor. Sağ seçmen tabanı genel olarak bu adımı daha mesafeli karşılıyor.
Halkın Yüzde 76’sı Gazze’ye Saldıran İsrail’i Haklı Bulmuyor
Yine geçtiğimiz günlerde sonuçları kamuoyuyla paylaşılan kamu yayıncısı ZDF’nin Politbarometer adlı periyodik araştırması, Alman toplumunun Gazze’deki savaş konusunda hükûmetten daha sert bir tutum beklediğini ortaya koydu. Katılımcıların yüzde 76’sı İsrail’in Gazze’de yürüttüğü askerî harekâtı haklı bulmadığını söyledi.
Tepki yalnızca operasyonlarla sınırlı değil. Katılımcıların yüzde 83’ü, Almanya’nın İsrail’e Gazze’de kullanılabilecek silah sevkiyatına karşı çıkıyor. ZDF, bu oranın özellikle Sol Parti (Die Linke) ve sol-popülist BSW (Sahra Wagenknecht İttifakı) seçmenleri arasında yüzde 95 gibi çarpıcı bir düzeye ulaştığını belirtiyor.
Anketin bir diğer bulgusu da, kamuoyunun hükûmetten beklentisini yansıtıyor. Katılımcıların yüzde 62’si, savaşın sona erdirilmesi için Berlin’in İsrail’e yönelik siyasi baskıyı artırması gerektiğini düşünüyor. Bu görüşe katılmayanların oranı ise yalnızca yüzde 30’da kalıyor.
Filistin Protestoları ve Silah Sevkiyatının Kısmen Durdurulması
Bu kamuoyu eğilimi sokaklara da yansımış durumda. Berlin ve Hamburg başta olmak üzere birçok şehirde on binlerce kişi Filistin’le dayanışma gösterileri düzenledi. Artan iç baskıların da etkisiyle Başbakan Friedrich Merz, 8 Ağustos’ta Gazze’de kullanılabilecek silahların İsrail’e sevkiyatını kısmen durdurma kararı aldı.
Gelen bir soru önergesine cevap amacıyla, Ekonomi Bakanlığının Federal Meclise (Bundestag) sunduğu verilere göre 8 Ağustos ile 12 Eylül arasında İsrail’e yönelik hiçbir silah ihracatı onaylanmadı. Almanya, ABD’den sonra İsrail’in en büyük ikinci silah tedarikçisi konumunda bulunuyor. 2020-2024 arasında İsrail’in ithal ettiği silahların yaklaşık yüzde 30’u Almanya’dan geldi. Bu nedenle alınan karar, Berlin’in -Almanya’nın “tarihsel sorumluluğu” gereği takip edilen bir dış politika olarak açıkladığı- koşulsuz desteğini sınırlama yönünde ilk işaret olarak değerlendiriliyor.
Hükûmetin İhtiyatlı Tutumu Eleştiriliyor
Merz liderliğindeki CDU/CSU-SPD hükûmeti, Filistin Devleti’nin (دولة فلسطين) tanınmasını ise “ancak barış görüşmelerinin sonunda atılabilecek bir adım” olarak görüyor. Dışişleri Bakanı Johann Wadephul, 80. BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada İsrail’in güvenliği konusundaki taahhüdü yineledi. Hükûmetin bu bekle-gör yaklaşımı, kamuoyu talepleriyle çeliştiği gibi Almanya’yı uluslararası arenada da yalnızlaştırma riski taşıyor.
Son haftalarda Andorra, Avustralya, Belçika, Fransa, İngiltere, Kanada, Lüksemburg, Malta ve Monako gibi ülkeler Filistin’i tanıma yolunda adım atarken, Almanya hâlâ “şimdilik tanımıyoruz” çizgisini sürdürüyor.
Muhalefet ve Koalisyon İçinden Tepkiler
İktidar ortağı SPD içinde de hükûmetin tutumuna itiraz edenlerin sesleri yükseliyor. SPD’li Milletvekili Siemtje Möller, tanımanın illa ki sürecin son adımı olmak zorunda olmadığını, partisi içinde bu tabunun kalkması gerektiğini savundu. Yeşiller içinden de benzer çağrılar gelirken, Merz hâlâ “tanıma sürecin en son adımlarından biri olmalı” görüşünde ısrar ediyor.
Muhalefette ise Merz hükûmetine yönelik eleştirilerin tonu daha sert. Sol Parti Eş Başkanı Ines Schwerdtner, “Cesaret bu önemli vakitte doğru tercihleri yapmak demektir” diyerek hükûmeti hareketsizlikle suçladı. Schwerdtner, Filistin’in tanınmasının yalnızca sembolik bir jest değil, aynı zamanda barış için güçlü bir mesaj olacağını vurguladı. Sol Parti, ayrıca, İsrail’e silah ambargosu uygulanmasını ve AB-İsrail Ortaklık Anlaşması’nın askıya alınmasını talep ediyor. Bunun askıya alınması konusunda AB içerisinde uzlaşı sağlanamamasından sonra İsrail’e yönelik yaptırım talepleri -hedef küçültürülerek- bilimsel iş birliği programı Horizon Europe programına taşınmıştı. Ancak bu önerinin de İtalya ve Almanya’nın itirazı nedeniyle uygulanamadığı belirtilmişti. (P)