"Eğitim Başarısı"

Göçmen Kökenli Çocukların Eğitim Başarısı

Berlin’de temmuz ayında öğretmenlerin Alman okullarındaki çeşitlilikle ilgili düşüncelerini araştıran bir araştırma yayımlandı. Araştırma, “farklı” öğrencilerin nasıl teşvik edilebileceğiyle ilgili ipuçları sunuyor.

Fair international ayrımcılıkla mücadele derneği olarak elde ettiğimiz danışma tecrübelerine dayanarak, göçmen kökenli çocukların sıradan bir okul gününde karşılaştıkları ön yargı ve ırkçılıkla başa çıkmalarının çok da kolay olmadığını söyleyebilirim. Müslüman çocukların, kendilerini Alman olarak görmelerine ve Alman diline sorunsuz bir şekilde hâkim olmalarına rağmen kökenleri ve dinleri üzerinden muamele görmeleri nadir durumlar değil. Bu öğrenciler, sürekli olarak kendilerini örneğin başörtüsü veya namaz ile ilgili konular hakkında muhataplarına kendilerini izah etmeye çalışırken ya da terör eylemlerinden kendilerini soyutlarken buluyorlar.

Birçok öğrenci zihnen darmadağın olmuş bir şekilde bizi arayarak öğretmenlerinin İslam karşıtı ifadelerde bulunduğunu veya spor öğretmenlerinin başörtüsü taktıkları gerekçesiyle derse alınmadıklarını söylüyor.

Öğretmen-veli arasındaki asimetrik güç ilişkisi nedeniyle özellikle Türk aileler, öğretmenlerin karşısında kendilerini daha zayıf bir konumda hissediyorlar. Bu durum ayrımcılığa itiraz etmeyi ve sorunları düzeltmeyi de zorlaştırıyor. Ayrımcılıkla mücadele derneği olarak arabulucu rolüyle devreye girmeye çalıştığımızda okul yönetimi savunmaya geçtiğinde öğretmenler âdeta dokunulmaz hâle geliyorlar.

Bu arka plandan hareketle öğretmenlerin kültürlerarası yeterliliklerini incelemek ve öğretmenlerin öğrencilere yönelik tutumlarının hangi derecede olumlu ve olumsuz olduğunu tespit etmek de önem taşıyor.

“Sınıflarda Çeşitlilik” Araştırması

Göçmen kökenli çocuk ve gençlerin Alman eğitim sisteminde diğerlerine kıyasla daha kötü sonuçlar elde etmesinden yola çıkarak Berlin Deneysel Uyum ve Göç Araştırma Enstitüsü (Alm. “Berliner Institut für empirische Integrations-und Migrationsforschung” – BIM), Alman Vakıfları Uzman Kurulu ile birlikte bir araştırma projesi gerçekleştirdi. Temmuz ayında yayımlanan ve “Sınıflarda Çeşitlilik. Öğretmenler Başarıyı Nasıl Teşvik Edebilirler?” başlığı taşıyan araştırmanın amacı öğretmenlerin öğrencilerin başarısında oynadığı rolü tespit etmek. Araştırmada kullanılan veriler, aralarında 570 pedagog dâhil yaklaşık 8000 kişiyle telefon anketlerinin bulunduğu ve Prof. Naika Foroutan (2014) tarafından gerçekleştirilmiş olan “Göç Sonrası Almanya” adlı temsili araştırma projesine dayanıyor.

Araştırma, yöntem ve sorulan sorular bakımından A, B ve C modülleri olmak üzere gruplara ayrılmış.

Modül A, öğretmenlerin kültürel, etnik ve dinî çeşitliliğe yönelik tutumlarını inceliyor. Burada önemli olan nokta, öğretmenlerin sahip oldukları tutumun toplumun geri kalanından hangi ölçüde ayrıldığı. Sonuçlara göre öğretmenler toplam nüfusa kıyasla diğerlerini “Alman” olarak görme konusunda daha liberal bir bakışa sahipler. Bu durum özellikle Alman vatandaşlığı ve Alman diline ilişkin olarak verilen yüksek onaylarda kendini gösteriyor. Ankete katılanların çoğu Alman olarak kabul edilmek için “Alman diline hâkim olmayı” temel bir yeterlilik olarak görse de (öğretmenler: yüzde 93, toplumun kalan kesimi: yüzde 97) bunlardan daha az kişi “aksansız konuşmayı” bir kriter olarak kabul ediyor (öğretmenler: yüzde 30, toplumun kalan kesimi: yüzde 41). Bu değerlere bakıldığında öğretmenlerin aksan konusunda daha toleranslı olduğu da görülebiliyor. Daha az olsa da benzer farklılıklar diğer kriterlerde de gözleniyor. Öğretmenler için “Alman kökenli olmak” toplumun kalan kesimine kıyasla daha az önemli (öğretmenler: yüzde 26,7, toplumun kalan kesimi: yüzde 37,5). “Başörtüsünün reddedilmesi” konusunda ise sonuçlar belirgin bir şekilde değişiyor. Bu konuda, kıyaslanan iki grup arasında neredeyse fark yok (öğretmenlerin yüzde 36.8’i, toplumun kalan kesiminin yüzde 37.8’i başörtüyü reddediyor).

Öğretmenlerde Kuşaklararası Fark

Göreve yeni başlayan öğretmenler ile tecrübeli öğretmenler arasında oldukça belirgin bir fark var. Yeni öğretmenlerin yalnızca çok küçük bir kısmı (yüzde 13) başörtüsü takmayı Alman olmak için bir engel olarak görüyor. Aktif olarak öğretmenlik yapanlarda ise bu oran yüzde 35, hatta daha eski öğretmenlerde yüzde 46 oranında. Bu durum, kuşaklararası düşünme biçimleri arasında bir dönüşüm gerçekleştiği izlenimini uyandırıyor. Sonraki nesillerin öğrencilikleri esnasında çeşitlilikle daha fazla karşılaştığı, bu sebeple de önyargılara daha kapalı olduğu kabul edilebilir. Ancak bu tezin de ayrı bir şekilde incelenmesi gerekiyor.

Öğretmenlerin Beklentilerinin Öğrenciye Etkisi

Modül B, öğretmenlerin öğrencilerin başarılarına yönelik gelecek beklentilerini ele alıyor. Bu modülde öğretmenlerin beklentilerinin göçmen kökenli öğrencilere karşı tutumlarını etkileyip etkilemediğine değinilmiş. Veriler “Yeterlilik Edinimi ve Öğrenme Önkoşulları” (KuL) başlıklı bir araştırma projesinden. Bu projede 1.065 çocuk ve öğretmenin ilk senesi izlenmiş. Bu çalışmanın temel bir sonucu; öğretmenlerin, aynı yeteneklere sahip olsalar bile Türk kökenli ailelerden gelen çocuklardan göçmen kökenli olmayan çocuklara göre daha az başarı beklentisinde olmaları. Bu çalışma aynı zamanda “kendini gerçekleştiren kehanetlere” de işaret ediyor: Öğretmenlerin, ilk öğretim yılının başında çocukların başarılarıyla ilgili yüksek beklentiye girmeleri durumunda, bu öğrenciler öğretim yılı boyunca gerçekten de daha fazla bilgi ediniyorlar ya da durumun tersi gerçekleşiyor. Bu etkinin somut olarak görüldüğü bir örnek, öğretmenlerin beklenti tutumlarından dolayı Türk öğrencilere derste daha az söz vermeleri. Bu durum ise öğretmenlerin bu çocuklarla daha az ilgilenmesiyle sonuçlanıyor. Buna ek olarak, çocuklar ve gençler kendilerine yönelik olumsuz yargı kalıplarını içselleştirip buna göre davranış göstermeye başlıyorlar. Bu öğrenciler, kendilerine başarı konusunda daha az güveniyor ya da genelde stres altında olup daha çabuk pes ediyorlar; bu da onların başarısız olmalarına neden oluyor.

“Kendini Olumlama Müdahalesi”

Araştırmanın C Modülü, yukarıda bahsedilen olumsuz “kalıp yargı” etkisine nasıl karşı koyulabileceğini inceliyor. Yedinci sınıfa giden 820 genç üzerinde “Kendini Olumlama Müdahalesi”nin etkileri test edilmiş. Bu müdahalenin amacı, etkilenen kişilerin pozitif duygularını ve özgüven duygusunu aktif hâle getirmek, sınav korkusu gibi negatif duygulara karşı koymak ve bu sayede daha başarılı olmalarını sağlamak. Araştırmanın sonucunda Türk ve Arap kökenli öğrenciler için önemli olan konuların pozitif bir şekilde ele alınmasının ardından bu öğrencilerin bir matematik sınavında diğer öğrencilerden daha iyi sonuçlar aldıkları görülüyor. Özgüven için pozitif olan bu etki sekiz hafta sonrasına kadar gözleniyor. Söz konusu “kendini olumlama müdahalesi” öğretmenler tarafından hem olumsuz kalıp yargılardan kaynaklanan dezavantajları ve beklentileri hem de çocukların olumsuz kişisel izlenimlerini önlemek için doğrudan kullanılabilir. Ancak bunun için öğretmenlerin kendi kişisel beklentileri hakkında düşünmeleri ve en iyi ihtimalle kültürlerarası içerikli bir eğitim almaları önkoşul.

Öğretmenlerin Eğitiminde Çeşitlilik Vurgusu

Genel olarak değerlendirildiğinde araştırma, öğretmenlerin kültürel çeşitlilikle nasıl başa çıktılarına ilişkin olarak Alman eğitim sisteminin genel durumu hakkında iyi bir bilgi veriyor. Bu araştırma bir yandan öğretmenlerin tamamen önyargılardan uzak olmadığını ve bu durumun göçmen kökenli öğrenciler üzerinde olumsuz bir etkisi olabileceğini gösterir nitelikte. Diğer yandan ise öğretmenlerin öğrencileri belirli müdahalelerle daha başarılı hâle getirebilecek konumda oldukları görülüyor. Aynı zamanda öğretmenler toplumun kalan kısmına kıyasla, etnik bakımdan kültürel çeşitliliğe daha pozitif bakma eğilimindeler ve Müslümanlara genel olarak daha az ön yargılı davranıyorlar. Yapılan araştırma bahsedilen tüm unsurlara rağmen Müslümanlarla ilgili bilgi konusunda eksikliklerin olduğunu ve bu eksikliklerin okul sisteminde ön yargılara neden olabileceğini gösteriyor. Bu sebeple ön yargılı ifadelerin tanınması ve bunlarla mücadele edilmesi için farkındalık oluşturulması gerek.

Araştırma, dikkati Almanya’daki öğretmenlerin noksanlarına çekiyor. Öğretmenlerin kültürlerarası yeterlilik bakımından eğilimleri iyi olsa da tamamına bakıldığında öğretim görevini kökenden bağımsız ve adil bir eğitime uygun olarak gerçekleştirmek için yeterli değil. Öğretmenlik eğitimi ile örnek teşkil etmesi için göçmen kökenli öğretmenlerin desteklenmesi ve okul sisteminin işleyiş biçiminin anlatılması suretiyle velilerin daha sıkı bir şekilde sisteme dâhil edilmesi gibi unsurların uyum içinde olması oldukça önemli. Bunlara heterojenliği daha farklı ve pozitif bir şekilde ele alan öğretim materyalleri de ekleniyor. Tüm bunlar kalıp yargıların derslerdeki olumsuz etkilerinin önlenmesine yardımcı olacaktır.

[1]
[2]

[1]https://www.svr-migration.de/publikationen/vielfalt-im-klassenzimmer/
[2]https://www.projekte.hu-berlin.de/de/junited/deutschland-postmigrantisch-1/

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Diğer Gündem Yazıları

Son Yüklenenler